Kuraklık ve kirliliğin pençesindeki Büyük Menderes – D20Haber
20.04.2024, Cumartesi
13 °C / 18 °C Denizli Hava Durumu
  1. ANA SAYFA
  2. /
  3. ÖZGÜN İÇERİK
  4. /
  5. KURAKLIK VE KİRLİLİĞİN PENÇESİNDEKİ BÜYÜK MENDERES
  6. /
  7. Kuraklık ve kirliliğin pençesindeki Büyük Menderes

Kuraklık ve kirliliğin pençesindeki Büyük Menderes

A- A+
Yaşar TOK / D20HABER
Yayınlanma: 8 Haziran 2021 Salı - 09:00Güncelleme: 10 Haziran 2021 Perşembe - 10:59
Kuraklık ve kirliliğin pençesindeki Büyük Menderes

“Ölümlü insanoğlunun tarihi yapmak için her şeyi iradesine bağladığı şimdiki modern zamanlardan çok önceydi. Tanrılar ve tanrıçaların en görkemli zamanları... Ya da şöyle diyelim; Olimpos'un ölümsüz efendilerinin, biz ölümlüler üzerindeki koruyucu tılsımlarını hala sürdürmekte oldukları eskinin geniş zamanları... İşte o geniş zamanların Anadolu tanrılar soy kütüğünde Zeus’la aynı kudret ve inanç kültünün sembolü olan Kapıların tanrısı Apollon, bu topraklarda yaşanmış serüvenleriyle hala efsanelerin en önemli adı, vazgeçilmez inanç sembolüdür. Marsyas'la Apollon arasında geçen bir yarışmayla başlıyor öykümüz…”

 

BÜYÜK MENDERES İÇİN YENİ EPİGRAF

Sonsuzluğu sembolize eden klasik üç nokta ile kestiğimiz giriş satırlarının yayınlandığı tarih 8 Mayıs 2014. Üzerinden tam yedi yıl geçmiş… Yedi uzun yıl. Başka bir açıdan yedi yıl kadar kısa bir an. Nereden baktığınıza bağlı!

Bugün sayfalarımızda editoryal olarak yayınlanan “Büyük Menderes kirlilik araştırması” temalı duyurumuza giriş yapıyoruz. Buna yeniden yazmak mı diyelim yoksa yeniden başlamak mı,karar veremedik. Çünkü önceki yazı dizimizin merkezinde yine Büyük Menderes Nehri vardı ve enine boyuna gezip görmüş, fotoğraflamış, yazmış, yayımlamıştık. O günlerde başladığımız gezilerimiz yaklaşık 13 ay sürmüş, kırk iki bölümlük bir yazı dizisi olarak hayli sayfalı, fotoğraflı bir külliyat ortaya çıkmıştı.

Son haftalarda gerek kent ölçeğinde yerel basında, gerekse ulusal ölçekli haber kanallarında ve ilgi gösteren yerel/ulusal gazetelerde Büyük Menderes Nehri üzerine çeşitli haberlere kulak misafiri olmaya başladık. Söz konusu yayınların bir bölümü ajans haberi olarak servis edilirken, önemli bir kısmı sosyal medya kaynaklı bilgilenmeye dayanan foto-haberler olarak basın organlarında yer buldu. İlk bakışta anlaşılan o ki, yapılan haberlerin teması çoğunlukla ‘kuraklık’ imgesi üzerine inşa edilmiş haber metinlerine dayanıyor. Ekolojik dengenin yitirildiği ve kuraklığın sadece mevsimsel, bölgesel değil, küresel ölçekte yaşanan bir insanlık trajedisinin habercisine dönüştüğü bu konjonktürde, hiçbir bilginin yanlış olduğunu söylemek mümkün değil.

BÜYÜK MENDERES’TE SORUNLAR DİZİSİ

Ne ki önce, güncel popüler haberlere konu olan Büyük Menderes Nehri’ni sadece bir ‘nehir’ olarak görmenin doğru olmadığını idrak etmek gerekir. Bu uyarının birkaç başlığı var.

