İki yıl önce başlayan kötü bir rüya bu dijital müze girişimi.
Mesnetsizliğin bir ayrıcalık olarak kullanımı konusunda gündelik yaşama hakim olan sorumsuzluk, son 20 yılda devlet geleneğini adeta bir tür toplumsal zenginliklerin gark kültürüne dönüştürmüş durumdayken, tam da pandemi fırsatçılığının tipik örneği olarak başımıza sarıldı.
TÜRSAB (Türkiye Seyahat Acentaları Birliği) başkanlığını 2018 yılından beri sürdüren turizmci Firuz Bağlıkaya ailesinin filinta oğlu Efe’nin kurduğu KEP Dijital Müzecilik adlı şirket vasıtasıyla başladı Pamukkale’de dijital müze kurma serüveni.
Tartışmaları halen devam eden olay, iki yılı aşkın bir zamana yayılıyor, 2022 yılı ilk aylarında başladı. Konuya vakıf olduğumuzda ilk haberi yapan, ilk köşe yazısını kaleme alan biz olmuştuk. Sonrasında Mimarlar Odası Denizli Şubesi tarafından yargıya taşınan girişim, son günlerde bilirkişi raporunun yayınlanmasıyla yeni bir evreye girdi.
Bu evrenin nasıl gelişip sonuçlanacağını belirleyecek olan faktörlerden birisi, davaya bakan mahkemenin oluşturacağı kanaat ve sonrasında vereceği muhtelif kararlar olacak. Ama öncesinde rol oynaması muhtemel faktör, bilirkişi raporu olacak.
Biz bilirkişi raporunu başka yazımızda etüt edeceğiz. Mümkün olursa mimar, arkeolog, mühendislerden oluşan uzman bilirkişi görüşlerine başvuracağız. Ama bugünkü içeriğe geçmeden önce, konuya vakıf olmayanların temel bilgi edinmesi amacıyla önce D20haber.com’da yayımlanan 23 Şubat 2023 tarihli haberimizin,(https://d20haber.com/kultur-sanat-turizm/pamukkale-hierapolis/djital-deneyim-muzesi-ile-pamukkalede-yapilasmanin-onu-acilacak/) devamında 2 Mart 2023 tarihli aynı konuyu işleyen köşe yazımızın,(https://d20haber.com/yazarlar/yasar-tok/pamukkaleye-voyvoda-kazigi/)ve son olarak geçen haftaki haberimizin, (https://d20haber.com/gundem/pamukkaledeki-dijital-muze-projesine-bilirkisi-raporu-hazirlandi/) bağlantısını verelim. Haberler ve köşe yazımızın ilgili okuru yeterince ön bilgi sahibi yapacağını sanıyorum.
***
Pamukkale’nin tarihine değinelim önce. Tarih deyince genellikle dönemin modern yaşamı sayılacak kentsel yerleşme aşaması kerteriz alınıyor. Yok, öyle değil işte. O Pamukkale’nin değil, Hierapolis’in tarihi oluyor. Oysa bugün orayı uluslararası bir destinasyona dönüştüren Pamukkale travertenleri ve onlara beyaz hayat veren doğal suyu. İşte bu tarih eşittir Hierapolis tarihi değil. Bilirkişiden mahkemeye herkes “iki bin yıllık Pamukkale” diye başlayan cümle kuruyor. O sözünü ettikleri Roma dönemi kutsal kenti Hierapolis. Arkeolojinin taktığı adıyla analım Frigya Hierapolis’i! Oysa hem travertenler, hem erken dönem yaşam formu çok daha eskilere uzanıyor bölgede. Bir kere Hierapolis Helenistik bir kent. İÖ 300’lerden daha geriye giden bir yerleşim tarihine sahip. Önceleri Seleukoslar, sonraları Pergamonlar tarafından yönetilmiş, İsa’dan sonraki ilk yüzyılın ertesi itibariyle Roma konsüllerince idare edilmeye başlanmış. Uzatmadan keselim, Hierapolis tarihi sanıldığı gibi 2000 değil, neredeyse 2500 yıla dayanan bir geçmişe sahip. Bilirkişilerin önce bunu idrak etmesi gerekirdi. Ama heyhat!
