Çürüksu: Tarihin hüzünlü mirası – D20Haber
18.04.2024, Perşembe
10 °C / 27 °C Denizli Hava Durumu

Çürüksu: Tarihin hüzünlü mirası

A- A+
Yaşar TOK / D20HABER
Yayınlanma: 26 Temmuz 2021 Pazartesi - 14:00Güncelleme: 5 Kasım 2021 Cuma - 17:19
Çürüksu: Tarihin hüzünlü mirası

Büyük Menderes’in orta havzada bilinen en önemli besleyici kaynağı, tarihsel Çürüksu (Lykos) ırmağıdır. Honaz Dağı kaynakları ve çeşitli derelerden beslenerek debisi yükselen nehir, yaklaşık 40 km’lik yolculuktan sonra Büyük Menderes’e ulaşır. Modern Denizli yerleşiminin önünde uzanan geniş Frig Vadisi’nin ortasında yer alan Çürüksu Nehri, tarihi boyunca vadinin iki yanına yaslanan tarım arazilerini, Karcı ve Babadağ akarlarıyla birlikte verimli kılan en önemli su kaynağı olmuştu.

Nehir, eski adı Kadmos olan, günümüzdeki adıyla Honaz Dağı kaynak sularından beslenen çok eski bir geçmişe sahip. Nehrin su topladığı başlangıç bölümlerinde belirgin bir kaynağı yok. Çökelez Dağı’nın güneydoğusundaki mevsimlik derelerin yanı sıra daha çok yeraltı kaynaklarından beslenir. Günümüzde bu kaynaklar kuruduğu için, hemen hemen tek kaynağı Denizli Organize Sanayi Bölgesi (OSB) atıksu arıtma tesisinin deşarj sularıdır. Ayrıca Gökpınar Sulama Barajı’ndan, Pınarkent civarını dolaşıp gelen sulama suyu kanalından arta kalan ne varsa, onunla yoluna devam eder.

Daha sonra, Sarıçay’da toplanan Honaz dağ suları şelale mevkii olarak bilinen noktadaki şehirlerarası yol üzerinde bulunan köprü altından geçip Pınarkent’e yaklaşık 5 km’lik mesafede, ovaya doğru, Çürüksu nehri ile birleşir. En önemli seyreltici kaynak budur. Ne var ki bu seyreltici özellik günümüzde nehir üzerindeki etkisini tamamen yitirmiştir. İki su yolunu birleştiren noktada yapılan fotoğraf ve video çekimlerinde de görüldüğü gibi, OSB yönünden gelen suyun yükü o denli ağır ve yoğunluk o kadar fazladır ki, Sarıçay’dan gelen nispeten temiz suyun bırakın seyreltmesini, nehir yolunda epeyce bir süre birbirlerine karışmaları bile mümkün olmamaktadır.

Çürüksu nehrinin esas kirletici kaynağı OSB atık arıtması değildir aslında. İlk göze çarpan ve ilk önemli kirletici olan kaynak OSB deşarjı olmasına karşın, asıl kirleticiler daha sonraki mesafeler üzerinde kurulu tesislerin kontrolsüz ve kaçak atık sularıdır. Tekstil boyahaneleri başta olmak üzere muhtelif işletmeler (hayvan yetiştiricilerinden, mermer ve traverten işletmelerine)bu kirlenmenin sorumlularıdır. Yıllardır, benim tespitimle en az 10 yıldan beri Güzelköy altlarında, Kocadere Mahallesi’ne geçiş köprüsünün hemen sağından devam eden toprak yolun suyun geliş yönüne doğru 500 metre kadar gerisinde, boyahanelerden gelen simsiyah atık sular hala Çürüksu’ya karışmaya devam etmekte. Konuyla ilgili olarak önceki Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Fikret Büyüksoy’la birkaç görüşmemiz oldu. Ne yazık ki, “Yaşar Bey bize şikayet gelmedikçe biz müdahale etmeyiz” diyen müdürün zihniyetinin cezasını nehir ve o suyu kullananlar çekiyor onlarca yıldır. Aynı dönemlerde Denizli valileri ile de görüşmelerimiz oldu, sonuç değişmedi.

