İşte YSK’nın Denizlili Üyesi Aykın, İstanbul seçiminin iptaliyle ilgili karşı oy gerekçesi – D20Haber
26.04.2024, Cuma
14 °C / 28 °C Denizli Hava Durumu
  1. ANA SAYFA
  2. /
  3. POLİTİKA
  4. /
  5. POLİTİKA
  6. /
  7. İşte YSK’nın Denizlili Üyesi Aykın, İstanbul...

İşte YSK’nın Denizlili Üyesi Aykın, İstanbul seçiminin iptaliyle ilgili karşı oy gerekçesi

A- A+
Engin ÜNAL / D20HABER
Yayınlanma: 22 Mayıs 2019 Çarşamba - 22:41Güncelleme: 22 Mayıs 2019 Çarşamba - 22:43
İşte YSK’nın Denizlili Üyesi Aykın, İstanbul seçiminin iptaliyle ilgili karşı oy gerekçesi

Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK), İstanbul belediye Başkanlığı seçiminin iptaline ilişkin kararında karşı oy kullanan dört üyeden biri olan Denizlili üye Yunus Aykın, karşı oy gerekçesini “Gerçekleştiği iddia edilen olaylar ve ileri sürülen hukuki sebepler, itiraz dilekçesi ve ekleri ile kurulumuzca verilen ara kararı uyarınca toplanan bilgi ve belgelere göre seçimin sonucuna müessir olmadığından, itirazın reddi gerektiği görüşüyle aksi yönde verilen karara katılmıyorum” diyerek açıkladı.

YSK’nın İstanbul Belediye Başkanlığı seçiminin iptaline ilişkin 251 sayfalık gerekçeli kararı yayınlandı. Gerekçeli kararda, dört üyenin karşı oy gerekçelerine de yer verildi. YSK’nın Denizlili üyesi Yunus Aykın da karşı oy kullanan üyelerden birisiydi ve bunun gerekçesini detaylı bir şekilde açıkladı. Aykın 17 sayfalık karşı oy gerekçesinde iddia edilen olaylar, ileri sürülen hukuki nedenler ve itiraz dilekçesine ilişkin görüşlerini dile getirdi. Aykın’ın karşı oy gerekçesi özetle şöyle:

“SEÇİM İPTALİ EN SON BAŞVURULACAK OLAĞANÜSTÜ VE İSTİSNAİ BİR TEDBİRDİR”

Demokrasilerde gerçekleşmiş ve sonucu alınmış bir seçimin iptal edilmesi en son başvurulacak olağanüstü ve istisnai bir tedbirdir. Bu nedenle seçimin iptali istemiyle yapılan itirazlar hakkında karar verme yetkisine sahip kurulların, gerçekleştiği iddia olunan olayların mahiyetini, gösterilen delilleri, belgeleri ve hukuki sebepleri bir arada değerlendirmesi, seçimin düzen ve dürüstlük içinde yapılıp yapılmadığını, Anayasanın 67. maddesinde sayılan esaslara uyulup uyulmadığını irdelemesi, iddia edilen hususların seçimin sonucuna tesir edip etmediğini tespit etmesi tüm bunları yaparken Anayasa ile teminat altına alınan seçme ve seçilme hakkının özünü zedelememesi gerekmektedir.

“SÜRESİ İÇİNDE ŞİKAYET VE İTİRAZ YOK”

Olağanüstü itiraz dilekçesi ve ekleri incelendiğinde itiraz eden parti tarafından İstanbul İlinde sandık kurullarının teşkili işlemlerine karşı seçim takviminde belirtilen süreler içinde şikayet ve itiraz yolunun kullanılmadığı anlaşılmaktadır.

İlçe seçim kurulu üyelikleri 298 sayılı Kanunun 19. maddesi uyarınca belirlenmekte olup, anılan maddedeki koşulları taşıması nedeniyle Adalet ve Kalkınma Partisinin İstanbul İlçe Seçim Kurullarının tamamında bir asıl ve bir yedek üyesi bulunmaktadır. Sandık kurulu başkan ve üyelikleri için ad çekme işlemlerinin, ilçe seçim kurulu huzurunda yapıldığı gözönüne alındığında itiraz eden partinin sandık kurulunun teşkilinden habersiz olduğu söylenemez. Kaldı ki kura işleminin yapılmadığı, ya da sandık
kurullarında görev alan kişilerle ilgili kendilerine bilgi verilmediği iddia edilse dahi, bu işlemlerin yapılmamış olmasına karşı da süresi içinde şikayet ve itiraz yolu açık olduğundan, bu sürelerin geçirilmesinden ve seçimin sonuçlanmasından sonra seçimin iptal sebebi olarak ileri sürülemez.

“HER ŞEKİL SAKATLIĞI, İDARİ İŞLEMİN VE HUKUKİ SONUÇLARININ ORTADAN KALDIRILMASI SONUCUNU DOĞURMAZ”

İdari işlemlerin kesinliği ilkesi ve bu işlemlerdeki şekil sakatlığının hukuki sonuçlarının irdelenmesi:
Esasen kural olarak idari işlemler kesin ve yürütülmesi zorunlu işlemlerdir. Ancak Kanunun işlemin kesinleşmesi için itiraz sürecinin tüketilmesini öngördüğü durumlarda, kesinleşme için ya öngörülen sürede itiraz edilmemesi ya da yapılan itirazın yetkili merciler tarafından reddedilmesi gereklidir. İdari işlem kesinleştikten sonra kesin ve yürütülmesi zorunlu hale gelir ve hukuka uygunluk karinesinden faydalanır. Uygulanması sonucu ortaya çıkan hukuki sonuçlar da hukuken meşrudur. İşlemin uygulanması ve hukuki sonuçlarının doğmasından sonra Kanunun öngördüğü bir yol kullanılarak “şekil yönünden sakat” olduğu iddiasıyla itiraza konu edilmesi ve doğurduğu hukuki sonuçların ortadan kaldırılmasının istenilmesi durumunda sakatlığın sonuçlara esaslı şekilde etkili olup olmadığına bakmak gerekir. Şekil sakatlığının, işlemin doğurduğu hukuki sonuçlara esaslı bir etkisinin olmadığının ve bu sakatlığın idarenin kusurundan kaynaklandığının tespiti halinde işlemin uygulanmasına bağlı olarak ortaya çıkan hukuki sonuçların da korunması gerekir. Dolayısıyla her şekil sakatlığı, idari işlemin ve hukuki sonuçlarının ortadan kaldırılması sonucunu doğurmaz.

298 sayılı Kanunun 22. maddesi uyarınca ilçe seçim kurulu başkanının yaptığı sandık kurulu başkanlarını belirleme işlemi idari nitelikli işlem niteliğindedir. Dolayısıyla itiraz dilekçesinde; bu belirleme işleminin seçimin sonucuna esaslı bir etkide bulunduğu kanıtlanamadığı takdirde birçok işlemin uygulanması ile beliren seçim sonucunun, tek bir işlemdeki şekil sakatlığı nedeniyle ortadan kaldırılması hukuka aykırıdır.

