Harman Zamanı – D20Haber
25.04.2024, Perşembe
14 °C / 28 °C Denizli Hava Durumu

Harman Zamanı

A- A+
Zeki Akakça / D20HABER
Yayınlanma: 27 Haziran 2020 Cumartesi - 08:00Güncelleme: 27 Haziran 2020 Cumartesi - 03:03
Harman Zamanı

Kırsalın bir başka yorgunluğunu, bir başka rengini, zorlu ama mutlu sonunu "Harman zamanı"nı sizlerle paylaşacağım. Nasıl başlayıp, nasıl bittiğini artık yazılardan okuyup anlamaya çalışacak yeni bir nesil geliyor. Onlara da katkısı olacağı düşüncesiyle, dumanı üstünde fotoğraflarla konuyu ilginize sunuyorum...

Tohum toprağa düştüğünde; önce toprak, sonra tohum sevinir.
Toprak sevinir, çünkü yeşerecek, bereketlenecek ve analık duygusunu yaşayacak.
Tohum sevinir, oğul verecek, çoğalıp geleceğini kuracak.
Son sevinen de insandır, çünkü ektiğini biçecek, ambara koyacak, karnını doyurup yaşamını sürdürecektir.



Kısa bir döngüdür yaşanan, ekilip, çoğalan, çoğaldıkça yeni yaşamlara yol açan bir döngü.
Ekilme, yeşerip filizlenme, büyüyüp çoğalma, olgunlaşıp biçilme ve nihayet toplanıp harman yerinde yığılma, değirmende un, sofrada ekmek olma sürecidir bu.
Hiç kolay değildir, hızlıca olup bitmez. Ne zaman harmana rastlasam;
Şair Hasan Hüseyin Korkmazgil'in şiirini mırıldanırım;
ekmeği bol eyledik
acıyı bal eyledik
sıratı yol eyledik
geldik bugüne
ekilir ekin geliriz
ezilir un geliriz
bir gider bin geliriz
beni vurmak kurtuluş mu?

Bende hep ekin tarlası, harman yeri, zorluk, acı ve bunca zahmetten kurtulmanın tanımı olmuştur bu şiir.

Güz ortasında ekim yapılırken izlediğim tarlanın, bu güne gelişinin hikayesini paylaşmak derdindeyim bu kez.
Toprağın içinde sakladığı enerjiyi, tanelerin yeşerip boy vermesiyle ortaya serişi ve sonrasında tekrar tane olarak ambara/değirmene girişinin hikayesidir bu.
Hani o ekmek, makarna, simit ve diğer unlu mamulleri tüketirken aklımızın ucundan bile geçmeyen hikaye bu.

Evime yakın yerdeki tarlaya tohum serpilip toprak sürülürken izlemiştim. Henüz toprakta tav da yoktu o günlerde. Aradan geçen zamanda yağmurlar toprağı yumuşatıp içinin ısınmasına yardımcı oldu. Taneler nem ve sıcaktan canlandı ve kış başlamadan filizlenmeye, yağmur ve güneşin enerjisi ile toprağın gizli gücünü alıp ışığa/yeryüzüne ulaşmaya başladı.
Yeşerdi baharda boy verdi. Etrafında gelincikler, papatyalar, hazeranlar, yabani yulaflar saf tuttu. Başağa döndü, eğdi başını içinin doluluğundan. Gün geldi sarardı, yapraklar kurudu,gövde ve başaklar. Sırasıydı artık biçilip derilmenin. Çünkü gelen harman zamanıydı. Bire kaç verdiyse yüzler gülecek ambarlar dolacaktı...
İşte beklenen zaman şimdiki zamandı.
Harman zamanı!
"Harmana serdiler sarı samanı" diye başlayan türkü de böyle zamanda yakılmış olmalıydı.
Ne zor iştir harman dövme. Ne meşakkâtli iştir harman işi. Sıcak, toz ve yorgunluk. Su içmek için ayrılan zamanın fırsat bilinip dinlenmeye çalışması. Ağıza, boğaza giren saman tozu. Vücuda yapışıp yakan saman...
Yorgunluk ve bitkinliğin zirve yaptığı anlarda sıcağın altında olmak yazılarak tarif edilemeyecek kadar zordur. Tek güzel nokta ve teselli bulunulacak yanı ise çuvallara dolan tanelerin bolluğu/bereketi ile hayvanlar için ortaya çıkan samanın çokluğudur.
İşin tamamlandığında bir kenara çekilip nefes almaya çalışırken dizilen çuvallar ve yığılan samanı seyretmek yorgunluğu bir nebze azaltır. O kadar...

Şimdilerde biçerdöver ve diğer makineler yardımıyla yapılan bu işin bir de çok gerilerde kalan geleneksel yöntemleri vardır. Ama artık onu bilen pek yok şimdilerde. Zeytinin markette, ekmeğin fabrikada üretildiğini bilme kolaycılığında bir nesil yaşamakta şimdi.

Öküzlerle yapılan ekimler, orakla biçilen arpa-buğday, kağnı ile taşınıp ya döven ya da kısrakları "çatma'ya koşarak" (kısrakların urgan ile yan yana bağlanarak tınaz etrafında dönerek buğday ya da arpa saplarının ezme süreci) ezilip saman haline getirilen ekin sapları. Sonra tınaz başına geçip günlerce rüzgar çıkacak diye bekleyip savurma işini tamamlama. Sonra tane ile samanı bir birbirinden ayırmaya çalışmak. Harman yerinde gece gündüz yatıp kalkmak (Fakir Baykurt kitaplarından da bunları okumak mümkündür- Benim şansım yaşamış olmamdır)

Şimdi işin bu bölümü nostalji sayılıyor. Oysa kırsalda yaşayıp yaşı elli ve üzeri olanların çoğu harman dövüp yaba ve dirgen ile tınaz başında çok beklemiştir. Kağnılarla, at arabalarıyla çok harman yerine sarı başaklı buğday taşımışlardır.
O kültürü yok ettik ama hafızalarda yer alsın, hiç değilse yeni kuşak bundan yazılı olarak haberdar olsun diye anlatma gereği duydum .
İzlediğiniz bu fotoğraflar henüz "dumanı üstünde" ve yazının yazıldığı güne aittir.
Harmanınız bereketli, rüzgarınız kuvvetli, geleceğiniz umutlu olsun ...