Geçtiğimiz haftalarda Cumhurbaşkanlığı kararıyla satışı askıya çıkan Şemikler Mahallesi’ndeki bir bölümü ormanlık ve spor sahasına ayrılmış olan arazi, askıya yapılan itirazların reddedildiği başka bir Cumhurbaşkanı kararıyla yeni bir sürece girdi. Mahallenin bağlı olduğu Merkezefendi ve Büyükşehir belediye başkanlarının da desteğini alarak arazinin satışına karşı çıkan semt halkı, bundan sonraki süreçte ne yapar ya da nasıl bir hukuki yol izlemeyi tercih eder, göreceğiz.
Birkaç hafta önce Şemikler halkının arazide yaptığı protesto ve basın açıklamasının merkeze bağlı başka mahalle sakinlerince de desteklendiği gözlenmişti.
Bu seferki hadise, kent içinde daha önce örneklerine rastladığımız başka tür ‘ben yaptım oldu’lara benzemiyor. Son on yılın örnekleri yeterince fikir verici olabilir.
Örneğin Servergazi’deki Zeytinli Bahçe, bir vatandaşın mahkemeye taşımasıyla davaya konu olmuş, Büyükşehir Belediyesinin satma hevesi yargının 4 yıl sonra verdiği kararla engellenmişti.
Seyir Tepesi adıyla Pamukkale Belediyesi tarafından 2018 yılında başlayan ve doğayı katleden düzenleme engellenememiş ama merkez ilçe kurucu belediye başkanının yeniden başkan olmasının önünü kapatmış, sonraki seçilmişler de ilk projeyi tadil edip planlamayı değiştirmek, bütçeyi düşürmek zorunda kalmışlardı.
Başka bir örnek, geçtiğimiz yıl Büyükşehir aleyhine açılan Gökpınar havzası çevre düzeni planına ilişkin nazım imar plan değişikliğine yapılan itirazdı. Mahkeme yaz başında verdiği kararla yürütmeyi durdurdu. Yüzlerce küçük arsa sahibinin elinden adeta habersizce alınması planlanan mülkler şimdilik rantçıların elinden kurtuldu.
***
Rant demişken…
Şemikler arazisini diğerlerinden farklı kılan statü kentin değeri her gün yükselmeye devam eden yapılaşma bölgesinde olmasıyla ilintili. Bu konum araziyi sanki birilerinin doğrudan çekim merkezine; hükümetle, hatta doğrudan Cumhurbaşkanlığıyla iltisaklı-istişareli birilerinin odaklandığı rant alanı olarak odağa yerleştiriyor gibi. Daha açığı bana öyle geliyor ki, iktidarın yakınında olup şehrin en iyi arazilerine defalarca çökmüş olan birilerinin ısrarla elde etmek, mülkiyetine geçirmek istediği bir arazi sanki. Bu imtiyazlı şahıs kim olabilir?
Anahtar Ankara kökenli, %51 hissesi özel sektöre, %49’u ise kamu kuruluşlarına ait hisse payıyla faaliyet gösteren, 1969 yılında başında Müsteşar olarak Turgut Özal’ın görev yaptığı Devlet Planlama Teşkilatının (DPT) öncülüğünde Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO), Azot Sanayi T.A.Ş. (TÜGSAŞ), Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş., Şeker Sigorta A.Ş. ve Danimarka’da kurulu HaldorTopsoe A/S firmasının katılımlarıyla 6224 sayılı Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu hükümlerinden yararlanılarak kurulmuş bir şirket olabilir mi? Araştırmakla hiçbir şey kaybetmez ama daha fazla bilgiye ulaşabiliriz.