Öte yandan, kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanlarının görev yaptığı sandıklarda kullanılan oyların geçersiz sayılması ve bu nedenle geçersiz sayılan oyların toplamının seçim sonucuna tesir etmesi durumunda seçimin iptal edilebilmesi için, kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanlarının her birinin, oy verme gününde yaptıkları işlemlerde yanlı davrandıkları, seçmenin iradesine etki ettikleri, Kanun ve Genelge hükümlerine aykırı işlem yaptıkları, gizli oy açık sayım ilkesine uymayan tutum ve davranışlar sergilediklerinin somut delil ve gerekçelerle kanıtlanması gerekmektedir.

“SOMUT BİR OLAYIN MAHİYETİNDEN BAHSEDİLMEMİŞTİR”

Olağanüstü itiraz dilekçesinin eki belgeler arasında kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanları hakkında; oy verme günü kanunun verdiği yetkilere dayanarak yaptıkları işlemler, aldıkları tedbirler ve kanunun koyduğu yasaklara aykırı davranışları nedeniyle sözlü ya da yazılı bir başvuruda bulunulduğuna veya 112. madde uyarınca seçim kurullarına itiraz edildiğine ilişkin bir belge sunulmadığı gibi, itiraz dilekçesinde de sandık numarası ve isim belirtilmek suretiyle somut bir olayın mahiyetinden bahsedilmemiştir.

Kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanlarının oy verme günü yaptıkları işlemlerde ve aldıkları tedbirlerde 298 sayılı Kanuna ve Yüksek Seçim Kurulunca hazırlanan Genelgelere aykırı davrandıkları, şüpheli tutum ve davranış sergilediklerine ilişkin delil ve gerekçe gösterilmediğinden, kesinleşmiş sandık kurulu oluşumuna dayalı olarak yapılan itirazın reddi gerekmektedir.

Yargı kararlarının öngörülebilir olması maddi ve hukuki yönden benzer olan ihtilaflarda verilen kararların da benzer olması anlamına gelir.Yüksek Seçim Kurulu yıllar itibariyle “sürekli” ve “tutarlı” bir şekilde seçimlerden önce tesis edilip kesinleşen sandık kurullarının kuruluşuna ilişkin işlemlerin, seçimlerden sonra seçim iptal sebebi olarak ileri sürülemeyeceğine, bu işlemlerin seçim sonucuna müessir sayılabilmesi için sandık kurulunda görev alması mümkün olmadığı halde görev yapan kişilerin oy verme günü kanun ve genelgelere aykırı işlemler yaptığının delil ve gerekçeleriyle kanıtlanması gerektiğine ilişkin kararlar vermiştir.

Bu itibarla, kamu görevlisi olmayan kişilerin görev yaptıkları sandıklarda, 5 üyesi siyasi partiler tarafından belirlenen 7 kişiden oluşan sandık kurullarınca, oy verme günü işlemleri Kanun ve Genelgelere uygun şekilde yapılmış, seçmen özgür iradesi ile oyunu kullanmış, gizli oy açık sayım ilkesine uyulmuş, sayım döküm ve tasnif işlemleri adaylar, müşahitler ve vatandaşların huzurunda şeffaf ve dürüst şekilde yapılmış, sandık sonuç tutanağı düzenlenmiş ve bu tutanaklar ilçe birleştirme tutanaklarına girilmiş, Ak Partili üyenin de görev yaptığı bu sandıklarda sayılan hususların yerine getirilmediğine ilişkin her hangi bir şikayet ve itirazda bulunulmamış ise, seçmene yüklenebilecek bir kusur olmamasına rağmen, ilçe seçim kurulu başkanının kusur ve ihmaliyle sandık kurulu başkanının kanuna aykırı belirlenmiş olması nedeniyle Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle teminat altına alınan seçme hakkının özünü ortadan kaldıracak şekilde o sandıklarda kullanılan oyların geçersiz sayılması hukuken mümkün olmadığından olağanüstü itirazın bu sebeple de reddi gerekmektedir.

“GEREKÇELİ KARARIN HÜKÜMLE UYUMLU OLMASI GEREKİR”

Usul yönünden:
Yüksek Seçim Kurulunun 6 Mayıs 2019 tarihinde yapılan toplantısında itiraz eden Adalet ve Kalkınma Partisinin seçimin iptali için ileri sürdüğü sebeplerden sandık kurulu başkanlarının 298 sayılı Kanunun 22. maddesine aykırı olarak belirlendiği ve bu durumun da seçim sonuçlarına müessir olduğu iddiası dışındaki sebepler kabul edilmemiştir. Toplantı dağılmadan hazırlanıp anında açıklanan kısa kararda, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin, sandık kurullarının Kanuna aykırı oluşturulduğu ve bunun da seçim sonuçlarına müessir olduğu gerekçesiyle iptal edildiği ilan edilmiştir.

Kısa karar hüküm niteliğinde olup, gerekçeli kararın hükümle uyumlu olması gerekir. Gerekçeli karar, açıklanan hükmün gerekçelerinin gösterilmesinden ibaret olup, gerekçeli kararda hükmün dayandığı sebepten farklı sebeplere dayanılması, ilan edilen hükmün hem muhalif kalan üyeler hem de ilgililer tarafından denetlenmesini zorlaştırır. Hal böyle olmasına karşın, gerekçeli kararda, sayım döküm cetvellerine ilişkin eksiklikler ile kısıtlı seçmenlerin oy kullanması, ölü, tutuklu ve hükümlü seçmenlerin yerine oy kullanılması, seçimin sonucuna müessir olmamakla birlikte usulsüzlük olarak
değerlendirilip, seçimin iptal edilmesine ilişkin gerekçeler arasında yer verildiği görülmekle, gerekçeli kararın yazılmasından sonra muttali olduğum bu hususlara ilişkin de görüş belirtmek gerekmiştir.

“EKSİKLİKLERİN TAMAMININ SANDIKLARDA MEYDANA GELDİĞİNİN ORTAYA KONULMASI ZORUNLUDUR”

Gerekçeli kararda “…Sayım döküm cetvellerindeki bu eksiklik tek başına seçim sonucuna müessir olmamakla birlikte, sandık kurulu başkanlarının kanuna aykırı biçimde belirlenmesi ile birlikte değerlendirilmiştir” denilmektedir. 298 sayılı Kanunun130. maddesinde olağanüstü itirazlar “seçimin neticesine müessir olaylar ve haller sebebiyle yapılan itirazlar” olarak tanımlanmaktadır. Bu itibarla, sayım döküm cetvellerindeki bu eksiklik tek başına seçim sonucuna müessir değil ise bu sebebe dayalı yapılan itirazın olağanüstü itiraz kapsamında incelenemeyeceği gerekçesiyle reddedilmesi; bu sebebe dayalı itirazın, sandık kurulu başkanlarının kanuna aykırı biçimde belirlenmesi ile birlikte değerlendirilebilmesi için ise, anılan eksikliklerin tamamının ya da ekseriyetinin sandık kurulu başkanlarının kanuna aykırı biçimde belirlendiği sandıklarda meydana geldiğinin ortaya konulması zorunludur.

