Sıfırdan siyasetin zirvesine: Gülizar Biçer Karaca – D20Haber
02.05.2024, Perşembe
15 °C / 27 °C Denizli Hava Durumu
  1. ANA SAYFA
  2. /
  3. POLİTİKA
  4. /
  5. CHP
  6. /
  7. Sıfırdan siyasetin zirvesine: Gülizar Biçer Karaca

Sıfırdan siyasetin zirvesine: Gülizar Biçer Karaca

A- A+
D20HABER
Yayınlanma: 10 Haziran 2018 Pazar - 09:21Güncelleme: 9 Kasım 2020 Pazartesi - 14:53
Sıfırdan siyasetin zirvesine: Gülizar Biçer Karaca

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, 7 Haziran 2015’te seçildiği, 1 Kasım 2105’te veda ettiği milletvekilliğine 24 Haziran seçimiyle yeniden dönmenin hazırlığını yapıyor. Yemin ettikten sonra vereceği ilk yasa teklifini bile belirlemiş durumda. Kendisiyle yaptığımız bu röportajda sıfırdan siyasetin zirvesine uzanan yolu anlattı.

O, kadınların siyasetteki az sayıda olan temsilcilerinden biri. İddialı mı iddialı… Hani “tırnaklarıyla kazıya kazıya geldi” derler ya öyle bir isim. Öğrencilik yıllarından başlayan siyasi yürüyüşünü 7 Haziran 2015’teki seçimde milletvekilliğiyle taçlandırdı. Ama vekilliği kısa sürdü, sadece 5 ay. Erken seçime gidildi ve kendi ifadesiyle 717 oyla yeniden seçilemedi. Çok üzüldü ama bırakmadı ve mücadelesine kaldığı yerden devam etti.

Önce CHP Parti Meclisi’ne seçildi. Bu da yeniden yükselişin mihenk taşı oldu. Bu yıl yapılan kurultayda Parti Meclisi’ne ikinci kez seçildi. Sonra da MYK’ya girip Doğa Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı koltuğuna oturdu. CHP’nin birinci sıra milletvekili adayı. 24 Haziran’da yeniden milletvekili seçilip, sadece 5 ay görev yaptığı parlamentoda yeniden Denizli’nin temsilcisi olmak için gün sayıyor. Kendisiyle seçim koşuşturmasının arasında röportaj yaptık. İşte söyledikleri…

“CUMHURİYET VE ATATÜRK KONUSUNDA OĞLUM DAHA RADİKAL”

Sıfırdan zirveye yükselen bir kadın siyasetçisiniz. Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanlığından CHP’nin çeşitli kademelerinde görev alarak bugünlere geldiniz. Milletvekili seçildiniz, kısa sürdü. Daha sonra Parti Meclisi’ne girdiniz. Şimdi de CHP Genel Başkan Yardımcılığı görevindesiniz. Bu süreci özetler misiniz?

Üniversite öğrencisiyken 1989 yerel seçimleri yapılacaktı. Sınavları bırakıp geldim ve yerel seçimlerde aktif çalıştım. 1990’da hukuk fakültesini bitirip, 1991’de avukatlık ruhsatımı aldım. Ertesi gün o dönem SHP İl Başkanı olan Kazım Arslan büroma gelip “hayırlı olsun” dedi ve beni partiye kaydetti. Dört dönem gençlik kollarında çalıştım. Daha sonra CHP açıldı ve siyasete orada devam ettim. 1999’daki yerel seçimde Kınıklı Belediye Meclisi Üyeliğine seçildim ve 5 yıl bu görevimi sürdürdüm. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarında görev aldım. 2005’te Atatürkçü Düşünce Derneği Şube Başkanı seçildim. 10 yıl başkanlık yaptım, siyasi mücadelem de devam etti.

