Can Atalay...
"Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçlamasıyla yargılandığı Gezi Parkı Davası’nın 25 Nisan 2022 tarihli duruşmasında 18 yıla mahkum edildi ve cezaevine gönderildi.
Dosyası, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nde temyiz incelemesindeyken, 14 Mayıs Seçimleri’nde Türkiye İşçi Partisi’nden Hatay Milletvekili seçildi.
Mazbatasını avukatları aracılığıyla alsa da, cezaevinde olduğu için milletvekili yeminini edemedi.
Cezası, 28 Eylül 2023’de Yargıtay tarafından onandı.
“Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlâl edildiği” gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulundu.
25 Ekim 2023’te Anayasa Mahkemesi, Can Atalay hakkında hak ihlali kararı verdi.
Tahliye edilmesi gerekiyordu, edilmedi.
Yerel mahkeme, AYM’nin kararını Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderdi.
Yargıtay, AYM’nin kararına uymadı.
Atalay’ın kesin hüküm giymesi sebebiyle milletvekilliğinin düşürülmesine yönelik işlemlerin başlatılması için kararın bir örneğinin TBMM'ye gönderilmesine, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez, AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verildi.
Atalay, bir kez daha AYM’ye başvuruda bulundu.
AYM, bir kez daha hak ihlaline kararı verdi. Alınan ilk kararın uygulanmaması üzerine, gerekçeli kararda, “Anayasa Mahkemesi kararlarına uyma ve bu kararları değiştirmeksizin yerine getirme hususunda yasama, yürütme ve yargı organları ile idare makamlarına herhangi bir takdir yetkisi tanınmamış veya bu konuda bir istisnaya yer verilmemiştir” dedi. (1)
Lakin, AYM’nin kararına yine uyan olmadı.
En nihayetinde Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesine yönelik Yargıtay kararı, dün, TBMM Genel Kurulu'nda okundu ve Atalay'ın vekilliği resmen düşürüldü.
Yukarıdaki süreç bize neyi gösterdi?
İktidar partisi açısından bakarsak,
AK Parti yönetimi, 2002 Genel Seçim Beyannamesi’nde “PARTİMİZ hukukun üstünlüğüne dayalı yönetim anlayışının teminatı olacaktır” diyordu. (2)
Çok güzel ve altına herkesin imzasını atacağı bir cümle.
Hem düşüneni hem yazanı hem de beyannameye ekleyenleri içtenlikle tebrik ediyorum.
Etmesine ediyorum da....
Anayasa’nın 153. maddesinde“Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir. İptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz.
(..)
Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar” deniyor.
Anayasa’dan daha üstün bir hukuk var mı?
Yok.
O halde, olunacağı belirtilen teminat olundu mu?
Gelin bir de diğer açıdan bakalım.
Bu sürece karşı bir muhalefet oldu mu?
Yok.
Neden mi bu kadar net konuşuyorum?
Anlatayım.
12 Eylül Askeri Darbesi’nin ardından 1982 yılında Anayasa’ya, geçici 4. madde eklenir. Bu geçici madde ile 5 ve 10 yıllık siyasi yasaklar getirilir.
Buna karşı muhalefet eden, 1987 Referandumu’yla siyasi yasakları Anayasa’dan söküp atan Süleyman Demirel ile Bülent Ecevit’i gören ve bilenlere sorun.
Onlar için de bugün bir muhalefet yok.
E ne kaldı geriye?
Yoklardan var olan bir memleket...
Öyle diyorum çünkü,
AYM kararı sonrası tahliye edilmesi gereken Can Atalay tahliye edildi mi?
Yok.
“Kararları kesindir. Herkesi bağlar”denen AYM’nin iki kez aldığı Can Atalay’ın tahliye edilmesine yönelik kararına uyan oldu mu?
Yok.
Can Atalay halâ milletvekili mi?
Yok.
Buna karşı Demirel-Ecevit tarzı bir muhalefet oldu mu?
Yok.
Peki ne oldu?
Nur topu gibi yok yok...
KAYNAK
1-Anayasa Mahkemesi, Kararlar Bilgi Tutanağı, Şerafettin Can Atalay Başvurusu (3),
2-AK Parti 2002 Genel Seçimleri Seçim Beyannamesi, s. 18