“KARAR KATILMIYORUM”

Gerçekleştiği iddia edilen olaylar ve ileri sürülen hukuki sebepler, itiraz dilekçesi ve
ekleri ile kurulumuzca verilen ara kararı uyarınca toplanan bilgi ve belgelere göre seçimin
sonucuna müessir olmadığından, itirazın reddi gerektiği görüşüyle aksi yönde verilen karara
katılmıyorum.

YUNUS AYKIN'IN KARARININ TAMAMI

- K A R Ş I O Y –

Adalet ve Kalkınma Partisi adına Genel Başkan Yardımcısı Seçim İşleri Başkanı Ali
İhsan YAVUZ tarafından Kurulumuz Başkanlığına verilen 16/04/2019, 20/04/2019 ve
22/04/2019 tarihli dilekçelerde; 31 Mart 2019 Pazar günü yapılan İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanlığı seçimlerinin, Anayasanın 79, 2972 sayılı Kanunun 25 ve 29. maddeleri
ile 298 sayılı Kanunun 14, 110, 112 ve 130. maddeleri gereğince seçimin neticesinde müessir
olaylar ve haller sebebiyle iptali ve yenilenmesinin istenilmesi üzerine, Kurulca;31 Mart 2019
tarihinde yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptaline ve seçimin
yenilenmesine, İstanbul İl Seçim Kurulu tarafından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı
için verilen mazbatanın iptaline, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yenileme seçiminin
23 Haziran 2019 tarihinde yapılmasına, Kanuna aykırı sandık kurulu görevlendirmelerini
yapan ilçe seçim kurulu başkan ve üyeleri ile seçim müdürleri ve diğer sorumlular hakkında
suç duyurusunda bulunulmasına oyçokluğu ile karar verilmiştir.

Anayasanın “Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakları” başlıklı 67.
Maddesinin birinci fıkrasında vatandaşların, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak seçme,
seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma ve
halkoylamasının katılma hakkına sahip oldukları, ikinci fıkrasında ise, seçimlerin ve
halkoylaması serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre,
yargı yönetim ve denetimi altında yapılacağı kuralı bulunmaktadır.

“Seçimlerin genel yönetim ve denetimi başlıklı 79. Maddesinin birinci fıkrasında,
seçimlerin, yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılacağı ikinci fıkrasında
da, seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile
ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma, seçim süresince ve seçimden sonra seçim
konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikayet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama
görevinin Yüksek Seçim Kurulunca yerine getirileceği kuralına yer verilmiştir.

“İl seçim kurulu ve başkanlarının şikayet üzerine verecekleri kararlarla, sair
kararlarına ve tutanaklara itiraz ve olağanüstü itiraz” başlıklı 130. maddesinin üçüncü
fıkrasında olağanüstü itirazın seçimin neticesine müessir haller ve olaylar sebebiyle seçimin
sonucu hakkında kesin karar vermek yetkisine sahip kurullara yapılacağı, dördüncü
fıkrasında; olağanüstü itiraz dilekçesinde, ihbar ve iddia olunan olayların mahiyetinin ve
talebin gerekçesinin, delillerinin gösterilmesi ve belgelerinin itiraz dilekçesine bağlanması
gerektiği belirtilmektedir.

-Demokrasilerde gerçekleşmiş ve sonucu alınmış bir seçimin iptal edilmesi en son
başvurulacak olağanüstü ve istisnai bir tedbirdir. Bu nedenle seçimin iptali istemiyle yapılan
itirazlar hakkında karar verme yetkisine sahip kurulların, gerçekleştiği iddia olunan olayların
mahiyetini, gösterilen delilleri, belgeleri ve hukuki sebepleri bir arada değerlendirmesi,
seçimin düzen ve dürüstlük içinde yapılıp yapılmadığını, Anayasanın 67. maddesinde sayılan
esaslara uyulup uyulmadığını irdelemesi, iddia edilen hususların seçimin sonucuna tesir edip
etmediğini tespit etmesi tüm bunları yaparken Anayasa ile teminat altına alınan seçme ve
seçilme hakkının özünü zedelememesi gerekmektedir.

-Yüksek Seçim Kurulunun hem seçimlerin düzen ve dürüstlük içinde yapılmasını
sağlama görevi, hem de seçimlerden sonra yapılan yolsuzluk, itiraz ve şikayetleri kesin karara
bağlayarak seçim sonucunu tescil etme görevi bulunmaktadır.
Yukarıda belirtilen ilke ve esaslar gözönünde bulundurulmak suretiyle öncelikle bazı
sandık kurulu başkanlarının ilçe seçim kurullarınca kamu görevlisi olmayan kişilerden
belirlenmesinin 31 Mart 2019 tarihinde yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı
seçiminin iptali için tek başına, yeter sebep olup olmadığının, bilahare de bu itirazın hangi
hallerde seçim sonucuna müessir görüleceğinin açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.

298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’un 24.
maddesinde;
“Sandık kurulları Yüksek Seçim Kurulunca tespit ve ilan edilen tarihte kurulur.
Bu kurulların asıl ve yedek üyeleri, her seçim çevresinin yerel özellikleri gözönüne
alınarak Yüksek Seçim Kurulunca tespit edilecek tarihlerde göreve başlarlar ve sayıma ilişkin
evrak ve belgeler ilçe seçim kuruluna teslim edilinceye kadar aralıksız çalışmaya devam
ederler…” kuralı,
“Sandık kurulu başkanının belirlenmesi” başlıklı 22. maddesinde;
“İlçede görev yapan tüm kamu görevlilerinin listesi, mülki idare amiri tarafından
yerleşim yeri adresleri esas alınmak suretiyle ilgili ilçe seçim kurulu başkanlıklarına
gönderilir. İlçe seçim kurulu başkanı, bu kamu görevlileri arasından ihtiyaç duyulan sandık
kurulu başkanı sayısının iki katı kamu görevlisini ad çekme suretiyle tespit eder ve bu kişiler
arasından mani hali bulunmayanları sandık kurulu başkanı olarak belirler.
Sandık kurulu başkanının göreve gelmemesi halinde, kamu görevlileri arasından
belirlenen üye, bu üyenin de bulunmaması durumunda en yaşlı üye kurula başkanlık eder…”
“Sandık kurulu üyelikleri” başlıklı 23. maddesinin sondan ikinci fıkrasında;
“Sandık kurulu başkan ve üyelikleri için ad çekme işlemleri, ilçe seçim kurulu
huzurunda, bu kurulun başkanı tarafından yapılır”
“Kurullarda görev alamayacak olanlar” başlıklı 26. maddesinde;
“İdare amirleri, zabıta amir ve memurları, Askeri Ceza Kanununun 3 üncü maddesinde
yazılı askeri şahıslar, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ve adaylar, bu Kanunda gösterilen
kurullara seçilemezler.
648 sayılı Siyasi Partiler Kanununa göre
Ancak, bu itirazın teşekkülünden itibaren iki gün içinde il seçim kuruluna yapılması
şarttır.
İl seçim kurulunun vereceği karar kesindir.”
Kuralı yer almaktadır.

