Ormanlarımız, köylerimiz, evlerimiz cayır cayır yandı.
Ülkemin insanları hayatlarını tehlikeye atarak fedakârca alevlerle mücadele ettiler. Resmi görevlilere her şehirden belediyeler, sivil toplum kuruluşları, vatandaşlar yardıma koştu.
Ama kaybımız çok, ormanlar, evler, canlar…
28 Temmuz da başlayan yangın fırtınası hala devam ediyor.
Görünen o ki; orman yangınlarına yeterli hazırlık yapmamışız.
Hep aynı şeyi yaşıyoruz. Aslında bu yangının o dehşet verici, insanın içini acıtan alevleri, çıplak gerçekliği tam gözümüzün içine sokmasa olaylar konusunda bu kadar farkındalığımız olur muydu, bilmiyorum.
Çünkü alevleri görünmese bile bir sürü yangın sürüyor.
Ormanlarımız yangın yeri de ekonomi değil mi?
Ya salgın yönetimi,
Dış politika,
Eğitim sistemi,
Devlet olanaklarını yağmalayan tarikatlar,
Kuşaklar boyu bizi borç altına sokan ihaleler,
Göçmen sorunu,
Hepsi yangın yeri değil mi?
Televizyonda kıpkırmızı alevleri görmeyince, her şey yolunda mı oluyor?
Bu kadar liyakatsizlik, bu kadar basiretsizlik, bu kadar öngörüsüzlük, bu kadar umursamazlık eline değen her sorunu yangın yerine çeviriyor ve hep arkasında kapkara topraklar, umutlar, ruhlar bırakıyor.