Birinci başlık; Büyük Menderes Nehri, son yıllarda sadece ekolojik bozulmanın etkisiyle kuraklık tehlikesi ile karşı karşıya değil, kuraklığı iliklerine kadar yaşamakta!

İkincisi; Büyük Menderes yaklaşık 30 yıldan beri artarak devam eden “sürekli kirletme” periyoduna teslim olmuş durumda.

Üçüncüsü: Büyük Menderes son yıllarda daha belirgin olmak kaydıyla, tarihinin en kötü su yönetimi mekanizmalarının (sulama birlikleri vs) kıskacında yok olmanın arifesini yaşıyor.

Son olarak: Büyük Menderes Nehri bugün, ulusal düzeyde merkezi idarenin (ilgili bakanlıkların) müdahaleleriyle ve su yolundan faydalanan yerel yönetimlerin duyarsızlıklarıyla, ortaklaşa bir yalnızlaştırma politikasının kurbanına dönüşmüş halde. Bu tespite, ilgili bakanlığın sözde havzakurtarma projeleriyle müdahale edeceği beklentisinin aldatıcılığını da ekleyelim.

Ve son notumuza ek olarak; Büyük Menderes yerel akarsu olmanın çok ötesinde bir hacimle, bölgesel bir havza olarak Batı Anadolu’nun can suyudur, geçtiği coğrafyanın çevresel yaşamı üzerinde tayin edici rol ve güce sahip bir fenomendir. O nedenle, Büyük Menderes ölürse Ege ölür!

Sadece bu saydığımız sebeplerden dolayı, güncel haberlere konu olduğu biçimiyle Büyük Menderes Nehri haberleri yanlış değil ancak yeterli bilgi vermekten oldukça yoksundur. Yarım yamalak, haber olsun, boşluk doldursun niyetiyle yapılan duyurular olmaktan öte anlamlı değildir! Bu konuya döneceğiz.

 

BÜYÜK MENDERES YOLLARINDA YENİDEN!

Açıkladığımız minvalde niyetle hareketlendik ve tıpkı yedi yıl önce bugünlerde olduğu gibi, yine aynı bilim insanı dostlarımızla yola çıktık ve Büyük Menderes Nehri’ni baştan sona tavaf ettik. 2014 yılındaki günlerde PAÜ Biyoloji Bölümünden Hocamız Prof. Dr. Mustafa Duran ve aynı bölümden Dr. Öğr. Üyesi Gürçay Kıvanç Akyıldız bize hem rehberlik, hem de eşlik etmişlerdi. Bu kez Mustafa Hocanın uzaktan desteği ve Gürçay Hocanın katılımı ile gerçekleştirdik yolculuğumuzu.

Afyon Dinar’dan başlayıp Aydın Söke’de, Büyük Menderes’in Ege Denizi ile buluştuğu deltaya kadar yaklaşık 600 km.lik mesafeyi, toplamda bin km’ye çıkaracak biçimde dolaşarak, nehrin nabzını ölçtük. Kaynağından başladık, bağlantılı su kaynaklarını ziyaret ettik, besleyici kaynakların durumunu tespit etmeye çalıştık. Güzergah boyunca, Gürçay Hoca yaklaşık 20 civarında istasyondan su örnekleri alıp ölçümler yaptı, biz de gözlemlerimiz ve fotoğraflarımızla genel bir “Büyük Menderes Nehri kirlilik ve kuraklığını anlama portresi” çizmeye çalıştık.

BÜYÜK MENDERES NEHRİ (BMN) NEDEN ÖNEMLİ?

“BMN, Ege Denizi'ne dökülen en büyük akarsu olup, drenaj alanı büyüklüğü, deltası ve içine yerleştiği arazinin yapısı itibariyle, Ege Bölgesi ve tüm Batı Anadolu'nun simgesi durumundadır.”

Bu yargı Türkiye Jeoloji Bülteni adlı dergide 2011 yılında Ankara Üniversitesi akademisyenlerinin yayımladığı makalede öne sürülen ortak bir görüş. Doğru mu, doğru! Bu bölgenin üzerine oturduğu topraklardan BMN’yi çekip alın, geriye sadece kuru bir çöl enkazı kalır. (Nitekim böyle giderse nehir kuruma yoluna girecek ve bölgenin çölleşmesinin önüne geçmek imkansız hale gelecek.)

