Gıda veya teknoloji marketleri ayın belirli dönemlerinde bazı ürünlerde indirim yapar.
Şahane fırsat diye duyuran da olur, indirim günlerine renk ismi veren de.
Burada amaç; indirim yapılan ürünlerin stoğunu eritmek ve daha çok insanın markete gelmesini sağlamak.
Buraya kadar her şey normal.
Peki anormal olan ne?
Düşen alım gücü sebebiyle insanların artık ihtiyaçlarını tek bir yerden almak yerine birkaç farklı yerden temin etmesi.
Nerede hangi ürün indirimde takip edip, birkaç lira da olsa tasarruflu alışveriş yapma peşindeler.
Ancak bu bile artık çözüm olamıyor.
Olamıyor, çünkü etiketlerde yazan rakamlar akıl alır gibi değil.
Elektrik ve doğal gaz faturaları zaten başlı başına korkunç bir filme dönüşmüş durumda.
İşte bu duruma yükselen tepkiler karşısında devleti yönetenler ne yaptı?
Türk Lirası’nın döviz karşısında değerini ve alım gücünü artırıcı çalışmalar yaptılar.
Elektrik ve doğal gaza yapılan zamları tamamen geri çektiler.
Çiftçinin traktörüne koyduğu mazotu 15 lira yerine çok çok daha uygun fiyattan satmaya başladılar.
Tarımsal sulamada kullanılan elektriğe yapılan yüzde 92 zam geri alındı diyebilmeyi çok isterdim.
Ama maalesef...
Birleşince ev kirasını geçen faturalara karşı, “Elektrik ve doğal gaz faturasının yarısını devlet ödüyor. Doğal gazın yüzde 75'ini devlet karşılıyor. Doğal gaz bir vatandaşa 1000 liralık geliyorsa aslında o fatura 4000 liralık” savunması yapılır oldu.
Elektriğe zammı geri almak yerine meskenler için kotayı yükseltiyor.
Artan gıda fiyatlarına karşı üreticiyi desteklemek yerine KDV’yi yüzde 8’den yüzde 1’e düşürüyor.
Yani sorunu çözmek yerine süpermarket yöneticileri gibi indirim yapmayı tercih ediyor.
Açıklamalar sonunda alkış gelmeyince de, “Bu kadar müjdeler verdik, alkış yok” deniyor.
Uzun lafın kısası;
Koskoca ülke markete döndü.
Vatandaş, müşteri oldu.
Marketin kasası doldu.
Aşık Mahzuni Şerif’in sözünü ettiği yiğit ise muhtaç olacak soğan bile bulamaz oldu.