Çal Bağ Yolu rotası: Herkesin hikayesi var – D20Haber
26.06.2024, Çarşamba
23 °C / 40 °C Denizli Hava Durumu
  1. ANA SAYFA
  2. /
  3. ÖZGÜN İÇERİK
  4. /
  5. ÇAL BAĞ YOLU
  6. /
  7. Çal Bağ Yolu rotası: Herkesin hikayesi...

Çal Bağ Yolu rotası: Herkesin hikayesi var

A- A+
Yaşar TOK / D20HABER
Yayınlanma: 9 Ocak 2023 Pazartesi - 08:00Güncelleme: 9 Ocak 2023 Pazartesi - 09:06
Çal Bağ Yolu rotası: Herkesin hikayesi var

Çal Bağ Yolu katılımcı firma temsilcileriyle yaptığımız görüşmelere devam ediyoruz. Rotamız bu kez, geldiğimiz güzergah üzerindeki en uzak, adeta çiçeği burnunda katılımcı firma Kuzubağ’a uzanıyor. Aslında yayımladığımız röportaj/görüşmelerin ilkini Kuzubağ’dan Salih Kuzu ile gerçekleştirmiştik. Ama biz işletmeleri kuruluş tarihlerini esas alarak sıraladığımız için Kuzubağ en son sıraya düşmüş oldu. Denizli’den yola çıkıp, firma kurucusu Salih Kuzu ile sözleştiğimiz saatten daha erken bir zamanda yerleşkeye ulaşıyorum. Salih Bey, ziyaretçi kabul salonu olduğunu düşündüğüm yerde ilgiyle karşılıyor bizi.

Bu yıl faaliyete geçen Kuzubağ tam bir proje işletmesi. Sahibi ve kurucusu Salih Kuzu, sanki biraz hobi gibi inşa etmiş firmayı. Her şey hem işlevsel, hem estetik, hem de bölümler arası geçişleri hoş bir etki bırakan mimari projeye sahip. Misafirler için gezi ayrıntıları bile daha tasarım aşamasında, proje üzerinde tanımlanmış hissine kapılıyor insan. Restoranı hazır ancak henüz faaliyette değil. Bağ Yolu projesinin belirli bir aşamasından sonra faaliyete geçmesi planlanıyor. Butik şarapçılığa çok yakıştığını düşündüğüm bir konsepti var. Modern bir tesis, sergi salonu, tadım bölümü, misafir kabul bölümü, şarap şişelerinin sergilendiği bir tür arşiv bölümü… Sıvı bir üretim için hijyen önemli. Kuzubağ’da dikkati çeken titizlik ve tasarımlardan ilk göze çarpanı bunlar.

Ve mahzen! Daha genel ifade edelim, Bağ Yolu projesine dahil olan her firmanın kendi ölçeğinde bir mahzeni var. Bu sayede Denizli şarapçılığının Pamukkale Şaraplarından başka, yaygın bir şarap mahzeni ağı olduğu görücüye çıktı denilebilir. Ama hepsinin mahzen kapasitesi, görselliği, sergileme, fıçıda dinlendirme vs. gibi pek çok ayrıntıya ilişkin tarzları birbirinden farklı. Ayrıca henüz bu konuyu yazmak için erken gibi geliyor bana. Çünkü firmalar mahzen konusunda her ne kadar bilgi sahibi olsa da, yıllara dayanan, deneyimlenmiş mahzen kültürünü bundan sonra daha fazla biriktirecekler kanımca.Çünkü mahzen demek, yıllanmak demek!

Salih Kuzu’nun İnşaat Mühendisi olarak İstanbul kökenli yatırımcılıktan, taşrada şarapçılığa ve bağcılığa zaman ve yatırım sermayesi ayırması, kendi hikayesinin en dikkate değer halkası. Kızı Aslı Kuzu ile işe girişen Salih Bey’in bir ayağı İstanbul’da, diğeri Çal Kuzubağ tesislerinde.

