Küdür: Her projenin bir hikayesi olmalı – D20Haber
24.04.2024, Çarşamba
18 °C / 34 °C Denizli Hava Durumu
  1. ANA SAYFA
  2. /
  3. ÖZGÜN İÇERİK
  4. /
  5. KAHVE SOHBETLERİ
  6. /
  7. Küdür: Her projenin bir hikayesi olmalı

Küdür: Her projenin bir hikayesi olmalı

A- A+
Engin ÜNAL / D20HABER
Yayınlanma: 21 Mart 2023 Salı - 08:30Güncelleme: 21 Mart 2023 Salı - 10:31
Küdür: Her projenin bir hikayesi olmalı

Denizli’nin genç mimarlarından B.Deniz Küdür, her projenin bir hikayesinin olması gerektiğini söylerken, "Denizli’ye nasıl bir hikaye uydururdunuz?" sorusuna "Her ilçenin kültürünü barındıran bir sosyal tesis ya da kültür merkezi tarzında uygulama projesi yapmak isterdim" yanıtını verdi.

Ülkeyi acılara gark eden Kahramanmaraş merkezli deprem nedeniyle mola verdiğimiz Mimarlar ile Kahve Sohbetlerimize yeniden başladık. Bu haftaki konuğumuz Mimarlar Odası Denizli Şubesinin genç üyelerinden B.Deniz Küdür.

Ortaokul yıllarında moda tasarım eğitimi almayı düşünürken, lisede mimarlığa yönelen Küdür, Denizli doğumlu. Eğitimine Mehmet Özen İlkokulunda başladı. Sait Kalaycı Ortaokulundan mezun olduktan sonra liseyi Denizli'de okudu. Yükseköğrenimi Doğu Akdeniz Üniversitesinde yaptı. Mezuniyet sonrası farklı firmalarda çalıştı. Sonrasında serbest olarak çalışmaya başladı. Kısa bir süre öncede "RA Stüdyo Mimarlık ve Tasarım" ismini verdiği kendi işini kurdu.

 

ÇİZİM YETENEĞİ MİMARLIĞA YÖNELTTİ

Mimarlık mesleği aklınızda hep var mıydı?

Ortaokuldayken ailem konfeksiyon ve giyimle ilgili sektörde faaliyet gösterdiğinden moda tasarım okumayı düşünüyordum. Lisede hedeflerim, hayallerim değişti. Bölümüm sayısal olduğundan bana en uygun mesleğin mimarlık olduğunu düşündüm. Çizim yeteneğim de vardı, o nedenle mimarlığı tercih ettim.

TİYATRO DA İLGİ ALANINDA

Denizli'ye geldiniz, sizin meslekle ilgili nasıl bir alan var? Mesleğinizi istediğiniz gibi yapma ortam var mı?

Genç mimarları çok fazla tanımadıkları için çevre edinmeye çalışıyorum. Mimarlar Odası Şubesine gidip geliyorum. Odanın tiyatro topluluğu var, ona katıldım. Yaklaşık 4 aydır 2-3 proje üzerinde çalıştım. Bir İstanbul, İzmir gibi büyükşehirler kadar çalışma olanağı olmasa da Denizli standartlarında iyi sayılır.

"DAHA FAZLA ODA ÇIKARIR MISINIZ TALEBİ PROJEDE KISITLAYICI OLUYOR"

Konut ya da diğer binalardan yaptırmak isteyenler mimarlardan talepte bulunuyor. Müteahhit ya da mülk sahibinin talepleri ile sizin yapmak istedikleriniz örtüşüyor mu, çelişkiler yaşanıyor mu?

Öğrenciyken daha ütopik çalıştık. Hayal gücümüz sınırsızdı. İstediğimiz şekilde, istediğimiz modelde, istediğimiz fonksiyonda çalışma yaptık. Eğitim sırasında üç zorunlu stajımız var. Biri okul stajı, ikincisi şantiye stajı, üçüncüsü ofis stajı. Üniversitede okurken okul stajı bir ay olmasına rağmen biz o süreyi 4-5 ayda tamamladık. "İşi bitirip öyle ayrılalım" dedik, o nedenle uzun sürdü staj dönemi. Bu iş hayatı için artı avantaj sağladı.

Biz daha farklı ve tasarımsal boyutta düşünürken, mülk sahibi ya da müteahhitler ise "daha fazla oda çıkarır mısınız" gibi yaklaşım gösteriyor. Bu da bizi kısıtlıyor. Ama konuşarak ortak bir noktayı buluyoruz.

