Denizli Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Manolya Madencilik A.Ş. tarafından projelendirilip ruhsatlandırılan “YERALTI VE YER ÜSTÜ KROM OCAĞI” başvurusunu, 23.12.2022 tarih ve E-2022101 sayılı kararı ile “ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ GEREKLİ DEĞİLDİR” kararını 09.01.2023 tarihinde alıyor ve resmi internet sitesinde yayımlıyor…
Son yıllarda Denizli bölgesinde hatırı sayılır HES, maden ve mermer ocağı girişimleri gözleniyor. Buna karşın yerel halkların da ormanını, ovasını ve doğasını koruma konusunda bilinçli mücadeleleri öne çıkıyor. Temmuz ayında Avdan Termik Santraline karşı kazanılan ÇED iptal davasından sonra daha geçtiğimiz haftalarda da Acıpayam-Karaismailler HES projesine karşı ÇED kazanımı sağlandı.
Firmaların ve devlet kurumlarının bu iş birliği, halkın giderek kendi yaşam alanlarından tecrit edilmesine doğru ilerliyor. ÇED kararlarında halkın katılımını önleyen bu son icat, masa başında bakanlık ve il müdürlükleri kanalıyla alınan “ÇED değerlendirmesi gerekli değildir” kararları süreci farklı bir boyuta getirmiş durumda.
Burada bazı soruları sormak durumundayız. Kendi kurumlarımız acaba neden hızla ve apaçık şirketlerin lehine böyle bir karar alabiliyor? Bu gerekli değildir kararını nasıl ve neye göre veriyor? Nikfer özelinde bu kararı verirken, kayak merkeziyle bir turizm bölgesi olan ve yanı başında Nostar su tutma havzası bulunan bu ormanlık alanda faunasından florasına dek, üstelik ardıç ormanlarının da yer aldığı bu eşsiz coğrafyada ÇEVRESEL ETKİNİN özellikle derinlemesine araştırılıp bilirkişilerce ve halkın da müdahilliği ile değerlendirilmesi gerekli değil midir?
Bir diğer önemli konu su sorunu. Bölgede ciddi bir su kaynağı sorunu varken Nostar’da elde edilecek su ile amaç bu firmanın su gereksinimini mi karşılamak, yoksa Barza ovası ve halkının suya olan ihtiyacını mı gidermek? Kuşkusuz Nikfer ve Barza ovasının en temel gereksinimi bu su kaynakları ve doğasının korunması. Bölgenin bir maden şirketine sunulması değil…
***
Çelişkiler yumağı ülkemiz.
Yasa ve yönetmeliklerle de belirlenmiş olan ÇED olumlu kararı almak, bir proje için en temel gereksinimdir. Bu olmadan hiçbir projeye onay, izin ve ruhsat verilmezken; bizzat kendi yasalarını yönetmeliklerle çiğneyen ilgili müdürlükler bu tarz çevresel olumsuz sonuçlar doğurma potansiyeli hayli yüksek olan talancı firmalara nasıl oluyor da ÇED gerekli değildir kararını bir masanın başında alabiliyor?
Sanıyorum doğayı sadece rant alanı olarak gören maden firmaları bile kendi ekmeklerine böylesi kolay ve katmanlı bal süremezler…
Şimdi bu karar bize açıkça şunu söylüyor: Sunulan projeye göre tüm çevresel etkiler açısından en küçük olumsuz bir durum olmadığı ilgili devlet kurumu onayı ile görülmüş, seçme ve eleme kriterlerimiz Nikfer’de böyle bir projenin ormanlarınızı asla talan etmeyeceğine, çevreye ve doğanıza zarar vermeyeceğine ruhsat veriyoruz!
***
Peki bu ruhsatla ödüllendirilen Manolya Madencilik kim? Kendi internet sitesinde şu söylemlerini kopyalıyorum: “Bölgede (Pozantı) halihazırda 2 farklı maden ruhsatında, toplamda 6 farklı alanda açık işletme madencilik faaliyetlerini yürütüyoruz. Uzman kadromuz ve geniş araç parkımızla 6 farklı açık işletmede aylık 100.000 ton, yıllık 1.000.000 ton zenginleştirilebilir tüvenan kromit cevheri kapasitesine ulaşmış durumdayız. Faaliyetlerimizde sürdürülebilir bir işletmecilik ve istihdam hedeflemekteyiz. Bu hedefler doğrultusunda, faaliyetlerimizi geliştirmek ve bir üst seviyeye çıkarmak için sürekli çalışıyor ve gelişiyoruz. Bölgedeki potansiyelin farkında bir kimlik ile Manolya Madencilik A.Ş. olarak, kapasitemizi her geçen gün artırarak ülke ekonomimize katkılarımızı artırmaya devam edeceğiz.”
Şirket, maden bölgelerinde açık alan kazılar yapıyor. Yani ormana bodoslama dozerlerle girip krom ayrıştırma işlemini gerçekleştiriyor. Doğal olarak bolca su kaynağına gereksinim duyacak. Nostar bölgesi su havzasına yakınlığı dikkate alınırsa oradaki hummalı çalışmanın bir diğer ucu bu firmanın yatırımıyla adeta özdeşlik içeriyor.
Artık Nikfer için tarım, doğa ve iklim kaynaklarının yok edilmesi adımları somutluk kazanmış durumda.
Manolya maden şirketi Salda Gölü çevresindeki madenlerde de aktif üretim yapıyor. Ruhsatlandırılan dar bir alanda başlayan faaliyetler zaman içerisinde sadece kapasite artırımıyla talanın boyutları daha da genişliyor. Kapalı ve açık krom işletmesi kırma, yıkama ve eleme süreçlerinden geçerken binlerce metreküp su tüketiyor. Çatak ve Çaman yaylasına bakan Asarcık tepesinin altındaki ormanlık alan için ruhsatlandırma alan firma, daha faaliyete başlamadan alanın dışına yönelik kapasite başvurularını da yaptığı bilgileri ortada dolaşıyor.
Görülüyor ki Nikfer’in yaylalarında dozer ve kamyon sesleriyle canlı yaşamı büyük bir talana gebe…
***
Bölge gezisi yaptığım alanda birçok tabela koordinatları yapılmış. Kazma vurmak için her şey hazır. Acıpayam-Alaattin-Nikfer üçgeninde zaten Kırmızı-Beyaz Madencilik ve Montan Madencilik firmaları uzun yıllardır çalışıyor. Yeni bir ocağın kurulacak olması bir turizm, tarım ve hayvancılık bölgesi olan Nikfer için ne kadar gerekli.
Ortaya çıkaracağı olumsuz çevresel etkenler nedeniyle buradaki yaşam da kuşkusuz olumsuz etkilenecek. İlgili firma bugüne dek halka yönelik hiçbir bilgilendirme ve tanıtım faaliyeti yapmadığına göre bu talanı yapmayacağını kimseye inandıramaz. Halktan gizli halka gerek olmadan çevresel değerlendirmeyi halktan kaçıran bu kurumlara karşı halkın kendi doğasına, coğrafyasına, tarihine ve tüm doğal kaynaklarına sahip çıkması da kaçınılmazdır. Ve bu iş artık halkın da kendi işi...
Nikferliler bu talana geçit vermeyecek, resmi ve yasal bütün kanallarla yaşam için mücadele etme deneyimini daha önce mermer ocağı girişimlerine karşı nasıl gerçekleştirdiyse yine gerçekleştirecektir.
Yağmacı ve yaşam düşmanı, doğa düşmanı her girişim Nikferlilerin duyarlılığına takılacaktır…