Çivril, Baklan ve Çal’da yüzbinlerce dekar tarım arazisine hayat veren, sulama kanallarıyla geçtiği yerlere bereket taşıyan, kirlilik nedeniyle sıkıntılı da olsa balıkçılık yapılabilen Işıklı Gölü, aynı zamanda yerli ve göçmen kuşların evidir, en önemli üreme alandır. Yazı dizimizde bu haftaki durağımız yükseklerden, Akdağ’dan baktığınızda müthiş bir görsel güzelliği ayaklarınız altına seren Işıklı Gölü oldu.
Işıklı Gölü, Çivril İlçemizde 820 metre rakımda, 73 kilometrekarelik göl alanıyla su rezervi olarak Denizli’de kuşların göç yolundaki olan en büyük tatlı su kaynağıdır. Eskiden Gökgöl, Işıklı bataklığı ve Işıklı Gölü, tek bir sulak alanmış. Akdağ ile Bozdağ yamaçları arasındaki göl, Kufi Çayı’nın getirdiği alüvyonlarla oluşan çok eski bir su kaynağıyken, kışları sele maruz kalan toprakları kurtarmak için etrafı setlenerek baraja dönüştürülmüş.
Işıklı Gölü’nü; adını aldığı yerleşim birimi Işıklı yakınlarından çıkan su gözleri Akgöz ve Akçay, Gümüşsu’daki Gümüşçay, Kufi Çayı, Dinar’dan gelen Suçıkan gözü ve Gökgöl’den oluşan su kaynakları beslemektedir. Bu çaylar Büyük Menderes’e katılır. Işıklı Gölü, Akdağ (2450 m) ile birlikte yıl boyu 272 tür kuş türüne yaşam kaynağı olur. Bazı türler son yıllarda görülmez olmuşsa da biz ümidimizi hiç yitirmedik.
Göl çevresi ve tarihte M.Ö. 3000 yıllarında yerleşim alanlarındaki insanların yaşam kaynağı olmuştur. Bergama Kralı’nın kardeşi adına yaptırdığı Eumeneia, Işıklı ve Sarıbaba Tepesi’ndeki kalıntılarıyla günümüz dek ulaşmıştır. 17 Eylül 1176’da Bizans İmparatorluğu Komutanı Komnenos ve destekçileri ile Kılıçarslan Bey’in komuta ettiği Anadolu Selçuklu Ordusu arasındaki Miryakofalen Savaşı da burada Küfü boğazında, Düzbel’de yapılmıştır. Bu savaşta elde edilen zaferle Anadolu Türklerinin kesin anayurdu olmuştur.
Göl, 1930’lu yıllardan itibaren sulu tarıma geçilen bölgeye sağladığı suyla zenginlik katmaktadır. Göl, insanların balıkçılık, çiftçilik ve hayvancılık için önemli bir geçim kaynağıdır. Işıklı’dan çıkan su, küçük sazlıklı göl ile bataklık arasındaki göle kadar olan alan kurutulmuş. Aynı şekilde Gökgöl ile Işıklı arasındaki bataklık alanında çoğu kurutulup tarlaya dönüştürülmüş. Bu bakımdan eski haliyle 100 kilometrekareden büyük bir göl iken, ayrı ayrı üç parça sulak alana dönüşmüştür. Cumhuriyet yıllarında tüm ülkede sıtma adına birçok sulak alan kurutulduğunu biliyoruz. Çivril, “bol sulu geçit” anlamına gelir ama o da kurutulan alanlara katılan bir bölge olmuştur.
Halen devam eden 2016 ve 2017’deki 50×50 kilometrekarelik alan çalışmalarıyla Avrupa destekli Ebird’ün kuş üreme haritaları Avrupa Kuş Atlası Projesinde ilimizi temsil ediyoruz, projeye gönüllü destek oluyoruz. Bu anlamda Ankara’daki Kuş Atlası Çalıştayı’na katıldık.
Eski kayıtlarda Işıklı’da 190 bin sakarmeke sayıldığını biliyoruz. Biz de bu sene içinde sayımlar yaptık. Denizli için yaz sonunda üreyen kuşlarla birlikte göç kaydı olarak toplam 18 bine yakın su kuşu saydık. Tabii göçlere ilave kışı geçirmeye gelen kuşlarla bu sayı oldukça fazlalaşacak.
