Bin dokuz yüz kırklı yıllar.
Uşaklı zengin Mehmet Ağa müthiş bir baş ağrısıyla uyanır.
Uşakta çözüm bulamazlar. Önce Ankara sonra İstanbul gene sonuç yok.
Şiddetli ağrılar onu delirtecek hale getirir.
Zamanın gözde tıp merkezi İsviçredir.
Soluğu İsviçre de alır ama orada da çözüm bulunamaz. Çözüm bir yana teşhis bile yoktur.
Acılar içinde ölümünü beklemek üzere memlekete döner.
Saçı sakalına karışmış Mehmet Ağa için deniz bitmiştir.
Gelen ziyaretçilere kötü görünmesin diye bir berber çağrılır. Berber traş esnasında ağanın burnunda bir kıl dönmesi farkeder ve kılı söküp çıkarır. Ağanın feryadına koşan yakınları zaten ölmek üzere olan adama acı çektirdiği için berbere kızarlar ve onu kovarlar.
Mehmet Ağa ertesi gün ağrısız sızısız güzel bir güne uyanır. Çünkü ağrı sebebi bir gün önce berberin çıkardığı Kıldır. Dönen kılın beyne kadar uzanıp bir sinire yaptığı baskıdır ağrıların sebebi....
Bazen çok önemli olan ve çözümsüz sanılan sorunların nedeni çok basit ve çözümü çok kolay
olabiliyor.
Sıradan bir insan için çok önemli olmayabilir ama ulusların kaderlerini ellerinde tutanlar gerektiğinde burunlarından kıl aldırmayı bilmeli. Kibirsiz olmalı.
Gerektiği halde burundan kıl aldırmamak karizmatik bir görüntü versede pratikte çoğu zaman yarar
sağlamaz.