Boyahane tipi işletmeler, içlerinde en tehlikeli olan atık su üreticileri. Bazıları kaçak olduklarından, resmi kurumlar tarafından hiçbir biçimde denetlenmiyor veya denetlenemiyorlar. Boya malzemesi olan kimyasallar sadece suyun rengini değil, her şeyini değiştiriyor. Bu tür küçük ve orta seviyedeki işletmelerin günlük üretim miktarı ve kullandığı suyun hacmi, atıksu arıtması kurmayı gerektirecek ölçekte olmadığı için düzenli ve doğrudan denetlemeye imkan da vermiyor. Böylece diğer atık sularla birlikte yükü nehrin çapını aşan bir kirlilik toplamı, Çürüksu’nun gün gün yok olmasına giden yolu açmaktadır.İşte tam da bu nedenlerle kentin Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü adeta ipe un sermekte, denetim mekanizmalarını işletmemektedir.

ÇÜRÜKSU’NUN ANTİK TARİHTEKİ YERİ

Çürüksu’nun antik dönemdeki Helenistik adı Lykos. O nedenle tarihçiler, arkeologlar, gezginler ve mitologya yazarları nehrin adını Lykos olarak zikrederler. Heredot Tarihi’nde iki ayrı Lykos nehrinden söz edilir. Birisi Karadenizin Kuzeydoğusunda yer alan Azak denizine dökülür. Diğeri, Denizli önlerinden akıp Büyük Menderes’e karışan Lykos çayıdır. Heredot, nehri tarif ederken, Colossae Antik Kenti’ni kerteriz alır ve “Lykos ırmağının bir yarıktan akıp kaybolduğu yer burasıdır; aşağı yukarı beş stad (stad ölçü birimi: ortalama 200 metreye tekabül eder) ötede gene yeryüzüne çıkar ve Maiandros’a karışır.” açıklamasına yer verir. Heredot’un nokta olarak belirlediği Colossae Antik Kenti ile şimdiki Lykos yatağı arasındaki mesafe dikkate alınırsa, tarihçinin sözünü ettiği Lykosyatağı, şimdi Çürüksu’ya bağlanan ve antik Colossae kentinin hemen önünden geçen Sarıçay olsa gerektir.

Gezgin coğrafyacı Strabon ise üçüncü bir Lykos ırmağını, “Armenia’dan çıkan -Yeşilırmak’a karışan- LykosIrmağ’ı” olarak tarif eder. Frigya (Denizli) Lykos’u için ise, “Lykos bir çok yerde yeraltından akar ve sonra yüzeye çıkınca diğer ırmaklarla birleşir… Bu ırmağa izafeten –Laodikeia kenti- Lykos yanındaki Laodikeia olarak adlandırılır” diyerek, bölgenin o güne kadar ki yaklaşık iki bin yıllık yazılı tarihi içindeki benzer nehir tariflerini tamamlayıcı bir görüş açıklar.

Bu iki klasik metin dışında pek çok antik çağ yazarının eserlerinde benzer açıklamalar yer alır. Özellikle 16-18. yüzyıllar arasında Anadolu’yu gezen batılı seyyahlar, çeşitli vesilelerle Denizli’yi gezmişler, bölge arkeolojik mirasını ve coğrafi karakterini eserlerine konu etmişlerdir. Ve Ramsay başta olmak üzere neredeyse hepsi de birbirlerinin görüşlerine yakın bilgi ve gözlemleri dile getirmişlerdir. Bu gözlem ve yazmalar içinde Lykos Nehri önemli ölçüde yer tutar. Bu zorunludur, çünkü vadide kurulu bulunan Hierapolis, Laodikeia ve Colossae’nin ekonomik gelişmesi üzerinde nehrin her zaman etkili bir rolü olmuştur.

Özetlemek gerekirse, Çürüksu Nehri, antik çağın öncesinde, tarihçilerin prehistorik dedikleri dönemlerden beri varlığını sürdüren bir nehirdir. O zamanlar tarif ettikleri nehir yatağı, şimdikinden farklıdır. Daha çok Kadmos (Honaz) Dağı civarından gelen kaynak veya akarsuların zemin yatağında birleşmesiyle oluşmaktadır. Nehrin su yolu üzerindeki Çökelez, Karcı ve Babadağ’dan gelen daha başka akarlarla birleşmesiyle Büyük Menderes ile buluştuğu Tosunlar Mahallesi civarına kadar çoğaldığı ve vadi topraklarını suladığı, böylece bölgenin verimli tarım arazileriyle ünlendiği söylenebilir.

