Eski çamlar bardak oldu mu? – D20Haber
19.04.2024, Cuma
13 °C / 18 °C Denizli Hava Durumu

Eski çamlar bardak oldu mu?

A- A+
Zeki Akakça / D20HABER
Yayınlanma: 6 Haziran 2020 Cumartesi - 10:30Güncelleme: 6 Haziran 2020 Cumartesi - 10:30
Eski çamlar bardak oldu mu?

Bir çoğumuzun sıklıkla duyduğu ya da kullandığı atasözü vardır; “Eski Çamlar Bardak Oldu”… Farklı anlamlarda kullanılan bu sözde adı geçen “bardak” bugün bazı bölgelerde su kabı olarak kullanılan “testi” nin karşılığıdır. Testiler de niteliği ve kullanım alanına göre büyüklük, küçüklük ve isim olarak farklı anılır.

Bilinen bir şey varsa Anadolu’nun çok yerinde su kaplarının farklı adlarla tanınmasıdır. Örneğin büyük tek kulplu toprak su taşıma-saklama kabına “testi” denirken, bazı yerlerde buna “yedek” denir. Küçük boyutlu ve tek kulplu çift kulplu emziklerine de “bardak”…

Şimdi eski çamların bardak olması bu anlamda mıdır? Yoksa su tası olarak kullanılan, içine testiden su boşaltıp içilen “tas”lar anlamında mıdır? Bilemeyiz .
Konuyu burada bırakıp, bu alanda toprak dışında, ağaçtan/ahşaptan yapılan su kaplarına dönelim istiyorum.

Özellikle karaçam ağacından içi oyularak yapılan su kaplarına gelmek isterim. Çünkü hikayem bu. İşte bu çamdan yapılan su taşıma/saklama kabına “senek” deniyor.
Bunun ustasına göre farklılık gösterenleri oluyor. Tek saplı, çift saplı, tek emzikli, iki veya dört emzikli gibi. Anadolu'nun çok yerinde imalatı yapılan bu kaplar artık nostaljik ya da turistik eşya amaçlı yapılıyor.

Oysa zamanında geceden su doldurulup ayazlatılarak ertesi günü soğuk soğuk içilen su için kullanılan bu kaplar ne hikayelere, türkülere, ağıtlara oyunlara konu olmuştur kimbilir?
İşte bu küçük bilgi parçacıkları sonrası bir “senek “ hikayesi sunacağım sizlere.
Fotoğraf çektiğim arkadaşlarımdan birkaçı ile yine bir gün planlama yaparken bu konu gündeme geldi. Daha doğrusu toprak kaplardan konu açılmış ve “Kızılhisar bardağı” gibi sözü sonrası konuyu bardağa getirmiştik.

Bozkurt’ta oturan arkadaşım Mehmet Karataş, “Bizim oralarda yapılırdı bu eskiden” dedi. Bu sözün üzerine giderek sorular peş peşe geldi.

-Nerede, ne zaman gördün, kim yapardı, halen yapılmakta mıdır? Bu soruların muhatabı olunca arkadaşım da kendine görev saydı bunu ve araştıracağını söyledi. Tabiki boşlamadık bizler de onu. Gün, hafta, ay derken araştırmalar sonuç verdi. Mevsimi gelince gitmeye de karar verdik.
Bozkurt/Avdan köyünde yapılmaktaydı Senek. İki ustası vardı hayatta olan. Güz sonu başlayıp bahar başına kadar yapılıyordu. Ama ağaçların yıkılması, tomrukların boylanıp kesilmesi, budaksız ağaç seçilmesi ve izin alınması gibi detaylar vardı.

Tüm bunları bilerek mevsimini bekleyip yola çıktığımızda hava biraz soğuktu. Mevsim kış ve ocak ayının son günleriydi. Çok soğuk ama yağışsız bir havaydı. Önce Bozkurt a ulaştık. Oradan Avdan köyüne. Arayıp, sorup ustaları bulduk. Biri yapıyor ama diğeri ortada yoktu. “Bazen yapar, bazen de yapmaz” dedi köylüler.

Senek yapmakta olduğunu öğrendiğimiz ustanın evine ulaştığımızda biraz sevinçli ama biraz da kaygılıydık. Zira bazen bu ağaçlar kaçak kesiliyor ve orman teşkilatı da cezai işlem uygulayabiliyordu. Ya fotoğrafa izin vermezse endişemizde vardı. Aynı kaygıları ustanın yüzünde ve hareketlerinde de izledik sonra.

Ağaçları göstererek “Tarlamın temelinde idi bu ağaç. Karda yıkılmış oradan kesip getirdim, pek yapmıyorum zaten” dedi. Korktuğu anlaşılıyordu. Oysa bunları yaptığı ahıra benzer yerin bir bölümünde samanlar içinde saklanan ağaçların uçlarının görünmesinden anlaşılıyordu. Biz onları hiç görmemiş gibi yapıp sohbete devam ettik.

Bir süre yarenlik ettikten sonra ustayı biraz rahatlatıp niyetimizi anlattık, ikna oldu. Senek yaparken fotoğrafını çekmek için izin aldık. Ama bedavaya olacak iş değildi tabii bu. Doğrudan para da veremezdik. “Bizlere de birer tane yapar mısın” diye konuya girip, sipariş verdik. Sonuçta bize 3 adet senek yapmasını istedik. Ücretini de peşin ödedik.

Elinde yapmakta olduklarından istedik. “Bunların sahibi var” dedi. Çal tarafında bağlarda kullanılacakmış. Doğru ya da yanlış onu sorgulamadık.

Bir süre o çalıştı, biz fotoğraflarını çektik. Ara ara eşi gelip gitti. Ancak onun fotoğrafını çekmemize izin vermedi. Çok fazla rahatsızlık vermemek için ustanın yanından ayrılıp köy içinde başka konulara dalıp senek hikayemize nokta koyduk.

Bozkurtlu arkadaşımız daha sonra bizim seneklerimizi getirdi. Ücretlerini peşin verdiğimiz seneklerden pek ümidimiz yoktu aslında ama usta sözünde durmuştu. Şimdi benim payıma düşen senek kullanılmadan köydeki evimde duruyor. Biraz çatladı falan ama depomda gelene gidene gösterip “eski çamlar bardak oldu” diyorum muziplik olsun diye. Arkadaşlarım ne yaptılar bilmiyorum.
Yakın zamanda ustanın vefat ettiğini öğrendim. Ruhu şad olsun diyor rahmet diliyorum.


Senek ile ilgili bir başka anekdot ise: Burada çektiğim fotoğraflardan birini “Kaybolmakta Olan El Sanatları” konulu bir kurumumuzun açtığı fotoğraf yarışmasına gönderdim. Yarışmanın süresi uzatıldı ve Avdan köyüne başka fotoğrafçı arkadaşlar gönderildiler ya da gidip çekimler yaptılar. Ama ustanın kıyafeti iş kıyafeti değil bayramlık gömlek ve mekan da fotoğrafa uygun hale getirilerek yapmışlar çekimleri…

Yarışma sonucunu merak ettiniz mi? Benim fotoğraflarımdan (bunun dışında 3 ayrı kategori daha vardı ve hepsine 4’er fotoğraf vermiştim) hiçbiri hiçbir yerde görülmedi. Ustanın üzerinde temiz bayramlık kıyafet ile çekilen fotoğrafı ise ödüle layık görüldü!

Ne yaparsınız işte; “eski çamlar da bardak oldu!”