Dandalaz ve Akçay’dan Büyük Menderes’e – D20Haber
25.04.2024, Perşembe
16 °C / 29 °C Denizli Hava Durumu

Dandalaz ve Akçay’dan Büyük Menderes’e

A- A+
Yaşar TOK / D20HABER
Yayınlanma: 5 Temmuz 2021 Pazartesi - 09:00Güncelleme: 5 Temmuz 2021 Pazartesi - 10:36
Dandalaz ve Akçay’dan Büyük Menderes’e

Büyük Menderes yazılarımıza birkaç gün ara verdik. Önceki yazılarımızda sözünü etmiştik, 1 Temmuz günü sabah saatinde Çürüksu Nehri üzerine yollandık. Önce günlerdir susuzluğuna işaret ettiğimiz, yerel ve ulusal basında haberlere konu olan Gökpınar Barajı’nın su seviyesini gözleyip tespit edelim istedik. Devamında, Honaz ve diğer kaynakları toplayıp gelen Sarıçay’a ulaştık. Başlangıç noktamız burası oldu.

Çürüksu üzerindeki gezimizin ölçüm değerlerini, saptamalarını, gözlemlerini ve sonuçlarını bir-iki hafta bekleteceğiz. Hatta bunu Kurban Bayramı sonrasına aktarmayı özellikle tercih ediyorum. Sebebi; şimdiki gezimizle bayram öncesi kirlilik düzeyini belirlemiş olduk. Bundan sonra bayram tatili boyunca nehrin suyundaki arınma ve temizliği gözlemek istiyorum. Ardından bayramın ertesi günü, yani tüm sanayi tesislerinin işbaşı yaptığı mesai gününün ilerleyen saatlerinde nehrin durumunu bir kez daha fotoğraflayıp tespit etmek niyetindeyim. Böylece her üç konumuyla nehrin endüstriyel kirlilik taşıyıcısı atık sularla ne ölçüde kirlendiğinin düzeyini ortaya koymuş olacak, yıllardır gören ama görmek istemeyen gözlerin önüne bir kez daha inatla sergileyeceğiz, bu sebepten Çürüksu üzerine eylediğimiz seferi biraz erteleyeceğiz.

BÜYÜK MENDERES AŞAĞI HAVZA

Büyük Menderes aşağı havza yazılarına gelince; geçen pazartesi günü havzanın başlangıcı sayılan Sarayköy Ovası'nda, Ahmetli Mahallesi civarında Cindere Barajı’ndan gelen Büyük Menderes’in sularını ölçümlemiş, değerlerini yayınlamıştık. Devamında Sarayköy Köprübaşı mevkiine ulaşmış, orada da suyun hem Çürüksu ile hem de endüstriyel atık suyla buluşmasından sonraki değerlerini ölçmüş ve paylaşmıştık. Nehrin bundan sonraki bölümü, Aydın il idari sınırlarına bağlı coğrafyada devam ediyor.

Büyük Menderes’in Aydın bölgesinde üç önemli besleyici kaynağı var. İlki, Tavas’ın Seki Köyü civarından toplanan sularla Karacasu altlarından gelip, Pamukören açıklarında Büyük Menderes'e bağlanan Dandalaz Çayı. İkincisi, Sandras Dağı, Kartal Gölü gibi doğal zenginlikleriyle bilinen Beyağaç ilçesi civarındaki kaynaklardan toplanıp, Bozdoğan Kemer Barajı’na, oradan Nazilli açıklarında Büyük Menderes’e bağlanan Akçay. Sonuncusu ise Aydın Çine ilçesinin adını taşıyan, tarihteki adıyla Marsyas olarak bilinen Çine Çayı.

Her üç nehri, Büyük Menderes’e bağlantılarını, üzerlerindeki barajları ve geçtikleri güzergahlar boyunca hangi kirleticilerle karıştıklarını ele alacağız.

Bu gezinin en romantik tarafı ne biliyor musunuz? Onca binyıllardan sonra, onca görüp geçirmişliğiyle, insanlığın yerleşik hayat kültüründen bunca tahribata uğramışlığına rağmen, Büyük Menderes’in Ege Denizli ile görkemli buluşmasıdır. Gezimizin final yazısında işte o görkemi size dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışacağız.