Yukarıdaki Kanun hükümlerinden, sandık kurullarının Yüksek Seçim Kurulunca tespit
ve ilan edilen tarihte kurulacağı, sandık kurulu başkanlarının Mülki amir tarafından
gönderilen listede yer alan kamu görevlileri arasından ilçe seçim kurulu başkanınca ad çekme
suretiyle belirleneceği, ad çekme işleminin ilçe seçim kurulu huzurunda yapılacağı, bu şekilde
belirlenen sandık kurulu başkanının seçim günü göreve gelmemesi halinde kamu görevlileri
arasından belirlenen üyenin, bu üyenin de bulunmaması durumunda sandık kurulunun siyasi
partiler tarafından belirlenen 5 üyesinden en yaşlı olanının kurula başkanlık edeceği, sandık
kurulunun teşkiline dair Kanunun 22. ve 23. maddeleri uyarınca yapılan işlemlerin 110.
maddesinde sayılan itiraz hakkı olanlar tarafından şikayet ve itiraz yoluyla en geç iki gün
içinde düzeltilmesinin istenebileceği, itirazın il seçim kuruluna yapılması gerektiği ve il seçim
kurulunun itiraz üzerine vereceği kararın kesin olduğu anlaşılmaktadır.

Yüksek Seçim Kurulu tarafından hazırlanarak ilan edilen 31 Mart 2019 tarihinde
yapılan Mahalli İdareler seçimlerinde uygulanacak seçim takvimine göre tüm Türkiye’de
olduğu gibi İstanbul İlçe Seçim Kurullarında da 26/02/2019 tarihinde sandık kurullarının
teşkilinin yapıldığı, şikayet ve itiraz için süreler öngörüldüğü, il seçim kurulunun itirazlar
hakkında kesin olarak karar verme süresinin son günü olan 2 Mart 2019 tarihinde de
kesinleştirildiği görülmektedir.
-Olağanüstü itiraz dilekçesi ve ekleri incelendiğinde itiraz eden parti tarafından İstanbul
İlinde sandık kurullarının teşkili işlemlerine karşı seçim takviminde belirtilen süreler içinde
şikayet ve itiraz yolunun kullanılmadığı anlaşılmaktadır.

-Öte yandan ilçe seçim kurulu üyelikleri 298 sayılı Kanunun 19. maddesi uyarınca
belirlenmekte olup, anılan maddedeki koşulları taşıması nedeniyle Adalet ve Kalkınma
Partisinin İstanbul İlçe Seçim Kurullarının tamamında bir asıl ve bir yedek üyesi
bulunmaktadır. Sandık kurulu başkan ve üyelikleri için ad çekme işlemlerinin, ilçe seçim
kurulu huzurunda yapıldığı gözönüne alındığında itiraz eden partinin sandık kurulunun
teşkilinden habersiz olduğu söylenemez. Kaldı ki kura işleminin yapılmadığı, ya da sandık
kurullarında görev alan kişilerle ilgili kendilerine bilgi verilmediği iddia edilse dahi, bu
işlemlerin yapılmamış olmasına karşı da süresi içinde şikayet ve itiraz yolu açık olduğundan,
bu sürelerin geçirilmesinden ve seçimin sonuçlanmasından sonra seçimin iptal sebebi olarak
ileri sürülemez.

Genel kabul gören anlayışa göre seçim hukuku usul hukuku olarak
nitelendirilmektedir. Kısa süre içerisinde seçimlerin yapılması ve kesinleştirilmesi
gerektiğinden, seçim sürecinde yapılacak işlemler ve bu işlemlere karşı yapılacak itirazlar gün
ve hatta saatlerle sınırlandırılmakta, bu süreler geçtikten sonra Kanunda belirtilen istisnalar
dışında kesinleştirilmiş işlemlere dayalı olarak bir sonraki aşamaya geçilmektedir. Seçmen
listelerinin kesinleştirilmesi, adaylıkların kesinleştirilmesi ve sandık kurullarının teşkili
bunlara örnektir. Aksi taktirde her aşamada bir önceki sürecin tartışmaya açılması, seçimin
sonuçlandırılmasını imkansız hale getireceği gibi seçmenlerin seçimlere duyduğu güveni de
sarsacaktır.

İdari işlemlerin kesinliği ilkesi ve bu işlemlerdeki şekil sakatlığının hukuki
sonuçlarının irdelenmesi:
Esasen kural olarak idari işlemler kesin ve yürütülmesi zorunlu işlemlerdir. Ancak
Kanunun işlemin kesinleşmesi için itiraz sürecinin tüketilmesini öngördüğü durumlarda,
kesinleşme için ya öngörülen sürede itiraz edilmemesi ya da yapılan itirazın yetkili merciler
tarafından reddedilmesi gereklidir. İdari işlem kesinleştikten sonra kesin ve yürütülmesi
zorunlu hale gelir ve hukuka uygunluk karinesinden faydalanır. Uygulanması sonucu ortaya
çıkan hukuki sonuçlar da hukuken meşrudur. İşlemin uygulanması ve hukuki sonuçlarının
doğmasından sonra Kanunun öngördüğü bir yol kullanılarak “şekil yönünden sakat” olduğu
iddiasıyla itiraza konu edilmesi ve doğurduğu hukuki sonuçların ortadan kaldırılmasının
istenilmesi durumunda sakatlığın sonuçlara esaslı şekilde etkili olup olmadığına bakmak
gerekir. Şekil sakatlığının, işlemin doğurduğu hukuki sonuçlara esaslı bir etkisinin
olmadığının ve bu sakatlığın idarenin kusurundan kaynaklandığının tespiti halinde işlemin
uygulanmasına bağlı olarak ortaya çıkan hukuki sonuçların da korunması gerekir. Dolayısıyla
her şekil sakatlığı, idari işlemin ve hukuki sonuçlarının ortadan kaldırılması sonucunu
doğurmaz.