Siyasette bir yere gelmek için mücadele ettiğinizde siyasetin kısırlaştığını görüyorum. Bu kısır döngünün içerisinde kaybolacağımızı düşünüyorum. Benim bir oğlum var. Cumhuriyete, Atatürk değerlerine son derece bağlı. Bu konuda benden daha radikal düşünen bir çocuk. Ben çocuğuma ve tüm çocuklara benim yaşadığımdan daha çağdaş, daha modern, daha özgür bir Türkiye bırakabilmek adına, ülke adına, milletim adına mücadele ettim. Bu şekildeki mücadelem nedeniyle de bu görevlere geldim diye düşünüyorum.

ROZETİ ÇIKARIP BABASINA EMANETE VERDİ

2015 seçimlerinde sevinç ve üzüntüyü yaşadınız. 7 Haziran’da milletvekili seçildiniz, 1 Kasım’da yurt dışı oylarının eklenmesiyle küçük bir farkla seçilemediniz. Neler hissettiniz?

717 oyla kaybettim. İlk gün çok kötüydüm. Tablo 3-3-1 gibi görünüyordu. Saat 3,5-4 sıraları, yanımda babam, yakamda milletvekili rozetim vardı. Çıkardım baba verdim ve “Bu rozeti senin sayende yakama takmıştım. Geçici bir süreyle emanete sana veriyorum” dedim. İki gün oldukça kötüydüm. İnsanın yıllarca mücadele ettiği, hele hele yokluktan geliyorum. Ailemde siyasetçi yok, ekonomik olarak çok güçlü bir ailenin çocuğu da değilim. Dişimle, tırnağımla çabalayarak okudum. Hep söylerim “Benim siyasetteki durumum köksüz bir ağaç. Ben o köksüz ağaca güç vermeye, dal vermeye, filiz vermeye çalıştım. Dolayısıyla 5 ay sonra milletvekili seçilemeyince üzülmedim dersem kendimi de başkalarını da kandırmış olurum. Bu mücadelemde hep bana destek olan bir ablam bana “Bir insanın gözünden bu kadar çok yaş akabildiğini ilk defa sende gördüm” dedi. Ama üçüncü gün bir basın açıklaması yaptım ve mücadeleme devam edeceğimi belirttim. Ne zaman kasım seçimi konuşulsa sol tarafımda bir sızı hissetmiyor değilim.

“GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI SÜRPRİZ OLDU”

Milletvekilliğini kaybettiniz ama parti içersinde bir yükseliş süreci başladı. Önce Parti Meclisi’ne seçildiniz. Son kurultayda Parti Meclisi’ne yeniden seçilmekle kalmadınız ve MYK’ya girip genel başkan yardımcısı oldunuz. Nasıl gelişti bu süreç?

Siyasette unvanınız eski olursa itibarınız yüksek oluyor. Mücadeleme Parti Meclisi’nde devam etme kararı aldım. Ocak ayında kurultayımız vardı, Parti Meclisi’ne aday oldum. Ne genel başkanın listesinde ne de diğer listelerde benim ismim yoktu. Ama inanılmaz bir destek gördüm. Hiçbir listede olmadan, 500 küsur aday arasından ilk 52 kişilik listede 42. sırada yer alarak Parti Meclisi’ne girdim ve iki yıl boyunca görev yaptım.

Bu kurultayda nasıl oldu?

Tekrar aday oldum. Listelerde yer alabilmek adına mücadele vermedim açıkçası. Genel başkanımız ile görüştüm “Parti Meclisi’nde görevimi devam etmek istiyorum” dedim. Kendisi de başarılar diledi. Oylamanın başlamasına 10-15 dakika kala Afyon il başkanımız aradı, “Sana bir haber vereceğim ama müjdemi karşılığını istiyorum” dedi. “Nedir?” diye sorduğumda genel başkanın listesinde olduğumu söyledi. Kurultayda 6 liste çıktı, 5 listede benim ismim vardı. En çok oyu olan ikinci kadın aday olarak Parti Meclisi’ne seçildim.

Genel başkan yardımcılığı sürpriz oldu mu sizin için?