İMZA ATACAK PROJE

Müteahhit ya da mülk sahibi size gelip, "Sevgili mimar arkadaşım bana bir proje yap ki Denizli'de senin imzanı taşısın" dese nasıl bir proje hazırlardınız?

Daha çok sosyal tesis... Sanat, kültür merkezi tarzında bir yer yapmak isterim açıkçası. Benim bitirme projem için çalıştığım yer Kıbrıs'ta "kapalı Maraş"taydı. 47-48 sene kapalıydı, bizim son senemizde açıldı, orayı görme fırsatımız oldu. Çok güzel bir çalışma ortamı yakaladık. Savaş bir ülkeyi geriletiyor. Savaş olmasaydı bugün dünyanın en önemli tatil yerlerinden bir yer olurdu orası. O dönemin projelerine baktığımızda inanılmaz modern cepheler, tasarımlar gördük.

Orada bize denize sıfır bir arazide "Uzlaştırma Merkezi" projesini yapmıştık. Olgunlaştırma merkezinde iki etnik kökenin, Türkler ve Rumları "barıştırma-uzlaştırma merkezi" projesini yapmıştık. Projenin konsepti de "kenetlenme ve kucaklaşma" idi.

Aslında her uygulama projesinin bir konsepti olmalı, uygulamada hikayesi olmalı. Bu tür projeler çok çok daha iyi oluyor. Böyle bir proje yapmak isterdim.

Denizli'ye nasıl bir hikaye uydururdunuz?

Her ilçenin kültürlerini barındıran bir sosyal tesis ya da kültür merkezi tarzında bir uygulama projesi yapmak isterdim.

DENİZLİ NASIL BİR KENT?

Eğitiminiz tamamlayıp Denizli'ye döndüğünüzde ne görüyorsunuz? Denizli nasıl bir kent?

Çoğu yerinde çarpık kentleşmenin izleri var diyebiliriz. Bazı yerlerde yüksek katlara izin verilmiş. Burası da yavaş yavaş metropolleşiyor.

Yüksek yapılar mı, yatay mimari mi?

Ben daha çok yatay mimariyi savunurum.

"RESTORASYON DÜZGÜN YAPILMIYOR"

Denizli'de geçmişin izlerini bulmak olası değil. bu sizi nasıl etkiliyor?

Sadece Denizli değil, birçok tarihi yerler için bu söylenebilir. Maalesef ülkemizde restorasyon çalışmaları çok düzgün yapılmıyor. Çalışmada Osmanlı mimarisi, İngiliz ya da bir başka döneme dönüşebiliyor, farklı aktarılıyor, tamamen farklı tasarımla sonuçlanıyor veya gönümüze uyarlanıyor. Restorasyonun uzmanı tarafından yapılması gerekir. Çınar'da yanan bir yer var, eski yapılardan birisi. O yapı aslına uygun bir şekilde restore edilmeli.

Bazen restorasyonu ucuza getirmek için müteahhide veriyorlar. Bu çok üzücü bir şey. Müteahhitler bir mimarla çalışmıyor, teknikerle çalışıyor. bu nedenle doğru, düzgün sonuçlar elde edilemiyor restorasyon projelerinde. Bu konuda halk olarak bilinçlenmemiz gerekiyor diye düşünüyorum.

"BİR ALAÇATI PROJESİ ÇIKAR"

Kaleiçi Çarşımız var, gelene gidene söylüyoruz ama surlar, duvarlar yok. Bu tür yerlere nasıl işlerlik kazandırılabilir?

Mülk sahipleri ile görüşülüp, anlaşılıp dönüşüm sağlanabilir. Pamukkale gibi önemli bir turizm merkezimiz var, orayı da daha güzel bir şekilde turizme açmamız gerekiyor. Oradan bir Alaçatı projesi çıkar. Aslında var, arkadaşlar bir çalışma yaptı, güzel bir proje hazırladılar. Bilmiyorum gündemde midir? "Denizli" denildiğinde insanların aklına ilk gelen Pamukkale. İlk olarak çalışmalara oradan başlanabilir diye düşünüyorum.

Denizli'nin eski evleri vardır. Örneğin Buldan evleri, sonra Babadağ... Buralar sizin mesleğin ilgi alanındaki yerler. Buralara nasıl bir çeki düzen verilebilir? Safranbolu, Beypazarı örnekleri gibi çalışmalar yapılabilir mi?