Salih Bey fabrikadaki kısa gezintiden sonra, fabrika sahası civarında, ama biraz yüksekçe noktaya inşa edilmiş evine davet ediyor. Burada yerleşke olarak ev oluşturmanın sebebi, bağ evi (belki bir tür şato) mantığı olmalı. Tesisle aynı araziyi paylaşan ev, bulunduğu topoğrafyada dört yanı uzak ufuk çizgisine kadar uzanan bir peyzaja sahip. Yapı topoğrafyaya uyumlu. Araziyi tüm cephelerden saran bu müthiş pastoral görsellik içinde kahvaltıya davet ediliyorum. Kahvaltıyı Denizli çıkışında erken yapmıştım. Sadece çay, üstüne sohbet esnasında kahve yetiyor. Kahvaltı bitiyor ve çimenlik zemin üzerine genişçe düzenlenmiş bahçe içindeki çardağa geçiyoruz. Ekim ayının ilk günü ve hava hala sıcak. Gölgeye yerleşiyoruz, ben ses kaydımı açıyorum.

İlk sorum Çal Bağ Yolu adıyla yola çıktıkları projenin nasıl bir şey olduğu ve varsa model aldıkları örnek oluşumun ne olup olmadığı üstüne. Salih Bey kesintisiz yanıtlıyor sorularımı.

KUZUBAĞ’DAN SALİH KUZU:“ÇAL’A BİR BORCUMUZ VAR”

“Aslında bu proje çok eski bir proje. Yani yeni bir proje değil. Hayata geçmesi bu sene, 2022’de oldu ama fikren eskiden beri aklımızda olan bir proje. İlk etaptaki düşüncemiz, Çal bağcılığını geliştirmekti. Bunu da hem buradaki bağ yetiştiricisi üzüm üreticileri, hem de şarap üreticilerini ortak bir koordinasyon içine sokmak, gerekirse operasyon sunumları yapmak üzerine, bundan on seneden önceki tarihlerde çalışmalar yaptık. Fakat o tarihte bu realite olmadı, belki biraz erkendi, bilemiyorum.

Sonra tekrar bir araya geldik. Bu sefer turizm açısından bölgede yeni birçok şaraphane kuruldu. Modern, dışarı açılabilecek kapasitede, daha kaliteli şaraplar üretilmeye başlandı. Sonra geçen yıl zamanının geldiğini düşünerek bu dört firma bağ yolunu hayata geçirdik. Şu anda hazırlıkları sürüyor, yani yeni hayata geçiyor. Henüz buraya büyük turist grupları gelmiyor. Ama önümüzdeki yıllarda yerli ve yabancı turistlerin bu bölgeyi gezeceklerini, büyük bir katma değer bırakacaklarını düşünüyorum.

Çal çok eski ve çok değerli bir yer ama aynı zamanda son yıllarda çok kan kaybetmiş bir yer. Nüfus sürekli azalıyor. Biz burayı yeniden ayağa kaldırmak istiyoruz. Bizler Çal’da doğup büyümüş, yaşamış insanlar olarak bunu bir tür borç gibi görüyoruz. Sonuçta dışarıda bir takım işler yapıyor ve para kazanıyoruz, bölgeye de böyle bir katkı sağlamak istiyoruz. Tabi bu benim tarafımdan baktığımızdaki anlayışım.

Bağ Yolu için iyi bir birliktelik oluştu, çok olumlu bir grubuz, diğer bağ yolu projelerinden bildiğimiz sıkıntıların hiç biri burada yaşanmıyor. Son derece uyumlu, başarılı bir şekilde sürdürüyoruz projeyi.

