15 Temmuz ve Sonrası – D20Haber
24.04.2024, Çarşamba
16 °C / 29 °C Denizli Hava Durumu
  1. ANA SAYFA
  2. /
  3. YAZARLAR
  4. /
  5. İbrahim ŞENEL
  6. /
  7. 15 Temmuz ve Sonrası

15 Temmuz ve Sonrası

A- A+

Cumhuriyetin yaşadığı en büyük hainliklerden birinin 4. yılını geride bıraktık. Hepimizin hafızasında 4 yıl önce yaşananlar henüz çok taze. Ülkenin gündeminde 30 yılı aşkın süredir var olan, özellikle 2000 yıllarda ve sonrasındaki 15 yılda gündemde ön sırada olan, bir zamanların cemaati-hizmet hareketi, sonrasında paralel yapısı ve en sonunda FETÖ (Fetullahcı Terör Örgütü) olan yapının 15 Temmuz 2016 gecesi yaşattığı travma atlatılabildi mi? Ardından tüm kamu ve sivil yapılarda yaşanan hukuki kovuşturmalar, gözaltı ve mahkeme süreçleri acaba bu yapıyı tehlike olmaktan çıkarabildi mi? Niyetim bu sorulara cevap bulmak değil. Ancak FETÖ örgütünün kamu ve sivil yapılardan temizlenmiş olduğunu düşünmek yerini başka başka yapılara bırakma tehlikesini ortadan kaldırmıyor. Yani ''cemaat'' tanımlı yapıların ülke yönetiminde, atamalarda, karar mekanizmalarında var olmaları aslında tehlikenin sadece şekil değiştirmiş hali.

Ancak iktidarın son zamanlarda kendi cephesi ve tabanını konsolide etme refleksinden kaynaklı daha totaliter, daha muhafazakar temelli uygulamaları doğal olarak çeşitli tarikat veya cemaat yapılarına güç kazandırıyor. Son olarak kadına şiddeti engelleme amaçlı olarak imzalanan, hatta isim babası olan AKP nin ve hatta Sn Cumhurbaşkanının kızının da başkan yardımcısı olduğu KADEM tarafından hararetle desteklenen ''İstanbul Sözleşmesi'' iptal edilmek üzere. Bu iptalin perde arkasında özellikle İsmail Ağa cemaatinin rahatsızlığı ve baskısını varlığı herkesce bilinmekte. Menzir cemaati ve Sağlık Bakanlığı kadroları üzerindeki etkisi ise uzun zamandır gündemde.

''İşi ehline veriniz'' öğüdünü veren ve bunu uygulayan bir peygamberin dininde olmaması gereken uygulamalar. Halk Bankası yönetimine eski bir milli güreşçinin atanması, Merkez Bankası işe alımlarında tecrübe ve liyakatin artık aranmayacak olması geçmiş yıllarda sadece Fetullahçı olduğu için destek bulanlardan ne kadar farklı? Geçtiğimiz günlerde 15 Temmuz’un hemen arkasından Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı’nın yaptığı '' bir FETÖ gitti bin FETÖ geliyor'' uyarısına tepkilerin geldiği mecralara bakacak olursak konu daha net anlaşılacaktır.

AKP uzun yıllardır süren iktidarının son dönemlerinde özellikle 15 Temmuz 2016 dan sonra temel hak ve özgürlükler ve hukukun üstünlüğü kavramları yerine ulusal güvenlik meselesini ön plana aldı. Diğer kavramların iç ve dış güvenlik politikaları için feda edilebilecek nokta olduklarını düşündü. Halen iktidar kanadında yazıp çizen pek çok gazeteci bile bu tespiti yapmakta. 2010-2011 li yıllara oranla bu konularda geriye gitmiş durumdayız. Parlamenter demokrasiden başkanlık sistemine geçmemiz kuvvetler ayrılığı prensibinden uzaklaşmamıza neden oldu. Dolayısı ile devlet mekanizmalarında olması gereken kontrol kavramından söz edemiyoruz.

Türkiye’de siyaset artık partiler üzerinden değil ittifaklar üzerinden okunmalı. Ancak ittifak konusu başkanlık sistemi referandumunda parlamenter sistemin öcüleştirilen ''moalisyonlar'' meselesinden hiç de farklı değil. Artık % 40-45 oy alıp tek başına iktidar olmak devri bitti. % 50+1 oy gerekli. Hal böyleyken ittifakların oy aldıkları tabanları genişletmeleri, daha uzlaşmacı, temek haklar ve hürriyetler, demokrasi ve ekonomi temelli politikalara sarılmaları şart. Belli başlı cemaat kadrolarının tavsiyeleri ile oluşturulan, dar bir çerçeveye sıkışarak mevcut oyları veya safları sıkılaştırmaya çalışan politikalardan sonuç almak mümkün değil. Mesela ben son Ayasofya kararını bu açıdan okuyorum. Son yerel seçimlerde bu yöntemlerin işe yaramayacağını gördük. Özellikle ittifak siyaseti ve bu siyaset dili olmasaydı AKP ne İstanbul'u ne de Ankara'yı kaybetmeyebilirdi. Ayrıca tabanı ve safları sıkı tutmaya çalışan bu siyaset dili toplumdaki fay hatlarını derinleştirmekten, kutuplaşmadan başka bir işe de yaramayacak.
Türkiye’nin ekonomi temelli çok sorunu var. İşsizlik, üretim, özellikle pandemi sonrası turizm ve daha pek çokları. Bütün bu sorunlara odaklanmalı inanç ve düşünce dünyamızdan kaynaklı gerilimleri daha hoş görülü ve uzlaşmacı yaklaşımlarla ele alarak ülke olarak enerjimizi asıl sorunlarımıza harcamalıyız.
Allah bu ülkeye yeni bir 15 Temmuz faciası yaşatmayacak akıl ve irade nasip etsin !

Yazarın Diğer Yazıları
Pragmatizm ve reformlar
24 Kasım 2020 Salı
Trumpizm
13 Kasım 2020 Cuma
Kentin müzesi
15 Ekim 2020 Perşembe
Mış gibi…
14 Eylül 2020 Pazartesi
30 Ağustos ve çıkamayan gazlar
30 Ağustos 2020 Pazar
Sn. Rektör
13 Ağustos 2020 Perşembe