Tek adamlığa giden yolda kararlı adımlarla ve sabırla yürüyerek sonuca ulaşan bir parti ve lider var. Karşısında kim olmalı ki sonuç alınsın?
Çok sesliliğin egemen olduğu bir parti ve bunun savunucusu bir lider lazım.
AK Parti’yi ülke yönetiminde ve parti içinde demokrat olmamakla suçlayabilmenin inandırıcı olabilmesi için bazı koşullar gerekli. Öncelikle kendiniz demokrat olmalısınız. Kendi seçtiğiniz delegelerin yarısının karşı çıkmasına rağmen genel başkanlık ısrarından vazgeçmelisiniz. Haklı olduğunu iddia ettiğiniz gerekçelerle genel başkanlıkta ısrarlıysanız yapmanız gereken şey çok açık. AK Parti Genel Başkanı’ndan farklı olduğunuzu kanıtlamalısınız.
Bir milletvekili çıkıyor. “Ben dinimin içeriğini ve ritüellerini kendi dilimde duymak ve öğrenmek istiyorum” diyor. Bu bir görüştür. Toplumun azımsanmayacak bir kesiminin düşüncesi olduğu da açık.
Düşündüğünü söyledi diye bu milletvekilini kesin ihraç istemiyle disipline göndermeyi anlamak mümkün değil.
Haydi, “yerel seçimler öncesi sağ potansiyel seçmeni ürkütür” savunmasını onların mantığına uygun olduğu için kabul edelim. İzinsiz, televizyon programlarına çıktığı için bir milletvekilinin disipline gönderilmesine ne demeli?
O milletvekili 40 yıl sonra, seçildiği ilden CHP’ye milletvekili kazandırmış, televizyondaki her programında beğeni almış, yetenekli, birikimli, toplumda karşılığı olan biri.
Bir milletvekili parti yönetiminden izin almadan televizyon programlarına katılamayacaksa, O’nun diğer partilerin milletvekillerinden ne farkı kalır?
Rahmetli Bülent Ecevit, parti içi demokrasiye önem vermiyor diye Çile Çiçekleri hareketini başlatıp, O’na karşı çıkarak aktif siyasal yaşamımı sonlandırmıştım. İçinde bulunduğumuz koşullar içinde O’ndan af ve özür dilemekten başka elimden bir şey gelmiyor.
Her iki milletvekilinin de temsil yeteneğinin yüksek olduğu, hatta geleceğin potansiyel Genel Başkan adayları arasında adlarının geçtiği kulislerde konuşuluyor. Parti üst yönetiminin onların önünü kesmek için fırsat kolladığı söyleniyor.
CHP’de kişisel hırsların bastırılıp, egoların susturulması şart. Yoksa değil biz, torunlarımız bile AK Parti’siz bir iktidar göremeden bu dünyadan göçüp gidecek…
