Işıklara yürüdüler – D20Haber
11.05.2025, Pazar
16 °C / 29 °C Denizli Hava Durumu
  1. ANA SAYFA
  2. /
  3. YAZARLAR
  4. /
  5. Sedat KURT
  6. /
  7. Işıklara yürüdüler

Işıklara yürüdüler

A- A+

Fincanı taştan oyarlar balam oyarlar,
İçine bade koyarlar…

Aksak ritimli bu türkü, muhtemel ki Müzeyyan Senar tarafından 1977’de seslendirildikten sonra dillere pelesenk oldu….

Futbol tribünlerinde en çok kullanılan tezahuratlar arasına girdi…

Ama benim hayatımdaki yeri bir başkadır!..

Bu türküyü Yaşar Amca’dan dinlerken gözlerinizin yaşarmaması mümkün değildi…

Merkeze bağlı Çeltikçi köyünün kahvesinde dinlemiştim ilk ondan. Ve ondan dinleyinceye kadar hiç bu denli etkilenebileceğimi hayal bile edemezdim…

Seksenlerdi, daha çocuktum, ağzım bir karış açık kaldı…

“Yaşa len Yaşar” diye tebrik eden köylülerin sevgi gösterisine utangaç gülüşüyle başını aşağıya doğru sallayarak teşekkür edişi, şu an bile gözlerimin önünde…

Denizli Lisesi’nin 12 Eylül öncesinde hizmet görevlilerinden biri olan Ahmet Yaşar Özcan’ı pek çoğunuzun görmüş olması muhtemel…

Arkasına bastığı ayakkabılarıyla Denizli sokaklarını saatlerce arşınlar, kimilerinden sigara isterdi…

Sessiz, sakin, kendi halindeydi…

Yürüyordu…
80’ler, 90’lar, 2000’ler…
Sabahın köründen, akşamın karanlığına kadar bıkmadan, yorulmadan, aralıksız yürüyordu…

Tertemiz yüreği, kirlenmemiş beyni yüzünden kurban seçilmişti…
12 Eylül sonrası işlemediği bir suç yüzünden gözaltında işkence görmüştü…
Bir çocuk saflığında zihni vardı,
o işkencelerde bıraktı…

Ve kim bilir belki binlerce gün yürümesinin nedeni,
o iğrenç günleri unutmaktı…

Geçtiğimiz ay,
ışıklara yürüdü…

Yanık sesiyle “hayatta dinlemem” dediğim bir türküye beni aşık eden adam, pandemi yüzünden gelen sokağa çıkma yasakları yüzünden eve hapsolunca kaldıramadı…

Onu hayata bağlayan tek şeyi elinden almışlardı, yürüyemedikçe kötüleşti, hastalıklar birbirini kovaladı…

Ve sonunda dayanamadı…

12 Eylül gibi hala boğazda kocaman bir yumru olan utanç yıllarının en dramatik hikayelerinden birinin mağdur kahramanı Ahmet Yaşar Özcan, bir yürümeyi bir de şarkı söylemeyi çok sevmişti..

Arkasında müzik öğretmeni iki oğul bıraktı…
Hem de o yıllara inat tokat gibi isimlerle…
Savaş ve Barış…

Bu yazın gözyaşlarından biriydi…
Ama tek değildi…


***

Gülsüm Abla’yı uğurladık önce…
Gülsüm İnal’ı…

Kızı tee Lüleburgaz’daydı…
Sanki içine doğmuşçasına, atlayıp karı-koca arabalarına, yanına gittiler…
Döndü, kardeşleriyle-annesiyle buluştu bir iki güne, yediler, içtiler, güldüler…

Ağabeyi Çal’daydı…
En son ona gitti…
Yüzünü beş dakika gördü ya da görmedi…
Denizli’ye dönmek için arabaya doğru yürürken yığılıp kalmış oracıkta…
Ağabeyi kucaklamış hemen…
Osman Ağabey…

Ağabeyinin kolları arasında kalbi durmuş…
Dakikalar sonra gelen 112 ekibi tekrar çalıştırsa da kar etmedi…

Dedim ya sanki bilir gibi, tüm sevdikleriyle vedalaşmıştı …
1 hafta sonra cenaze töreninde buluştuk…
Çok ansız olmuştu…
İnanamadık…


***

Ağustos’un son günlerinde bu kez çocukluğumun bir parçasını daha bıraktım kara toprağa…

Çocukluğumun neredeyse tüm yazları Çeltikçi’de geçti…

O Almanya’dan gelirdi…
Çikolata demekti dedim benim için…
Sütlüsü, meyvelisi, likörlüsü, Alman çikolatası demekti…

Her Pazartesi-Perşembe Kaleiçi pazarı kurulurdu. Dönüşte muhakkak pastane simidi alırdı, onu köy dolmuşunun önünde karşılardık…

Dedem, pastane simidi kokardı…

Gece yatarken radyosunda kısık sesle dinlediği türküler, elinden eksik etmediği tespih, başında kasketiyle köyün Yusuf Ağasıydı…

7 kardeşli anne tarafımın ilk büyük acısı oldu dedem..

