Türkiye Cumhuriyeti 100 yaşında.
İçimizde şu an yaşayan 100 yaşından büyük Muazzez İlmiye Çığ dışında kimse olduğunu zannetmiyorum.
Hepimiz Cumhuriyet’le büyüdük.
Cumhuriyet’in coşkusunu taşıyan fedakâr öğretmenler bizi yetiştirdi.
Devletin açtığı iyi okullara gittik.
Zengin, fakir, kadın, erkek, Türk, Kürt, Müslüman, Hristiyan, Yahudi aynı uzun tahta sıralarda yan yana oturduk. Beraber çalıştık, beraber oynadık, beraber yarıştık.
İşçi olduk, çiftçi olduk, esnaf, tüccar, sanayici olduk.
İçimizde en iyiler dünyada kabul görmüş Türk üniversitelerine devam ettiler. Kendilerini ispat etmiş hocalardan eğitim aldılar.
Öğretmen, mühendis, doktor, hukukçu oldular.
Türkiye Cumhuriyeti’nin o kendine güvenen, gururlu ortamında, hayatlarımızı kurduk, çocuklarımızı yetiştirdik.
Hem ülkemiz hem de biz birçok zorlukla karşılaştık, yılmadık.
Ne olursak olalım hepimiz dünyayı tanıdık, onlarla rekabet ettik. Her gittiğimiz yerde ülkemizin adını ve bayrağını gururla taşıdık.
Bugün Türkiye Cumhuriyeti 100 yaşında.
Bugün bulunduğumuz noktaya bizden önceki kuşakların fedakarlıkları sayesinde geldik.
Kendim dahil herkese soruyorum:
Bundan sonraki 100 yıl için, gelecek kuşaklar için sen ne yaptın?
Çocuğunu karşına alıp Cumhuriyet’in kuruluşunu,
İktidar yozlaşmasının, dini sömürünün, cahilliğin bir halkı ne hale getirdiğini anlattın mı?
Bilim ve aklın bizi karanlık kuyulardan çıkarıp, çalışan, üreten, tarihini bilen ve kendine güvenen bir ulus yaptığını,
İnançla, bilim arasındaki farkı,
“Yurtta sulh cihanda sulh” ilkesinin değerini,
Tam bağımsızlığın ne demek olduğunu öğrettin mi?
Büyük bir yangının küllerinden doğan Cumhuriyet 100 yaşında.
İnsan hayatında bir kez olabilecek bir dönüm noktası sana denk geldi.
Ölmedikçe gençsin!
Al gençliğe hitabeyi yeniden oku!
Sorumluluk al,
Daha iyi eğitim, daha adaletli toplum, daha özgür bir ülke için çalış.
As bayrağını gururla,
Tut çocuğunun elinden törenlere katıl.
Bırak gündelik samimiyetsiz lafları.
Senden önceki kuşaklar gibi, haykır gökyüzüne ve geleceğe,
“Ne Mutlu Türküm Diyene!”