Denizli Turizm Ekonomisi Odağından Eno/Wine Turizmi Olanakları ve Çal Bağ Yolu Projesi – V – D20Haber
28.04.2024, Pazar
16 °C / 30 °C Denizli Hava Durumu
  1. ANA SAYFA
  2. /
  3. ÖZGÜN İÇERİK
  4. /
  5. ÇAL BAĞ YOLU
  6. /
  7. Denizli Turizm Ekonomisi Odağından Eno/Wine Turizmi...

Denizli Turizm Ekonomisi Odağından Eno/Wine Turizmi Olanakları ve Çal Bağ Yolu Projesi – V

A- A+
Yaşar TOK / D20HABER
Yayınlanma: 6 Ocak 2023 Cuma - 08:00Güncelleme: 6 Ocak 2023 Cuma - 00:35
Denizli Turizm Ekonomisi Odağından Eno/Wine Turizmi Olanakları ve Çal Bağ Yolu Projesi – V

İçinde bulunduğumuz haftanın son mesai günü, dizi yazılarımızın son bölümünün yayını devam ediyor. Bugün, Çal Bağ Yolu rotası katılımcı firmalarıyla yaptığımız söyleşileri aktarmaya devam edeceğiz. Bu söyleşilerin önemli olduğunu düşünüyorum. Netice olarak söz konusu proje ile adeta yerel ölçekte, ulusal çapta etkisi olabilecek bir kuruluş tarihinin hikayesi için başlangıç yapılıyor. Başka bir ifadeyle söyleyelim, Çal Bağ Yolu katılımcı firmaları tarafından bölge şarapçılığı ve bağcılığı için çok gecikmiş ama mutlaka gerekli, bir o kadar meşakkatli bir tarih yazılıyor! İşte bu tarih yazıcılığının ‘editörlerinden’ birisi de Erdel Şarapları adına Halil Kuzu ve kardeşi Hüseyin Kuzu!

Halil ve Hüseyin Kuzu’nun Hançalar Mahallesi’nde 15 yıl önce bir tür Don Kişot’luk yaparak kurdukları Erdel Şarapları, 60 yıldan beri yurtdışına emek göçü de dahil, köyden kente göç vermeye devam eden kırsal kesimdeki kendi mıntıkası için, adeta umudu sürdüren bir misyoner gibi. Yöresel kalkınma ve istihdamı fazlaca önemsiyorlar. Yaptığımız görüşmede Hüseyin Bey, “Antalya, Muğla, İzmir bulunduğumuz yere ortalama 3 saatlik mesafede. Bağ Yolu projesinin gelişmemesi için hiçbir sebep yok” diyor. Erdel Şarapları Çal Bağ Yolu rotası katılımcısı olan en eski ikinci firma. 2005 yılında kurulmuş. Görüşmemiz, kuruculardan Halil Kuzu’yla devam ediyor: “O zamanlar bir şarap işletmesi furyası vardı, biz de o furyada kurulduk” diyor.



ERDEL ŞARAPLARINDAN HALİL KUZU: “KONAKLAMA TESİSİ KURACAĞIZ”

Bağ Yolu projesi çerçevesinde, butik bir konaklama tesisi inşa etmeyi planladıklarını da sözlerine ekleyen Halil Bey, açıklamalarına şöyle devam ediyor:

“Çal Bağ Yolu yeni bir oluşum değil. Ama adı bağ yolu olarak yeni bir oluşum oldu. Bundan birkaç yıl önce de toplandık bu bölgedeki şarap üreticileriyle. Toplandık ve bununla ilgili oturup, neler yapabiliriz diye konuştuk. Fakat çok ilerleyemedik o dönemde. Hatta bunun tüzüğünü falan da yazmış, her şeyini hazırlamıştık kuruluş için. Ama bazı arkadaşlar bu konuya sıcak bakmadıkları için ilerleyemedik. Bu bölgede artık hepimiz şarap üretiyoruz. Diğer yandan Kapadokya var, Urla bağ yolu, Trakya bağ yolu var. Çal bu yanıyla pek tanınmıyor. Oysa sofralık üzümün önemli miktarını, şaraplık üzümün belki de %50’sini biz üretiyoruz, ama bu yanıyla bizi bilmiyor kimse. Coğrafyamız da çok güzel. Hem üzüm bağları yetiştirmek için güzel, hem de lojistik olarak çok güzel. Buradan Antalya 3 saat, Muğla 3 saat, İzmir 3 saat, havaalanı 30-40 dakikalık mesafede.