298 sayılı Kanunun 22. maddesi uyarınca ilçe seçim kurulu başkanının yaptığı sandık
kurulu başkanlarını belirleme işlemi idari nitelikli işlem niteliğindedir.
Dolayısıyla itiraz dilekçesinde; bu belirleme işleminin seçimin sonucuna esaslı bir
etkide bulunduğu kanıtlanamadığı takdirde birçok işlemin uygulanması ile beliren seçim
sonucunun, tek bir işlemdeki şekil sakatlığı nedeniyle ortadan kaldırılması hukuka aykırıdır.

Sandık Kurulu Başkanının kamu görevlisi olmasının seçimlerin tarafsızlık içinde
yapılmasının teminatı olduğu iddiasına gelince;
298 sayılı Kanunun “Sandık kurulu başkanının belirlenmesi” başlıklı 22. Maddesinin
13/03/2018 tarihli 7102 sayılı Kanunun 3. maddesi ile değişiklik yapılmadan önceki
halinegöre, sandık kurulu başkanlarının; ilçe seçim kurulu başkanının, ilçe seçim kuruluna
siyasi partiler dışından getirilen asıl üyelerle görüşerek sandığın kurulacağı seçim bölgesi
içindeki veya dışındaki seçmenler arasından iyi ün sahibi olmakla tanınmış, okur-yazar
kimselerden, kurula bağlı seçim bölgelerindeki sandıklardan her biri için birer kişi olmak
üzere bir liste düzenleyeceği, kurulun, siyasi partilerden seçilmiş asıl üyelerinden her birinin
de birer liste düzenleyerek başkanlığa vereceği, bu şekilde düzenlenen listelerde her sandık
için adı önerilen başkan adayları arasında ad çekilerek belirleneceği şeklinde iken, anılan
maddede değişiklik yapılarak tamamının kamu görevlileri arasından belirlenmesi
öngörülmüştür.
Kanun koyucunun, sandık kurulu başkanının, belirleme aşamasında kamu görevlisi
olmasını benimsediği, ancak maddenin devamında bu şekilde belirlenen başkanın ve memur
üyenin oy verme günü göreve gelmemesi halinde siyasi partilerin bildirdiği beş üyeden en
yaşlı olanın kurula başkanlık edeceğini öngörmekle de, kamu görevlisi olmasını mutlak bir
koşul olarak görmediği anlaşılmaktadır.
Sandık kurulu başkanının kamu görevlisi olmasının seçimlerin tarafsızlık içinde
yapılmasının teminatı olduğu iddiasının kabulü halinde Kanunun önceki haline göre kamu
görevlisi olmayan başkanların görev aldığı tüm seçimlerin bu teminattan yoksun
gerçekleştirildiği ve tarafsızlık ve dürüstlük ilkesinin sadece kamu görevlilerine has bir
özellik olduğu gibi bir sonuç çıkar ki, kanun koyucunun böyle bir amaç ve düşünce ile hareket
ettiği düşünülemez. Bu nedenledir ki, kanun koyucunun, seçim günü işlemlerinin düzen
içinde yapılması konusunda kamu görevlisi başkanın belirli bir yeterliliğe sahip olabileceği
amaç ve düşüncesiyle bu değişikliği yaptığının kabulü zorunludur.