***
Bu bir kanaat elbette, somut bir bilgi yok ortada. Ancak Cumhurbaşkanlığı (CB) kararlarının birkaç ay arayla ve hızlıca yayınlanıp talepkarların ısrarına cevaz veriyor görünmesi hayli kuşku verici. Sonuçta bürokrasinin kıskacında bir Resmi Gazete’den söz ediyoruz Gazetenin yayımladığı kararların nasıl alındığı, CB süzgecinden nasıl geçtiği veya geçip geçmediği, ilgili bakanlık ya da kamu kuruluşunun karar alıp yayınlatırken CB’na gerekli ayrıntılı açıklamayı-sunumu her karar sureti için yapıp yapmadığını bilemiyoruz. Bir tahmin yürütmek gerekirse öyle bir şey olmadığını söyleyebiliriz. Hangi birini kim sunacak ve CB bu sunumlar için her gün kaç saatlik mesai harcayacak? Onca ulusal ve uluslararası faaliyetin içinde Şemikler arazisini kim açıklamaya fırsat bulur ya da cesaret eder, mümkün mü bu? Bizi kuşkulandıran da işte bu işleyiş olasılığı!
***
Şemikler arazisinin mülkiyet bilgisi geçen haftalarda basında bir ölçüde yayınlanmıştı. Biz yine de kısa bir özet verip geçelim:
Sümerbank, 1933 yılında kurulmuş, 1938 yılında Kamu İktisadi Devlet Teşekkülü (KİT) çatı kurumuna dönüştürülmüştü. Zamanla pek çok farklı sahada sektörel üretim faaliyetini bünyesine alan teşekkül, 1980’lerden itibaren başlayan özelleştirme kapsamına dahil edilmiş, 40 yıldan beri özelleştirme işlemleri tamamlanamayan nadir kamu iktisadi teşekküllerinden biri haline gelmişti. Önce Sümer Holding adıyla iktisadi niteliği değiştirilen Sümerbank’ın şimdilerde iflası gerçekleştirilmeye çalışılmakta, bu nedenle tüm iştirakleri parça parça satılarak devlet elinden çıkarılıp özelleştirilmektedir.
Aslında adı geçen Şemikler arazisinin ilk sahibi Denizli İl Özel İdaresi. Mahalli yönetim döneminde mülkiyet hakkı Gümüşler Belediyesinde olup, büyükşehir kurulmasıyla birlikte Denizli Büyükşehir Belediyesine geçti. Büyükşehir burayı İstiklal Mahallesi’ndeki Tekel deposu ile takas usulü değiştirince, el değiştirdi ve zaman içinde Sümer Holding’e, ardından Holding’in tasfiyesi sürecinde Özelleştirme İdaresi tasarrufuna geçti.
Resmi Gazete kararlarıyla bir tür hükümet tasarrufu olarak özelleştirmesi tartışılan Şemikler arazisi, işte bu holdingin iflasına bağlı olarak Özelleştirme İdaresinin kararıyla Denizli’deki son satış halkası olarak gündeme geldi. 25 Mayıs 2024 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararıyla “Ticaret-Konut Alanı (E: 1.50, Yençok:5 kat), Trafo Alanı ve Park” statüsüyle kullanım ve satışa açıldı. Karar askıya çıkarılarak itiraz süreci başlatıldı.
Bu karar mahalle halkı için adeta şok ediciydi. Mahalle muhtarı ve sakinleri başta olmak üzere duyarlı çevrelerin tepkisiyle karşılaştı. Merkezefendi ve Büyükşehir Belediye başkanlarının katılımıyla söz konusu arazide protesto gösterisi yapıldı, gösteriye her iki başkan konuşmacı olarak destek verdi. Türk Mühendis ve Mimarlar Odası (TMMOB) kamu tüzel kişiliğine haiz kurum olarak Cumhurbaşkanlığının kararına askı süresi içinde itiraz etti. Yapılan itiraz çok hızlı biçimde yine Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı kararıyla reddedildi.
Nihayet geçen hafta sonuna doğru (TMMOB itirazını reddeden Cumhurbaşkanlığı kararının yayınlandığı gün) Denizli Büyükşehir Belediyesi, Merkezefendi Belediyesi ve TMMOB İl Koordinasyon Kurulu adına Danıştayda dava açmak üzere ayrı ayrı başvurular yapıldı.
Bundan sonrası mahkemelerin yetki ve kararlarına bağlı bir süreç olarak devam edecek, bizler de bu süreci yakından takip edeceğiz.
