Apolitik kuşak – D20Haber
06.11.2024, Çarşamba
7 °C / 21 °C Denizli Hava Durumu
d20haber.com

Apolitik kuşak

A- A+

“…Gençler makuldü, esasen bizim gibi düşünüyorlardı. Lisede tantana yapmıyor, ne ders programına ne kurallara ne de otoriteye itiraz ediyorlardı, derslerde sıkılmayı kabulleniyorlardı.
….Her şeye vakit yetiştiremiyorlardı; spor, resim, sinema kulübü, okul seyahatleri. Bize hiçbir şey yüzünden kızgın değillerdi. Gazeteciler onlara ‘apolitik kuşak’ diyor…Hoşgörü, ırkçılık karşıtlığı, barışseverlik ve ekoloji konularında bize öğretecekleri vardı. Politikaya ilgisizdiler ama gündelik klişeleri alıp kendilerine slogan yapıyorlardı, Arkadaşıma Dokunma ve Etiyopya’daki açlığa karşı CD alıyor, Beurs yürüyüşlerine katılıyorlardı. Farklılıklara saygı konusuna çok titizlik gösteriyorlardı. Etik bir dünya görüşleri vardı. Hoşumuza gidiyorlardı…”

Annie Ernaux, bu cümlelerle bizim kuşağı yani 80-90 arası gençliği tanımlıyor Seneler kitabında.
Kendimize aklım erdiğinden beri apolitik kuşak derim ben de. Babamın milletvekili adayı olacak kadar siyasetin içinde olmasına rağmen biz çocuklar itinayla siyasetten uzak tutulduk çünkü sağ sol çatışmaları çok can alıyordu. Ailemizin en büyük dileği bizim abilerimiz, ablalarımız gibi olmamamızdı. Kazandığı halde korkudan üniversiteye gönderilmeyen ablalarımız vardı yakın çevrede. Babam elimde Nazım kitaplarını ve Livaneli kasetlerini gördüğünde çok sinirleniyordu aslında korkuyordu Deniz abi gibi olacağımdan. Halbuki beni sadece sanat ilgilendiriyordu. Edebiyat ve müzik!

Liseye başladığım 80 yılı, darbe baltasıyla demokratik yönetim işleyişinin otokratik işleyişe evrilmesine denk gelir. Bundandır otoriteye pek başkaldıramayışımız, bize söyleneni kuzu kuzu görev adamı olarak ifa etmeye çalışmamız. Bundandır ötekileştirmeye öncekilerden daha fazla karşı çıkışımız çünkü öteki olunca ölünür, budur bizim anladığımız. Barışı sevmemiz, sanatla ilgilenmemiz bundandır. Çünkü gördüğümüz odur ki, siyasete bulaşmak taraf olmaktır.

Taraf olursan farklı olana saygı göstermezsin, siyasete çok yaklaşırsan, sanattan uzaklaşırsın, siyasette boğulursan sadece kendi ülkende taraf olursun, at gözlüğü takar dünyayı unutursundu bizim öğrendiğimiz.

80 öncesinde zaten korkuyla uzak tutulduğumuz siyaset, sonsuza kadar içimizden alınmıştı darbe sayesinde. Ailelerimiz rahat nefes almıştı, biz korkmadan okula gidiyorduk. Alkışlanasıydı darbe, çok yaşasındı, iyi kiydi! Bizler de edebiyat, müzik, spor, geziler, UNICEF kartlarıyla dünya çocuklarına ve dünya açlarına yardım etmelerle hiperaktif ve apolitik bir gençlik yaşıyorduk. Seçimden seçime oy kullanmakla yani sadece vatandaşlık görevimizle sınırlıydı siyasi hayatımız.

Huzurlu bir gençlik geçirdik evet. Bunun için bir yanım şükrederken, ülkenin şu andaki zavallı siyasi portresinde bizim apolitik kuşağımızın katkısını düşününce içim sızlıyor.
Yaklaşık otuz koca yıl bizim kuşaktan neredeyse kimse siyasetle ilgilenmedi.
Koca bir delik var orada.
Bizden sonraki kuşaklar bu deliği yamamaya uğraşıyorlar hala.
Yok bir kuşağı suçlayamazsınız, her kuşak ülkenin ve dünyanın getirdikleriyle yoğruluyor.
Yaşım ilerledikçe ancak okuduklarımla, üst kuşaklardan dinlediklerimle anlamaya çalışıyorum siyasi gençlik mücadelesini. İçselleştiremesem de anlamak için hayli yoğun çaba sarf ediyorum. Elimin erdiğince yazarak, çizerek yönetimle ilgili fikrimi ortaya koyuyorum bunca apolitik yılın ardından ülkemden özür diler gibi.

Oğlumu siyasi yönetimler hakkında düşünmeye ve okuyup anlamaya teşvik ediyorum.
80’lerde genç olduğum için, baharı hücrelerine kadar hissedebilen bir kuşaktan olduğum için seviniyorum da. Hayatın bize biçtiği esvap buymuş, eteklerimi savura savura giyiyorum.
Hoş gelmiş bahar memleketime.

66 TUHAF KUŞAK

Biz 60’ları kuyruğundan yakaladık
siyah beyaz yalnız izlediklerimiz
oysa rengârenkti hayâllerimiz
biz bir tek siyaseti ıskaladık

Sağ sarımsak oldu, sol soğandı
bizde siyaset bu kadardı
Ecevit Kıbrıs’a çıkarken
içimiz aydın, penceremiz karaydı

Sokakta saklambaç sarhoşluğu
Çekirdek, gazoz dostluğu
Komşu teyze, anne yarısı
Bekçi amca, hepimizin dayısı

Eflatun akşamda yorgun sokak çocuğu
Sebil çeşmeye yapışan susamış dudaklar
Kana kana içilen çelik su
Oyunun huzurlu uykusu

Mecnun’a rakipti platonik aşkımız
Leyla tutamazdı Mecnun’un adını böyle sır
Adı geçse al al olurdu yanaklarımız
Böyle tenden ırak sevişmeler görmedi yirminci asır
Kıymetini, aşk ayağa düşünce anladık…

Aylin MÜFTÜLER

Yazarın Diğer Yazıları
Azat
4 Kasım 2024 Pazartesi
Nasıl olacak Yaşar Tok?
1 Ekim 2024 Salı
Huzur haram
16 Eylül 2024 Pazartesi
Eylül karşılaması
2 Eylül 2024 Pazartesi
Masum değiliz hiç birimiz
19 Ağustos 2024 Pazartesi
Fikir mezara sığar mı?
12 Ağustos 2024 Pazartesi
Kalbim fazla mesaide
5 Ağustos 2024 Pazartesi
Göçmen kuş muyuz?
29 Temmuz 2024 Pazartesi
Dünya kimin
22 Temmuz 2024 Pazartesi
Alçaklığın ihtişamı
8 Temmuz 2024 Pazartesi