Gündem çok hızlı değişiyor. İçte ve dışta birbirinden önemli olaylar yaşanıyor. Birçok ülkede elli yılda bile yaşanmayanlardan daha fazlasını elli günde yaşayabiliyoruz.
Önemli sorunlarımız var. Başta ortadoğudaki Amerikan projesine karşı verdiğimiz mücadele olmak üzere, ekonomi ve siyaset alanında derin sıkıntılarla yüz yüzeyiz.
Dolar aldı başını gitti. İşsizlik özellikle gençler arasında çok fazla arttı. Enflasyon düşürülemiyor. Hayvancılık ve tarım bitti. Olağanüstü hal altında yaşıyor ve kanun hükmünde kararnamelerle yönetiliyoruz. Polyanacılık oynamaya gerek yok. İç karartıcı bir tabloyla karşı karşıyayız.
Peki, ne yapalım? Karaları bağlayıp oturalım mı?
Elbette hayır. Doğruları yanlışları her ortamda konuşmalı, tartışmalıyız. Doğru varsa savunmalı, yanlışlara yasal ölçüler içinde direnmeliyiz. Ülkemizin çocuklarımızın torunlarımızın geleceği için ne gerekiyorsa yapmalıyız. Ama bu yüzden günlük yaşamı yakalamakta zorlanmamalıyız. Kendimize, sevdiklerimize ayıracak zamanımız olmalı. Yaşamı ıskalamamalıyız. Küçük küçük şeylerden mutluluk çıkarmayı becerebilmeli, salt nefes almanın bile tarifsiz bir mutluluk kaynağı olduğunun bilincine ermeliyiz.
Bizlere bahşedilen yaşamı ıskalamamalıyız.
Çünkü zaman içinde gündem değişecek. Bu gün önemli olan sorunlar bir şekilde sorun olmaktan çıkacak. Onların yerlerini başkaları alacak. Çünkü evrende hiç bir şey kalıcı değil. Bu durumda zorda olsa günü ıskalamamak, anı yaşamayı becerebilmek gerekiyor. Çünkü zaman akıyor. Geri döndürülemiyor. Fiyatı yok. Satın alınamıyor.
Ne güzel söylemiş Can Yücel:
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
Ve güçlühissettiğin kadar güçlü
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak
Bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