Yerel yönetimlerle çok fazla ilgimiz yok. Tümüyle sivil bir organizasyon, tamamıyla bu gruplar yapıyor ama şimdiye kadar da hiçbir talep veya başvurumuz geri çevrilmedi. Onlar da bizim gibi bu projenin faydalı olacağını düşünüyorlar. Zaten bu projenin resmi bir proje gibi, kamunun yönlendirdiği bir etkinlik gibi yürümesini istemiyoruz. Kamu kendi işini yapmalı, biz kendi işimizi. Burada zaten bu tür işlere öyle negatif bakmıyorlar.”

Yerel yönetimlerin müdahalesinden çok, belki özellikle demografik değişimin negatif seyrine etki edecek bir işbirliği olasılığını ve gerekçelerini açıkladığımda Salih Bey’in yanıtı gayet sarih oluyor.

“Elbette haklısınız. Konuyla ilgili söylenecek çok şey var. Burada bundan 100 yıl önce bile nüfus daha fazlaydı. 1927 sayımına baktığınızda 27 bin nüfus var. Oysa bugün 20 binin altında. Herhalde Türkiye’de eşi benzeri olmayan bir istatistiktir. İnsanlar neden buradan gidiyorlar? Birincisi ekonomik. İkincisi ise sosyal sebepler. Gençler için bugün kahvede oturup zaman geçirmek onları tek başına tatmin etmiyor. Özellikle kadınlar için! Ben bunu çok gözledim. Gençler, burada kalıp belki de daha çok kazanabilecekken, niye gidip Denizli’de sanayi işçisi oluyor? Oysa asgari ücretli işçi olmanın yanında bağcılık yapmak, patron olmak gibi bir şey! Neden peki? İşin sosyal boyutu burada devreye giriyor. Orada mesela istediği saatte gidip bir AVM’de gezebiliyor. Çal’da bunların hiç biri yok. Özellikle kadınların bunlara daha fazla ihtiyacı oluyor. Çünkü erkekler burada hiç olmazsa kahvede seçeneklerini kullanırken, kadınlar için hiçbir sosyal hayat yok. Beraber yemek yiyip eğlenebilecekleri mekanlar yok.

Bizim projemizin esas gayesinden bir tanesi, Çal’ın sosyal seviyesini yukarı çekmek, bu sayede bu kesimi Çal’da kalmaya ikna etmek. İkinci adım onların yatırım yapmalarını sağlayacak imkanlar oluşturmak. Kamu desteğine işte orada ihtiyaç var. Burada yeni bir hayat kuruyorlarken, kamu orada destek sağlamalı, alan açmalı, arazi desteği vermeli, makine ekipman için imkanlar oluşturmalı ve insanlar böylece ikna olmalılar. İşte o zaman nüfus hızla bugünkü hareketliliğin tersine döner. Çal’da bunu başarmak mümkün çünkü ilçe coğrafi sınırları çok geniş ve 50-60 bin kişiyi istihdam edecek tarım arazisi var. Şu andaki sorunlardan bir tanesi işte bu arazilerin çok parçalanmış olması. Üç beş dönüm arazi bulmak bile çok zor.

Burada yapacağımız işlerden biri de yöresel el ürünlerinin pazarlanması konusunda üreticiye vereceğimiz destek. Burada bir kadın kooperatifi var. Yine Halk Eğitim Merkezinin bu doğrultuda yaptığı çalışmalar var. Bizler onların ürünlerini kendi satış reyonlarımızda kar payı olmaksızın konsinye olarak alıp satmayı planlıyoruz. Onlara bu tür bir destekle işbirliği içinde olacağız. Bu konularda görüşmeler yapıldı, onlar çok istekliler, biz de istekliyiz.”

Salih Bey’e proje için yola çıkışta toplantılara katılan ancak sonrasında projeden uzak kalan şarap üreticisi kesime ilişkin görüşlerini soruyorum. Bu önemli çünkü kapsayıcı ve başarı şansını çoğaltan bir proje için, sahiplenen ve fiili olarak içinde yer alan firmaların sayısının artması aynı zamanda gücün artması anlamına gelecek. Gelecekte başka firmaların katılımı hakkında ne düşünüyor?