Biz saydığımız bu avantajları değerlendirmeyi düşündük. Önce 5-6 firma ile başladık ama bazıları sonradan vaz geçince 4 firmaya düştük. Şimdi bu dört firma çok istekliyiz. Bayağı da güzel yol kat ettik. Bir bütçe oluşturduk, ihtiyaçları anlık olarak hemen karşılıyoruz. Şu anda hiçbir sorunumuz yok, inşallah devam da eder. Ben edeceğine eminim, çünkü toplantıların başından beri bu dört firma çok istekli. Bu istekliliğimize rağmen o zaman bu başarıya ulaşamamıştık, şimdi ise Kuzubağ’ın da şaraphane kurmasıyla iş daha ciddi hale geldi ve rayına oturacak zamanla. Zaten içimizde bu işi en çok isteyen Salih Kuzu’ydu. Şimdi artık onunla beraber daha fazla yol kat ettik.

Burada Çal Bağ Yolu ne getirir, ne götürür diye bakacak olursak; daha çok bağcılığın gelişmesini sağlar. Bu insanlar yarın buraya tadıma gelecekler, bağ bozumuna gelecekler -ki bu sene başladı- sürekli gruplar geliyor. Onlara tadım yaptırıyoruz, tanıtım yaptırıyoruz. Amaç şarap satmak değil yalnızca, o en son sırada. Öncelikli olarak bölgemizi tanıtmamız gerekiyor. Mesela yeni bağlar kuruyoruz. Biz bu sene Bağ Yolu, bağ bozumu etkinliğinde kullanmak için 150 dönüm yeni bağ kurduk. Bir de bizim Erdel olarak otel inşa etme projemiz var konaklama amaçlı.

Burada yaptığımız çalışmalar, sadece bu dört katılımcı firmaya kazanç değildir, aynı zamanda Çal’daki bütün şaraphanelere de kazançtır. En çok da, üzüm yetiştiricileri için Çal bir marka haline gelecektir. Beraberinde daha kaliteli üzümü nasıl yetiştirebiliriz alıştırmaları yapılacaktır veya bizim gibiler önderlik yapacaktır. Velhasıl ben eminim burası Şarap turizmi açısından en çok ilgi gören yer olacaktır. Buna kesinlikle inanıyoruz."

Bu işte en çok altyapı önemli elbette. Nedir bunlar? Ulaşım, konaklama ve beslenme gibi temel ihtiyaçları giderebilecek mekanlar. En temel altyapı gereksinimleri! Şimdilik yeterli gibi görünen önlemler, zamanla yetersiz hale gelecek ve yeni yatırımlar yapılması gerekecek. Bir de bu işin kabul görmesi ve toplumun katılımını sağlaması, bölge insanının bu tarz bir kültürü benimsemesi, içselleştirmesi, yaşam tarzına yedirmesiyle gerçekleşecek bir olgu. Bizim merakla sorduğumuz bu sorulara, Hüseyin Bey ilgiyle yanıt veriyor.



