Yumaklı Yaylası, harman olan duygular – D20Haber
28.04.2024, Pazar
16 °C / 30 °C Denizli Hava Durumu
  1. ANA SAYFA
  2. /
  3. ÖZGÜN İÇERİK
  4. /
  5. BİR FOTOĞRAF VE HİKAYESİ
  6. /
  7. Yumaklı Yaylası, harman olan duygular

Yumaklı Yaylası, harman olan duygular

A- A+
Zeki Akakça / D20HABER
Yayınlanma: 22 Haziran 2023 Perşembe - 10:05Güncelleme: 22 Haziran 2023 Perşembe - 10:08
Yumaklı Yaylası, harman olan duygular

İzler olsun zamanda insan/Taşlara kazınırsa resim /Yazıya girerse tarih!/Bilinmeze düşerse meçhul…/Bildiğini, gördüğünü, yaşadığını yaşatmalı korkmadan insan/Kültür bu değil mi zaten./Kimin anlayıp- anlamadığı değil /Senin ne anladığın değil midir asıl olan…

Çok eski yıllarda demeyeceğim başlarken. Yakın zamana kadar yaşadığım köyümdeki küçük bir gelenek ya da gelenekselleşmiş yaşam figürünü, rengi aktarmaya çalışacağım.

Hani şair Cahit Külebi “HİKAYE” adlı şiirinin bir bölümünde;
Benim doğduğum köyleri
Akşamları eşkıyalar basardı.
Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem
Konuş biraz!
diyerek anlatır ya yalnızlığını…
Biraz ona benzer yaşadıklarımla harman olmuş duygularım.

Benim yaşadığım, çocukluğumun geçtiği köyümde, o zamanlarda topraklar her zaman çok ot vermez, sap-saman her zaman çok olmazdı. Bahar başında dağlar yeşermeye başladığında evde sağılmayan inek, dana, çifte çubuğa koşulmayacak öküz, eşek, katır hazırdan yemesinler diye dağa çıkarılırdı.

“Dağa/yaylaya mal çıkarma” denen bu faaliyet epey renkli de olurdu. Özellikle çocuklar için farklı bir aktivite sayılırdı.

Bizim oralarda her köyün, her mahallenin, obanın, hatta sülalenin mal çıkardığı bölgeler, mevkiler olurdu. Eskereliler ayrı, Konakbaşlılar ayrı, Sarıyerliler ayrı, Uzunoluklular, Tepeciklliler, Sandıraz/Kızlanlılar kendilerine ait yaylalara hayvan çıkarır/sürerlerdi.

Bu faaliyet için önceden duyuru da yapılırdı. Uygun zamanda tellal bu duyuruları köylerde dam başları (evlerin çatısı) veya kuyu başları ya da yüksekçe yerlere çıkarak yaparlardı.
Tellal çoğunlukla kır bekçilerinden olurdu. (onlara deşteman ya da deştevan da denirdi) Bu faaliyete benim köyümde “dellen ünneme” denirdi. Büyükler bu tür zamanlarda çoluk çocuğa; sus! “dellen ünneniyoru dinle” diyerek, dikkat etmelerini sağlarlardı.

Bizim köyün adı o zamanlar “Sarıyer” idi. (Sarıyer ve Eskere köyleri birleşerek 1966 da “Beyağaç Köyü” olmuş, daha sonra Sazak köyünün bir mahallesini de alarak 1972 yılında Belediye olma hakkı kazanmıştır) Sarıyer köyümüzün de ayrı ayrı mahalleleri, mevkileri vardı; Aşağı Oba, Aykırı Oba, Okarı Oba, Belenbaşı, Şemik, Kandak vb gibi…

Köyde “Dağa mal sürme /çıkarma” zamanında sabahtan bir telaş başlardı. Bağrışmalar, hay-huylar ve hayvan sesleri birbirine karışır. Beline bir üslük ya da alaca bağlayan herkes onun içine akşama kadar yiyeceği kuru ekmek, soğan, sarımsak ve yiyecek olarak bulduklarını doldururdu. Su alınmazdı zira yol üzerinde yeterince kaynak suyu bulunurdu.

Hayvanların köy içinden dağa doğru çıkışıyla başka boyuta geçen faaliyet köyün yaylası olan Yumaklı’ya ulaşmakla biterdi. Oraya ulaşıldığında, hayvanlar biraz yorgun biraz aç oldukları için yaylanın düzünde yeşillik ve ağaçlar içinde kaybolurdu. O sırada onları getirenlerde fırsattan istifade edip sessizce geri dönerler, yeme içme ihtiyaçlarını ya bir su başında ya da yürürken giderirlerdi.

Yumaklı, yaklaşık 20 hektarlık düz ve kısmen dalgalı yapısı olan ormanlık alanlı büyükçe bir yayladır. Bu gün hala orada birkaç aile mevsime bağlı orada çobanlık yapmaktadır.

Bu yazının kaleme alınma sebebine gelince... Zamanın albenisine ve popüler konulara, günlük küçük kazanımlara kanarak doğal, kültürel değerlerimizi nasıl elden çıkardığımıza bir örnek olması içindir.

Atalarıma, aramızdan ayrılan dağ yürekli güzel insanlara saygı adına bu yazıyı paylaşıyor ve onların ruhlarına gönderiyorum…

Bizim ne güzel dağlarımız, yaylalarımız, derelerimiz ve çaylarımız vardı dememek için bir daha düşünün derim…