Diğer etkileri bir yana bırakın, sadece bu nedenle bile Büyük Menderes Nehri vazgeçilmezdir. Kaldı ki soyut bir doğa-çevre-ekolojiyikoruma retoriği bile nehrin yaşamsal önemini anlatmaya yetecek kadar muteberdir.

Nehrin kaynağından başlayıp denize döküldüğü noktaya kadar olan mesafesini vermiştik. Yaklaşık 600 km! Buna, bağlanan besleyici akarsuların mesafelerini katarsak 1000-1300 km. arasında bir uzunluk çıkar karşımıza. Edirne’den Kars’a uzanan kuş uçuşu mesafeyle neredeyse aynı! Kaldı ki, marjinal veya mevsimsel sayabileceğimiz akıntılar, besleyici dereler, çaylar ve kaynaklar bu hesaplamadan muaf. Bu da gösteriyor ki, Batı Anadolu’nun tam orta yerinden başlayarak geri kalan tüm coğrafyasını yan kollarıyla derece derece etkileyen bir havzadır Büyük Menderes. Orta Anadolu ile Ege’nin tam sınırından başlayarak 4 büyük ilin topraklarından geçen, Türkiye’nin 4. büyük su havzası! Büyük Menderes’in önemini anlatmak için başka söze gerek var mı?

 

OKURUN SABRINA SIĞINARAK BİRKAÇ KELAM DAHA!

Son haftalarda Büyük Menderes Nehri’nde kirlilik ve kuraklığın etkileri ve sonuçlarını ihtiva eden muhtelif haberleri yukarıda zikretmiştik. Bu da gösteriyor ki, sayfa doldurmak ya da popüler olmak kaygısına pek teşne olan medyanın bu tercihine rağmen BMN haber olabiliyorsa, yazılıp çizilen ve haber yapılanların gerçekliğine dikkat kesilmek gerekir. Gerçi çoğu haber veya görüntünün sosyal medya duyurularından kazınıp habere dönüştürüldüğü pek belli oluyor. Yani muhabirin gidip sahada gözleyip, izleyip, görüntüleyip haber yapmak yerine işin kolayına kaçtığını görmek zor değil. Çünkü dikkat edin, bu haberler ikinci, üçüncü fotoğraflar, profesyonel olarak çekilmiş görüntüler yerine cep telefonlarının kısıtlı video görüntüleri veya bir-iki çözünürlüğü sorunlu fotoğrafla geçiştiriliyor. Dahası, haber metinleri çoğunlukla yanlış bilgilerle kaleme alınıyor. Haberleştirilen sahanın ne çevresi, ne koordinatları doğru dürüst metne yansımıyor. Bu da bizi haberin ciddiyeti ve habercinin niyetine getiriyor. ‘Haber yaptık, sorumluluğu başımızdan savdık…’

Büyük Menderes Nehri kirlilik ve kuraklık sorunları bu tür ciddiyetsizlikleri belki on yıl kadar önce kaldırabilirdi. Ancak artık o zamanlarda değiliz. Koca nehir, Koca havza, kocaman bir bölge S.O.S veriyor. İmdat çığlıkları attığınız her adımda kulaklarınızı çın çın çınlatıyor. Bunları yazarak nehir boyunda yaşananları dramatize edip retorik geliştirmeye çalıştığımız sanılmasın. Nehir boyunda yaşananlar dramanın o naif halini çoktan geçmiş, trajedinin en karamsar aşamasına ulaşmış durumda. Bundan sonrası güçlü bir direniş, güçlü bir var olma mücadelesi ile geçecek Büyük Menderes için. Doğanın, çevrenin, ekolojinin; yani tüm olarak küresel ölçekte yaşanan çürüme serencamının en bariz göstergelerini barındıran nehir, “var olma ya da olmamak” ikileminin kıskacında yürüyecek.

