Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) tarafından, 18-19 Haziran tarihlerinde Avrupa Birliği’nin merkezi Brüksel’de Avrupa Parlamentosu’nda bir seminer düzenlendi. Seminerin konusu, ekonomik ve teknolojik gelişmelerin yeniden dizayn ettiği iş dünyasındaki değişimler ve hızla değişen bu dünyada “Kadın Girişimcilerin Rolü” idi. Aynı gün heyet olarak, “Kadınlar İçin Dijital” konulu bir diğer seminere daha katıldık. Bu seminerlerden izlenimlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Özetle, teknolojik devrimle birlikte robotlar hayatımıza girecek ve birçok alanda da hayatımızı kolaylaştıracak. Çok yakında mutfak tezgahına takılan iki kol ile bir çoğumuzun şikayetçi olduğu mutfak işlerini, her gün hiç yapılmamış gibi yeniden başladığımız ev temizliğini onlar yapacak. Benim bu robotlar arasında en etkilendiğim otizmli çocuklar için üretilen robot. Bu robot bilimsel metotlarla, bu özel çocuklarımızı daha bağımsız, sosyal hayatta daha aktif olmaları için eğitecek, eğlendirecek ve gelişimlerini takip edecek.
“Biz onlara sahip oluncaya kadar ömür biter” diyenleri duyar gibi oluyorum. Ancak şimdi hayal gibi gelse de çok yakın bir zamanda bu tip aletler hayatımızın sıradan bir parçası haline gelecek. Elektriğin köylere yeni bağlandığı yıllarda televizyon için konuştuğumuzu, radyoda şarkı söyleyenleri görebileceğimizi, şarkı söyleyenlerin de bizi görüp göremeyeceği konusunu tartıştığımızı, hatta bunun filmlere replik olduğunu da çok iyi hatırlıyorum. Bu sefer o hayal edilenlerin gelişi çok yakın, aslında çoktan gelmiş durumda.
Bu gelişmelerin önemli bir katkısı daha var. Instagram gibi sosyal medya uygulamaları da kadınlar için yeni iş fırsatları yaratıyor. İnternetin yaygınlaşmasıyla giderek önem kazanan e-ticaret, evinden iş yapmak isteyen kadınlar için yeni fırsatlar yarattı. Bugün birçok kadın evinde ürettiği el emeği ürünleri pazarlayarak para kazanma fırsatı yakaladı. Bir araştırmaya göre, bu yolla iş hayatına atılan kadınların sayısı her geçen yıl artıyor.
Ama bu gelişmelerin bizi olumsuz etkileyecek yönleri de var. Uzmanların tahminlerine göre 2025 yılına kadar, yani önümüzdeki 7 yıl içinde şu an var olan işlerin yüzde 50’si gereksiz olacak ve şimdi hiç aklımıza gelmeyen yeni iş alanları ortaya çıkacak. Dünya bu değişimlere nasıl ayak uydurulacağının yöntemlerini tartışırken benim aklıma binlerce kilometre uzaklıktan hala para makinalarından para çekmekte zorlanan, hatta bunu hiç yapamayanlar, telefon kullanmakta zorlanan kadınlarımız geldi.
Aslında bu konuda yalnız değiliz. Dijitalleşme konusunda sadece ülkemizde değil, tüm dünyadaki kadınların durumu aynı. Gelişmiş ülkelerde bile kadınların dijitalleşme konusunda zayıf olduğu, bilgisayar konusunda çalışmak isteyenlerin sayısının daha az olduğu görülüyor. Kısaca dünyanın neresinde olursa olsun bugün kadınların; daha az internet erişimine sahip olduğu, dijital beceri sahibi olmada yetersiz olduğu ve dünyayı bekleyen dijital dönüşüm sürecinde toplumsal ve ekonomik açıdan dışlanma risklerinin yüksek olduğu uzmanlar tarafından sıkça vurgulanan bir gerçek.
Öte yandan kadınların çalışma hayatına katılımı, ekonomik ve sosyal açıdan yoksulluğun azaltılmasında önemli bir etken. Araştırmalar kadınların ekonomik olarak güçlendiklerinde, sahip oldukları refahı ailelerine ve çevrelerine yaydıklarını gösteriyor. 2010’da Ekonomik Kalkınma ve İş birliği Örgütü (OECD) tarafından yapılan bir çalışmaya göre, kadınlar ve kızlar elde ettikleri gelirin yüzde 90’ını yeniden yatırım yapmakta kullanıyorlar. Erkeklerde ise bu oran yüzde 30 ile 40 oranında kalıyor. Kısaca kadınlar ekonomide çarpan etkisi yaratıyor. Bu nedenle kadınların internete uzak kalması, önümüzdeki dönemde hayatımızın her alanına hâkim olacak dijital ekonomi açısından da sorunlu bir ortam yaratıyor.
Biz daha günümüzün şartlarında kadınlarımızı ekonomik hayata tam anlamıyla kazandıramamışken bir de karşımıza bu sorun çıkıyor. Ama henüz tren kaçmış değil. Kadınların dijitalleşme çağında geri kalmaması için hepimiz elimizi taşın altına koyabiliriz. Bilgisayar konusunda eğitim almaları için genç kızları teşvik etmek ve destek olmakla işe başlayabiliriz. Yetişkinler içinde iş birlikleri yaparak bu eğitimleri onların kapısına götürebiliriz. Bu konuda tüm kurumlara olduğu gibi sivil toplum kuruluşlarına da çok iş düşüyor.