Işıklı Gölü’nün 7 metre olan derinliği, son yıllarda 4 metreye düşmüş durumda ve bu alüvyonla dolan göl zemini ilerisi için büyük tehlikelere gebe, Dinar’dan gelen sularda kanalizasyon ve aşırı fabrika atıkları, çevredeki köylerin arıtmasının olmaması göl sularına büyük zarar veriyor, oksijensiz kalan balıklar bilhassa sazan ve dişli turna balığı, az olan kerevitin zaman zaman toplu ölümlerine yol açıyor. Göl çevresindeki otlar göl tabanında ilerliyor, sazlıklar sürekli hayvan otlatılmak için yakılıyor. Geceleyin kaçak ördek avcılığı yasak günde, hele üreme zamanında kaçak avcılık, yumurta toplama belli başlı gölün kuşlarının sorunlarındandır.
Sazlıklar gölün daha çok nehir çevresinde ve buralarda çiçek açmış nilüferler arasında insan rüyaya dalabilecek kadar güzel manzaralarla karşılaşıyor. Göl içinde de nilüferler var ve daha çok Beydilli ve Sundurlu köyleri arasında kalan bölümdeki içinde sazlıklarla kaplı Alibey Adası, Büyükada ve Arap Adası kenarlarına yoğunlaşmış durumda. Hem adalarda hem de adacıklar ve çevresindeki nilüfer yapraklarıyla sazlıklar içinde oldukça büyük sayıda kuşlar üremeye devam ediyor yüzyıllardır.
Işıklı Gölü’ne üremeye martta ilk leylekler gelir. Nisan ayında hem ötücü kuşlar hem de su kuşları alana akın ediyor. Ötleğenler, sazkamışçınları, mukallitler, balıkçıllar, batağanlar, martılar, tepeli pelikanlar, sumrular, karabataklar, kum kuşları, yelveler, çulluklar, dalgıçkuşları, kızkuşları, düdükçünler sırayla gelmeye başlıyor.
En önemliler arasında gölde küçük karabatağın bölgemizde üreyen büyük popülasyonu olan bir kolonisi var. Aynı şekilde tepeli pelikanlar da bu muhteşem gölde üremekteler. Eskiden sakarca ve bozkaz da ürerdi ama doğudaki barajlar çoğaldığından habitatlar verimli hale gelince daha çok oraları tercih eder oldular. Flamingolar da su seviyesi düşünce bu alanda görülmeye başladı ama üreme verisine hala rastlayamadık. Çil keklikler ve bağırtlaklar görülürdü eski yıllarda. Artık zehir yüzünden görülmüyorlar. Devlet, ülkemizin çeşitli yörelerine kaybolan çil keklik ve sülünleri tekrar üretip salmaya başladı.
Sakarmekeler, su tavukları yerlilerden ve bol sayıda üreyen kuşlarımız. Yerli ördeklerden yeşilbaş, çamurcun, kaşıkgaga, pasbaşpatka, elmabaş ve angıtlar da burada üremektedir. Alanda ayrıca bol sayıda alaca balıkçıl, akbalıkçıl, gri balıkçıl, ergüvani balıkçıl, küçük akbalıkçıl, bahri dalgıcı, karaboyunlu batağan, karabatak, bıyıklı sumru, çeltikçi, karabaş martı, sazkamışçını, büyükkamışçın, kır kırlangıcı, mahmuzlu kız kuşu, uzun bacak, çıkrıkçın, gece balıkçılı, sığır balıkçılı üremektedir.
Işıklı Gölü’nde milli parklar alana yakın zamanda kuş gözlem kulesi yaptırdı ve kuş gözlemcileri ve alanı ziyarete gelen misafirler buradan gölü seyretmektedir. Göl çok büyük olduğu için bir kuş gözlem kulesi yetersiz. Umarım gölümüze bir tane daha yapılır kuşların yoğun olduğu regülatöre doğru. Acıgöl’de Denizli tarafında ise hala kuş gözlem kulesi olmadığını görüyoruz, Afyon tarafında bir tane var. Sulak alanlar komple ele alınmış, projesi bitmiş, eksikleri tamamlanmış alanlar olmalı. Suyu kirli içine kanalizasyon fabrika atıklarıyla dolan sulak alanlar hızla tükenişe gider.
Alanda gördüğümüz saz kedisi ,yaban kedisi var ama sürekli vurulduğunu öğreniyoruz çobanlardan. Çakal, tilki, yaban domuzu da var bu alanda. Ancak korumacılık yönünde aynı Avrupa’da olduğu gibi, büyük panolarla öğretici olarak göllerin çeşitli yerlerine konuşlandırılmalı. Sadece sulak alan yazıları yeterli gibi durmuyor. Köylerde insanlara köy kahvelerinde eğitici toplantılarla herkese ulaşılarak projeler insanlara ulaştırılmalı, yerli halkın gölden kullanımına çok fazla kısıtlama getirmeden projeler üretilmeli diye yıllardır hocalarımızla yaptığımız söyleşileri artık buradan da aktarmayı görev bildik şimdilik başka bir Denizli doğasında buluşmak üzere sağlıcakla kalın…