***
Başladığımız noktaya dönersek;
Bugün yaşanan özelleştirme adı altındaki kamu malları tasfiyesi ne ilk örnek, ne de son hadise olacak. Arkası başka biçimlerde gelecek ve geliyor.
Cumhurbaşkanı kararı olarak Şemikler itirazlarının reddedildiği gün, aynı gazete sayısında, Denizli idari bölgesinde başka bir özelleştirme-kamulaştırma kararına yer verilmekteydi. Acıpayam’a bağlı Alcı ve Karaismailler mahalle sınırlarında yapımı planlanan “Karaismailler Regülatörü” için Denizli 2. İdare Mahkemesi henüz bir ay önce davacı halk adına planlama yürütmesini durdurma kararı vermişken, CB kararıyla mahkeme yok sayılmış, Alcı’da 89, Karaismailler’de ise 69 parsel arazinin kamulaştırılmasına acele karar verilmişti. Buna çok bilinen deyimle “Yangından mal kaçırmak” denir. Sadece mal kaçırmak değil, göz göre göre mala çökmek demek daha doğru. Hem de açık mahkeme kararına rağmen, mahkeme kararının ihlal edilmesi pahasına!
Aynı işlemim başka bir türevi Pamukkale’de, birinci derece doğal ve arkeolojik koruma altında, UNESCO listesinde 40 yıla yakın zamandır “dünya mirası” sayılan Hierapolis Antik Kenti’nin göbeğinde ‘ben yaptım oldu’ mantığıyla yapılaşma çabası olarak sürüyor. O da bizzat Kültür Bakanlığı tasarrufuyla ve bizzat Bakan’ın kendisiyle ilişkili şirketlerin yatırımı olarak!
Bunlardan daha vahim örneklerin mide bulandırıcı etkisini ise şimdilik size reva görmeyelim. Çünkü her biri başlı başına hikayesi olan, başlı başına yazıyla anlatılabilecek hadiseler.
Umuyorum çok geçmez, o hadiseleri de kaleme alma ve kamuoyuyla paylaşma fırsatımız olur.‘O hadiseler’ çoğumuzun aşina olduğu, belgeli, açık erişimle elde edilen verilere dayanıyor.
***
Biz şimdilik kısa bir girişle bırakalım.
2015 genel seçimleri öncesinde, tüm partilerin milletvekili aday adaylarının kendilerini beyan ettikleri ve çalışmaya başladıkları dönemdi. Aday adayları içinde çok tanıdık, hafızalardaki yerini hala devam ettiren bir eski bakan, milletvekili, genel başkan yardımcısı ve parti genel sekreteri vardı, Adnan Keskin.
Seçim tarihi 7 Haziran 2015. Hani şu AKP’nin ilk defa seçimleri kaybettiği, sonrasında çok kanlı bir mevsimden sonra yüzlerce ölümün üstünde yeniden yapılan seçimlerle eski düzenin inşa edildiği yıl!
Mart ayı sonlarında ön seçimler veya yoklamalar bitmiş, adaylıklar kesinleşip resmileşmişti. O yıl itibariyle tam 47 yıldır politikanın içinde yer almış, 5 dönem milletvekili seçilmiş, Bayındırlık Bakanlığı yapmış olan Adnan Keskin, 7 milletvekiline sahip Denizli’de partisinin önseçimi sonucu 7. sıraya düşmüş, yani fiilen aday olamamıştı. Sonrasında bir daha politika sahnesinde görmediğimiz Keskin, aday adaylığı döneminde giderayak bir mülk edinme hikayesi dosyasıyla veda etti. O dönemin dikkatli gazetecilerinin hafızasındaki yerini koruduğuna inandığım dosyanın içeriği bilinen ama üstüne gitmesi cesaret isteyen bilgilerle doluydu. Adnan Keskin’in kendi ifadesiyle, bir gün seçim çalışması esnasında masasına bırakılan dosyayı akşam eve gittiğinde açmış, inanılmaz belge-bilgilerle karşılaşmıştı.