ÇÜRÜKSU BESLEYİCİ KAYNAKLARININ DURUMU

Günümüzde yukarıda sözü edilen bu besleyici kaynakların pek çoğu kurumuş durumdadır. Modern yaşamın, tarımın, endüstriyel işletmelerin ve nüfus yoğunluğunun gerektirdiği su ihtiyacı, özellikle Honaz Dağı, Babadağ ve Karcı Dağı kaynaklarının daha çıkış noktasında kontrol edilmesiyle sonuçlanmaktadır. Bu nedenle dere yatakları yaz ve kış aylarında devamlı olarak kuru kalmakta, mikro canlı popülasyonu ile birlikte Çürüksu’yu besleyememektedir. Ege Bölgesi’nin en yüksek Dağı olarak bilinen Honaz Dağı, artık mart-nisan ayları itibariyle kar tutmamaktadır. Bunun sonucu tarımsal sulama için gereken dere sularının ve yeraltı kaynak sularının eksilmesine dönüşmektedir. Karcı Dağı ve çevresinden gelen en büyük iki kaynaktan biri Çamlık Vadisi, diğeri Servergaz bölgesindeki Domuz Deresi’dir. Her iki kaynak onlarca yıldan beri 12 ay boyunca akmamaktadır. Ornaz Vadisi olarak bilinen ve Merkezefendi Belediyesinin düzenlediği vadi suyunun kendine yararı yoktur. Bağbaşı civarındaki kaynaklar artık eskisi gibi akmamakta, Gökpınar Barajı’nı besleyememektedir. Honaz Dağı’nın batısına düşen Cankurtaran Deresi kuruyalı epece zaman olduğundan, cılız kaynak suları dışında Gökpınar’a su gelmemektedir. Bu manzara içinde Gökpınar Baraj Göleti kurumanın eşiğindedir.

Sonuç; yüzlerce yıldan beri kimi tarihçilerin zengin Lykos Vadisi olarak andıkları Çürüksu Vadisi, günümüzde can çekişen bir tarım arazileri coğrafyasına dönüştü. Olanağı olan çiftçi yerin yüzlerce metre altına sondaj vurup (şimdilerde birkaç bin metreye ulaşmıştır bu mesafe) çıkarabilirse suya kavuşuyor. Ama çok uzun sürmüyor bu. Çünkü o kadar yoğun yeraltı su kuyusu açılıyor ki, çıktıktan bir süre sonra kaynak kuruyor veya su derinlere çekiliyor ve yeni bir kuyu açmak zorunlu oluşuyor. Bunun sonu yok elbette. Bu arada tarımsal sulama amaçlı kanalların temiz sulama suyu ihtiyacını karşılamadığı, sanayi atık sularıyla karışmış nehir suyu ile sulama yapıldığı son zamanlarda medyada sıkça haber olmaya başladı. Bu bir rastlantı veya geçici durum olmayıp, bundan sonrası için nasıl bir sürece girileceğinin işaretidir. Çünkü ne sanayi atık sularının terbiye ve nizamı, ne de tarımsal üretimde kullanılan ilaçlamanın kontrolü için yönetimsel bir hamleye tanık olunmamaktadır. Burada izlenen yöntemin halk dilindeki alegorisi, “saldım çayıra, mevlam kayıra” tutumudur.

Bir zamanlar bu vadi, Aydın tarımı ile birlikte Ege Bölgesi’nin pamuk üretim deposuydu. İngilizleri o kadar cezbetmişti ki, henüz 1800’lü yıllarda Denizli’den İzmir Limanı’na trenle pamuk hasılatı, tarım ürünleri ve maden hammaddesi taşıma hattı kurmuşlardı. O zamanlar Denizli’nin pamuğu, Buldan’ın dokuması diye başlayan tekerlemeler pek biliniyor olsa gerekti.

ÇÜRÜKSU ÜZERİNDE BİR GÜN

Gelelim Çürüksu Nehri üzerinde 1 Temmuz günü yaptığımız gezi ve gözlem notlarımıza.

Haziran başında Büyük Menderes su yolu üzerine gerçekleştirdiğimiz gezileri anlatan metinler boyunca çok sık olarak Çürüksu Nehri ve Dokuzsele Deresi’nin bağlandığı Banaz Çayı’ndan söz etmiş, Denizli ve Uşak endüstriyel atık sularının nehir suları üzerindeki kirletici rolüne değinmiştik. Dokuzsele Deresine gidemedik ancak Çürüksu üzerinde 1 Temmuz günü etraflı bir gezi düzenledik.

