Bu köşede yayımlanan son yazım etkilendiğim bir reklam filmi repliki ile ilgiliydi. “İnsan olmanın okulu yok”tu. Bugünde insan olmanın memleketi, dili de yok demek istiyorum.
Bizim bu hafta Buldan da uzaklardan gelen bir misafirimiz vardı, Martine Fetz. Sevgili Martine memleketi İsviçre de internet üzerinden Buldan ve Kızılcabölük’ten aldığı ürünleri satıyor ve aynı zamanda bu ürünlerin, ürünleri dokuyanların hikayelerini yazıp kendi blogunda yayımlıyor.
Aslında hikaye 7 yıl önce çalışmak için geldiği ülkemize gönülden bağlanmasıyla başlıyor. Geri döndüğünde ise asıl mesleğinin yanında bu işi de yapmaya başlıyor. Üreticileri ziyareti sırasında dokuma işinin büyük yükünü kadınların taşıdığını, ancak bundan elde edilen gelirden en az pay alanlarında kadınlar olduğunu farkediyor. Kendini bu kadınlara karşı sorumlu hissedip, bundan sonra ürünlerini mümkün olduğunca kadın üreticilerden almaya karar veriyor. Bu işten kazandığı paradan da küçük bir fon oluşturup onlara bir jest yapmak istiyor. Bunu gerçekleştirmesine yardımcı olacak bir Sivil Toplum Kuruluşu arayışına giriyor. Buldan Eğitim ve Dayanışma Vakfı da işte burada devreye giriyor.
Uzun görüşmelerden sonra en iyi çözümün birbirimizi, kadınlarımızı, vakfımızı tanıdıktan sonra bulunacağına karar verince, ziyaretini Mayıs ayı içinde gerçekleştirmeye karar verdi ve 22 Mayıs akşamı Buldana geldi. Kendisini ilçemizin tarihi bir evinde, Çelebiler Konağında misafir ettik.
Gelişinin ertesi günü ise hep birlikte kahvaltıda buluştuk. O bize kendini anlattı bizde Buldanı. 5000 yıllık dokuma tarihimizi onunla paylaştık. Kahvaltıdan sonra, organizasyona katılan kadınlarımızı evlerindeki tezgahlarda şalları, peştemalleri dokurken, kozalarını bağlarken izledik. Artık eskisi kadar görülmeyen ipek böcekciliğini, kök boyalarını ona anlattık.
Belki bir çoğumuz ne var bunda, bu işten para kazanıyor, gelmesi de normal diyebilir, haklılarda. Gerçekten Buldan, ürün satın almak için yerli ya da yabancı kişiler/firmalar tarafından çok sık ziyaret edilen bir yer.
Ancak ben ilk kez Martine gibi birine rastladım. Üretici kadınları düşünen, onların hikayelerini dinleyen, onların bu işten ne kazandığını kendisinin bu işten ne kazanacağından çok önemseyen ve onları tanımak isteyen…
İşte bu yüzden insan olmanın memleketide, dilide yok…