KÜLTÜRLER GÜZERGAHI DANDALAZ

Dandalaz Çayı konusunda bir itirafım var. 2014 yılı gezilerinde hiç uğramadığım ve yazılarda adından hiç bahsetmediğim bir su yolu burası. Nedeni, galiba 13 ay gibi çok uzun zamana yayılan geziler ve yazılar boyunca gözden kaçırmış olmam. Kendi açımdan affedilir değil.

Aydın il sınırlarında kalan ve toplam uzunluğu 60 km civarında olan Dandalaz Çayı (Antik çağdaki adı Morsynos) yerel dilde Geyre Çayı olarak da anılıyor. Tavas’ın Seki Mahallesi civarına kadar uzanan çayın asıl kaynakları, Babadağ’dan gelen Akyar ve Işıklar dereleri. Aphrodisias civarından devam eden çay yolu, Karacasu yakınlarında bir zamanlar taşkınlarıyla meşhurdu. Aynı bölgede zaman içinde oluşan derin çay yatakları hala görülebiliyor. Nehir yolu üzerinde bulunan Karacasu Barajı 2012 yılında sulamaya açıldı.

Nehir, Kuyucak yakınlarında, Pamukören yerleşiminin açıklarında Büyük Menderes Nehri’ne karışıyor. Büyük Menderes öncesi Kuyucak’a bağlı Başaran Mahallesi yakınlarında, Helenistik döneme tarihlenen stratejik Karia Antiokheia’sının, arkeolojinin tanımıyla Antiokheia ad Maeandrum antik kentinin bulunduğu yükseltinin batı tarafındaki çökeltiden geçerek 2.5 km sonra nehre ulaşıyor. Çayın üzerinde 70 metre uzunluğunda,5 metre genişliğinde bir köprü var. Bunun dışında antik çağ gezgin-yazarı Strabon başka bir köprünün varlığından bahseder ancak neresi olduğu tam olarak bilinmez. Çünkü bu bölgede halen yüzey araştırması dışında kazı yapılmış değil.

Karacasu civarında nehir üzerinde, 15. yüzyılda Osmanlı mimarisine uygun olarak yapılmış başka bir köprünün, restorasyon sırasında yıkıldığı haberleri birkaç yıl önce medyada yer almıştı. Aynı köprünün yeniden ayağa kaldırıldığı ve restore edildiğini 2019 sonlarında yine haberlerden öğrendik.

Bu arada, Dandalaz Çayı besleyici kaynaklarının bir bölümünün, geçtiğimiz yıl Denizli kamuoyunu epeyce meşgul eden ve sivil halkın yoğun tepkileri sonucu ÇED raporu ilgili bakanlıkça iptal edilen Avdan Termik Santral projesinin etki alanı içinde bulunduğunu hatırlatalım.

Nehir suyunun ölçümünü yaptığımız gün 3 Temmuz'du. Dr. Gürçay Akyıldız’la birlikte sabahın en erken saatlerinde yola çıkmış, Pamukören’e ulaşıp nehir yoluna girmiş, güneş fazla yükselmeden hem ölçümlerimizi yapmış hem de fotoğraflarımızı çekmiştik. İlgili alanda akan suyun değerlerini fotoğrafımız üzerindeki etikette okuyabilirsiniz. Dandalaz Çayı’nın bu yöresi genel olarak temiz sayılabilecek bir su akıntısına sahip.

Nehrin köprü çevresindeki alanın adeta çöplük olarak kullanıldığı gördük. Her cins atık vardı. Muhtemel ki ne mahalle muhtarını ne de ilgili yerel yöneticileri denetleyen veya uyaran yok. Hoş bu tür durumlarda uyaranı dikkate alan olur mu? Kanımca çok zor! Hangi siyasi parti olursa olsun, seçim dönemi yaklaştıkça, bu tür denetimler ve varsa yaptırımlar uygulamaya konulmaz. Aksine hoşgörü gösterilir. Bu durumun çoğunlukla siyasi parti politikasıyla da ilgisi olmaz. Çünkü yerel kasaba politikacılığına özgü bir siyaset yapma kültürü olarak hemşehri kayırmacılığının giderek ‘kendinden olanı kayırma’ kurnazlığına evrildiğini kabul edersek, söz konusu ‘gevşek’ tutumların da o kültürün doğal bir tezahürü olduğunu kabul etmek gerekir. Kırsal bölgelerde koruma çabasının bazen nafile oluşunun sebebi çoğu zaman budur. O kirlilik yığını onlarca yıl orada durur ama birisi çıkıp bu atıklar neden burada diye sormaz. Sorsa ciddiye alınmaz, dalga geçilir, ısrar ederse dışlanır.