“Bu iş nasıl bir şey? Bölgemizden olup başka şehirlerde yaşayan, parası olan, kazanmaya devam eden insanlarımız var aslında. Ama çoğu bu bölgeye cesaret edip yatırım yapamıyorlar. Biz buna bir önderlik yaparsak -ben şu anda ekoturizm unvanı çıkartmak üzereyim, az bir şey kaldı- bunu gerçekleştirirsek otel yatırımım olacak benim, buraya bir otel yapacağız, bu bir başlangıç olacak. Bağ oteli yapacağız ama bu yatırım kesinlikle yetmez. Eminim önümüzdeki orta vadede, 5-10 yıl içinde bu bölgeye pek çok yatırım yapılacak. Şimdiden üzüm bağları kurmak üzerine çok fazla arazi talebi var. Bunlar büyük arazi yatırımları. 100-200-300 dönümlük arazi toplamaya başladılar bile. Bu işe biz de önderlik yapmaya çalışıyoruz ama çok zor. Çoğu arazi miras nedeniyle parça parça dağılmış, bölünmüş. Elimizden geldiğince toplulaştırma yapıp vermeye çalışıyoruz. İşte bu yatırımlar çoğaldıkça başka türlü yatırımlara da yönelecekler. Burada şimdi ne eksik, konaklama alanı eksik, yeme içme sektörü çok eksik. Şu anda bir balıkhanemiz var, misafirlerimizi orada kendimiz ağırlıyoruz. Başka yerimiz yok. (Çal Kumral mesireliğinden ayrılıp, Kısık Kanyonu yönüne giden yol üstündeki alabalık restoran-tesisi.) Yeme içme konusunda şu anda Kuzubağ’ın kurmakta olduğu restoran var. Ama o da henüz faaliyete geçmiş değil. Biz 2-3 yıl içinde oteli tamamlarsak, orada da bir restoranımız olacak. Ama burada çeşitli konaklama tesisleri olmalı. Geceliği en ucuz olanından, en pahalı olan segmente kadar! Bunun olması lazım çünkü burası Denizli! Şehirde ciddi bir ekonomi dönüyor ve insanlar arayış içinde aslında.

Erdel Şarapları ile de bir iki şey söyleyip bilgi vereyim: 2005-2006 yıllarında bir furya vardı burada. 6-7 tane fabrika kuruldu. Biz de o dönemde 250 bin litre (250 ton) kapasite ile kurulduk. Önceleri butik bir işletmeydik, sonra tedricen artan kapasitemizle şu anda 1 milyon 750 bin litre üretim kapasitesine çıktık. Daha fazla büyümek istemiyoruz, bu kapasite bize artık yeterli geliyor.
Bundan sonra büyümek yerine daha modern bir tesise dönüşmek istiyoruz. Makine ekipmanını yenilemek, mahzenimizi geliştirmek gibi yatırımlar ve yeni üzüm bağları kurmak şimdiden sonraki hedefimiz. Şu anda 200 de karın üzerinde bağımız var ama hızla bu konuda ilerliyoruz.

Özetleyelim: Bizim yaptığımız işin şu anda altyapısı yok. O yapıyı kuracak olan bizleriz. Katılımcı firmalarla bu konu üzerine çalışıyoruz. Yapmaya çalıştığımız şey aslında bir destinasyon yaratmaktır, biz bunu yapıyoruz diyebilirim. Sonuçlarını da en yakın 5 yıl içinde görebiliriz.”

Erdel Şarapları adına görüştüğümüz kuruculardan Halil Bey, hem işletmesi, hem firma vizyonu açısından Çal Bağ Yolu projesini oldukça doyurucu argümanlarla dile getirdi. Yeni bir oluşum olarak rota çalışmalarında karşılaştıkları sorunların neler olduğu, çözüm yollarının neler olması gerektiği üzerine derli toplu bir açıklama yaptı.


LERMONOS’TAN DR. HÜRRİYET YILMAZ: BENİM BİR HAYALİM VAR!

Biz bu görüşmeden sonra rotamızı Çal’ın Selcen Mahallesi’ne yöneltiyor, Çökelez Dağı’nı aşmak ve Pamukkale’ye ulaşmak için en kestirme yol üzerindeki Lermonos Şaraplarına gidiyoruz.
Adını ApollonLairbenos tapım alanından alan Lermonos Şarapları çok yeni. İlk rekoltesi 2021 yılına ait. Sahibi Hürriyet Yılmaz, tıp doktoru ve profesör titrinde hoca. “Çevreden ‘deli bu insanlar, İstanbul ve doktorluk bırakılır da şarapçılık yapılır mı?’ diye bakıyorlar bize” diyerek taşrada insan yargısının karakterini özetliyor görüşmemiz öncesinde. Şaraphanenin restoran olarak hizmet vermeye veya konuk ağırlamaya hazırlanan üst kat salonunda oturuyoruz. Gözlemeye çalışıyorum mekanı ve kendisini. Gelip gidenle irtibatında, işle ilgilenişinde, konuşması esnasında sözcük seçimine kadar, gündelik faaliyetlerine hocalığın didaktik kararlılığı, mesleğindeki titizliği ve organizasyon etkisini yansıttığını düşünüyorum.