***
Özellikle Kültür Bakanlığının aleyhine açılan davaların çeşitli mahkeme kayıtlarında, bilirkişi olarak her seferinde aynı kişilerin heyette yer aldığı görülüyor. Elimde son birkaç yılda bakanlık aleyhine açılmış çevre davalarından 3-4 tanesinin raporu mevcut. Bu raporlardaki imzaların bazıları dikkate alındığında adeta bakanlığın kadrolusu gibi algılanıyor. Böyle bir ‘bilirkişi’ heyetinin ilgili tarih dönemini zikrederken yukarıda açıkladığımız türden inceliğe prim vermesi beklenebilir mi? Bu heyet raporlarından son ikisi nisan ayından sonra hazırlanmışlar, o kadar yeni. Biri dijital müze için, diğeri, Acıpayam’ın Alcı-Karaismailler-Sandalcık mahallelerini yutacak bir HES projesinin bilirkişi raporu. Bu ülkede İzmir, Afyon, Denizli, Burdur, Antalya, Muğla vs. çevre illerde hiç mi ilgili konularda uzman ya da bilirkişi yeterliğinde bilim insanı yok? SDÜ kökenli olmak bir ayrıcalık ya da seçilmişlik veya ‘yandaşlık’ mertebesi mi ihtiva ediyor?
Bilirkişi heyeti sadece kendi analitik yaklaşımını kaleme alır değil mi? Tarafsızlık onun en önemli özelliği olmalı. Hazırlanan raporlar bu konuda da kuşku yaratıyor. Mesela dijital müze ile ilgili raporu dikkatle okunduğunda, bilirkişi, adeta davacı tarafın argümanlarını hedef alan açıklamalar üzerine rapor hazırlamış. Davacı avukatın iddialarına cevap niteliğinde yani! Burada asıl amaç dava edilen tarafın girişimine dayanak oluşturacak bir bakış açısıyla mahkemeye yön vermekmiş, bu amaç hasıl olmuş diyor insan!
Dava tam bu aşamaya ulaşmışken, 02.06.2022 tarihinde kurulup müze için başvuran şirketin değişikliklere uğradığı görülüyor. Efe Bağlıkaya adına tescilli şirketin Yönetim Kurulu Başkanlığı koltuğunda 2.6.2023 tarihine kadar Mehmet Uğur Esin adının yer alacağı şirket kayıtlarında yer alıyor. Durumun giderek değiştiği, geçen kış aylarında çıkan bir gazete haberiyle netlik kazanıyor.
Cumhuriyet gazetesinin Öznur O. Çolak imzalı, 23.01.2024 tarihli haberi ilginç bilgiler veriyor. Haber, eski Turizm Bakanı Bahattin Yücel’in verdiği bilgilere dayanarak, DEM müzecilik adlı 2022 yılında kurulan bir şirketin Ayasofya ve Efes antik kentinin giriş gişelerinin işletmesini üstlendiğini iddia ediyor. (“iddia” ifadesi gazete haberine ait.)
Haber buraya kadar normal bilgilerle seyrediyor gibi değil mi? Oysa hiç öyle olmadığı, gerek bizim daha önce yazdıklarımızın, gerekse bizzat gazete haberinin ayrıntılarında ortaya çıkıyor.
Cumhuriyet haberiyle devam edelim. Eski Bakan Bahattin Yücel, DEM adlı şirketin yönetim kurulu başkanı olan Uğur Esin isminin tanıdık biri olduğunu, “Ayasofya ve Efes antik kenti gişelerini işleten şirketin büyük ortaklarından birinin Bakan Ersoy’un ikiz kardeşinin bacanağı olduğunu” açıklıyor.
