Balık baştan kokar! – D20Haber
25.04.2024, Perşembe
14 °C / 28 °C Denizli Hava Durumu

Balık baştan kokar!

A- A+
Yaşar TOK / D20HABER
Yayınlanma: 11 Haziran 2021 Cuma - 13:06Güncelleme: 11 Haziran 2021 Cuma - 18:00
Balık baştan kokar!

Büyük Menderes Nehri üzerinde yıllar sonra yeniden geziye çıkıp yazıya oturmak oldukça tuhaf geldi. Bu tuhaflığı açıklayacak nedenler pek öyle elle tutulur cinsten değil. Dolayısıyla tarifi imkansız. Ama tuhaf işte! Dilim döndüğünce açıklamaya çalışayım.

TUHAF BİR YAZI HAVASI

2014 yılında, birkaç yıldan beri kafamda kurguladığım nehir yolu gezilerine başladığımda, yöntem olarak şimdikinden farklı bir yol izlemiştim. Neredeyse her hafta suyolunun bir bölümünü gezip görmüş, sonra o haftanın yazısı olarak yayınlamıştım. Geziler tamamlanıp yazılar son bulduğunda toplam 13 ay geride kalmış, 42 haftalık yazılar serüveni ortaya çıkmıştı. Çok sonraları kitap haline getirme girişimi üzerine gördüm ki, 200 A4 sayfasını aşkın metin, bir o kadar fotoğrafla hacmi kabarık bir çalışma meydana gelmişti.
O zamanlar bunca sayfa doldururken, biraz da retoriği önemsemiş olmalıydım. Şimdi geriye dönüp aynı sayfaları okuduğumda bundan daha fazla emin oluyorum. Ama Büyük Menderes ile kurduğunuz ilişki sadece doğanın tahribatı meseli olarak sınırlanırsa ayıp olmaz mı? Hani tarih, hani eski uygarlıklar, hani kültürel miras, hani suyun zenginlik kattığı coğrafi güzellikler, ya bizler, bölge insanları; o suyla, toprakla, doğayla iç içe yaşam süren tüm canlılar… Retorik şart! Yoksa hangi keyfi alacaksınız kurumakta olup yok olmanın eşiğinde çırpınan havzanın imdat çığlıkları kulak zarlarımızı patlatıyorken?

Yaşadığım tuhaflık tam da bu noktada nüksediyor. Sanki o dönemin yazıları Büyük Menderes üzerine tüm birikimimi alıp götürmüş benden. Geriye yazıya dökecek sözcük kalmamış. Yeniden yazmak, yinelemek olacak sanki!

İşte bu saikle oturdum yazmaya. Bu kez hızlandırılmış-sıkıştırılmış bir gezi gerçekleştirmiştik. Biraz kendi zamanımızın elverdiği ölçüde, çokça ise pandemi sınırlamasının hareket serbestimize getirdiği engeller nedeniyle bu yolu seçtik.

Yazımızın ilk bölüm başlığı genellikle yaygın bir mecaz olarak kullanılan kalıp deyim; “Balık baştan kokar.” Ancak deyim bu kez mecaz değil. Büyük Menderes’in kabul gören kaynağının hal-i pürmelalinin özeti! Malum, Afyon’un Dinar ilçesinin orta yerinden çıkan ve yerel adı Suçıkan olan kaynak, Büyük Menderes’in kaynağı kabul ediliyor. Yeni gezi serüvenimize biz de bu kabule uyarak aynı yerden başladık. Sabahın kör saatinde yola çıkıp, yaklaşık iki saat sonra soluğu Dinar Suçıkan mevkiinde aldık.
Yolculuğumuzu Pamukkale Üniversitesinde Dr. Öğr. Üyesi Gürçay Kıvanç Akyıldız Hoca ile birlikte gerçekleştirdiğimizi ve tüm teknik açıklama ve referansların kaynağının kendisi olduğunu bir kez daha hatırlatalım.

KELENAİ, APEMEİA, DİNAR

Ses kaydedici cihaza ilk notladığım bilgi: “Bugün tarih 02 Haziran 2021. Yolculuğumuz iki saat kadar sürdü. Saat 09.00 civarında buraya ulaştık.”
Gerisini kısaca ve gerektiğince özetleyelim: Dinar Suçıkanmevkii, Büyük Menderes Nehri’nin 584 km’lik uzun yolculuğuna başladığı sıfır noktası. Su iki tür kaynaktan geliyor. Birincisi, dinlenme tesisinin sırtını yasladığı yükseltinin zemininden yeraltı kaynağı olarak, ikincisi, aynı yükseltinin üstünden aşıp akan şelale olarak. Her iki kaynak suyu tesisin önündeki gölcükte toplanıyor.
Dinar Belediyesi bu bölgeyi bir tür yol üstü turizmine uygun olarak eskiden beri işletmeye çalışır. Yerel halk için olduğu kadar, bir ucu Akdeniz’e ve İç Ege’ye, diğer ucu Ankara ve İstanbul’a bağlanan güzergah yolcularının durup soluklanabilecekleri bir dinlenme tesisi olarak işlev görür. Burası, aynı zamanda antik mitolojinin (genellikle Helenistik mitolojinin) hikayelerinin geçtiği varsayılan merkezdir.