Kesinlikle olabilir... Safranbolu'daki evler gerçekten çok güzel korunmuş, restore edilmiş. Tarihi yerlerde farklı konseptler uygulanabilir. Yıpranmış yapılar döneminin mimarisini yansıtacak şekilde restore edilmeli.

YATAY MİMARİ Mİ, DİKEY MİMARİ Mİ?

Biraz önce değindiniz, ben biraz daha açmak için sorayım istiyorum: Yatay mimari mi, dikey mimari mi?

Yapay mimari kesinlikle… Doğu Akdeniz Üniversitesinde okudum ben. Bizim üniversite uluslararasıydı. Her milletten arkadaşa sahip oldum. İmkan olan herkes yurt dışına çıkmalı. Avrupa'da bir ülkeyi görmesini isterim oradaki kültürü, oradaki yapıları görmeleri açısından.

"BİNALARDA SİSMİK İZOLATÖR OLMALI"

Güncel bir konu... Kahramanmaraş merkezli deprem çok sayıda can kaybına, çok sayıda binanın yıkılmasına yol açtı. Mimar gözüyle baktığınızda nedir yaşanılan?

Çok kötü, içler acısı bir olay. 6 Şubat 2023 tarihini asla unutmayacağız. Dilerim bir daha böyle bir acı yaşanmaz. Çok büyük acılar yaşadık, hepimiz sorumluyuz. Yatay olarak yıkılan binalar var. Bu zemin etüdünden kaynaklanıyor. Zemin etüdünü proje aşamasında yaptırıyoruz. Oysa çok çok daha önce yapılmalı. Projeden önce zemin etüdünün yapılması gerekir. Ona göre güçlendirme yapılmalı. Buraya bina yapılır mı yapılmaz mı? Burası dere yatağı mı? Sıvılaşma mı var?

Bir de bence bütün binalarda sismik izolatör kullanılmalı. Bu binanın toplam maliyetinin yüzde 5'i kadar bir rakam. Sismik izolatör yaptıramadıysa küçük bir oda sığınak olarak, deprem odası olarak düzenlenebilir. Bu çok maliyetle bir şey değil. Maalesef Denizli de deprem bölgesinde bir şehir. Herkesin bilinçlenerek deprem gerçeğiyle yaşamayı öğrenmesi gerekiyor diye düşünüyorum.

Müteahhitler, mülk sahipleri inanılmaz derecede güzel yapılar istiyor ama proje aşamasında biraz cimri davranıyorlar. Oysa işin proje kısmı çok önemli. Proje olmayınca uygulama olmuyor.

Şantiye şeflerine "imzacı" gözüyle bakılmamalı. Şantiye şeflerinin de inşaatta bulunması gerekiyor bütün aşamalarda. Şantiye şefliği bir imzacılık değil, bir meslektir. Bu görevi alanlar orada oturacak insanların yaşamından sorumlu. İnşaat aşamasını da baştan sona takip etmeli.

Bu arada şunu da söyleyeyim: O kadar çok müteahhit var ki... Kuyumcu müteahhit, restoran işletmecisi müteahhit, herkes müteahhit! Avrupa'ya baktığımızda oradaki bir ülkenin müteahhit sayısı bizim ülkemizdekinin 10'da biri kadar, 50'de biri kadar. Müteahhitlerin eğitimden geçmesi gerektiğine inanıyorum. Parası olan herkes müteahhitlik yapmamalı. sağlam, sağlıklı, yaşanılabilir yapılar için herkes elini taşın altına koymalı.

GÜNEŞ TANRISINDAN ŞİRKET İSMİ

Şirketinizin ismi çok ilginç...

Üniversitede okurken çok düşünüyordum, mezun olduktan sonra da çok düşündüm. Akılda kalıcı ve kısa olmasına özen gösterdim. Benim Mısır mitolojisine merakım var, severim. RA güneş tanrısı demek. Güneş, dünyaya en yakın yıldız. O yüzden de RA Stüdyo Mimarlık ve Tasarım ismini koydum.

Bir de benim ilk ismim Büşra. Büşra'nın "ra"sı. Küçük kardeşimin ismi Azra, onun "ra"sını da barındırıyor. Annemin adı da Rabia, onun "ra"sını da barındırdığından benim için özel bir anlam ifade ediyor.

ETKİLEYEN MİMARLAR, MİMAR SİNAN VE ZAHA HADİD

Mesleğinizde sizi etkileyen mimarlar kimler?

Türk olarak Mimar Sinan... Eserleri ses akustiğine varıncaya kadar muhteşem. Yurt dışından ise Iraklı Zaha Hadid.