“…M:Ö 800lerde Antik Mısır’da firavun erkek olsa bile hanedanlık iktidarı kadından kadına geçiyordu. Erkekler doğumdaki rollerini keşfettiklerinde kadının azli başladı. Tarımın sorumluluğu
yüzyıllardır kadına aitti ama MÖ 6000’lerde nüfusta görülen ani artış, tarım uğraşının yoğunlaşmasına ve doğanın ehlileştirilebilir bir şey olarak görülmesine neden oldu. Bu işi erkekler üstlendi ve tarlaları kadınlara yaptıklarına benzer şekilde sürüp ektiler (İngilizcede tarım-hayvancılık anlamına gelen husbandry sözcüğünün, husband (koca) sözcüğünden türeme sebebi budur.) Ve fallus, tapınağın dağı haline gelmiş, tüm hayatın kutsal kaynağı oluvermişti. Yunanistan’da fallik sütunlar hızla çoğaldı…
Yani Büyük Tanrıça azledildi!”
Chris Brazier, Dünya Tarihi kitabında böyle anlatıyor eril iktidarın başlangıcını. Meselemiz yeni değil, yani öyle çok yasak elmayı ısırmamızla da pek ilgisi yok!
Bu fotoğrafı 4 yıl önce bir yazımda kullanmıştım. Bir yudum kalmış ömründe hala elinde bu pankartla yürüyüp hak aramaya çalışan kadın benim için dünyadaki kadın meselesi gerçeğinin en acı anlatımlarından biridir. Yaş almaya devam ettikçe ben de her yıl bu pankartta yazan ifadeyi yüreğimde hissederim, kanırtır, acıtır. Pankartta şöyle der;
“Hala bu boktan meseleyi protesto etmek zorunda olduğuma inanamıyorum”
Yani geldim nenelerimden miras aldığım bu meseleyle, gidiyorum çocuklarıma miras bıraktığım bu meseleyle öyle mi?
8 Mart’ta yani bu boktan meseleyi yine protesto etmek zorunda olduğumuz, unutmayalım gününde yine bir kadın hem de başhekim bir kadın eski eşi tarafından katledildi, kutlama mesajları yağmur gibi yağarken bu günde kadınlara hem erkekler, hem de hemcinsler tarafından.
Neyi kutluyoruz?
129 kadının kilitlendiği fabrikada yanarak ölmesini mi,
8 Martlar dahi es geçilmeden her gün onlarca kadının eril şiddetle katledilmesini mi,
ve katlederken cani, mahkemede melek olan katillere verilen iyi hal indirimini mi,
mesleğinde gördüğü ve anlatamadığı tacizi mi,
hala mal gibi satılmasını mı,
aynı anda evinin; çamaşırhanesi, darphanesi, lokantası, okulu, misafirhanesi, sıkıntı gidericisi, kerhanesi olmasının doğal bir eril beklenti sayılmasını mı,
evden çıkmasının, bir yere gitmesinin eril izne tabi olmasını mı,
6 yaşında nikah kıyılmasını mı ve buna tomarla dini kılıf uydurulmasını mı ve bu kılıfın devlet eliyle günahın üzerine oturtulmasını mı,
mor çatıların pıtrak gibi çoğalmasını mı,
neyi koruduğu meçhul polis korumasının ölü kadınları eril cinayetten koruyamamasını mı,
okula gönderilmemesini mi,
eve ne zaman diri girip ne zaman ölü çıkacağına ya baba ya da koca tarafından karar verilmesini mi,
duygusal şiddetin yüreğinde bıraktığı yumruk izlerini ispat edemeyişini mi,
gece sokaklarda evine ürkmeden gidemeyişini mi,
Neyi kutluyoruz?
Kutlamayın, farkına varın, farkında olun, yanımızda olun, bizimle mücadele edin, bizim için bizimle beraber bağırın!
Bizi fallustan azade görün. Bizi cinsiyetsiz, sadece insan görün.
Aklımızı görün, yeteneklerimizi takdir edin.
Bizimle yan yana yürüyün, göz hizasında yaşayalım.
Sevgili hemcinsim, sen de kutlama bu günü, mücadeleni kutsa!
Parlat yüreğini, kınından çıkar cesaretini bir güzel temizle, arındır kirinden, pasından.
Ve indirilmişti ya hani Tanrıça tahtından, hah işte tut onu zarif ellerinden, kan değil gül dökerek çıkar yukarı, kurtar onu kara bahtından.
Değiştir mirasını yani, aklınla ve yüreğinle.
Öyle değiştir ki ırmaklar bile soprano çağlasın!
XX KROMOZOMU
Yakasını hafifçe kaldırmış
omuzları sadece kendine eğik
ve yine de dik,
yüzünü kesen rüzgârameydan okuyordu.
Kollarını kendine sarmış
yalnız kendine,
adımları kaldırımı sertçe dövüyor
sağa sola yalpalamadan
dümdüz yürüyordu.
Sırtına geçirdiği dünü yakmıyor
sadece ısıtıyordu.
Yarının düğmelerini açık bırakmıştı
yalnız, içine giydiği yüreği
sert havalardan onu koruyordu.
O iki tane X taşıyordugenlerinde.
X yatay çizgiydi
bu yüzden yere sağlam basıyordu.
Y dikey giderdi
bundandı sağa sola çok yalpalaması
ve ondandı bir X olarak, Y’lerden uzak durması.
Amaan lüzumsuzdu bunlarla
kafasını karıştırması.
Yakasını biraz daha kaldırdı
ayazın yanağından bir makas aldı
kendine kavuşmuş kolları
dik omuzları
ve içine giydiği yüreği
hep birlikte
hayatı adımladılar.
Aylin MÜFTÜLER