Oysa aynı isim, 2 Haziran 2022 tarihinde kurulan KEP dijital müzeciliğin 02.06.2023 tarihine kadar yönetim kurulu başkanı olarak kayıtlarda yer almaktaydı. Kafanız karışmasın. Anlaşılan özellikle Pamukkale’deki müze girişiminin dava edilmesinden sonra şirketin isim ve ortaklık şeklinin değişmesinde yarar görülmüş olmalı. Tam bir rant ağına benziyor durum. Halihazırda yaşanan başka türden ağlardan pek farkı yok. Ama bu kez (organik veya değil) Kültür Bakanı’nın da dahil olduğu devlet iltisaklı bir tür aile saadet zinciri sanki.
Biz daha iyi anlaşılsın diyerek aşağıda sıralayalım:
- TÜRSAB Başkanı Firuz Bağlıkaya aynı zamanda DETECH Holding başkanı. Pamukkale, Kapadokya gibi önemli yerel destinasyonların ve turizm getirisi yüksek alanların giriş büfelerini işleten Anadolu Kültürel girişimcilik Detech Holding bünyesinde.
- Firuz Bağlıkaya’nın oğlu Ege Bağlıkaya, Paximum Turizm A.Ş ve San. Yazılım A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı. Olasılıkla o da DETECH Holding bünyesinde.
- Ege Bağlıkaya aynı zamanda Efes’teki dijital müzeyi kuran, 2022 yılında devletten 200 küsur milyonluk teşvik alan KEP dijital müzeciliğin kurucu ortaklarından.
- Esin Uğur (tam adı Mehmet Esin Uğur) KEP dijital müze kurulduğunda, 2023 haziran başına kadar firma yönetim kurulu başkanı. Şimdi ise DEM müzecilik yönetiminde ve büyük ortağı. Kültür Bakanlığına bağlı Döner Sermaye İşletmeleri Müdürlüğü’ne (DÖSİM) bağlı işletme kategorisinden ayrılan Ayasofya ve Efest giriş gişeleri ve dijital müzelerini işletiyor.
Yukarıdaki şema, bizim elde ettiğimiz bilgilerle ortaya çıkan bir çıkar ilişkileri ağı. Daha başka hangi ilişkiler bu süreci yönetiyor bilmiyoruz. Eski Kültür Bakanının iddialarına (açıklama demeyi yeğlerim) geri dönersek, “DEM denen bu şirket yeni bir şirket ve bu şirketin en büyük hissedarı olan kişi Uğur Esin, şimdiki kültür ve Turizm bakanımızın kardeşinin karısının kız kardeşiyle evli!” diyerek açıklamalarını sürdürüyor eski bakan ve ekliyor, “Bu tabii tam anlamıyla nepotizmdir.”
Bu arada eklemeyi unutmuyor, “…şirket yakın zamanda Hierapolis ve Kapadokya deneyim müzelerinin de açılacağını duyurdu” diyor. Bunu yaklaşık bir buçuk yıl önceki yazımızda biz de öngörmüş ve “yakında kapadokyada da kokusu çıkar” demiştik, meğer çoktan çıkmış.
Böylesiilişkiler ağı içinde Pamukkale’de kurulması planlanan dijital müzenin iptali için açılan davanın bilirkişi raporunun isimleri de garip bir tanışıklık gösteriyor. Her rapora imza atmaktan imtina etmeyen, attığı neredeyse her imzayla bakanlığın payandası durumuna düşen heyet üyeleri!
İşte bu karmaşa ve güç ilişkileri içinde bir Pamukkale’yi “yapılaşmadan koruma” mücadelesi devam ediyor. Yakında duruşmalı ya da yazışmalı mahkeme devam edecek. Bakalım nasıl bir karar evrimi gösterecek?
Bu kentin aydınlarına, okumuşlarına, medyasına sorumlularına ve seçilmişlerine çok iş düşüyor.
Haftaya daha başka görüşlerle dijital müze meselesi!