Çok sürpriz oldu… Genel başkan yardımcıları genellikle milletvekilleri arasından oluyordu. Genel başkan yardımcılığı gibi ne bir planım ne bir hedefim vardı. Yanlış hatırlamıyorsam 12 Şubat günüydü. Adliyedeyim, duruşmalarıma girdim. Adliye dönüşünde inanılmaz bir telefon trafiğiyle karşılaştım ve öyle öğrendim. Ben de çok şaşırdım. Büro programım, aile programım, hiçbiri genel başkan yardımcılığı üzerine kurulu değildi. Ama bu görevden onur duydum. 1 Kasım’da milletvekili seçilemeyip 2,5 yıl sonra genel başkan yardımcılığına seçilmek; emeğinizin, çabanızın takdir gördüğünü bilmek büyük bir onur veriyor insana.


MİLLETVEKİLİ LİSTESİNE ETKİ ETTİ Mİ?

Genel başkan yardımcılığı iğneli bir koltuk. Arkasından erken seçim gündeme geldi. CHP Denizli milletvekili adayları listesine “Gülizar Hanım’ın listesi” deniliyor. Nedir bu listenin oluşmasındaki etkiniz?

Denizli milletvekili aday adayları geldi başvurularını yaptı. Onlara “Bu oda Gülizar Biçer Karaca’nın makam odası değil, Denizli’den gelen bütün arkadaşlarımızın makam odasıdır. Sadece iki kişi gelmedi. Hepsinin randevularını aldım ve bana hep şöyle denildi: Sen zaten kendin birsindir. İnanın MYK’da listeler karşıma gelinceye kadar ben kendimin hangi sırada yer alacağımı bilmiyordum. Bana dediler ki; hangi ilden olmak istersin? Var mı bir il tercihin? Ben de “Siyasete Denizli’de devam etmek isterim, eğer olacaksam da unvanımın Denizli Milletvekili olmasını isterim” dedim. Çünkü geçmişte Denizli’ye dışarıdan gelen milletvekili adaylarının nasıl karşılandığını biliyorum. Tabiri caizse üvey evlat muamelesi yapıldığı için ben de dışarıya giderek böyle bir muameleye tabi tutulmak istemedim. Bana sadece listelerin hazırlanması sürecinde Denizli’den sorumlu olan genel başkan yardımcımız, “Bu kimdir, ne yapar, hangi ilçedendir, seçmeni nedir, mesleği nedir?” gibi sorular sorarak, bilgi istedi. Bende bana sorulanlarla ilgili bilgi verdim. Hiç kimsenin sırası hakkında benim bir tasarrufum olmadı.

GÜNLER SONRA BÜROSUNA ADIM ATTI

Yeni bir sürece girdiniz. Bir tarafta siyaset, bir tarafta ofis ve bir tarafta aile… Bu üçünün dizaynı nasıl oluyor?

Genel başkan yardımcısı oluncaya kadar dizaynı biraz daha rahattı. Kendime bir program yapmıştım. Parti meclisi üyesi olarak üç ilden sorumluydum. Ayın bir haftasını o üç ilimizde geçiriyordum. 3-4 gün ofisimde avukatlık mesleğime devam ediyordum. Diğer günler de siyaset arenasındaki çalışmalara ayrılmıştı. Ama genel başkan yardımcısı olunca bambaşka bir dünyaya girdik. Bir de doğa haklarından sorumlu olunca program değişti. Kendimi bu iktidarın 16 yıllık doğa talanıyla karşı karşıya buldum. Karadeniz’deki çevrecileri, Bergama’daki madencileri, Yırcalı’daki zeytincileri, bunların mücadelesini biliyordum. Pazar akşamı MYK toplantısı için Ankara’ya gidiyorum. Pazartesi-Çarşamba arası Ankara’da kalıyorum. Perşembe günü görevli olduğum il’e, sonrasında da Denizli’ye dönüp avukatlık mesleğimi devam ettirmeye çalıştım. Sağ olsun stajyer ve avukat arkadaşım üzerimdeki yükü aldılar. Günler sonra ilk defa büroya bu röportaj için girdim. 24 Haziran’dan sonra milletvekilliği ve avukatlık mesleğini bir arada yürütmek mümkün olmayacağı için büroyu arkadaşıma devredeceğim.

