**“Tüm diktatörlerin gayet iyi kavradığı üzere, geleceği değiştirmek isteyen önce geçmişi değiştirmek zorundadır. Dolayısıyla gelecekle baş etme becerisi, geçmişte baş edilmiş sorunların abartılması yoluyla teşvik edilir. Ebeveynleri kötü muamele veya ilgisizlikle suçlamanın insanlar arasında çok tutulması bundandır. Bu yöntem sadece çocuğun daha becerikli görünmesini sağlamakla kalmaz, her türlü kusura bahane yaratılması için de uygun bir yoldur.”
Bütün dünya bu düzenbazlığın içinde tepeye çıkarılanlarca yönetiliyor. Her kusur önceki abilerin. Önceden yapılan her şey kötü sadece şimdikinin yaptıkları mükemmel ve gelecek onunla şekillenecek. Reddedemeyeceği bir hatada köşeye sıkıştığındaysa kandırılmış olmak yine abileri suçlamak için enfes bir mazeret.
**”Uzaylılar tarafından kaçırıldıklarına inanan bir sürü Amerikalı var ve hepsi fiziksel sıkıntı ve işlevsizlikten muzdarip. Klinik psikolog Susan Clancy hepsinin de “uyku felci” denen bir uyku deneyimi yaşadığını ve bunu bir kaçırılma öyküsü ile açıkladığını saptamış. Yaşadıkları cinsel olsun, duygusal olsun ya da fiziksel tüm sorunları bu kaçırılmada kendilerine yapılanlara bağlıyorlar.
Bilimsel açıklamaları bilmelerine rağmen bu gerçekleri reddediyorlar. Ve tüm kaçırılanlar bu reddetmeyi destekliyor.
Çünkü kendini haklı çıkarma, grup seviyesinde de gerçekleşir. Sartre’ın tanımladığı “biz-bilinci”,
BİZ tarafından yapılan her şeyi haklı çıkarma ve ONLAR tarafından yapılan her şeyi lanetleme konusunda ezici bir dürtü yaratır. Elbette ki en müthiş ayrıştırmayı, ilahi takdisi almış BİZ ve lanetlenmiş ONLAR tavrıyla din sunar.”
Dünyanın her yerinde yapılan tam olarak budur şu anda ve uzun yılların planıyla. En çok parçalanmanın Ortadoğu’da olmasının en büyük sebebi de dinin buralarda çok kolay ayrıştırıcı olarak kullanılabilmesidir. Yurt dışı seyahatlerimde ilgimi çeken şeylerden biri otel odalarında başucu çekmecelerinde hep bir İncil bulunmasıydı. Bunu misyonerlikten çok, din kitaplarının okunmamak üzere saygıyla tavana asılmak yerine her fırsatta okunması sebebiyle yapıyorlardı. Okuyanı kandırmak çok daha zor tabii ki. Sürekli karışık ortamlarda yaşarken insanların çocuklarını gereğince eğitebilmeleri de kolay değil. Sürekli bir savaşın içindesiniz ve tek derdiniz kendinizi ve ailenizi yaşatabilmek. En primitif hayatta kalma dürtüsü. Piramitin en alt seviyesindesin. Sürekli böyle ayran gibi çalkalanan ülkelerde de eğitim seviyesi hiç yükselemiyor. Yaşamayı başaranı da başka ülkelere göç ediyor. Hep cahil bırakılıyor dünyanın göbeğindeki en verimli hilaller.
Neticede o diktayla yönetilen ülkelerde de bir gün diktatör yıkılıyor ama sanmayın ki halkın isyanı ve iradesiyle. Büyük biraderler öyle istiyor çünkü. Birini yıkıp ötekini dikiyorlar. Ülkeler her daim yangın yeri.
İşte bu uyku felcine yakalananlar sadece uzaylıların kaçırdıkları değil aynı zamanda yöneticiler de bütün dünyada! Uyku felci geçirdikleri zamana yüklüyorlar bütün yanlışları, yolsuzlukları, adaletsizlikleri, haksızlıkları. Pir-ü pak, sütten çıkmış ak kaşık olmaları hep bu “uyku felci “ denen illetten.
Uyku felci bulaşıcı tabii halka da sirayet ediyor. Halk ömür boyu bu felce yakalandığından onlarda da kusuru görmezden gelme, muhalefet edememe, kandırılan yöneticinin kandırmasına kanma gibi semptomlar görülüyor.
Uyku felcinin tedavisi var.
Panzehir diyebiliriz buna, diktatörlerin yaptığının tam tersini yapmak;
Yani geleceği değiştirmek istiyorsak geçmişi olduğu gibi kabul etmek.
Kabul etmekle kalmayıp satır satır okumak ve anlamak 101 yıllık bina nasıl inşa edildi!
Binayı ve mavi gözlü mimarını ve mühendislerini ve dahi bina yapılırken hayatını feda eden binlerce işçiyi bilmek, anlamak ve minnet duymak!
Ve etrafımızdaki ortanın doğusunu iyi okumak!
Ve onların yaşadıklarını yaşamamak, mevcut muhteşem binamızı sonsuza dek yaşatmak, kötü niyetli müteahhitlerin eline düşürmemek için uyku felcinden uyanmak ve birbirimizi uyandırmak.
Günaydın!
BAYRAK YARIŞI
ben çalıya takıldım
sen sök de koş çocuk
yarı yolda yoruldum
sen bayrağı al dik çocuk
az okudum ay oldum
sen güneş ol çocuk
ben dünyayla savaştım
sen barış ol çocuk
Aylin MÜFTÜLER
** Michael Foley- Saçmalıklar Çağı kitabından