Karşılıklı kısa ön konuşmalardan sonra, “Sizin de değindiğiniz gibi aslında Çal üzümün cenneti” diyerek başlıyor söze. “Hem kurutmalık, hem sofralık üzümde! Ama aslında Türkiye’deki şaraplık üzüm üretiminin %40’ının üreticiliğiyle öne çıkmış bir bölge. Yıllardır çok sayıda, irili ufaklı müstahsilin üretim yaptığı yerdir. Ama son yıllarda büyük üreticilerin de daha büyük arazilerde üretim yapmaya başladığı bir bölgeye dönüşmüş durumda. Potansiyel olarak baktığınızda dünyada şaraplık üzüm üretimi yapan bölgeler, ciddi anlamda turistik ilgi görüyor, gastronomi anlamında talep görüyor.

Çal’ın bu anlamda bağcılığını öne çıkaracak bir tanıtma ihtiyacı olduğunu düşündük. Son yıllarda artık hacimli üretim yapan işletmelerin yerine, butik şarapçılık yapan firmaların da katılımıyla bölgemizdeki şarap üretimini, bölgemizin doğal güzelliklerini ve üzümle ilgili özelliklerini öne çıkaracak bir proje kurgulamaya karar verdik.

Burada yaklaşık 12 firmayız şarap üreten. Biz herkese davet götürdük. Katılımcı olarak gönül veren 4 firma kaldı ve dördümüz buna 2021 yılı itibariyle adım atarak başladık. Ne yapmak istiyorum? Bölgeyi, şarabı tanıtmak, turizm yapmak istiyoruz. Eno turizm oluşturmak, gastronomik özelliklerin öne çıkabileceği yeni bir rota oluşturmak istiyoruz, umarım başarırız.

Aile kökeni olarak ben Denizliliyim. Buradaki genel turizm algısının Pamukkale’den öte geçmediğinin farkındayım. Sizin sorunuz bu anlamda çok doğru. Çoğu insan aynı soruyu çok basit biçimde soruyor bize. Başarabilecek miyiz? Zamana yayarsak, 3-5 yılda sonuç beklemez ve sabredersek, 20 yıl sonra mesela, bambaşka bir yerde olacağımızı düşünüyorum. Kırsala ilgi artacak, metropolden sıkılan insanların arayışları olacak, yani hayat tarzları değişecek. Şaraba olan ilginin çok ciddi biçimde arttığını görüyoruz her şeye rağmen; tadım etkinliklerinden, sosyal medyadan izlediklerimden, dünyanın başka yerlerinde neler olduğunun kolay biçimde fark edilmesiyle oluşan ilgiyi gözlemleyerek bu sonucu elde edebiliyorum.

Size katılıyorum, Denizli’de yaşadığım çocukluk yıllarım çok az ama o zamanlar bile Pamukkale ailecek gidilip bir şeyler içilebilen bir yerdi, şu anda maalesef o özelliğe bile sahip değil. Kentle bütünleşikti, insanlar bir aidiyet hissediyordu. Oysa şimdi sadece bir miktar kent dışından insanları ağırlıyor, Antalya’dan taşınan günübirlik turizme hizmet ediyor ama o kültürel birliğe eşlik edecek ne bir konaklama sistemi, ne beslenme anlamında, en basit bir kafeterya anlamında desteğimiz yok. Biz de diyoruz ki, insanlar Pamukkale’ye gelip gezse, sonra oradan Tripolis’e gelse, ardından şarabın olduğu bu bölgelerde tadım yapsa, üzümle tanışsa, belki böyle bir bütünleştirme durumumuz olabilir. Zaten biz kendimizi apayrı bir yerde görmüyoruz. Sadece Çal Bağ Yolu’nu rota olarak takip edebilecekler. Gerçekten çok sofistike düzeyde şarapla ilgilenenler olacaktır. Onu dışındakileri kucaklamak için bu destinasyonları mutlaka eşleyip kardeşleştirmemiz gerekiyor. Bu konuda da görüşmeler yapıyoruz. Acaba yerli turistler açısından gelen ziyaretçileri buraya çekebilir miyiz, bunun için ne yaparsak ilgilerini çekebiliriz? Herhalde bunları yaparak çekeriz diye düşünüyoruz.”