“Biz bu projeye başlarken, herkesi davet ettik. Yani hiç kimseyi dışlamadık. Ama ilk etapta bu dört firma istekli oldu. İleride katılacaklarını düşünüyorum. Bir kısmı tam hazır olmadıklarını düşündü. Çünkü bir takım altyapılara ihtiyaç var. Katıldığınız zaman en azından tadım yeriniz olması lazım, başka bazı standartlarınızın olması lazım. Ama ben herkesin istekli olduğunu biliyorum. Herkeste bir heyecan var. Burada şarap firmaları o kadar eski değil. En eskilerden biri Küp Şarapları, o da 60 yıllık falan. Onun dışındakilerin çoğu henüz 10-15 yıllık ve bu işi bir ticari aktivite olarak kurmuş. Bir taraftan şarap yapmış, bir taraftan öğrenmişler. Ama buna rağmen çok büyük mesafe aldılar.Geçmişe nazaran Çal’da çok daha iyi şaraplar yapılıyor. Bir zamanlar çok kötü şaraplar yapılıyordu ve çok kontrolsüzdü. Artık bu önemli ölçüde değişti. Hem üretim teknolojisi anlamında, hem de üretim modernizasyonu anlamında. Bu anlamda diyebiliriz ki, aslında kaliteli şarap üretim, sunum ve tüketimi Çal’da yeni başlıyor daha.

Çal Bağ Yolu şarap kültürüyle geleneksel turizm anlayışı arasında nasıl bir bağ kurmalı, şarabı turizme nasıl eklemlemeli? Bu soruya Yeni Zelanda örneği ile yanıt vereyim. Yeni Zelanda şarapçılığın son 40-50 yılda geliştiği bir ülke. En yakın kara parçası uçakla 4 saat uzaklıktaki Avustralya olan, dünyanın her yerine en uzak noktada bulunuyor. Ben orada gezdim, hatta bir bağ evi/otelde kaldım. Dediler ki, buraya konaklama ve gezi programları birkaç sezon öncesinden kapatılıyor. Düşünün insanlar dünyanın her yerinden burayı ziyaret ediyorlar.

Oysa o yörelerin hiçbir Çal coğrafyasının yanına yaklaşamaz. Ulaşım olarak, coğrafi olarak, binlerce yıllık şarap kültürü açısından yaklaşamaz. Çevresinde on tane antik şehir olan, kaplıcalarıyla ayrı bir imkan sağlayan Çal’a hiçbir şekilde yaklaşamaz. On tane kriter saysanız, istisnasız tümünde Çal avantajlı çıkar.

Bu vizyon burada oluşacak. Burada en uzak yer Londra, Hava limanı 60 km. mesafemizde. Biz büyük düşünmek zorundayız. Bir yerden başlamadan hiçbir şey gerçekleşmez. Bizim vizyonumuz geniş ama kısa vadede olmayacağının bilincindeyiz. Ben inanıyorum ki, burası insanların rezervasyonla geldiği, binlerce, on binlerce turistin rağbet ettiği yere dönüşecek. Bundan en ufak şüphem yok. Zaten yatırımlarımızı ona göre yapıyoruz. Bu süreç için Çal’a ve insanına da güveniyorum.

Kuzubağ’dan Salih Bey, diğer firma katılımcıları kadar heyecanlı. Hatta bir miktar daha heyecanlı diyebiliriz. Son sözleri, “Benim bu işe inancım tam, on beş yıl önceki toplantıda henüz hazır değilmişiz, bunu şimdi anlıyorum” diyor. Çal’dan, eğitim düzeyinin yüksekliğinden, yöre insanının zeka düzeyinin ortalamanın üstünde olduğundan ve onların bu işe sarılıp büyüteceklerinden söz ederek konuşmasını tamamlıyor. Dünyanın pek çok yerinde şarap destinasyonlarını özellikle gezip keşfetmiş, takip etmiş ve karşılaştırmalı olarak Çal bölgesi üzümleri, bağcılığı, şarapçılığı üzerine kafa yormuş. Biz yaptığımız kısa sohbette kendilerini böyle anladık.