Dönemsel gezilerimizin yol arkadaşı, Pamukkale Üniversitesi Biyoloji Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Gürçay Kıvanç Akyıldız ile birlikteydik. Öncesinde olduğu gibi o cihazlarıyla su değerlerini ölçüp numuneler aldı, biz de suyun durumunu izleyip fotoğrafladık.

Pınarkent Şelale mevkiindeki karayolu köprüsünden geriye doğru 700 metre mesafedeki Sarıçay’dan başladık. Aldığımız ölçümlerdeki su değerleri gayet yeterliydi. Bazı sorunlar olsa da, Gürçay Hoca bunların tarım arazilerindeki ilaçlamadan kaynaklanan marjinal etkenler olabileceğini belirtti.

İçimiz rahatladı mı? Değil!.. Sarıçay üstünden, OSB atıksu arıtması hizasına gelen Çürüksu yatağına yollandık. Burada ilginç biçimde temiz suya rastladık. İnanamayıp suyun aşağısını, yukarısını dikkatlice kontrol ettik. Su temizdi. Bu bölgede olmaması gerektiği kadar hem de! Bu ilginç tespiti anlamaya çalışarak aracımıza bindik ve nehir boyunca yol almaya başladık. O arada arazi sahibi bir traktör sürücüsüyle karşılaşıp suyun kaynağını sorduğumuzda, şaşkınlığımızın sebebi anlaşıldı. Bizim rastladığımız temiz su tarımsal sulama suyu olup, Gökpınar baraj göletinden kanallar ve borular vasıtasıyla taşınmaktaymış. Doğrusu sevincimiz Çürüksu adına köreliverdi. Oysa o suyun bir kaynağı olabileceği ve Çürüksu’yu seyreltebileceğini düşünüp sevinirken, bambaşka bir durumla karşılaşmıştık.

ASFALT ATIĞINDAN KÖPRÜ YAPMAK

Çürüksu gezimiz böyle başladı. Yolun devamında Sarıçay ve OSB atık arıtmasından gelen suyun birleştiği noktaya ulaştık. Yıllardır defalarca gördüğümüz manzara değişmemiş, üstüne koymuştu. Vardığımız nokta yakın zamana kadar hiç olmazsa topografik doğallığını koruyordu. Bundan iki yıl önce Büyük Menderes İnisiyatifi Gönüllüleri ile birlikte gittiğimde de değişmemişti. Ancak bu kez yatağın üstü ve iki yanı sökülmüş asfalt atıklarıyla doldurulmuştu. Su yolunda akışkanlık yatırılmış iki künk boru ile sağlanırken, boruların üzerine serilen sıkıştırılmış toprak köprü vazifesi görmekteydi. Burada dikkatinizi çekmek istiyorum. Kent içinde, hatta köy yollarında dahi gördüğümüz bu tip manzaralar için yüklenici kurum (ki bu genellikle Büyükşehir Belediyesi olur) bir levha yazar ve “verdiğmiz rahatsızlıktan dolayı …” açıklamasında bulunur. Buraya asfalt atıklarını atanın kim olduğu belli değildi. Kimsecikler üstlenmemişti, üstelik köprü yapacak kadar durumun meşruiyetinden emin birileriydi. Başta Büyük şehir ve Pamukkale Belediyesine sesleniyorum: Umarım bu yazıyı okuyan bir kurum yetkilisi çıkar da nedir bu diye araştırma gereği duyar.
Çürüksu üzerine gezi için yola çıktığımız gün Meteoroloji Genel Müdürlüğü Denizli hava sıcaklığının 42 derece olacağını öngörüyordu. İlerleyen saatlerde güneş altında 51 dereceleri gördüğümüzü, gölgedeki ısının da 43.5 dereceye ulaştığını not etmiş olalım.

