MARDİN – D20Haber
19.04.2024, Cuma
11 °C / 27 °C Denizli Hava Durumu

MARDİN

A- A+

Ben, Mardin’i daha hiçbir yerini gezmeden çok sevdim.
Mardin tarihi bir kent, kimler tarafından kurulduğu bilinmemekle birlikte, tarihinin Romalılara dayandığı yazılıyor. 1517 yılında Yavuz Selim tarafından Osmanlı sınırları içine katılmış.
Bence en ilgi çekici ve birçok şehrimizde olmayan özelliği eski Mardin’in korunmuş olması. Yeni binalar apartmanlar, tamamen Yenişehir diye adlandırılan bir bölgede. Bu da birçok Avrupa şehrinin bugüne kadar imrenerek, biraz da kıskançlıkla izlediğim bir özelliğine benziyor.
Mardin’de eski şehirde gezerken kendinizi tarihin derinliklerinde bir yolculuğa çıkmış gibi hissediyorsunuz. Günümüzü anımsatan modern giyimli insanları da görmeseniz tamamen tarihin büyüsünde kayboluyorsunuz.

Ama benim Mardin’i sevme nedenim tabiki sadece tarihi bir kent olması değil. Ulusal Kırsal Ağ projesi kapsamında yapılan toplantılardan biri geçtiğimiz hafta Mardin’deydi. Toplantılar başlamadan önce Mardinli bir arkadaşla buluştuk. O da İstanbul’dan gelmişti ve birkaç günlüğüne şehirdeydi. Birlikte sohbet ederken Mardin ile ilgili çok ilgimi çeken bir cümle söyledi. Mardin’de “erkek baş, kadın boyun olarak görülür. Boyun nereye çevrilirse baş oraya gider” dedi.
Bu cümlenin ne anlam ifade ettiğini sorduğumda ise, kadına Mardin’de verilen değeri ifade ettiğini söyledi. Böyle bir değere sahip bir şehir sevilmez mi? Tabiki sevilir.

Belki biz özellikle kadınların söz sahibi olduğu yerlere gittik, belki o nedenle bu bir ön yargı oluyor. Ama Etiler Soroptimist Kulübü tarafından kurulan halı atölyesine, Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı’nın sabun atölyesine ve nahıl satış mağazasına yaptığımız gezilerde edindiğimiz izlenimler hep bu sözü doğrular nitelikteydi.
Mardin kadını hayatın içindeydi ve üretiyordu. Toplantılar boyunca öğlen yemeklerimizide Mardin Üreten Kadın Derneği’nin üyeleri tarafından hazırlandı.

Sohbetimiz sırasında arkadaşım Mardin’in bir hoşgörü kenti olduğunu da söyledi. Biz buralarda köylü ile şehirli hala bir arada yaşama konusunda sorunlar yaşarken, onlar; yani Süryaniler, Araplar, Kürtler ve Müslümanlar bir arada yüzyıllardır barış içinde yaşamayı başarmış.

Üç gün süren toplantılar Mardin’in farklı tarihi mekanlarındaydı. İlk gün çocuklarla birlikte müzenin bahçesinde “Ritmoterapi“ atölyesini yaptık. Azerbaycanlı piyano sanatçısı Züleyha’nın harika piyano konserini de Mardin Müzesini’nin tarihi atmosferinde dinledik
Açık havada olmasına rağmen çıt bile çıkarmadan konseri dinleyen minik çocukların ilgisi takdire şayandı.

İkinci gün ise Kasimiye Medresesi’nin tarihe meydan okuyan heybetli duvarlarının ortasındaki avlusunda, güzel ülkemizin dört bir yanından gelen katılımcılarının birbirinden inanılmaz yaşam öykülerini dinledik.

Son günümüzde de önce Mardinli bilim insanı Prof. Dr. Aziz Sancar’ın Nobel Ödülü’nün replikasını gururla seyretmek için ona ev sahipliği yapan Artuklu Üniversitesi’ni ziyaret ettik. Sonra da gezimizin son durağı olan Yaylabaşı köyüne gittik.
Bir başka gül hikayesi yazmak için köyü Gül bahçeleri ile donatmaya çalışan genç girişimcinin heyecanına ortak olduk. Köyden ayrılırken sokaktaki fırınlarda pişmiş tandır ekmeğinin tadı hala damağımızdaydı.

Tüm bunları her kösesinde ayrı bir değere sahip olan ülkemizin değerlerini bilelim, fark ettirelim diye yazıyorum.
Son bir not: Giderseniz zarif bir işçilik gereken 5000 yıllık el sanatımız Telkari ürünlerinden almadan, Mardin’e özgü lahmacunu Sembusek’i yemeden gelmeyin derim.

Yazarın Diğer Yazıları
Kadın olmak
21 Aralık 2021 Salı
Değişim
16 Eylül 2021 Perşembe
Kimseyi Geride Bırakma!
14 Mayıs 2020 Perşembe
Karantina
8 Nisan 2020 Çarşamba
Corona günleri
25 Mart 2020 Çarşamba
Göç etmek
29 Ocak 2019 Salı
YIL 2019
31 Aralık 2018 Pazartesi
GÜL, LAVANTA VE ÜZÜM
18 Eylül 2018 Salı
SONBAHAR
3 Eylül 2018 Pazartesi
GELECEK DÜN GELDİ
12 Temmuz 2018 Perşembe