Haberin DevamıReklam




Bağ yolu türünden rota çalışmalarının gönüllülük esasına dayanan çabalarla yürümeyeceği açık. Bu yük, profesyonel bir takım veya ekipçe yüklenilip onlar vasıtasıyla sürdürülürse başarı şansı çoğalır, çıta biraz daha yükseğe konulmuş olur. İşte bu amaçla bir ekip ve danışmanlık hizmeti alınıyor Çal Bağ Yolu proje çalışmaları için. Seray Kocaemre, proje danışmanı olarak bu işleri yürütüyor. Biz Erdel şaraplarında Halil Bey’le görüşmemizi tamamlayıp notlarımızı kaldırmıştık ki, Seray Kocaemre katıldı bize. Kendisini tanıttı, önceleri Tripolis’te, başka bir gezi programından birbirimize aşinalığımız olduğu için tanışma faslını uzatmadık, yabancılık çekmedik.

SERAY KOCAEMRE (Proje Danışmanı):

Çal Bağ Yolu platformu, projelendirme aşamasından itibaren bir proje danışmanıyla birlikte çalışıyor. Seray Kocaemre Galatasaray Üniversitesi mezunu. Yüksek lisansını marketing üzerine yapmış. Şimdiye değin ulusal ve uluslararası firmalarda marketing- pazarlama alanında çalışmış. “Şarapla ilişkim bir Fransız okulunda okumakla başladı” diyor. O günlerde Türkçe kaynak bulmak zor olduğundan Fransızca kaynaklarla işin temel bilgilerini öğrenmiş, bu nedenle “biz şanslıydık “ diyor ve sonrasını şöyle anlatıyor:

“Çal Bağ Yolu ile yolumuz Lermonos’tanHürriyet Yılmaz aracılığıyla kesişti. Çal Türkiye’nin en kıymetli şarap üretim bölgelerinden bir tanesi. Ulusal çapta şaraplık üzüm üretiminin çok büyük kısmı bu bölgede, o nedenle burası şaraplık üzüm cenneti. Uzun zamandır yavaşça hazırlanan Bağ Yolu projesi için 2022’nin Mart ayından itibaren el ele verip çalışmaya başladık. O tarihten itibaren aksiyona doğru evrilmeye başladı. Burasıyla ilgili amaçlarımızdan bir tanesi, eno turizm için en önemli destinasyonlardan birisi haline getirmek. Bunun için hazırlanıyoruz. Ama burada yaptığımız şey tek başına eno turizm değil. Buradaki çalışmalarımızı biraz daha toplum mühendisliğiyle ilişkili değerlendiriyoruz. Burası ülkenin en güzel bölgelerinden biri ancak insanımız yok! Buranın nüfusu son 60 yılda ¼ oranda eksilmiş. Dolayısıyla burada kurulacak eno turizm rotasında hayatı yeniden canlandırma, geriye doğru göç kazandırma, bölgeyi tekrar canlandırmak esas işlerden biri olmalı diyoruz. Bu bölge tarihi yapısıyla, iyi kalite şarap veren bağlarıyla birlikte bunu yapabilecek potansiyelin fazlasına sahip. Sadece yerli değil, yabancı eno turistler için de geçerli bu. İstatistik olarak yurt dışından gelen bir turist, yerli turistin on katı daha fazla harcama yapıyor, dolayısıyla aynı oranda döviz bırakıyor. O nedenle bu ülke kalkınmasının önemli bir potansiyeli demektir. Bu çevreye gelen her turisti Çal’a davet edebilsek ve Bağ Yolu’nu gezdirebilsek, her şey çok çok değişir.