+51 DERECEDE YANGIN SEYRETMEK

Biraz sıcaktan, biraz da ne göreceğimizi az-çok bilmekten dolayı ara mesafeyi uzatıp doğruca Güzelköy altlarındaki Çürüksu güzergahına vardık. Orada her zamanki gözlem istasyonumuza ulaşmıştık ki, toprak yol ile nehir arasındaki dar arazi üzerine yanıcı ve yangına yol açıcı maddeler döküldüğünü gördük. Hala yanan bir malzemeydi. Havanın 40 dereceyi çoktan aştığı böyle bir günde, nehir kıyısındaki ağaçlar tutuştu tutuşacaktı, önce otlar yanmaya başlamıştı. Bir süre ne yapabiliriz üstüne konuşup itfaiyeye haber verelim dedik. Gürçay Hoca aradı. İtfaiyenin yola çıktığı söylendi ve biraz karmaşa yaşandıktan sonra itfaiye arazözü bulunduğumuz noktaya geldi. Bu arada kısmen tutuşan söğüt ağacı dallarında yangın fazla devam etmedi. Ne var ki yeşil alan yine de zarar gördü. Yangın mahalli ve çevresi söndürüldü ve biz karşılıklı teşekkürlerden sonra nehir boyuna geri döndük.

Daha önce betimlemiştim, Güzelköy altlarındaki köprüyü karşıya geçmeden, suyun geldiği sağ yöne doğru 500 metre kadar devam edip nehir kıyısına baktığımızda, kirli nehir suyuna borularla bağlanan simsiyah bir deşarj noktası vardır. Bu deşarj boruları 2014 yılında gittiğimde nasılsa, 2018 yılında B. Menderes İnisiyatifi ekibiyle gittiğimde ve 2021 yılında iki ayrı gidişimde de aynı biçimde akmaktaydı. Buraya kim önlem alır, kim soruşturur, kime ait olduğu nasıl tespit edilir ve nasıl denetlenir bilmiyorum. Olsa olsa şehrin mülki amirliği eğer duyarlıysa, kurumsal bir şekilde Denizli Valiliği vasıtasıyla tespiti yapılabilir. Şimdiye kadar defalarca görüşmeler yaptık, sorup soruşturduk, ne yazık ki bulamadık. Bu arada ilgili birisi çıkıp sorumluluk üstlenmedi.

SORUNLU SORUMLULAR

Burada sorun sadece sözünü ettiğimiz (kimyasal olduğu aşikar olan) atıksu deşarj noktası değil. Daha başka akarlar var nehir boyunca. Her aşamada bir kez daha kirleten ve kirliliğe katkı veren noktalar bunlar. Ne oluyorsa esas olarak OSB’den, Korucuk Köprüsü’ne kadar olan mesafede oluyor! Bir de son dönemde Akhan önlerinde aracının penceresi açık yolculuk yapanların duyduğu ağır bir koku var. Bu kokunun kaynağı da, Gökpınar baraj göleti yönünden gelen derelerdeki akarlar. Burası da Korucuk Köprüsü altında Çürüksu’ya bağlanıyor. Buradan itibaren coğrafya zaten tarım arazileri ile kaplı. Belki Denizli merkez atıksu arıtması veya Akköy atıksu arıtmalarının deşarjları gelip bağlanıyor. Ama bu kirliliğe katkıları endüstriyel tesis atıklarına nazaran dikkate alınmayacak denli önemsiz olmalı. Zaman zaman şişmiş sığır veya küçükbaş hayvan ölüleri sürüklenir nehir boyunda. Bunları da herkes görür ancak hiç kimse soruşturma gereği duymaz.
Tüm bu gerçeklere karşın bunca duyarsızlığın nedeni sadece sorumsuzluk mu acaba? Benim yanıtım, sorumsuzluktan çok, umutsuzluk! Sorumluluk üstlenmek isteyenlerin soruşturmalarını sürdürememe kaygısı! Önlerinin kesileceği, hatır-gönül ilişkilerine kurban gidecekleri ürküntüsü! Veya akçalı ilişkilerle engellenecekleri korkusu! İlgisiz üstlerinden ‘baş ağrısı’ muamelesi görme ihtimali! Daha başka iyi niyetli açıklama bulamıyorum.

Güzelköy’den çıkıp Korucuk’a geliyor ve burada soluklanıyoruz. Kömürcüoğlu Heykel Kolonisi Atölyesi’nde yıllardır taş yontan Heykeltraş Ali Dirier ve fabrika sorumlu müdürlerinden jeoloji mühendisi dostumuz Çetin Apa, bizi kahve, çay ve su ile kendimize getiriyor, sonra da fabrika yemekhanesinde öğle yemeğine davet ediyorlar. Dinlenmenin üstüne mütevazı öğle yemeği bizi iyice canlandırıyor. Yeniden yola düşüyoruz.

