Osmanlı’dan günümüze uzanan geçim derdi – D20Haber
28.04.2024, Pazar
16 °C / 30 °C Denizli Hava Durumu
  1. ANA SAYFA
  2. /
  3. YAZARLAR
  4. /
  5. Veli Yunus ÜNAL
  6. /
  7. Osmanlı’dan günümüze uzanan geçim derdi

Osmanlı’dan günümüze uzanan geçim derdi

A- A+

Şu günlerde en çok neyden yakınıyoruz?
“Geçim sıkıntısı, halkın alım gücünün düşmesi, enflasyon, liyakatsizlik, torpil, adam kayırma, eğitim kalitesinin düşmesi” diye başlayan ve uzayıp giden bir liste...
Peki bu listedeki maddeler sizce yeni mi?
Yani ilk defa mı yaşıyoruz?
Maalesef hayır!
Bu sorunların sadece cumhuriyet dönemiyle de sınırlı olduğunu düşünmeyin.
Hani şimdilerde bazı kesimlerin sıklıkla övdüğü Osmanlı Dönemi var ya...
E hadi gelin Osmanlı’da neler yaşanmış birlikte bakalım.

Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Ortaöğretim Genel Müdürlüğü’nün internet sitesinde, “Etkileşimli Kitaplar” bölümü bulunuyor.

11. sınıflara yönelik hazırlanan tarih kitabında, Osmanlı Devleti’nin Gerileme Dönemi’ni okuduğunuzda, aşağıdaki bilgilerle karşılaşıyorsunuz.

Büyük fiyat artışları,
Yüksek enflasyon,
Üretimin azalması,
1469-1914 yılları arasında İstanbul’da tüketici fiyatlarının üç yüz kat artması, halkın alım gücü düşmesi(1),
Akçenin sürekli değer kaybetmesiyle Osmanlı Devleti enflasyon girdabına girmesi(2),
Osmanlı Devleti’nin zayıflamasıyla Osmanlı topraklarının, Avrupalılar için hammadde ve pazar haline gelmesi.(3)

Yine MEB’e bağlı bir kurum olan Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün sitesinde ise Milli Eğitim Dergisi’nin arşivi yer alır. Söz konusu derginin 1999 yılında yayımlanan bir sayısında, Türk Eğitim Tarihçisi Prof Dr Yahya Akyüz imzalı yazı mevcut. Yazıda, Osmanlılı tarihçi, yazar ve şair olan Gelibolulu Mustafa Ali’nin şöyle söylediği aktarılır:

“Okumak ve yazmak ayıp oldu, bu ayıp arasında ilim, bilgi ve erdemlilik kayboldu (...)Bu durumda Türkler ve ciddî insanlar neden ilim ile uğraşsınlar? Onların, ömürlerinin sonunda varamayacakları makam ve görevlere, dayısı olan bir çelebi hemencecik geliverir.” (4)

Bu cümleler size de tanıdık geldi değil mi?
Hadi devam edelim o halde.
Yine aynı yazıda, Koçi Bey’in 1631 yılında Sultan 4. Murat’a sunduğu Risalesi’nde şu tespitte bulunduğu belirtilir:

"Giderek her işe hatır karıştı, her şeye göz yumuldu ve hak etmeyenlere bir çok mevkiler verildi, eski kanun bozuldu. (*)Mülâzemetler satılmaya başladı. İyi-kötü belirsiz oldu. İyilerin iyi işlerinin değeri bilinmediği ve kötülerin kötülükleri cezasız kaldığından, âlim ve cahil birbirinden ayrılmadığından, ulemânın kıymeti bilinmediğinden, bilginlerin halk gözünde saygınlığı kalmadı.” (5)

Ve Koçi Bey, sözünü budaktan sakınmadan şu uyarılarda bulunur:

“Mülâzemetler satılmazsa, hakkı olanlara verilirse, sayıları çok tutulmazsa, âlim ve cahil eşit görülmezse ilim yolu kısa zamanda düzelir. Ancak, aldırış etmemekle âlem elden gider.

“Gerekli ıslahat yapılır, her iş ehline verilir, haksızlık, zulüm, rüşvet kaldırılırsa, Padişahın bu hizmeti, dedelerinin hayırlı işlerinden de üstün ve binlerce cami ve mescit yapmaktan daha yararlı olacaktır.”

Velhasıl kelam!
Onca çaba boşa gitmiş gibi görünüyor.
Bir arpa boyu yol almamıza izin vermemişler.
Olan da bu milletin evlatlarına olmuş...


KAYNAKLAR

1-Etkileşimli Kitaplar, Tarih 11-Değişim Çağında Avrupa ve Osmanlı, 2. Ünite, s. 59
2-Etkileşimli Kitaplar, Tarih 11-Değişim Çağında Avrupa ve Osmanlı, 2. Ünite, s. 60
3-Etkileşimli Kitaplar, Tarih 11-Değişim Çağında Avrupa ve Osmanlı, 2. Ünite , s. 62
4- Milli Eğitim Dergisi 144. Sayı,Prof Dr Yahya Akyüz, 17. Yüzyıldan Günümüze Türk Eğitiminde Başlıca Düzenleme ve Geliştirme Çabaları
5- Milli Eğitim Dergisi 144. Sayı,Prof Dr Yahya Akyüz, 17. Yüzyıldan Günümüze Türk Eğitiminde Başlıca Düzenleme ve Geliştirme Çabaları
*Mülâzemet: Medrese mezunlarının müderrislik ve kadılık almak için sıra beklemeleri, bu arada meslekî tecrübe kazanmaları ve belirli kontenjanlardan istifade ile göreve başlamalarını ifade eder.