Dinar’ın Helenistik dönemdeki adı Kelenai’dir. Roma döneminde ApemeiaKibotos adını alır. ApollonMarsyas öyküsü, tanrı Meandrhikayeleri, Frig Kralı Midas’a atfedilen öykülerin genellikle bu bölgede geçtiği varsayılır. Öykülerin Helen dönemi sonrasına ulaşan yaygınlığı, Roma döneminde doğudan batıya uzanan gerçek bir krallar yolu, daha doğrusu Asya’dan Avrupa’ya uzanan merkez ticaret yolu olmasındandır. Bu yolun işlevi neredeyse yaklaşık bin beş yüz yıl boyunca değişmemiştir. Halen doğudan batıya ipek yolu güzergahı üzerinde tarihçilerin zikretmeyi pek sevdikleri bir merkezdir.

SUYUN ÇIKTIĞI YER

Suçıkan’da olması gerektiği kadar kaldık. Kaynak sularının oluşturduğu dinlenme tesis önündeki gölün güneyinden doğruca şelale beline tırmandık. Burası doğal olarak kaynağın tespit edilebilecek tüm değerlerini ihtiva eden nokta.Yani oksijen, sıcaklık, iletkenlik (tuzluluk) ve PH değerlerinin ölçüm sonuçlarını daha baştan saptayabilmek için en ideal nokta.
Aşağı ve yukarı havzaları ve nehrin tüm güzergahını baştan sona birlikte dolaştığımız Gürçay Hoca ilk ölçümünü bu noktada gerçekleştirdi. Bize yaptığı ölçümlerin suyun hangi değerlerini içerdiğini ve daha nehrin başında elde edilen bu değerlerin ne anlama geldiğini açıkladı.

“Şu an Suçıkan’da kaynağa çok yakın bir bölgedeyiz. Şelalenin altında, dinlenme tesisinin biraz yukarı kısmındayız. Burada su ölçümü yapıyoruz. Ölçümde suyun çözülmüş oksijen doygunluğu değerlerine, su sıcaklığına, suyun PH’sına bakıyoruz ve iletkenliğine bakıyoruz. Kaynak su olduğu için bu değerler bizim için nispeten referans görevi görüyor. Şu anki okjien seviyesi beklenen düzeyde. %86 seviyesinde bir oksijen doygunluğu var. Bununla beraber çözünürlüğe baktığımızda 8 mg.lık bir çözülme görüyoruz, bu kaynak sularında beklene bir şeydir, çünkü kaynak sularında da aslında ilk etapta hep çok temiz olduğu ve bu temizliğe bağlı olarak çok yüksek oksijen değerleri olması beklenir ama aslında bu tam böyle değildir. Su henüz yeryüzüne yeni çıktığı için su oksijene daha tam doymamıştır. Bu sebeple değerler nispeten bu seviyelerde çıkar. Suyun sıcaklığı 14.6, serin bir su şu an, zaten bulunduğumuz ortam da serin. Bizi ilgilendiren değerlerden bir tane si olan PH ise 8.71, oldukça güzel bir değer, nispeten alkali bir özellik gösteriyor. Dolayısıyla burası, Büyük Menderes’i gözlemlemenin ilk aşamasında bir referans nokta özelliği barındırıyor.Artık bunun devamında gözlemleyerek bu değerler denize döküldüğü yere kadar nasıl bir değişiklik gösterecek, bunları gözlemleyip tespit edecek ve yorumlayacağız.”

BALIK BAŞTAN KOKAR

Ölçümler sonucu doğrudan göletin çıkış ucuna yöneldik. Çünkü henüz girdiğimizde suyun yüzeyinde yoğun bir yosunlaşma, beraberinde ölü balıklara rastlamıştık. Görüntü hayli rahatsız ediciydi. Gürçay Hoca buradaki oluşumu ve günlük değişimi bize kısaca özetledi. “Şu an iyi bir değişimi gözledik. Suyun kaynağını ölçümleyip beklediğimiz değerleri gözlemledik. Şimdi aşağıdaki gölet alanındayız. Burası yapay bir gölet. Yoğun bir tatlı su bitki örtüsü mevcut. Bu kadar yoğunluk olması sebebiyle buranın aslında ötrofik bir süreci takip ettiğini gözlemledik. Bunu elimizdeki cihazlarla da ölçme fırsatımız oldu. Burada balık ölümleriyle karşılaştık. Gölette sazan balıkları var onların öldüklerini görüyoruz. Oksijene baktığımızda göl zemininin dibinde neredeyse anoksik, yani hiç oksijen olmayan bir tabloyla karşılaştık. 0.50 mg.’lık bir oksijen oranı var ki bu çok düşük bir değer. Sudaki bitkilerinin yüzeyinden ölçüm yaptığımızda bu sefer değerlerin birden 12-13’lere yükseldiğini gördük. Bunun nedeni, gündüz saati bu vakitte bu bitkiler foto sentez yapıyor ve şu an suya oksijen pompalıyorlar ama bunun su içi canlılara pek faydası yok. Çünkü su içi bitkiler bir katman olarak zemini kapatmış durumda. O nedenle fotosentezle oluşan oksijen yüzeyde kalıyor. Yani gölet zemini aslında ölüme doğru giden bir ortam. Bu nedenle su içi canlıların yaşaması için uygun koşullar oluşmuyor. Şu anki gördüğümüz tablo bu şekilde.”