Hürriyet Hanım bir solukta başladı, bir solukta devam ediyor. O kadar hızlı ama düşünülmüş cümlelerle. Anlaşılan o ki, şimdiye kadar konuştuğum her bir firma temsilcisi, yaptığı iş kadar, Bağ Yolu Rotası konusunda da kendini hazırlamış ya da hazırlamaya devam ediyor. Hürriyet Hanım durmuyor, benim araya girip rota çalışmasının altyapısı veya gereksinimleri hakkında bir şey gevelememden sonra devam ediyor anlatmaya.



“Altyapı meselesini katılımcı dört üretici çok tartışıyoruz. Hepimiz gerçekte bir sanayi sektörüne dahiliz, onunla uğraşıyoruz. Oysa altyapı ile ilgili konaklama, ulaşım, beslenme konuları farklı sektörler. Şu anda içimizden sadece birinin böyle bir niyeti var. Erdel Şarapları konaklama tesisi için bir proje yaptı, sanırım o da onay aldı, ilk defa belki Halil Bey ile böyle bir açılım olacak.
Benim bir hayalim var. Pazartesi günü için Pamukkale Üniversitesi mimarlık bölüm öğrencilerini davet ettim. Hocalarıyla bizi ziyaret edecekler. Bölgede bu anlamda acaba ne yapabiliriz, tinyhouse tipi kırsal konaklamada daha kolay başarabileceğimiz şeyler neler olabilir? Yatırım kısmıyla ilgili belki bir proje almak, AB’ye başvurmak, yani bir kültürel değişim programıyla bunu eşlemek, çok sayıda insanı en azından fikren buna ortak etmek. Para sonradan da bulunabilir diye düşünüyorum. Ama fikren hazırlıklı olmak gerekiyor. Altyapı içinde aynı biçimde hazırlıklı olmak gerekiyor. Şimdi başlasak sadece izin almak için mevcut mevzuat içinde en az iki yıl uğraşacağımızı düşünüyorum. Bunlar konusunda ne kadar destek alabiliriz, doğrusu bilemiyorum. O nedenle tinyhouse tipi yerlerin ya da kolay konaklama yerleri yaratılmasının şu anda öncelik olduğunu düşünüyorum.

Tüm bunların yanında buraya biraz kadın gruplarının üretimleri, vakit geçirecekleri başka alanlar gerekiyor. Bu konularda Kaymakam Bey’le de görüştük, bir şeyler yapmaya çalışacağız. Kısaca, üniversiteyi, sanayi odasını, yatırımcıları arkamıza alabilmemiz için projenin mutlaka dikkat çekmesi lazım, şu anda da çekiyor galiba.”

Konuşmanın bundan sonraki bölümü bir süre kayıt gerektirmeden sürüyor. Fabrika’yı, üretimi, üzüm alımı, rekolteyi vb. soruyorum, yanıtlıyor. Ardından işletmenin kapasitesiyle ilgili bilgileri konuşuyoruz.

“Lermonos Şarapları olarak şu anda kayıtlı kapasitemiz 895.000 litre. Yani yaklaşık bin ton. Fabrikanın büyük bir kapasitesi var ama şimdilik bu kapasiteyi kullanmıyoruz. 17 yıldır bağcılık yapıyoruz, yaklaşık 350 dönüm bağımız var, burada olmayan ürünleri diğer bağlardan temine ederek, geçen yıl itibariyle 190 bin litre şarap ürettik. Yani ¼ oranında. Şu anda yavaş adımlarla ilerliyoruz, çünkü hem marketi öğrenmemiz gerekiyor, hem de kendi üretimimizden güzel şaraplar üretmek ana fikrinde ilerliyoruz. O yüzden hacimli, endüstriyel nitelikte çalışmalara yönelik bakış açımız olmayacak.”

Lermonos Şaraplarından Hürriyet Hanımla yaptığımız konuşma bu kadar değil. Daha çok bölge kültürel mirası ve bu mirasın hikayeleri minvalinde devam ettik sohbetimize. Lycus Vadisi’nden başlayıp, Çal Kısık Kanyonu’na değin uzayan bir konuşma oldu. Keyifli bir sohbetti. Biz istediğimiz görüşmeyi gerçekleştirip veda ederek yeniden yola çıktık.

DEVAM EDECEK
(Son bölüm 9 Ocak Pazartesi)