Ev hayatı?

Oğlum İzmir’de hukuk öğrencisi. Eşim burada çalışıyor. Aile olarak ara sıra buluşuyoruz. Bir siyasetçinin, hele hele böyle makamlarda bulunan bir siyasetçi için aile yaşantısına ayırabileceği çok fazla zaman kalmıyor. Denizli’deysem mümkün olduğunca ailemle bir arada olmaya özen gösteriyorum.

DENİZLİ TAHMİNİ

Tekrar seçime dönersek, 24 Haziran’da Denizli’de nasıl bir tablo oluşacak size göre?

Tablo çok açık ve net. Millet İttifakı birinci olacak. 4 CHP, 1 İYİ Parti, 3 AKP… MHP’nin milletvekili çıkarabileceği düşüncesinde değilim. İlçeleri karış karış geziyorum. Esnaf, çiftçi, kadınlar, gençler ile görüşüyorum. Bir laf vardır, mum dibini ışıklandırır diye. “Acaba sadece kendimiz mi böyle görüyoruz” diye düşünüyorum. Ancak başka yerlerden de böyle bilgiler alıyorum. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de Muharrem İnce birinci çıkar Denizli’de. Bazıları AKP’ye oy vereceğini ama cumhurbaşkanlığı seçiminde oyunun Muharrem İnce’ye olacağını söylüyor. Mazottan insanların canı fena yanmış durumda. Bize diyorlar ki: O yiğit adamın düzelteceğine inanıyoruz.

ÖNCE HANGİ KONUDA YASA TEKLİFİ VERECEK?

Birinci sıradasınız ve seçilip Ankara’ya gittiniz. Denizli için öncelikleriniz neler olacak?

Ben iki aydan beri menderes Nehri’nin kirliliğiyle uğraşıyorum, Dalaman Çayı’nın kirliliğiyle uğraşıyorum. Menderes’in kirliliği Aydın ve Uşak’a etki ediyor. Öncelikle Menderes Nehri’ndeki kirliliğin önlenmesi için, dalaman Çayı’ndaki kirliliğin önlenmesi için mücadele edeceğim. Neden özellikle bunları söylüyorum. O Menderes Nehri’nden sulanan tarlalarda yetişen ürünleri yiyoruz bizler ve bundan dolayı zehirleniyoruz. Benim Ege’ye bir borcum var. Çevre mücadelesinde çocuklarımızın geleceğini, sağlığını etkileyen bu durumla mücadele önceliğim olacaktır. Türkiye genelinde Ergene Çayı benzer bir durumda. TEMA bir rapor hazırladı. Türkiye’de su kaynaklarının ne kadarının geri dönülmez bir şekilde kirlendiği, ne kadarının kurtarılabilir noktada olduğunu anlatıyor. Bu rapor çok kaygı verici. Ergene Ovası’nda yapılan bir araştırma var. Sağlık Bakanlığı bunu infial olmaması için vatandaştan gizliyor. Üst solunum yolu hastalıkları, kanser vakaları Türkiye ortalamasının 6 katı. Geleceğimizi, havamızı, topraklarımızı yok sayacak hoyratça heba edecek lüksümüz yok. Bir de Denizli sanayi kenti, emek kenti. Elbetteki emekçilerimizin haklarını almalarının mücadelesinde de verdiğimiz sözlerin yerine getirilmesi için de ilk yasa teklifini veren milletvekillerinden olacağım.

Nedir yasa teklifi vereceğiniz konu?

“Asgari ücreti 2 bin 200 lira yapacağız” dedik. Yeminden hemen sonra grupta imzaya açacağım. 3600 göstergesi için yıllardır mücadele ediyoruz. Muhtarlarımız için vaatlerimiz var, ivedilikle yerine getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Köylerimizi mahalle yapan yasanın geri dönüşünün sağlanarak yeniden köy tüzel kişilikleri oluşturulmasını sağlamak için yasa teklifim olacak.