PANDEMİ BOŞVERMİŞLİĞİ

Özetleyelim. Gördüğümüz ölü balıklar, yosunların adeta battaniye gibi yüzeyi kapladığı ve zemine ışığın geçirgenliğinin sıfırlandığı, çeşitli plastik vb. atıkların kirliliğe katkı yaptığı noktalardaydı. Hoca’nın “göl aynası” dediği, ışığın su zeminine ulaşmasına meydan veren açıklıklarda balıklar toplanmış güneşi ‘içiyorlardı.’ Göletin alt bitişiğinde başlayıp suyun akış yönüne doğru kurulu bulunan alabalık işletmesi, sadece kendi su haznesinin girişini temizlemiş, fiziki kirleticilerin geçişini önlemek için o noktaya tel örgü çekmişti. Temizlediği atıklar, gölet kenarındaki peyzaj alanına gelişi güzel atılmıştı.

Genel kanaatimiz, son iki yıla yakın zamandan beri bu durum böyle devam ediyor olabileceği ihtimaliydi. Belli ki, Pandemi boyunca her şeyde olduğu gibi bu konuda da boş vermişliğin sürdüğü yansımaktaydı alana. Belediyenin temizlemek gibi bir kaygısı olmamıştı ve olacağa da benzemiyordu. Nasılsa sosyal tesis olarak işlettiği beşeri toplanma alanları işlevsizdi. Neden buraya mesai harcasındı ki?

Termostan iki bardak çay, birer parça poğaçayla kahvaltımızı yapı nehrin arazide yolculuğa başladığı Çivril yoluna çıktık. 30 saati bulacak nehir boyu gezimiz başlamıştı. Hedef Işıklı Gölü, devamında jeologların “Büyük Menderes’in asıl kaynağı” dedikleri Kufi Çayı’na ulaşmaktı.

BÜYÜK MENDERES KİRLİLİK ANSİKLOPEDİSİ

1 | Denizli-Afyon karayolu üzerindeki en dramatik olay, il sınırları içindeki en büyük göl olan Acıgöl de yaşanan kuraklıktır. Yağışlara bağlı kuraklık, giderek standart hale gelmek üzere!

2 | Yol arkadaşım Dr. Gürçay Akyıldız, Büyük Menderes seferimizin başında, Dinar Suçıkan’da ilk olarak kaynak sularının ölçümlerini gerçekleştiriyor.

3 | Burada elde edilen değerler için Hoca, “burası, Büyük Menderes’i gözlemlemenin ilk aşamasında bir referans nokta özelliği barındırıyor” demişti.

4 | Kaynak suları yeryüzüne ilk çıktıklarında çok temiz görünürler, böyledir ancak suyun oksijen değeri olması gerekenin nispeten altındadır. Çünkü henüz havayla yeterince temas etmemiş, oksijenlenmeye fırsat bulamamıştır.

5 | Kaynak sularının Büyük Menderes yatağında yola çıkmadan önce biriktiği Suçıkangöleti. Göletteki en belirgin canlı türü sazan balıkları. Fotosentez saatlerinde onlar da güneşi böyle ‘içiyor.’

6 | Gölet bitişiğindeki alabalık çiftliği, kendi su girişini ‘temizlemiş. Atıklar ortalıkta.

7 | Suyun başındayız. Yosunlar suyun yüzyini tıpkı bir battaniye gibi örtmüş, geçirgenlik neredeyse sıfır. “Balık baştan böyle kokuyor!”

8 | Göletin zeminindeki oksijen değeri 0.58. Balıkların neden öldüğü daha iyi anlaşılıyor.

9 | 2014 Mayıs tarihli bu fotoğraf Suçıkangöletinde çekilmişti. O zamanlar ördekler için değişmez mekan olan gölette insanlar bot gezintisine çıkardı.

10 | Birinci fotoğraf 2014, ikinci fotoğraf 2021 tarihli. Her ikisi de mayıs sonu-haziran başında çekildi. Nehrin kaynağındaki suyun azalması hakkında oldukça fikir verici.

Önemli not:Denizlihaber yazarlarından Aylin Müftüler’in uyarısı; info olarak kullandığımız ilk yazı fotoğrafı, geziyi birlikte gerçekleştirdiğim Dr. Öğretim Üyesi Gürçay Kıvanç Akyıldız’a ait. Mekan, Çivril Işıklı mahallesinden Akdağ yaylasına giden yol üzerinde, Kufi Çayı’nın ovaya inmeden önceki son vadi çıkışında çekildi. Gürçay Hoca’ya teşekkürler.

DEVAM EDECEK