Çal Bağ Yolu’nun kendi içinde bir marka kimliği var. Biz burayı biraz daha keşfettirmek üzerine, bu bölgeyi, tarihi, çevreyi, doğayı ve üzümü öğretmek üzerine bir marka kimliği kurguluyoruz. O nedenle yaptığımız her şeyde minik minik öğretici noktalar muhakkak ki göreceksiniz.

Çalışmalarımız için sosyal medya hesaplarımız ve web sitemiz hazır. Bu alanda bazı eksiklerimiz ortaya çıktığında onları da hızla tamamlamaya çalışıyoruz. Amacımız canlı, dinamik ve yaşayan bir web sitesi oluşturmak.”

Peki şimdiye kadar yaptıkları çalışmaların somut olarak görünenleri neler? Mesela güzergah veya rota takip levhaları yerleşti, bu önemli bir aşama. Bunun dışında hangi konularda adım atıldı ve ne gibi mesafeler alındı? Karşılarına yerel yönetimler veya ilgili bakanlık temsilcilerince mevzuata ilişkin idari sorunlar çıkarıldı mı?

“Yerel yönetim, yani Çal Belediyesi bu projeyi destekliyor. Konuyu hem yeni hem eski belediye başkanlarıyla görüştüğümüzde bizi yürekten desteklediklerini söylediler. Rota levhalarını yerleştirirken de, özellikle belediye mücavir alanı içindeki, belediye sorumluluğuna verilmiş yol kenarlarına koyabileceğimiz belirtildi. Karayolları alanından uzak durduk çünkü orası da başka türlü izinler gerektiriyordu. Şimdilik bu levhalar bizim için yeterli zaten. Ayrıca zaten bir haritamız var, üzerinde çeşitli yerler, kültür alanları ören bölgeleri işaretlenmiş durumda. İsteyen girip bağ yolu ve rota üzerinde bu yerleri inceleyebilirler.”

Seray Hanım’ın sorumluluğunu üstlendiği proje ile ilgili görüş ve çalışmalarının özeti böyle. Anlaşılan proje ilerledikçe hem sorumluluk artacak, hem de bölgeyi tanıdıkça yeni proje eklentileri ortaya çıkacak.

ÇAL BAĞ YOLU İÇİN HERKESİN HİKAYESİ VAR!

Çal Bağ Yolu projesi henüz hikayesini oluşturan bir oluşum. Ancak kurucu firmaların kendi hikayeleri yok değil elbette.