Dandalaz’ı terk etmeden önce Karia Antiocheia’sına son kez göz atıp bulunduğum yerden akropol tepesi olabilecek görünen bölümünü bir kez daha fotoğraflıyorum. Kent adı üstünde Antiocheia (Antakya-Suriye) kökenli Seleukos kralı I.Antiochos’un kurduğu ve kendi başkentinin adını verdiği bir uç kentidir.

BABADAĞ SIRASINDA ANTİK KENTLER

Burada antik çağ kentlerinden söz etmişken; bulunduğumuz noktayı Aydın Kuyucak’a bağlı Pamukören olarak düşünün. Oradan Denizli’nin Kale ilçesini kerteriz (bir yerin nerede bulunduğunu pusula ile ölçme) alıp kuş uçuşu hayali bir yay çizin. Toplam 80 km. uzunluğunda bir mesafe. Bu mesafe üzerinde, bir bölümü Dandalaz üzerinde olmak üzere en az 6 tane antik dönem kenti sayabiliriz. Hepsi de Ege’de, Karia bölgesi topraklarında, Babadağ (Salbacos) dağ silsilesinin batı yakası eteklerinde adeta ip gibi dizilmişler. Neredeyse ortalama eşit uzaklıklarla kurulmuşlar. Antiokheia’dan başlayalım; sonra Roma döneminde ihtişamlı heykelcilik okuluyla göz kamaştıran Aphrodisias’a ulaşılır, devamında Tavas’a bağlı Vakıfköy’ün üzerine kurulu bulunduğu Herakleia Salbace’ye gelinir, hemen 4 km. ötesinde kutsal alan Herakleia Hieronu vardır. Buradan başka bir yol doğuya, Hierapolis’e uzanır. Tavas’ın yanı başında Medet Höyüğü olarak bildiğimiz Apollonia Sabake’den sonra güneye yönelen ve köylere giden yolu takip ederseniz Kızılca Mahallesi’nde Sebastapolis’e varırsınız. Muğla yönüne, Kale ilçesine dönerseniz Tabae Antik Kenti'ne ulaşılır

Yerleşimlerin hepsi de adeta birer sınır kale kenti olarak inşa edilmişler. Bu kanaatimce doğru bir tespit olmalı. Karia olarak adlandırdığımız ve Marmaris’ten Söke’ye, oradan dönüp Aydın Ovası'nı baştan başa geçerek Babadağlar’a gelen coğrafya, eski çağların Karia ülkesi olarak bilinir. Bu coğrafyanın Frigya ile sınırını Babadağlar oluşturur. Ege tarafı Karia, Denizli tarafı Frigya’dır. Zaten Lycos Vadisi'nin literatürdeki adı da Frig vadisidir. Babadağların Karia sınırı boyunca sıralanan kentlerinin hepsi de Roma döneminin çeşitli düzeylerde gelişkin kentleri olmuştur. Ve Hemen hepsinin kuruluşu tarih öncesi çağlara dayanır, höyük yerleşmelerinin izleri her birinde görülebilir. Bu güzergah, aynı zamanda Helenistik dönem ve sonrasının Kabalia-Pisidia bölgesine uzanan güney ticaret yolu olarak bilinir. (İçlerinde sadece Sebastapolis adıyla tam bir Roma dönemi kenti. Sebastapolis: Orta Roma dönemine özgü Tanrı-İmparatora adanmış kent.)

