Yolum Çameli tarafına düştüğünde iki nokta uğrak yerimdir hep. İlki Gökçeyaka ise, sonrası mutlaka Kalınkoz’ dur… Kalınkoz, benim belleğimde ortaokul çağlarımda Köyceğiz’de beraber aynı okula gittiğim, aynı kaderi (yokluğu, yoksulluğu, evinden ailesinden köyünden istemsiz uzak kalmayı paylaşan iki gurbet çocuğu), özlemi paylaştığım arkadaşım Hikmet’in köyüdür (erken yaşta hayata veda edişi benim için ayrı bir burukluktur). Gökçeyaka ise, özellikle Taşavlu mevkii Hayri Dev kaynaklı sevdiğim, ilgi duyduğum yerdir.

Kalınkoz’un çalışkan insanlarının beni etkileyen bir yanı, tıpkı benim köyümde olduğu gibi orman işçiliği ile pamuk, tütün, zeytin ve narenciye işçiliği/ırgatlığı yapmak için kendi köylerinden uzaklara ekmek parası kazanmaya gitmeleridir. Buna belki yaşam benzerliği demek gerekir.
İşte bu çalışkan insanlar dışarıda işlerinin olmadığı zamanlarda -ki genellikle kış mevsimi olur bu zaman- evde boş oturmak yerine üretmeyi, çalışmayı şiar edinmişlerdir. Pekiyi de bu insanlar neler yapar?

Meşgul oldukları alanlardan biri; dağdan getirdikleri veya bağ-bahçelerinden elde ettikleri ağaçlardan, daldan budaktan farklı mutfak malzemeleri ( oklava, ekmek yapılan yassı ağaç-yastıgeç- kaşık, kepçe, yoğurt dövülen kovan, onun fişeği vb.) ile günlük kullanılan ev gereçleri, onların dışında baston, nazarlık, yoğur kovanı, senek ve benzerlerini yaparlar.
Öyle ki kadınlar bu dönemde, çul, çuval, corap ve kilim gibi dokuma işleri ile meşgul olurlarken, erkekler hem onlara destek, hem onların kullandıkları, tarak, kirkit, ıstar ağacı gibi dokuma malzemelerini yaparlar. Ayrıca bir kısmı da söğüt ağacı, kargı gibi işlemesi kolay ağaçların dallarından sele, sepet ve diğerlerini yaparlar.

İşte Kalınkoz’daki bu marifetli insanlardan biri halen çalışmayı sürdüren Ziya Meray’dır. Onunla tanışmamız 2012 yılı bahar ayına rastlar. “Tamgalar Dengizli” belgeseli çalışmaları sırasında Kalınkoz bölgesinde çekimler yaparken, dokuma yapan bir kadından söz edilmiş ve onu ararken tesadüfen Ziya Meray ile karşılaşmıştık.
Tanışma sonrası peş peşe ziyaretler devam etti. Benim ziyaretlerim onun çalışmalarını izlemem, fotoğraflamam ve ürettiklerinden satın alıp eşe dosta dağıtmam… Yine “Tamgalar Dengizli” belgeseli çalışmalarımız sırasında yapımcı yönetmenimiz Servet Somuncuoğlu’nun da (ruhu şad olsun) Ziya Meray’dan nazarlıkları, hediyelik kaşıkları, ahşap tesbihleri alıp gittiği yerlerde başkalarını hediye etmesi bizi daha da birbirimize yaklaştırmıştı. Öyle ki benim gezi ve yürüyüş etkinliklerim de Kalınkoz artık olmazsa-olmaz uğrak yerlerimden olmuştu.

Ziya Meray’ın bu çalışmalarını Denizli de bırakmayıp ülke dışına taşımak gibi bir düşüncem gelişti zaman içinde. Bu düşünceyi o zamanlar kurucusu ve yönetim kurlu üyesi olduğum Denizli El Sanatları Derneğinin yürüttüğü bir AB projesi kapsamında İspanya-Valencia da başka ülke insanlarına da tanıttım (Bu çalışma için kurumumdan izin alamamış ve yıllık iznimden kullanarak gitmiştim). Çameli’nin yaylalarındaki ağaç kaşıklar ve nazarlıklar bu sayede Akdeniz’in uzak köşesinde başka kültürün temsilcisi insanlarla buluşmuş oldu.
Kısaca bu gün hâlâ doğadan elde ettiği malzemelerle bahçesindeki ağaçların gövdesi ve dalından el becerisiyle üretilen eserler (özellikle çıtlık ağaçlarından yapılan nazarlıklar, oyuncaklar ve kaşıklar ile diğer ev gereçleri ) Ziya Meray’ın adı ile insanlara ulaşmakta.

Usta ise temsilcisi olduğu kuşağın son örneği olarak Kalınkoz köyünde yaşamını sürdürüp üretmeye devam etmektedir. Yolu o tarafa düşen olursa tavsiye ederim. El emeği göz nuru eserlerinden satın alarak üretime devam etmesine katkıda bulunabilirsiniz. Malum marifet iltifata tabii dir der eskiler. Ancak günümüzde maddi getirisi olmayan işler için iltifatının ilerisine geçmek gerekiyor.
Ziya Meray ustaya sağlıklı ve uzun yaşam temenni ediyor, üretiminin değerbilir yerlerde sergilenmesi ve kültürümüzün bu renkli ışığının sönmemesini diliyorum.
Not: Fotoğraf hikayeleri konulu yazılarıma sonbahara kadar ara veriyorum. O zaman kadar tüm okurlarıma sağlık ve güzellikler diliyorum .