Son günlerde sosyal medyada Antalya’dan bir haber vardı. Belki görmüşsünüzdür. Haber, Amerika Birleşik Devletleri’nin New York kentinde 65 yaşındaki bir adamın 12 yaşındaki bir çocukla evlenmek istemesini ele alan sosyal deneyin bu kez Antalya'da uygulandığını anlatıyordu. Aynı deney konu ile ilgili toplumsal duyarlılığı ölçmek için Antalya’da da yapılmıştı.
Habere göre; Deney bir pazar günü kalabalık bir ortamda yapılıyor. Olayın gerçek olduğunu düşünenler çocuk gelini görünce büyük şaşkınlık yaşıyor, bazı kişiler damada tepki gösterirken, bazıları da polisin neden duruma müdahale etmediğini anlayamadıklarını belirtiyor. Bu arada bazıları da ağlayarak çocuk gelini izliyorlar.
Sanırım çoğumuz farkındayız, uzun yıllardır konuşulan, tartışılan bir çocuk gelin sorunu var. Raporlara göre, bu sorun ülkemizde yaygın bir uygulama. Çocuk gelinde neymiş diye sorarsanız; Birleşmiş Milletler ve Dünya Sağlık Örgütü'ne göre, 18 yaşından küçükler çocuk kabul ediliyor ve bu yaşın altında evlendirilen kız çocuklarına da çocuk gelin deniliyor. Aslında bu kısa tanım arkasında büyük sorunlar saklıyor. Yapılan araştırmalarda;
Konu ile ilgili yasal boşluklar,
Ailenin ve kız çocuğunun eğitim durumu,
Ekonomik durum,
Kalıp yargılar,
Geleneksel uygulamalar
gibi nedenlerin kız çocuklarının erken evlendirilmesine ortam hazırladığı görülüyor.
Uzmanlar erken evliliğin, daha çocukken çocuk doğurmanın sakat, problemli nesillerin yaratılmasına neden olduğunu, dahası bu sorunun psikolojik boyutunun yeterince dikkat çekmediğini de yazıyorlar.
Bana bu sorunla ilgili yine kendimiz çalıp oynuyoruz gibi geliyor. Öncelikle bu konu kimin için sorun ona bakmak gerektiğini düşünüyorum ben.
Kız çocukları olan aileler için mi? Açıkçası ben bundan pek emin değilim. Çünkü bir çok düğünde en az 4-5 minicik kız çocuğunu gelinlik giymiş, yüzü tamamen boyanmış mutlulukla oradan oraya uçuşurken görüyorum. Tabii ki onun bunda bir suçu yok.
Peki o yaştaki kız çocuğunu böyle giydiren annenin suçu mu? Onun da kızının küçük yaşta evlendirilmesini istediğini hiç sanmıyorum.
O zaman babaların mı? Bence oda değil, evlenecek yaşa gelmiş kızı olan birçok babanın kızının daha bir bebek olduğunu söylediğine ben şahidim.
Ya da hep beş yıldızlı salonlarda toplanıp aynı konuları tekrar tekrar konuşan, acıklı çocuk gelin hikayeleri anlatıp ağlayan, durmadan böyle bir sorun olduğunu saptayıp, bir sonraki toplantıya kadar unutan bizler mi?
Öyle bir toplantıda, “Biz ne kadar bu konuları konuşup duracağız?” diye sorduğum panelin yöneticisi, “Şimdi farkındalık yaratıyoruz, zamanla da sorun çözülecek” demişti, bundan tam üç yıl önce. O zamandan bu güne bu ve benzer konular ile ilgili birçok farkındalık yaratıcı toplantıya katıldığımı söyleyebilirim size.
Belki de haklıydı. Ama artık farkındalık yaratmak için ayrılan zamanın çoktan bitmiş olması gerektiğine inanıyorum ben.
Bir sorunun çözümü için önce sorunun nedenlerini tespit etmek gerekiyor. Bence bu da tamam. Çünkü bu konuyla ilgili yapılmış çalışmalardan nedenlerin tespit edilmiş olduğunu görebiliyorsunuz. O zaman şimdi çözümleri tespit etmek ve uygulamak zamanı.
Ben bu konuda uzman biri değilim, ancak bir sorunun nedenler belli ise çözümün ancak harekete geçmek ile olacağına inanıyorum. Burada gözardı edilmemesi gereken en önemli nokta ise konunun taraflarını içine almadığınız bir çözüm önerisinin hiç bir işe yaramayacağı. Tüm tarafların bir parçası olduğu, kendi çözüm önerilerinin dikkate alındığı bir çalışma yapılması gerekliliği. Yoksa daha yıllarca kendimiz çalıp kendimiz oynayacağız gibi geliyor bana…