Baba tarafımın hüznüne kardeş oldu… İki amcamı ve babamı kaybetmiştim daha önce..

Yusuf Ziya Çoban, 2021 yazının sonunda melek oldu….

***

Ve son olarak Erol Kes’i kaybettik…

1995’te başladığım mesleğe…

O vakitten bu yana Denizli medyasının nevi şahsına münhasır karakterlerinden biriydi benim için…

Yaşamı, çokça sevdiğimizi aramızdan alan Covid 19’un pençesinde son buldu…

Sosyal medyadan aşı karşıtı paylaşımlarını takip etmiştim…
Kızdım biraz kendi kendime, daha çok erkendi ve aklıma ilk düşen de o karşıtlığı oldu…

Sosyal medya paylaşımımda da ona değindim…
Değinmez olaydım…

Paylaşımında altını çizerek sabır dilediğim ailesinden tepki aldım… Neymiş, Erol Kes’in ölümü üzerinden prim yapmaya çalışıyormuşum…

Ben kimmişim?
Kim oluyormuşum!..

Belli ki acının tazeliği, onları bu saptamam yüzünden derinden yaralamıştı…

Ama üzüldüğüm şu ki, yakınlarının tepkisinden çok, o yakınlarını acılarının daha ilk saatlerinde bana karşı kışkırtan kendini bilmezlerin varlığıydı…

Bu arada üşenmeyip baktım; rahmetlinin sosyal medyada yaptığı aşı karşıtı paylaşımların hepsi üşenilmemiş, tek tek silinmişti..

Ölümleri bile bir akıl almaz kaosa evirme, böylesine hassas bir olaydan kötü bir durum devşirme aracı görenlerin varlığı ne acı…

Oysa beni bilen bilir!..
Ben de en az rahmetli kadar nevi şahsıma münhasırım…

Baş sağlığı dilerken bile yaradılışım gereği, içimden geçeni yansıtırım…

Saklamam, yalandan gözyaşı dökmem, kandırmam, susmam, tiyatro yapmam, selden kütük kapmaya çalışmam…

Üzmeseydi bu ölüm beni, etkilemeseydi, söz etmez, dile getirmez, paylaşmazdım içimdekileri…

***

Neyse, sizi bilmem ama; sonuçta böyle kalacak aklımda 2021 yazı, sonbaharı…

Doğumdan çok ölüm haberleri aldığımız yılların içinde artık bizim de o trenin yolcuları olduğumuzu her seferinde hatırlatarak azrail, kahve ya da bar köşelerinden çok camilerde ve mezarlıklarda buluşturacak eski dostları…

Kısık ateşte ısıtılan kurbağalar gibi, farkında olmadan alışarak ölüme, belki bir sonraki sosyal medya paylaşımının, belki de 5-10 saniyelik TV haberi ya da gazete sayfalarında konu edilen üç beş satırın üzüntü yaratan kahramanları olacağız birer birer…

Ve tabii ki kısa bir süre sonra, pek çoğu tarafından belki de bir daha hatırlanmamak üzere unutulacağız…

Ve ateşimiz, düştüğümüz yeri yakacak bir tek…

Ne diyeyim…

Kalın sağlıcakla…

 

Yazarın Diğer Yazıları
Türk adaleti
27 Nisan 2022 Çarşamba
Al sana fırsat!
24 Mart 2022 Perşembe
11. Tümen ve 9 yıl!..
18 Mart 2022 Cuma
Hiç mi gün yüzü görmedik?
9 Mart 2022 Çarşamba
Kılıçdaroğlu’na mektup
23 Şubat 2022 Çarşamba
Gülümse
16 Şubat 2022 Çarşamba
Erdoğan’ı kurtarmak!
9 Şubat 2022 Çarşamba
Tehdit, hakaret, küfür!
26 Ocak 2022 Çarşamba