Hedef Akköy Atıksu Arıtma Tesisi. Tesisi ile ilgili bilgilere bakıyorum DESK internet sitesinden. Bu bilgileri az sonra özetleyeceğiz. Gürçay Hoca ile tesise vardığımızda deşarj çıkışını bulamıyoruz. Aslında çok fazla da aramıyoruz. Bu sıcakta sağlık sorunu yaşamak her an mümkün. Zaten deşarj noktasını bulsak bile takip etmek kolay olmayacak. Tarlaların içinden geçen kanallarla veya yeraltı tahliye borularıyla Çürüksu’ya bağlanıyor olmalı. Çürüksu üzerinde ise belirgin bir iz bulmak mümkün görünmüyor. Çünkü nehir o bölgeye kadar zaten aşırı ölçekte kirli geldiğinden atıksu arıtmasının suya karıştıktan sonraki katkısı belirgin olmayacak. Geziye burada son veriyor ve şehre dönüyoruz.

Gürçay Hoca, Çürüksu Nehri’nde birkaç noktadan numune alıp su değerlerini ölçtü. Bu değerlerin deyim yerindeyse ‘berbat’ olduğunu söylemekle yetinelim. Bu yazı için oturduğumda, Hoca’dan Çürüksu üzerinde yaptığı çalışmayla ilgili bir değerlendirme istedim, bir ön not ekleyerek görüşlerini içeren bir sayfalık metin iletti. Metni iletirken, “değerlendirme etkedir. Kusura bakma ben klimadan mı nedir şifayı kaptım, ağız burun tıkalı. Baş ağrısından gözümü açamıyorum. Sadece Çürüksu adı altında değil genel bir su kirliliği değerlendirmesi yapmış oldum. Bir bak istersen” ön notuyla içerik hakkında uyarmış oldu.

DEĞERLENDİRME:

“Boya endüstrisi kaynaklı atıksular genellikle koyu renkli, yüksek pH değerine sahip, yüksek organik madde içeren ve düşük biyolojik bozunurluğu olan atıksulardır. Yani doğal (biyolojik) yollardan bertarafı oldukça zordur. Dünya genelinde boya hammaddelerinin içindeki toksik maddeleri, pigmentler ve boyar maddeler, özel kimyasal maddeler, vernik, cilalar ve yalıtım kimyasalları, reçineler ve çözücüler olarak dört ayrı grupta toplayabiliriz. Dolayısı ile boya endüstrisi atıksularının alıcı ortamlara deşarj edilmeden önce hem ekonomik açıdan uygun hem de çevre koruması bakımından yeterli bir düzeyde arıtımı için gerekli arıtma yöntemlerinin belirlenmesi gerekmektedir. Güncel yöntemlere bakıldığında boya atıksularındaki boya ve diğer organik maddeleri gidermek için adsorpsiyon, membranprosesleri, ileri oksidasyon prosesleri ve kimyasal arıtma gibi çeşitli arıtma yöntemleri kullanılmaktadır. Ülkemizde 2016 yılına kadar, temeli 2004 yılına dayanan Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği mevcuttu. Böyle bir kontrol yönetmeliğinin oluşmasında aslında Avrupa Birliği Katılım Süreci ve buna bağlı olarak sorumlu ve taraf olduğumuz AB-Su Çerçeve Direktifi etkilidir. Bu yönetmelik sırasıyla 2008, 2016 ve en son 16 Haziran 2021 tarihinde çeşitli revizyonlara tabi tutuldu. Ancak asıl değişiklik 2016 yılında olmuştur. 2004 yılından 2016 yılına kadar olan süreçte su kaynakları, kıtaiçi, göller, gölletler vb. deniz suyu, gıda sanayii atık suları, içki sanayii atık suları, cam sanayii atık suları, tekstil sanayii atık suları gibi ayrı ayrı standarlar şeklinde sunulmaktaydı. Buna göre tekstil sanayi ile ilgili olarak 2011 yılına kadar 11 parametre (kimyasal oksijen ihtiyacı, Amonyum Azotu, Serbest Klor, Toplam Klor, Sülfür, Sülfit, Yağ ve Gres, Balık Biyodeneyi ve pH) yer almaktaydı. Renk parametresi2011 yılından itibaren standartlar içerisinde yer almaya başladı. Sıcaklık parametresi ise hiç bir zaman yer almadı (maalesef Çürüksu’da sıcaklık değerleri oldukça yüksek). 2016 yılında ise yönetmelikte nispeten daha köklü bir değişiklik yapılarak su tipleri ve kirletici kaynaklar ayrı kategoriler ve tablolarda değil, tek bir çevresel hedef altında, “yersütü su kütlelerinin kalite durumu sınıflandırması” altında değerlendirilmiştir. Buna göre her kirletici unsura (sektör) ait (örn, tekstil sanayii, cam sanayii) ayrı standartlar yerine “yerüstü su kaynakları için belirli kirleticiler ve çevresel kalite standartları” şeklinde tek bir yerde toplandı. Ayrıca farklı sektörlere göre denetlenmesi gereken ortalama 5-15 kadar parametre sayısı yerüstü su kaynakları için belirli kirleticiler ve çevresel kalite standartları kapsamında 250’ye çıkarılmış oldu. En son, çok yakın bir tarihte (16 Haziran 2021) 31513 sayılı Resmi Gazete’de “Yerüstü Su Kalitesi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” yayınlandı. Tüm bunlar neticesinde dönem dönem güncellenen ve çevresel hedefi iyi su kalitesine ulaşmak olan yönetmeliklere maalesef Çürüksu’nun henüz çok uzak olduğunu görüyoruz.”