MİTOLOJİ AFRODİT’İ, DANDALAZ AFRODİSYAS’I YARATTI

Bu uzun açıklamayı neden yapıyorum? O dönem en azından Afrodisias ve Antiocheia, Dandalaz suyu ile beslenen yerleşik yaşam formuna sahipti. Gelişkin bir tarım vardı. Her iki kentin kurulduğu bölge, halen verimli tarım arazileri ile çevrilidir ki Strabon’da bu verimliliğe işaret eder. Özellikle Afrodisias’ta yaşam herhalde tüm kentlerden daha hareketli ve kent dışı ile ticari bağlar daha yoğun olmalıydı. Döneminin en büyük ve kurumsal, en yetenekli ustalara sahip, en çok bilinen heykel okulu buradaydı. Roma ile ilişkileri çok iyiydi, Dandalaz su yoluyla Meandros’a, oradan Efes limanına ulaşım, karayolu dışında en ehven yol olmalıydı. Babadağ’ın yamaçlarında açılmış mermer ocaklarının izleri hala görülebilmektedir. Bu denli etkili bir yaşam formunu devam ettirmek için gereken bol ve temiz su kaynağı, hemen kentin yanı başından geçen Dandalaz Çayı’ndan başkası olamazdı.

Tüm bunları şimdi masa başında dört başı mamur düşünüyorum. Hepsi de su başında, arazideyken aklımıza teğet geçen düşünceler. Aslında tüm Menderes güzergahının sıkıştırılmış kısa bir öyküsü. Neyse, yazı dizimizin sonunda bu konuyu da ayrı bir bölüm olarak değerlendireceğiz. O zaman bildiklerimizi, gördüklerimizi ve yorumladıklarımızı bolca kaleme dökme fırsatımız olacak.

AKÇAY: BİR NEHİR, İKİ KÖPRÜ

Dandalaz üzerindeki köprüyü terk edip geldiğimiz yoldan dönüyoruz. Şimdiki hedef Büyük Menderes. Daha doğrusu mümkün olursa Dandalaz ve Büyük Menderes’in birleştiği noktayı bulup suyun durumunu tespit etmek. Ama ne mümkün. Tarla yolları aracımıza uygun değil. Üstelik hasat mevsimi. Zaten istediğimiz noktaya ulaşım yokmuş. Gürçay Hoca daha önce denemiş. Biz de bunu başka biçimde yapalım dedik. B. Menderes’in Dandalaz ile birleşmeden önceki durumunu belirleyelim, devam edip Akçay üzerine gelelim. buradaki ölçüm ve tespit işleminden sonra, Dandalaz ve Akçay’ın B. Menderes’e karıştıktan sonra nehir üzerindeki etkilerini saptamaya çalışalım!

Doğruca Akçay üzerine yollanıyoruz. Bozdoğan’a bağlı Alamut Mahallesi yakınında iki ayrı köprüye bağlanan yoldan ayrılıp daha modern olan köprü altına doğru giriyoruz.

Önce kısa bilgi notu: Burada iki ayrı köprü var. Birisi bölgede Sümerbank ile birlikte Cumhuriyetin simge yapılarından. 187 metre uzunluğunda, 4 metre genişliğinde, iki yanında 0,5 metre kaldırımı bulunan eski köprü, beş ayrı kemer üzerine oturuyor. Her bir kemer açıklığı 35 metre. Haziran 1923’te ihale edilmiş, inşası beş yıla yakın (4 yıl on ay) sürmüş, 1928 yılında tamamlanmış. Görünüşü pek estetik olan eski köprünün zamanla kifayetsiz kalması nedeniyle hemen yanına yeni bir köprü yapılmış. 2013 yılında açılışı yapılan köprünün genişliği 5 metre, uzunluğu 95 metre ve yüksekliği 7 metre. Eskisi ile arasındaki fark, hepi topu bir metrelik genişlik olan standart karayolu köprüsü.

Biz işte bu yeni köprü ayaklarının kaidesi üzerinde su değerleri ölçümü yaptık, fotoğrafladık. Nehrin Menderes’e doğru akış yönünde, eski köprünün devamında sulama kolektörü yapılmış. O nedenle su hayli durgun. Bu da Gürçay Hoca’nın dediğine göre suya ait muhtelif değerlerin akan suya göre farklılık göstermesine yol açabilirmiş.

