İncir yimek selbes… – D20Haber
27.04.2024, Cumartesi
16 °C / 32 °C Denizli Hava Durumu

İncir yimek selbes…

A- A+
D20HABER
Yayınlanma: 5 Aralık 2020 Cumartesi - 09:30Güncelleme: 5 Aralık 2020 Cumartesi - 10:15
İncir yimek selbes…

Anadolu coğrafyasında adı sanı bilinmedik o kadar değerli insanlar yaşamıştır ve yaşamaktadır ki sayısı bilinmez. Özellikle kırsalda hemen her mahallenin, köyün, kasabanın farklı yönleriyle öne çıkan isimleri vardır. Öyle bir şahsiyet olan namı diğer “Marangoz Orhan” dan söz edeceğim. Onun şahsında Denizli-Güney ilçesinden…

Tarihini tam olarak veremeyeceğim yıllardı. Öyle fazla eski de değil tabii ki. Günümüzden 7-8 yıl öncesinden söz edeceğim.

O zamanlar Güney ilçemizde adını ilçeden alan şelale henüz bilinen görkemiyle ayakta idi (yöre insanı buraya “Şellale” der). Baraj gölü yeni oluşmuştu. İşte zamanın o bölümünde bu küçük ilçemizde “Kültür Sanat Şenlikleri” ve Güney’in Düşman İşgalinden Kurtuluş Günü kutlanırdı.

Zamanın Belediye Başkanı Halit Gürbüz bu etkinliğin düzenleyicisi ve sorumlusu, Güney Vakfı ile ilçedeki Sivil Toplum Kuruluşları ve iş insanları destek verenleri olurdu. Örnek alınası bir organizasyon olur her yönüyle yörenin adının duyulmasına, yöre insanının kültür altyapısı ile yaşamına renk katardı. Ticari olarak pek katkı vermese de sosyal anlamdaki katkısı tartışılamazdı.

Öyle ki bu şenliklere şehir içinden ve dışından çok sayıda ressamlar, heykeltıraşlar, şairler, yazarlar, fotoğrafçılar, el sanatı üstatları, tiyatro toplulukları ve müzik toplulukları ve ses sanatçıları katılımcı olurdu. Profesyonellerin dışında kalanlar bir şekilde çorbada tuz olmaya çalışırlardı.

Bu süreçte bizler de Denizli’ deki şair, yazar, fotoğrafçı ve diğer sanat dallarından dostlarla Güney’e gider, orada kendi alanlarımızda etkinliğe katkı vermeye çalışırdık. Çok özel ve o kadar da güzel zamanlardı. Çok eğlenir, mutlu olur ve bunu çevremiz ile paylaşırdık.

İşte bu yolculuklardan birinde tanışmıştık “Marangoz Orhan” ile... Güney şelalesine uğrayıp, baraj gölü kenarından Güney’e doğru tırmanırken yolun sağında yeşillikler arasında el yazısı ile yazılmış bir levha/tabela bizi karşılardı. “İncir Yimek Selbes”…

İlk gördüğümüz yıllarda (bu etkinlik benim bildiği kadarıyla 7 yıl kadar sürdü, ya da ben o kadarına katıldım) geçici bir şey zannettik bu levhayı. Ama sonraki yıllarda daha büyük ve fazla yazılar görmeye başlayınca bu “nev-i şahsına münhasır insan” ile tanışmak istedik.

İşte çok özel ve bir o kadar anlamlı zamanları bu sayede yaşadık. Yine bir şenlik için Güney’e giderken dostlarımızla beraber orada mola verelim dedik. Tesadüf ki bahçenin sahibi de orada imiş.
Kendisi Güneyli olan Şerif Kutludağ hoca ile ilkokul öğreniminin bir bölümünü anne ve babasının görevi gereği burada okuyan Dr. Metin Vural ile beraberiz. Hatta onlar bizim kılavuzumuz. Ve o tanışma sırasında çok ilginç anlara tanıklık ettik. Meğer Marangoz Orhan ile Metin Vural sınıf arkadaşıymış.

Bu nasıl ortaya çıktı. Marangoz Orhan okuldaki o kadar çok insan ile sınıf arkadaşı olmuş ki anlaşılır gibi değil. Dönem başında okul başlayınca babasından habersiz okula kaçak gidermiş Orhan. Durumun farkına varan babası onu okuldan alıp işlere yardım etmesi için Çifte-çubuğa ve çobanlığa gönderirmiş. Tabii ki okula devamsızlık sınıfı tekrar okumayı gerektiriyor. O yüzden 5 yıl da bitecek okul 10 yıl kadar sürmüş ve dolayısıyla bir çok insan Orhan’ın ilkokuldan sınıf arkadaşı olmuş.

İşte bu kadar zorlu yaşamın içinden kopup gelen Marangoz Orhan; herkesin “bahçe ilaçlıdır meyvelere dokunmayın”, “Köpek var girmeyin” gibi yazılar yazıp uyarı yaptığı yerde, yetiştirdiği incir ve üzümleri yoldan gelip geçenlerin yemesi için önceleri sözle yalvar-yakar olmuş, bunda başarılı olamayınca taşlara yazmış, sonra kağıda ve tahtaya sonunda da metal levha üzerine “İncir Yimek Selbes” …

Ondan sonra ise yemek isteyen alıp yemiş merak eden durup bakmış, bu bir şaka mıdır diye. Ama olmadığını anlayınca da ne anılar, anekdotlar çıkmış ortaya. Kendi anlatımıyla: Elazığ da görev yapan bir yurdum insanı hamile eşi için buradan geçerken aldığı inciri helal ettirmek için arayıp bulmuş onu…

Şimdi bunu anlamanın değerlendirmenin bir kıstası-ölçüsü var mıdır?

Yıllarca oradan her gelip geçişimizde mevsimi ise incir yedik, mevsimi değilse tebessümle adını andık, teşekkür ettik gıyabında ve bu gün hâlâ adını anıyoruz…

Şimdi ise o sonsuz uykusunda. Ona rahat uyu, herkes seni ve verdiğin bu dersi çok iyi okuyor, anlatıyor diyoruz. Toprağın bol, uykun rahat olsun Marangoz Orhan.

Güney de artık o etkinlikler yapılmıyor, bizler de zaten o vesile ile gidiyor ve güzel insanlarla beraber oluyor ve zamana anlam yüklüyorduk. O günleri, dostlukları, güzellikleri, Güneyin birbirine sokulmuş güneye bakan evlerini, sıcak bakışlı insanlarını ve dostluklarını hep yüreğimizde hissediyoruz…

İyi ki güzel zamanlarda iyi insanlarla beraber olmuşuz…