Kamu görevlisi olmayan kişilerin sandık kurulu başkanı olarak
görevlendirilmesinin seçimin sonucuna müessir olduğu iddiasına gelince;
Kurulumuzun 28/12/2018 tarihli, 2018/1129 sayılı kararına ekliSandık Kurullarının
Görev ve Yetkilerini Gösterir 138 Sayılı Genelge’nin;
“Oy verme gününde sandık kurulunun toplanma zamanı ve hemen yapacağı işler”
başlıklı 24. maddesinde;
“…
Sandık kurulu; and içme, sandığı yerleştirme, kapalı oy verme yerini düzenleme işini
bitirdikten sonra hazır bulunanlar önünde ilçe seçim kurulu başkanlığından teslim aldığı ve
filigranlı kâğıttan üretilmiş, üzeri numaralanıp mühürlenerek paketlenmiş birleşik oy pusulası
paketini açıp, tümünü sayar; birleşik oy pusulalarının her birinin arkasını sandık kurulu mührü
ile mühürler ve birleşik oy pusulalarının sayısı ile her birinin arkasının sandık kurulu
mührüyle mühürlenmiş olduğunu tutanak defterine geçirir.
Sandık kurulu ilçe seçim kurulundan teslim alınan filigranlı kâğıttan üretilmiş ve ön
yüzünün sol üst köşesinde Türkiye Cumhuriyeti Yüksek Seçim Kurulu amblemi ve ilçe seçim
kurulu başkanlığı mührünü taşıyan sarı renkte bastırılmış olan oy zarflarını sayar, her zarfın
üzerine sandık kurulu mührünü basar ve zarfların sayısı ile her birinin ön yüzünün sandık
kurulu mührüyle mühürlenmiş olduğunu tutanak defterine geçirir.
…”
Anılan Genelgenin sandık kurullarının görev ve yetkilerinin düzenlendiği 6.
maddesinde;
“…
ç) Görev yaptığı sandığın seçmen listesinde kayıtlı olmayıp da, başka bir sandık
seçmen listesinde kayıtlı olan sandık kurulu başkan ve üyelerine, bina sorumlularına,
görevli olan kolluk güçlerine ve ilçe seçim kurulu tarafından sandık kurulu üyelerini görev
yerlerine ulaştırmak için görevlendirilen kişilere ilçe seçim kurulundan aldıkları (seçmen
oldukları ve hangi seçimde oy kullanabileceklerini gösteren) belgelere istinaden oy
kullandırmak, oy kullandıkları seçmen listesinin sonuna yazmak, imzalarını almak ve
belgeleri ilçe seçim kuruluna teslim etmek,
d) Sandıktan çıkan zarfları, oy pusulalarını saymak, dökümlerini ve sonuçlarını
tutanağa geçirmek,
e) Hesaba katılan ve geçerli sayılan oy pusulaları, sandık kurulunca düzenlenen
tutanaklar, sayım ve dökümde kullanılıp alt tarafı kurulca imza edilen sayım cetvelleri, hesaba
katılmayan, geçerli sayılmayan veya itiraza uğrayan oy pusulaları ve hesaba katılmayan
zarflar, tutanak defteri, kurulca mühürlü ve imzalı ayrı ayrı paketler halinde kurulun mührü ile
mühürlendikten sonra, başkan ve üyeler tarafından imzalanıp bir torbaya konularak, kurulun
bağlı olduğu ilçe seçim kuruluna, sandık kurulu başkanı ve siyasi partili üyeler arasından ad
çekme ile seçilecek en az iki üye tarafından götürülüp teslimini sağlamak (Kurulun diğer
üyeleri ile müşahitler de isterlerse ve taşıtta yer varsa veya taşıt kendileri tarafından
sağlanmak suretiyle katılabilirler.) (298/107-1-2),
f) Oy verme işleri hakkında ileri sürülecek şikâyet ve itirazları incelemek ve karara
bağlamak, kararları tutanak defterine geçirerek altını imzalamak (298/71-3-4),
g) Sandık kurulu tutanak defteri ile gerekli diğer tutanakları düzenlemek ve altını
imzalamak,
ğ) Oyların sayım ve dökümü ile tutanakların düzenlenmesine ilişkin iş ve işlemler ve
sandıkla ilgili kararları vermek,
h) Sandık kurullarının kararları, oyların sayımı ve dökümü ile tutanakların
düzenlenmesine ilişkin iş ve işlemleri aleyhine yapılan itirazları ilçe seçim kuruluna
göndermek (298/128-3),
ı) Bütün seçim türleri için tek tutanak defteri kullanmak,
i) Kanunlarla ve Yüksek Seçim Kurulu genelge ve kararları ile verilen diğer görevleri
yapmak (298/71-6).”
şeklinde sayılmıştır.
“Sandık kurulu başkanının öncelikle yapacağı işler” başlıklı 7. maddesinde;
“Sandık kurulu başkanı; il ve ilçe merkezi dışında kalan köy, mahalle ve beldelerde oy
verme gününden önceki Cuma günü ilçe seçim kurulu başkanından, il ve ilçe merkezlerinde
ise, oy verme günü saat 05.00’te bina sorumlusu veya bina sorumlusu bulunmayan yerlerde
ilçe seçim kurulu başkanından veya görevli geçici ilçe seçim kurulu başkanından aşağıda
yazılı oy verme araçlarını kontrol ederek tutanakla teslim almak ve zamanında sandık yerinde
bulundurmak zorundadır (298/68).
Sandık kurulu başkanınca;
a) Görevli olduğu sandık için ağzı mühürlü kese içine konulmuş numaralı sandık
kurulu mührü ve iki adet "TERCİH" veya "EVET" yazılı mührü,
b) Kapalı oy verme yerleri sayısına eşit miktarda siyasi parti adaylarını ve varsa
bağımsız adayları gösteren listeler (Örnek: 73, Örnek: 74, Örnek: 75),
c) Kapalı oy verme yerine asılacak Örnek: 19 sayılı “Açıklama Levhası”,
ç) Kapalı oy verme yerine asılacak Örnek: 20 sayılı “Uyarı Levhası”,
d) Oy verme kabini ve oy sandığı (Ayrıca, birleştirme yapılan muhtarlık var ise o
muhtarlıkların sandıklarına yapıştırılacak muhtarlığın ismi yazılı levhaları ve karışıklığa
meydan vermemek için bu sandıklarda oy kullanacak seçmenlerin oyunu kullanacağı karton
kabinleri),
e) Belediye başkanlığı (büyükşehir belediye başkanlığı dâhil), belediye meclisi
üyelikleri, il genel meclisi üyelikleri seçimleri için ayrı ayrı olmak üzere, üstü il seçim kurulu
tarafından numaralanıp mühürlenmiş ve sandık seçmen sayısının % 15'i kadar fazla sayıda
hazırlanmış olan birleşik oy pusulası paketleri (2972/18-h),
f) Mahalle ve köy seçimlerinde kullanılmak üzere yeteri kadar boş beyaz kâğıt,
g) Filigranlı kâğıttan üretilmiş ve ön yüzünün sol üst köşesinde Türkiye Cumhuriyeti
Yüksek Seçim Kurulu amblemi bulunan ve ilçe seçim kurulu başkanlığı mührünü taşıyan
(SARI) renkli oy zarflarına ait paketi (298/78),
ğ) Oy sandıklarının önüne yapıştırılacak sandık numarasını gösterir levha,
h) Istampa, ıstampa mürekkebi, mühür mumu ve sicim ile sayfaları ilçe seçim kurulu
başkanlığınca mühürlenmiş tutanak defteri, sayım cetvelleri ve tutanak kâğıtları, tükenmez
kalem,
ı) Her sayfası ilçe seçim kurulu başkanı tarafından mühürlü ve sonu onaylı olan tek
imza sütunlu iki nüsha sandık kurulunca kullanılacak sandık seçmen listesi (Örnek: 2) ve
ceza infaz kurumlarında kurulan sandıklar için ise ilçe seçim kurulu başkanınca her sayfası
mühürlü ve sonu onaylı tutuklu ve taksirli suçlardan hükümlü seçmen listesi (Örnek: 2/A),
i) Sahiplerine verilememiş olan seçmen bilgi kâğıtları (Örnek: 6),
j) Sandık kurullarının görev ve yetkilerini gösterir 3 (üç) adet 138 sayılı Genelge
(Genelgelerden bir adedi başkana, bir adedi kursa katılan memur üyeye verilir; bir adedi de
yedek olarak torbaya konulur.),
k) Sandık kurulu başkan ve üyelerinin, bina sorumlularının, seçimin güvenliğini
sağlamakla görevli kolluk güçlerinin ve ilçe seçim kurulu tarafından sandık kurulu başkan ve
üyelerini görev yerine ulaştırmak için görevlendirilmiş kişilerin hangi seçimde oy kullanma
haklarının bulunduğuna dair belgeler (Örnek: 142) ve diğer gerekli araçlar (298/94),
l) Her seçim için oy pusulasındaki siyasi parti ve bağımsız aday sayısından beş fazla
sayıda sandık sonuç tutanağı (298/105),
m) İmza cetveli
ilçe seçim kurulundan, bina sorumlusundan veya muhafaza edildiği yerden temin
edilir.
Yukarıda sayılan araç ve gereçleri teslim alan sandık kurulu başkanı, ilçe seçim kurulu
başkanı tarafından daha önce kendisine adı bildirilen bina sorumlusu ile haberleşerek sandığın
götürüleceği gün ve oy verme günü binada hazır bulunmasını ister (298/74).”