Gelelim her iki kaynak akarsuyun, Dandalaz ve Akçay’ın ölçüm değerlerine. Sözü Gürçay Hoca’ya bırakıyoruz: “Dandalaz, Akçay ve Çine elbette, Büyük Menderes ana kolunu besleyen önemli çaylar. Dandalaz’ı uzun yıllardır hem örnekleme amaçlı hem de seyahat güzergahı olarak belirli periyodlarda gözleme fırsatımız oluyor. Açıkçası geçen yıllar içerisinde Dandalaz’ı yüksek bir debide gözlemleme fırsatımız hiç olmadı. Son ziyaretimizde de maalesef tarihi kalenin (Antiokheia surları) olduğu gözlem istasyonumuzda yoğun bir moloz kirliliği ile de karşılaştık. Suyun değerlerine baktığımızda elbette Sarayköy’den itibaren Büyük Menderes ana kolu ile karşılaştırdığımızda oksijen bakımından çok daha iyi su kalitesinde olduğunu görüyoruz. Ancak iletkenlik, tuzluluk gibi değerlere baktığımızda kentleşme ve tarımsal faaliyetler etkisini bu suda da gösteriyor. Bu değerlerin pek çok sebebi var ve buna bağlı çeşitli yorumlar yapılabilir. Ancak basit bazı temel bilgileri vermekte fayda var. Biz neden sudaki tuzluluğa bakıyoruz örneğin? En basit şekliyle tuzlu bir nehir suyu düşünelim. Yani tuz ve su moleküllerinden oluşsun. Bir de toprakta bitkilerin köklerine bağlı şekilde bulunan su moleküllerini düşünelim. Suyun içerisindeki tuz miktarı arttıkça bitki köklerindeki su molekülleri kökleri terk edip tuzlu suyu dengelemek için nehre yönelecektir. Tabii kökleri terk eden bu su, bitki için yararlı pek çok minareli de beraberinde taşıyacaktır. Halbuki çiftçi bunun tam tersi olmasını ister. Yani nehir ve sulama ile beraber suyun köklere mineral taşımasını ister. Daha önce iletkenliği de açıklamıştık zaten. İletkenlik bize organik yükü gösteriyordu. İşte bu yüzden maalesef Dandalaz’da da nispeten organik yük ve tuzluluk mevcut diyebiliyoruz. Akçay’da da durum Dandalaz’a yakın seyrediyor ama bir farkla; Oksijen ve pH değerleri beklenen seviyelerde iken, iletkenlik yüksek ancak tuzluluğa rastlamıyoruz.”

YENİDEN MENDERES ÜZERİNDE

Saat henüz erken. 07.00 civarı çıkmıştık Denizli’den, şimdi 09.15 civarı Akçay üzerindeyiz. Günden epey zaman kazanmışken, aldığımız kahvaltı azığını çay eşliğinde biraz tüketelim deyip ara veriyoruz. Köprü altı gölgelik. Zaten havalar henüz haziran sıcaklarını görmedi. 15 dakikalık molanın 10 dakikasını kullanıyor, yola revan oluyoruz. Hedef Akçay ve B. Menderes’in kavuştuğu nokta.

Yenipazar ilçesine bağlı Direcik Mahallesi’ne kadar devam ediyoruz. Mahalle içinden, karayoluna 90 derecelik açıyla güneybatıya dönüyoruz. Tarlaların içinden devam eden toprak yol, az sonra B. Menderes’i buluyor. Nehir kenarına döner dönmez kendimizi Akçay ve B. Menderes’in birleştiği kavşak su yolunda buluyoruz. Nehir kenarına indiğimizde, her iki kolun da ayrı aktığına, birleştikleri noktada suların birbirine karışmamaya çalıştığına tanık oluyoruz. Ana kol B. Menderes oldukça kirli. Su beyaz kül renginde. Üzerinde yangından savrulmuş siyah parçalar yüzüyor. Muhtemel ki arkalarda nehir kenarına yakın yerlerde anız yakmışlar, yangının külleri nehir suyuna karışmış.

