Öyle anlar vardır ki; bir kare fotoğrafın içine çok şey sığdırırsınız. Yoruma gerek olmaksızın ortaya bırakır ve sonrasını izleyici tamamlasın dersiniz. İzleyici orada ne bulur, be görür ve yorumlarsa sonuç odur! İnsan yaşamı boyunca çok şeye tanıklık eder. Çok insanla tanışır, görüşür, konuşur, paylaşır, kimini unutur, kimi de onu unutur… Ama bir de iz bırakanlar vardır. Yani yaşamınıza dokunanlar, sizi etkileyen, yön verenler, yahut sizin değer verip örnek alıp saygıdeğer bulduklarınız…
Salgın nedeniyle alanda fotoğraf çekimlerine gidemeyince mevcutlara bakıp özlem gidermeye çalışıyorum bu aralar. İşte böylesi zamanlardan birinde fotoğraf arşivimi karıştırırken önüme çıkan fotoğraf karelerinden biri alıp beni geçmişin bir köşesine götürdü. Oralarda dolanırken bir başka albüme geçtim oradan bir başkasına… En sonunda ise içinde çok az fotoğrafın olduğu albümde takılı kaldım.
Durup düşündüm, biraz geçmişe dair anılara daldım, biraz duygusala bağlandım ve biraz da iç geçirdim açıkçası… Ne güzel gönüllü, ne değerli ve ne saygın insanlarla tanışmışım dedim sonra. Onlardan neler öğrendiğimi, neleri paylaştığımı da düşünmede edemedim… Bu düşünce aynı zamanda ürpertti de beni. Bu kadar çok insan tanıyor anımsıyorsam yaşam sürem ne kadar ki diye düşünmeden de edemedim. Ama hemen o duygudan kurtarıp kendimi önümdeki albüme geri döndüm…
Önümdeki fotoğraflarda çok sevip saydığım insanlardan bir kaçı bana gülümsüyordu.
Yaşamımda çok değerli bulduğum insanlardan biri olan sevgili büyüğüm; Dr. Metin Vural benim için ayrı bir değere ve ayrıcalığa sahiptir. Çok güvenir, inanır, sever ve sayarım… Beraber çok yolculuklar yapmış, eğlenmiş, sinirlenmiş, düşmüş-kalkmışız, acı soğan kuru yavan da yemişizdir. Birlikte ne geziler yapmış, ne fotoğraflar çekmişizdir. Kimi zamanda değişik konularda söyleşmişizdir…
Önümde bakmakta olduğum bir başka fotoğrafta 3 kişi vardı bu kez; Dr. Metin Vural, İş insanı Nihat Kömürcüoğlu ve Heykeltıraş Ali Dirier… Her üçü de gülüyorlar… Bu kareyi izlerken daha önce yine aynı mekanda sevgili büyüğüm Ressam Yaşar Çallı ile çektiğim fotoğraf geliyor aklıma ve onu bulup çıkarıyor aynı dosyaya koyuyorum. O fotoğrafı çekerken “sende burada olmalısın eksik olmaz” diye ısrar etmişti Yaşar Çallı abim. Hatta Metin abim de “senin makine kendi çekmeyi bilmiyor mu? Söyle çeksin!” diye bana takılmıştı. Sonrasında makineyi sehpaya bağlayıp zaman ayarı ile birlikte karede yer almıştık… Bu fotoğrafların ortak yanı ise hep aynı mekanda farklı zamanlarda çekilmiş olmasıydı. O zamanlar aklıma geliyor ve tebessüm ediyorum…
Benliğimde uçuşan tüm bunlar salgın sürecini yaşadığımız son 9 aylık dönemin özeti gibiydi. Neler yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz ve ne kadar süreceği belirsiz. Kopup gitmiş bir birimizi görmez-göremez hale geldik. Oysa bir bahane ile; ya bir sosyal etkinlikte, ya bir yemekte yahut gezide beraber oluyorduk. Konuşuyor, şakalaşıyor yaşadığımızın farkına varıyorduk. Bu özlem az şey miydi?
Tekrar albümdeki fotoğraflara bakıyorum. İnsanların yaptığı işler ile başarılı oldukları alanları da bu sayede düşünme fırsatı yakalıyordum.
Tıp alanında kendi branşında nice insanları elli yıldan uzun süredir tedavi edip yaşama bağlayan bir doktor Metin Vural. İş dünyasında çocukluğundan itibaren kendi tarzı ile başarılı olmuş bu günlere ulaşmış Nihat Kömürcüoğlu ve kaya bloklarını yontup etkileyici görünümde ruh katarak insanların görsel belleğine kazıyan Heykeltraş Ali Dirier, Hem ülkemizde ve hem de yurt dışında bizleri temsil eden Ressam Yaşar Çallı…
Sadece önümdeki 2 kare fotoğraf üzerinden bu okumaları yapabiliyorum. Oysa Kömürcüoğlu Mermer tarafından yaklaşık 10 yıldır sürdürülen Uluslararası Heykel Kolonisi ve onun koordinatörlüğünü yapan Ali Dirier’in halen yapmakta olduğu çalışmaları anlatmak için sayfalar dolusu yazmak gerekecek.
Ama en başta dediğim gibi bazen konuşup yazmayı bırakıp, izleyenlerin kendi yorumlarına, algılarına bırakmak gerek konuyu. Her biri hayatta, sağlıklı ve üretmeye devam eden bu insanlar için “sağlıklı yaşamlarının devamını diliyor, yine eskisi gibi şakalaşıp güleceğimiz günlerde buluşalım” temennisini yineliyorum.
Son söz; sahip olduğumuz değerlerin farkına zamanında varabilirsek eğer görevini iyi yapmış saygın insanlar oluruz. Sonrasını yazamıyorum…