Küp Şarapları kuruluş tarihinin yarım yüzyılı çoktan aşmış olması ve birikmiş pek çok hikayesiyle dikkati çekiyor. Kurucusu Hasan Altıntaş’ın (Türkiye şarap literatürüne de giren yöresel lakabıyla Şapkacı Hasan) nev-i şahsına münhasır mesleki maceraları, firmanın öyküsünü hem renklendiriyor, hem de Denizli turizm tarihinin 1960-70’li yıllarına ışık tutuyor. Meyve şarapçılığı konusundaki bölgesel öncülüğü, sonraki on yıllarda ülkede meyve şarabına ilişkin kültürel gelişmede ona önemli bir rol ayırıyor. TEKEL’in 1960’larda, Anadolu’daki bağ ve üzüm merkezlerinde kurulmasına vesile olduğu “Şarap Evleri”nin ayakta kalmış son örneklerinden birini Çal Mahmutgazi Mahallesi’nde, Fabrika sahasında, Asım Altıntaş hala bir müze gibi yaşatıyor ve geliştirmeye çalışıyor. Entegre bir tesise dönüşen Küp Şaraplarını 7 bin tonluk kapasitesiyle ulusal sınırları zorlayan bir üniteye dönüştürüp imkanlarını hem ekonomi dünyasına, hem Çal Bağ Yolu rotasına tahsis ediyor. Sanatı destekleyen, kentli, ulusal ya da uluslararası sanatçıları her zaman ağırlamaktan imtina etmeyen Asım Altıntaş, şarap ve sanat arasındaki ikonolojik temaya saygısını her ortamda gösteriyor. Şarap Tanrısı Dionysos’u sembolize eden yaklaşık 2 metre boyundaki Dionysos heykeli, fabrikada, eski şaraphaneye bakan bahçede şarap meraklısı ziyaretçilerini bekliyor.
Erdel Şaraplarından Halil ve Hüseyin Kuzu, yaklaşık 17 yıldır bu işi sürdürüyorlar. Şarap gibi çok özel bir mamulün kaliteli ve kabul gören bir emtiaya dönüşümü, zaman, emek, deneyim ve teknik bilgi isteyen zorlu bir süreç. Onlar bu meşakkatin önemli bir safhasını aşmışlar, belli ki bir dönemece ulaşmışlar. Yaptığımız görüşmemizde Halil Bey, “her seferinde kapasitemizi yükselttik ve şimdi 1.750 ton üretim kapasitesine ulaştık. Bundan sonra kapasite artışı yerine, teknolojik yenilenme, mahzen gibi kaliteye ve şarap kültürünü geliştirmeye dönük yatırımlarımız olacak” minvalinden özetlemişti bundan sonraki hedeflerini. Butik üstü, endüstriyel üretimin ruhsuzluğu ve tekdüzeliğinden sakınan, yaptığı işe kalite katarken kültürünü de içselleştirip hazmeden bir yaklaşım olarak anlıyorum ben bu açıklamayı.

Keza Lermenos’un kurucusu Hürriyet Yılmaz’ın hekimlik mesleği ve akademik titrini devam ettirirken, taşra kentinde şarap üreticiliğini de iş olarak seçmesi başlı başına bir macera. Eski bir şaraphaneyi restore ederek işe girişen Hürriyet Hanım, ilk olarak 2021 yılında üretime başlıyor. Kendi ifadesiyle “Kuşaklardır bağcılık yapan yöre insanından öğrendiklerini pozitif bilim ile birleştiriyor.” Sadece bilim insanı kimliği değil, burada kadın kimliği de onu öne çıkaran özelliklerinden bir başkası. Şimdiye kadar sadece ‘erkek işi’ olarak görülen ve kadınların ucuz emek işçisi olmaktan öte gidemedikleri yörede, şaraphane işletmeciliği onun sayesinde, bölgede bağcılık yapan tarım insanının bilincinde yahut bilinçaltında başka bir evrim geçirmeye aday görünüyor. Kim bilir, bölgedeki demografik hareketin tersine dönüp göçün önlenmesi, kadınların önlerine ekonomik ve sosyal bir alan açılmasıyla yön kazanacaksa, bu sürecin bilinçli-öncü Jeanned’Arc’ı Hürriyet Hanım neden olmasın?

Kuzubağ işletme kurucusu Salih Kuzu, anlaşılıyor ki, Çal Bağ Yolu projesinin fikir babası. Yahut bu fikrin olgunlaşıp gerçekleşme aşamasına gelene kadar sıkıca ucundan tutup bırakmayan inatçı sahiplenicisi. Çal’ın pek çok konuda örneğini gördüğümüz, kent dışına ekonomik güce ulaşmış ve dönüp doğduğu topraklara yatırım yaparak katkı sağlamak isteyen ‘vefalı Çal Çocuğu’. Bunu Çal’a en yakışır biçimde yapıyor. Şarapla, üzümle… Ama faaliyetlerini bir işletmeci mantığından çok, yöreye sosyo-ekonomik zeminde bir çözümlemeyle yaklaşıyor. Yöre insanının göçü, refahı, tarımın gelişmesi, toprakların değerlenmesi ve değerlendirilmesi gibi çeşitli açılar onun kaygı hanesi içinde. İstanbul’daki iş yaşamının sağladığı olanaklarla edindiği küresel şarap kültürünü, Çal’da nasıl bir artı değere dönüştürebileceğini dert ediniyor. Bunu turizm ve Çal Bağ Yolu rotasına nasıl eklemleyebileceğine kafa yoruyor. Yapı Endüstri Merkezi gibi İstanbul’un seçkin entelektüel dünyasıyla ilişkilerinin fikri kazanımlarını, kendi topraklarına nasıl transfer edeceğinin hesabını yapıyor. Yani kısaca, o da kendi hikayesinin argümanlarını oluşturmanın peşine düşmüş ve haylice de yol almış görünüyor.