Saydığımız nedenler, Batı Anadolu’nun orta yerinden Ege Denizine doğru hayat damarı olarak uzanan nehrin geleceğinde, eş zamanlı olarak bizlerin yaşam koşullarını da belirleyecek. Başlangıcından itibaren jeolojik bir çöküntü grabeni olarak toprağında, suyunda ve ikliminde müthiş zenginlikler barındıran Büyük Menderes, bundan sonraki varoluşu boyunca bu zenginliklerini sakınacak ve aldığı kadarını verecek. Hatta öyle ki, bu gidişle yaklaşık 5 yıl içinde Büyük Menderes başkalaşacak. Son buzul çağın ertesinde şekillenen nehir yatağı, kuraklık ve iklimsel bozulmanın laboratuvarına dönüşecek. Bu yazılar boyunca göreceğimiz değişime dayanarak bunu iddia ediyorum!

BÜYÜK MENDERES’TE NELER OLUYOR?

Büyük Menderes’te iyi şeyler olmuyor. Nehrin ve havzanın tümünün kirlilik ve kuraklığın pençesinde kıvrandığını bilmek için gidip görmek yetiyor. Suyun ilk kaynaklarından başlayarak, Ege Denizli ile buluştuğu Söke deltasına kadar hiçbir merhalesinde hayra yorulacak gelişmeye rastlama imkanı yok. Her aşamadaki kirlenme hoyratça ve kaba biçimde hayatımıza yansıyor. Biz tam dört gün ve 50 saat boyunca, farklı günlerde, aralıklarla nehir boyunu gezdik. Önceden belirlediğimiz, nehrin akışı boyunca ona güç veren ve kirlilik gibi yaşamsal etkilerinde rol oynayan noktaları önsel olarak hedefe koyduk. Bu noktalardan (toplamı 15-20 arası) Gürçay Hoca bazen numune alıp ölçüm yaptı, bazen de sadece ölçüm yapmakla yetindi. Uzun yıllarda dayanan bölgesel istasyon izleme çalışmalarının ezberiyle her şeyi kolaylıkla gerçekleştirdi. Nehir boyundaki gelişmeleri yıllara yayılan deneyimiyle açıklayıp özetledi, bilmediğimiz, ilk kez aşina olduğumuz konum, durum ve olguları sıkılmadan anlattı.

Ben yaklaşık yedi yıl önceki Büyük Menderes gezileriyle karşılaştırma yapmaya ve durumu fotoğraflayıp saptamaya çalıştım. Hem kirliliğin hem de kuraklığın kaynaklarını, etkilerini, sonuçlarını gözlemeye çalıştım. Bağlantılı besleyici suyollarının, ırmakların ve çayların kirlenme ve kuraklıktaki rolünü anlamaya çalıştım. Klasik kirletici olarak sanayi bölgeleri ile büyük kent yerleşmelerinin atıksuları konusunda ilgili kamu kurumlarının faaliyetleri var mı, varsa neler, onları gözlemeye çalıştım.

Dinar Suçıkan’dan, Akdağ Kufi Çayı’na, Banaz Çayı’ndan Adıgüzel Barajı’na, Çürüksu’dan Ahmetli köprüsüne, Dandalaz Çayı ve Kemer Barajı’ndan Büyük Menderes’e, Aydın BŞB atıksularına, Çine Çayı’na, Latmos Körfezi’ne (Bafa Gölü), Menderes Deltası’na, Söke Ovası’na ve Kapıkırı Herakleia antik kentine…

SONUÇ OLARAK:

Büyük Menderes Nehri üzerinde dört tam gün ve istisnasız 50 saatlik mesai ile bir profil oluşturmaya çalıştık. Belirlediğimiz istasyonlarda elde edilen görüntü ve ölçüm sonuçlarıyla bu profili tamamladık. Bundan sonrası siz okurların sabrı ve ilgisine kalıyor. Umarım Büyük Menderes Nehri’nin kent, havza ve bölge insanı için yaşamsal önemi çoğunluk tarafından idrak edilir ve nehrin varlığını sürdürme savaşına bizler de gönüllülükle katkı vermenin elzem olduğuna ikna oluruz.

11 Haziran Cuma günü gezi yazılarımızda ve nehir boyunda buluşmak üzere!