ÇÜRÜKSU KİRLİLİK TESTİ

Geçtiğimiz Kurban Bayramı tatili günlerinde Çürüksu için küçük bir test yapalım dedik. Gerçi elde edeceğimiz sonuç önyargısız biçimde ‘malumun ilanı’ olacaktı. Ancak biz bu testi görmek istemeyen bakar körler için tasarladık. Bu amaçla bayramın arifesinde gidip fotoğrafladık. Zaten henüz iki hafta önceki gezimizin fotoğrafları güncelliğini koruyordu. Bayramın ilk günü yeniden gidip fotoğrafladık. Bayramın diğer günleri kent dışında olduğumuz için 3. gün fotoğraflamayı bir arkadaşımızdan rica ettik. Sağ olsun kırmadı, gidip Korucuk civarından muhtelif fotoğraflar çekti. Yukarıdaki fotoğraf kolajı mesai günleri ve tatil günlerindeki kirlilik hakkında bir hayli fikir verici görüntüler içeriyor. Umarım bu fotoğraf, her şeyi sanayileşme, üretim, ihracat, kapasite, bilmem ne ile ölçümleme alışkanlığından kurtulamayan kamu idarecilerinin dikkatini çeker.

ATIKSU ARITMA TESİSLERİ

Çürüksu ve Büyük Menderes’e ulaşan atıksu arıtma tesisleri ile ilgili sözünü ettiğimiz bilgileri DESKİ (Denizli Su ve Kanalizasyon İdaresi) internet sayfasından alarak özetliyoruz.
Akköy arıtma tesisinin yaklaşık 33.000 kişilik nüfusun atık suyunu arıtma kapasitesinde olduğu yazıyor. Teknolojisine ilişkin bilgilerin yanında bir de parametreler ve değerlerine yer verilmiş. Tesisi çok yeni değil zaten. Büyükşehir olmadan önce kurulmuştu. 7.217 metreküp/gün arıtma kapasitesine sahip.

Denizli Büyükşehir merkez atık su arıtmasının özellikleri: Ortalama debisi 115.152 metreküp/gün olan tesisin nüfus oranı 378.353 kişi. BU ölçülerle yetersiz olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü Denizli’nin 2020 yılı merkez nüfusu 554.424 kişi. Bu bilgiye göre merkezde yaşayan yaklaşık her üç kişiden birinin atık suyu arıtılmıyor demek. Mevcut arıtma idari ünite hariç beş üniteden oluşuyor. Fiziksel üniteler, Biyonik üniteler, Dezenfeksiyon ünitesi, Biyogaz ünitesi, Çamur susuzlaştırma ünitesi.

Denizli bölgesindeki tüm arıtma sistemleri ile ilgili olarak www.deski.gov.tr adresini ziyaret edebilirsiniz. İlginç sonuçlar çıkaracağınızdan eminim.

-SON-

BM KİRLİLİK ANSİKLOPEDİSİ

1 |  Gökpınar

 

2 | Sarıçay

 

3 | Sulama Göleti

 

4 | Çürüksu OSB deşarjı

 

5 | Korucuk Gökpınar bağlantısı

 

6 | Çürüksu Korucuk