SONUÇ

Çal Bağ Yolu rota çalışmaları, Denizli kent ekonomisi içinde turizmin bir kategorisi olarak düşünülebilir. Ancak bu fikir yeterince açıklayıcı olmayacaktır. Çünkü kent ekonomisi başlığı altında grupları sıraladığınızda, turizm olgusunun kendisi bile ancak alt sıralarda yer bulabilmektedir. Yalnızca ziyaretçi sayılarıyla övünülen bir ekonomik kategoriden öteye anlam taşımaz. Bunun başlıca sebebi, turizmin sadece Pamukkale ile sınırlı olarak algılanması, diğer sebebi ise ören yeri gelirlerinin yerel yönetimleri dışlayan merkezi politikalarıdır. Kültür ve Turizm Bakanlığının tüm ören yerleri gibi Pamukkale’yi de özel şirket işletmelerine terk ediyor oluşu, kenti Pamukkale gelirlerinden mahrum bırakmakta, turizm gelirlerini marjinal etkinliklerle sınırlamakta ve bu durum turizm olgusunu sözünü ettiğimiz birinci sebebe indirgemektedir.

Pamukkale’ye odaklanmış turizm anlayışı, önümüzdeki orta vadede, başka türden turizm kategorileriyle güçlendirilip yatay bir gelişme göstermek zorundadır. Lycus Vadisi kentleri ile giderek çoğalan arkeo-turizm alanları, vadinin ucunda yer alan Tripolis antik kentine kadar uzanan bir zenginlik içermektedir. Bu kültürel seyrin yerel ekonomiye katkı sağlayacak faaliyetlerle tamamlanması, söz konusu gelişmenin sürekliliğini sabitleyecek başlıca faktördür. Bu noktadan itibaren Buldan ve Süleymanlı Yayla Gölü’ne uzanan rota ayrı bir turizm zenginliği, Cindere Vadisi’nden Çal bağlarına uzanan coğrafya ise başka bir turizm potansiyelini içermektedir. Yazı dizimize konu teşkil eden Çal Bağ Yolu rota projesi, işte bu potansiyel zenginliği pratik bir gelişme sürecine dönüştürecek çok önemli bir girişimdir.

Çal, hem tarihi arkeolojik mirasıyla, hem bağ, üzüm ve şarap ekonomisini ihtiva eden tarımsal üretim kültürüyle, söz konusu projeyi sürdürülebilir kılanimkanlara sahiptir. Bölge insanının eğitim düzeyi ortalamanın üstündedir. Bu onları ayrıcalıklı kılmasa bile, bağ yolu gibi projeleri daha bilinçli sahiplenmelerini sağlayacaktır. Toplumun her kesiminden bireyler, daha çocukluk çağlarından başlayarak bağcılığa ve şarap üreten işliklere aşinadır. Üreticinin kendisi için şarap ‘kurma’ hakkı, buralarda öyle kolayca feda edilmez veya vazgeçilmez. O sebeple, neredeyse bağı olanların pek çoğu şarap yapmayı iyi bilir ve şarabı tadar veya eşe dosta sunar.

Çal bölgesinde Bağ Yolu projesini başarılı kılacak en önemli etkenlerden bir diğeri,işte butür gelenekler veya benzer türde geleneksel kültürel mirasa dayanan zenginliklerdir.

BİTTİ