Tam olarak böyle olmamış olabilir. Çünkü bu noktadan Nazilli köprüsüne kadar olan mesafe 7.5 km. Nazilli Belediyesi atık su arıtma tesisi ile Büyük Menderes mesafesi ise en uzun kanaldan 3 km. Yani toplam 10 km. kadar ötedeki Nazilli yerleşimi ve sanayisinin atık su arıtma deşarjı bu renge sebep olmuş olabilir. Sebebi ne olursa olsun, her halükarda Menderes’in Sarayköy’den sonraki ilk ciddi kirlenmiş haline bu bölgede rastlanıyor. Ve bu kirlilik her merhalede biraz daha ağırlaşarak Ege Denizi’ne kadar sürüyor.

Gelecek yazımızda B. Menderes’in Aydın-Söke ovasındaki yolculuğuna tanık olacağız. Çine Çayı’na uğrayacak, oradan B. Menderes’e geri dönecek ve Delta’da, Söke’deki Ege denizi ile kavuşmasına kadar takip edeceğiz.

BÜYÜK MENDERES KİRLİLİK ANSİKLOPEDİSİ

1 | Güneş henüz ortalığı kavurmaya başlamadan, saat 08.00 civarı Dandalaz Çayı üzerindeyiz. Gürçay Hoca çay yatağının kumsala dönmüş orta kısmına varıp ölçüm cihazlarını suya salıyor.

 

2 | Dandalaz Başaran Köprü çevresi, yakınındaki Başaran Mahallesi’nin adeta çöp boşaltma alanına dönmüş. Bu sorumluluğu kim üstlenir bilinmez. Aydın Büyükşehir Belediyesi mi, Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü mü, Devlet Su İşleri mi? Yoksa Valilik bir kaş-göz işaretiyle soruna neşter atar mı?

 

3 | Antiocheia ad Madrum (Menderes’teki Antiocheia) Helenistik dönemden kalma bir şehir. Yani günümüzden en az 2200-2300 yıl öncesinde kurulmuş. Kirlilik yığını ‘modern’ köprü bu kentin eteklerinde. Kente ait başka bir antik köprüden Strabon söz ediyor ama yeri neresi, bilen yok.

 

4 | Pamukören açıklarında B. Menderes’e dönüyoruz. Burada, Dandalaz ve ileride Akçay suları henüz nehre karışmıyor.

 

5 | Akçay Köprüsüne geliyoruz. Köprü altında köprü ayaklarının üzerine oturduğu kaideler üzerine seke seke ulaşıp ölçüm cihazlarını buradan salıyor Hoca. Karşımızda 1923 yılında kurulan eski köprünün orta kemer bölümü görünüyor.

 

6 | Akçay yeni köprü altından çıkıp eski köprü üzerinden yerleşim alanına geçerken, nehrin ovaya akış yönündeki sulama kolektörünü görüyoruz. Köprü ayaklarındaki suyun durgunluk nedeni anlaşılıyor.

 

7 | Dr. Gürçay Akyıldız’ın Büyük Menderes üzerinde en az 15 yıllık bir emeği var. Bölümünde Mustafa Duran Hoca ile birlikte harcadığı emeğin en az son 7-8 yılına tanığım. Bu fotoğraf az bile. Hoca! Şapkasız da yakışıklı olduğunu söyleyen olmuş muydu sana!

 

8 | Dandalaz ve Akçay’ın Büyük Menderes ile buluşmasından sonraki ilk fotoğraf. Yenipazar Direcik arazisinde, Akçay’ın B. Menderes’e karıştığı noktadayız. Aşağı havzada açıkça tanık olduğum ilk kirlilik yükünün görüntüleri. Devamı gelecek.

 

9 | Bu kirli suyun, sulamada kullanıldığını görmek üzücü. Gerçi ilk tanıklığımız değil bu. Devamında yeniden göreceğiz, defalarca farklı yerlerde görmüşlüğümüz de var. Henüz bir kaç hafta önce Pamukkale civarında bir bahçe sahibinin basında yer alan “zift gibi suyu bize satıyorlar” feryadını hatırlayalım.

 

10 | Yeniden yoldayız. Yenipazar’a doğru, eski yoldan B. Menderes’i takibe devam ediyoruz. Yol boyunca Leyleklerin yuvalarını ek yapılıp yükseltilmiş telgraf direkleri üzerine yaptıklarına tanık oluyor ve fotoğraflıyoruz.

DEVAM EDECEK