Gelişmekte olan mı, gelişemeyen mi? – D20Haber
04.10.2023, Çarşamba
15 °C / 28 °C Denizli Hava Durumu
  1. ANA SAYFA
  2. /
  3. YAZARLAR
  4. /
  5. Fazıl Necdet ARDIÇ
  6. /
  7. Gelişmekte olan mı, gelişemeyen mi?

Gelişmekte olan mı, gelişemeyen mi?

A- A+

Geçtiğimiz hafta İstanbul’da yapılan gelişmekte olan ülkeler biyonik kulak dünya kongresine katıldım. Kongre nazikçe yükselen ülkeler (emerging countries) diye adlandırılmış. Afrika, Ortadoğu, Orta Asya, Uzakdoğu, Güney Amerika ülkelerinden katılımcılar ve tabi ki gelişmiş ülkelerden konunun öncü bilim adamları ile bir araya geldik. Birçok dünya kongresine katıldım ama bu kadar dertlerin öne çıktığı bir kongreye şahit olmamıştım.

Gelişmekte olan, yükselen, gelişmiş gibi deyimler çoğunlukla ekonominin performansı için kullanılan deyimler ama bu kongreye katılan ülkelerin ekonomik açıdan homojen olduğu söylenemez. Çok fakiri de vardı, çok zengini de. Fakat hepsinin ortak noktası insani gelişmişlik endeksinde sonlarda olması. İnsan haklarının yokluğu, yolsuzluk, eğitimsizlik, yönetimsel çürüme hepsinin ortak noktası.

Katılan bilim insanlarının kadın erkek büyük çoğunluğu hem mesleki gelişimleri sırasında hem de mesleklerini uygularken, ekonomik sıkıntılar, cahillik, dini taassup, anlayışsızlık, gelenekçi baskılarla mücadele etmek zorunda kalmışlar. Çok değerli bilim insanları, çok yetenekli cerrahlar vardı. Fakat çoğunluğu artık mücadeleden yorulmuş, kendi var olma mücadelesini sürdürüyordu. Kongre neredeyse bir dertleşme toplantısına dönüştü.

Cumhuriyetimizin bize kazandırdığı topyekûn kalkınma, milletimiz için fedakârlık yapma, muasır medeniyetleri geçmek için yarışma duygularının yok oluşunu yıllardır acı çekerek izliyorduk. Bu yok oluşun bizi nerelere sürüklediğini, hangi ülkelerin seviyesine doğru ilerlediğimizi çok çarpıcı bir şekilde gördük. Yok SİHA üretiyoruz, yok kendi otomobilimizi yaptık diyerek kendinizi kandırırsınız. Sözünü ettiğim ülkeler her şeyin en iyisini bizden 1000 kat daha fazla üretiyorlar. Nükleer silah yapıp, aya iniş yapıyorlar. Peki vatandaşları nasıl derseniz, cahil, eğitimsiz, boğaz tokluğuna çalışan köle toplumları. İşte bizim de geleceğimiz bu. Sadece 1-2 kuşaklık zamanımız kaldı.

Herkes vitrindeki %10’luk nüfus kesimine bakarak ülkenin genelini değerlendiriyor. İstanbul’daki alışveriş merkezlerini, arabaları, lüks lokantaları bir görseniz hepsi tıklım tıklım. Vitrinin keyfi yerinde. Bu kesim için konuştuğumuz hiçbir şeyin önemi yok yeter ki o yüzdenin içinde kalmaya devam etsinler. Halbuki geri kalan %90’nın nasıl olduğu, nasıl yaşadığı önemli.

Bu çöküşten kurtulmanın, herkese bir gelecek vermenin tek yolu var: Eğitim.

Fırsat eşitliği olan, maddi güce dayanmayan, toplumun taassubundan uzak, aklın yolunu açan eğitim. Ne yazık ki benim neslimin aldığı eğitimle, şimdiki gençlere layık görülen eğitim arasında dünya kadar fark var. Diyanet işleri başkanlığının ortaya koyduğu ÇEDES projesi de okul müdürlerinin dayattığı zorunlu seçmeli dersler de dini eğitim ağırlığı taşıyan okulların yaygınlaştırılması da bu gidişin bir parçası. Bunları yapanlar bilinçli veya bilinçsiz şekilde ülkemizi köle toplumlar seviyesine doğru taşıyorlar.

Bilimin yolundan sapmış, soru ezberleyenlerin başarılı sayıldığı, sorgulamanın, tartışmanın, seçim özgürlüğünün olmadığı eğitim sisteminden bilim adamı, araştırmacı, yenilikçi meslek adamları, dünyayı sallayacak sanatçılar, insanları sorgulayacak filozoflar, gerçeklerin peşine düşecek gazeteciler, kim ne derse desin suçluların yakasını bırakmayacak adalet savunucuları, hukukçular zor çıkar. Boynu bükük, kaderine razı, korkularının altında ezilmiş, sadece bu dünyadaki zamanını doldurmayı bekleyen insanların gelecek kuşaklara verebileceği hiçbir şey yoktur. Zaten bunu fark eden yeni nesil artık ümidini kesmiş ve ülke dışına doğru kafileler şeklinde akmakta. Hepimiz kendi ülkelerindeki umutsuzluktan kaçan göçmen kafilelerini görüyoruz, ülkemizden giden sessiz gençliğin farkında bile değiliz.

Bu yüzden LABEP (Laik ve Bilimsel Eğitim Platformu) gibi eğitim platformlarının uyarıları, bu konuda emek harcayanlar ülkemiz için çok değerli. Çocuklarının eğitimine önem veren, maddi manevi hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan aileler söylenenlere kulak verin. Hepimizin geleceği buna bağlı.

Yazarın Diğer Yazıları
Bu yurdun sana ihtiyacı var
22 Mayıs 2023 Pazartesi
Korkacak mıyız?
8 Mayıs 2023 Pazartesi
Demokrasinin bir bedeli var
5 Mayıs 2023 Cuma
Umudumuz var
11 Mart 2023 Cumartesi
Ve perde kalktı!
12 Şubat 2023 Pazar
Vahdettin mi, Mustafa Kemal mi?
22 Eylül 2022 Perşembe
Avdan
26 Ağustos 2022 Cuma
Hafif geçmiyor
5 Nisan 2022 Salı
Dost acı söyler
9 Mart 2022 Çarşamba