“Oy verme” başlıklı 31. maddesinde;
“A) Oy vermeden önceki işler;
Sandık kurulu önüne alınan seçmen, oyunu kullanmadan önce kimlik belgesini ve
varsa seçmen bilgi kâğıdını başkana verir ve kimliğini ispat eder.
Sandık kurulu başkanı, oy verme işlemini izlemek üzere kurul üyeleri arasında iş
bölümü yaparak ayrı ayrı görevlendirir. Üyelerden biri, seçmenin oy verme işlemini takip
ederek karışıklığa meydan verilmemesini ve seçmenin oyunu sandığa atmasını ve kendilerinin
önünde bulunan oy pusulaları ile oy zarflarının kaybolmamasını sağlar. Diğer bir üye ise
sandık seçmen listesinin imza bölümünü takip ederek sandık önüne alınan seçmenin sandık
seçmen listesinden adını bulur.
B)Oy verme işlemi;
“…Başkan, kanuna uygun biçimde hazırlanmış ve mühürlenmiş oy zarfı ile birleşik oy
pusulalarını, hiçbir tarafında herhangi bir işaret bulunmadığını ve arkalarının sandık kurulu
mührü ile mühürlü olduğunu, kurul üyelerine, müşahitlere ve seçmene gösterdikten sonra
“TERCİH” veya “EVET” mührünü seçmene vererek kapalı oy verme yerini gösterir….”
denildikten sonra oyu nasıl kullanacağı hususunda seçmenin bilgilendirilmesine ilişkin
görevlerine yer verilmiştir.
138 sayılı Genelgenin sandık kurulu başkanının görev ve yetkilerine ilişkin
maddelerinin birlikte incelenmesinden;
Sandık kurulu başkanının tek başına yapabileceği işlerin, sandık alanında düzenin
sağlanması, sandık kurulu üyeleri arasında işbölümü yapılması ve seçmenlere nasıl oy
kullanacağı hususunda bilgi verilmesi ile sınırlı, idari nitelikli işler olduğu; oy verme öncesi,
oy verme süresi, sayım döküm ve tasnif aşamasındaki seçimin güvenliğine ve sonucuna
müessir olabilecek tüm iş ve işlemlerin ise, yedi kişilik sandık kurulu tarafından alındığı ve
birlikte tutanağa geçirildiği anlaşılmaktadır.

Öte yandan, kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanlarının görev yaptığı
sandıklarda kullanılan oyların geçersiz sayılması ve bu nedenle geçersiz sayılan oyların
toplamının seçim sonucuna tesir etmesi durumunda seçimin iptal edilebilmesi için, kamu
görevlisi olmayan sandık kurulu başkanlarının her birinin, oy verme gününde yaptıkları
işlemlerde yanlı davrandıkları, seçmenin iradesine etki ettikleri, Kanun ve Genelge
hükümlerine aykırı işlem yaptıkları, gizli oy açık sayım ilkesine uymayan tutum ve
davranışlar sergilediklerinin somut delil ve gerekçelerle kanıtlanması gerekmektedir.
298 sayılı Kanunun “İKİNCİ KESİM” altında yer alan ve şikayetin ‘Tarifi ve mercii’
başlıklı 116. maddesinde;
‘Şikayet, kütüklerin düzenlenmesi ile görevli ilçe seçim kurulu başkanlariyle,
kütüklerin düzenlenmesine memur edilen sair kimselerin ve il, ilçe seçim kurullariyle sandık
kurullarının veya kurullar başkanlarının bu kanunun verdiği yetkilere dayanarak yaptıkları
işlemlere ve aldıkları tedbirlere ve bunlara benzer sair muamelelerine veya herhangi bir
kimsenin bu kanunun koyduğu yasak hükümlerine aykırı hareketlerine karşı bu işlemlerin,
tedbirlerin sair muamelelerin düzeltilmesi, veyahut kanunun koyduğu yasaklara
uymayanların, bu hareketlerinin önlenmesi maksadiyle yapılan müracaatlardır. Şikayet bu
kurullara veya başkanlarına veya sair görevlilere sözlü veya yazı ile 110 uncu maddede
gösterilenler tarafından yapılır.’ Kuralı,
“İtirazın şekli” başlıklı 112. maddesinde;
“İtiraz yazı ile veya sözle yapılır. Sözle yapılacak itirazlar gerekçesiyle birlikte
tutanağa yazılır. İtiraz edenin adı, soyadı, açık adresi yazılarak imza ettirilir. İmza
bilmeyenlere parmak bastırılır.
Kimliğini ispat edemeyenlerin, delil ve gerekçe gösteremeyenlerin itirazları
incelenmez, bu sebeple incelenmediği tutanağa yazılır.
Yazılı itirazlarda da yukarıdaki şartlar aranır ve deliller itiraz dilekçesine eklenir.
Gerekçesi ve delili olmayan yazılı itirazlar da incelenmez. Her iki halde de itirazın alındığına
ve hangi tarihte yapıldığına dair, itiraz yapana alındı belgesi verilir. İtirazlar seçim kurulu
başkanına yapılır. Seçim kurulu başkanı bulunamazsa, yazılı itiraz nöbetçi savcıya alındı
belgesi ile yapılır. Savcı yapılan itirazın kaydını işleyerek hemen seçim kurulu başkanına
gönderir.
Siyasi partiler, seçim başlangıcında partileri adına kimlerin itiraz edebileceklerini
mühür ve imzalı bir yazı ile seçim kurullarına bildirirler. İtiraz edebileceklerin imza sirküleri
parti başkanınca onaylanarak bildirilir. Parti adına itiraz edeceklerden kimlik aranmaz.
İtirazlarda, delillerin hangi resmi makamlarda bulunduğunun bildirilmesi delil yerine
geçer ve bu delili seçim kurulu temin eder.
Yüksek Seçim Kuruluna yapılacak itirazların yazılı olması lazımdır.” Kuralı,
“İl seçim kurulu ve başkanlarının şikayet üzerine verecekleri kararlarla, sair
kararlarına ve tutanaklara itiraz ve olağanüstü itiraz” başlıklı 130. maddesinin olağanüstü
itirazı düzenleyen dördüncü fıkrasında;
“Bu itirazlar yazılı olarak yapılır. İtiraz dilekçesine, itiraz edenin adının, soyadının ve
açık adresinin yazılması, ihbar ve iddia olunan vakıaların mahiyetinin ve gerekçesinin
beyanının, delillerinin gösterilmesi ve belgelerinin bağlanması, bu belgelerin elde edilmesi
mümkün değil ise, sebeplerinin ve nereden ve ne suretle temin olunabileceğinin bildirilmesi
lazımdır.” Kuralı,
Aynı maddenin son fıkrasında ise;
“Bu şartları haiz olmayan dilekçeler reddolunur.”
Kuralı bulunmaktadır.
112. maddede; gerekçesi belirtilmeyen ve delilleri gösterilmeyen itirazların
incelenmeyeceği, 130. maddede ise, itiraz eden tarafından ihbar ve iddia olunan vakıaların
mahiyetinin ve gerekçesinin beyan edilmesi, delillerin gösterilmesi ve belgelerin bağlanması,
bu belgelerin elde edilmesi mümkün değil ise, sebeplerinin ve nereden ve ne suretle temin
olunabileceğinin bildirilmesi gerektiği, aksi halde bu koşulu taşımayan dilekçelerin
reddolunacağı belirtilmekle, “ispat yükü” itiraz edene yüklenmiştir.
Olağanüstü itiraz dilekçesinin eki belgeler arasında kamu görevlisi olmayan sandık
kurulu başkanları hakkında; oy verme günü kanunun verdiği yetkilere dayanarak yaptıkları
işlemler, aldıkları tedbirler ve kanunun koyduğu yasaklara aykırı davranışları nedeniyle sözlü
ya da yazılı bir başvuruda bulunulduğuna veya 112. madde uyarınca seçim kurullarına itiraz
edildiğine ilişkin bir belge sunulmadığı gibi, itiraz dilekçesinde de sandık numarası ve isim
belirtilmek suretiyle somut bir olayın mahiyetinden bahsedilmemiştir.

Kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanlarının oy verme günü yaptıkları
işlemlerde ve aldıkları tedbirlerde 298 sayılı Kanuna ve Yüksek Seçim Kurulunca hazırlanan
Genelgelere aykırı davrandıkları, şüpheli tutum ve davranış sergilediklerine ilişkin delil ve
gerekçe gösterilmediğinden, kesinleşmiş sandık kurulu oluşumuna dayalı olarak yapılan
itirazın reddi gerekmektedir.
Nitekim Yüksek Seçim Kurulu, geçmiş seçimlerde benzer sebeplerle yapılan itirazlar
üzerine verdiği kararlarda benzer gerekçelerle seçimlerin iptali talebini reddetmiştir.
Örneğin; Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanlığınca 29 Mart 2009 Pazar günü
Yozgat İli Akdağmadeni İlçesi Oluközü Beldesinde yapılan Belediye Başkanlığı ve Belediye
Meclisi Üyeliği seçimlerinde 1058 ve 1061 nolu sandıklarda görev yapan iki kişinin aynı
zamanda Adalet ve Kalkınma Partisinden Oluközü Beldesi Belediye Meclis Üyesi adayı
olduğundan bahisle yapılan itirazın reddine dair Akdağmadeni İlçe Seçim Kurulu
kararının,sandık kurulunun 298 sayılı Kanunun 26. maddesine aykırı oluşturulduğu
gerekçesiyle kaldırılmasına ve seçimlerin yenilenmesine ilişkin Yozgat İl Seçim Kurulu
kararını itiraz üzerine inceleyen Yüksek Seçim Kurulu “Sandık kurullarının kuruluşuna
ilişkin işlemlerin kesinleşmesinden sonra bu kuruluşa karşı yapılacak itirazlar seçimden
sonra o seçimlerin iptali için bir itiraz sebebi olarak ileri sürülemez.
Bu nedenle, 29 Mart 2009 Pazar günü Yozgat İli Akdağmadeni İlçesi Oluközü
Beldesinde yapılan Belediye Başkanlığı ve Belediye Meclisi Üyeliği seçimlerinin iptaline
ilişkin olarak Yozgat İl Seçim Kurulunca verilen 02/04/2009 tarih ve 2009/37 sayılı kararın
kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.”gerekçesiyle 29 Mart 2009 Pazar günü Yozgat
İli Akdağmadeni İlçesi Oluközü Beldesinde yapılan Belediye Başkanlığı ve Belediye Meclisi
Üyeliği seçimlerinin iptaline ilişkin Yozgat İl Seçim Kurulunca verilen 02/04/2009 tarih ve
2009/37 sayılı kararın kaldırılmasına karar vermiştir (03/04/2009 tarih ve 640 sayılı YSK
kararı).
Yine benzer şekilde, Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selma GÜRKAN
tarafından 29 Mart 2009 tarihinde Adıyaman İli Merkez İlçesi Yaylakonak Beldesi Merkez
mahallesinde kurulan 2028 ve 2029 nolu sandıklarda, sandık kurulu üyesi olarak görev yapan
Zeynel GALAN ve Hüseyin POLATDEMİR’in aynı zamanda belediye meclis üyeliğine aday
oldukları, ancak aday olan kişiler 298 sayılı Kanunun 26. maddesine göre sandık kurulunda
görev alamayacaklarından, 2028 ve 2029 nolu sandıktan çıkan oyların geçersiz sayılması ve
seçimlerin yenilenmesine karar verilmesinin istenilmesi üzerine, Yüksek Seçim Kurulu
tarafından “…Adıyaman 2. Merkez İlçe Seçim Kurulunun 31/03/2009 tarihli, 2009/211
sayılı kararında; 2028 ve 2029 nolu sandık kurulu tutanak defterlerinin incelenmesi
sonucunda herhangi bir itirazın olmadığı anlaşıldığından itirazın reddine karar verildiği
anlaşılmaktadır.
Kurulumuzca, dosyadaki belgelerin incelenmesinden, her ne kadar 298 sayılı
Kanunun 26’ncı maddesi uyarınca aday olanların kurullarda yer alması mümkün değil ise
de bu aykırılığın seçimin iptaline neden olabilmesi için neticeye müessir olduğunun
kanıtlanması gerektiği, muterizlerin bu hususa ilişkin somut kanıt sunmadıkları
anlaşıldığından ve 2028 ve 2029 nolu sandıklarda sayım ve döküm esnasında 298 sayılı
Kanuna ve Yüksek Seçim Kurulu genelgelerine aykırı bir işlem yapıldığına ilişkin somut
delil ve gerekçe gösterilmediğinden, Adıyaman Merkez İlçe Seçim Kurulunun 31/03/2009
tarihli, 2009/211 sayılı kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, yapılan itirazın reddine
karar verilmesi gerekmiştir.”gerekçesiyle itirazın reddine karar verilmiştir(27/04/2009 tarih
ve 1616 sayılı YSK kararı).
Yüksek Seçim Kurulunca; Cumhuriyet Halk Partisi Ankara İl Başkanı Zeki ALÇIN
tarafından Ankara genelinde Büyükşehir Belediyesi seçimine ilişkin oyların yeniden sayılarak
ilanına karar verilmesi istemiyle yaptıkları itirazın reddine dair Ankara İl Seçim Kurulunun
2014/76 sayılı kararının iptali ile Ankara İlinde tüm sandıklar için yeniden sayım döküm
işlemi yapılmasının istenilmesi üzerine verilen kararda“…Dilekçede, somut bir sandık
numarası, olay ve somut bir delil gösterilmeden sandık kurulu başkanlarının yanlı
tutumlarda bulundukları belirtildiğinden, sandık kurullarının oluşumunun gözden
geçirilmesinde fayda bulunmaktadır…”denildikten sonra, sandık kurullarının oluşumu ve oy
verme işleminin tamamlanmasından sandık sonuç tutanaklarının işlenmesine kadar olan
süreçteki denetim mekanizmaları açıklanmış ve devamında “…Yukarıdaki açıklamalardan
da anlaşılacağı üzere, sandık başında seçimi siyasi partilerin yaptığının kabulü gerekir.
Yedi kişilik sandık kurulunun beş üyesi siyasi partilerin bildirdiği isimlerden oluşmaktadır.
Başka bir anlatımla, sandık kurulu başkanının, sandık kurulunun siyasi partili üyesinin
huzurunda bu denli yanlı davranmaya cesaret edemeyeceği değerlendirilmektedir.
298 sayılı Kanun’un 112. maddesinin ikinci fıkrasında delil ve gerekçe
göstermeyenlerin itirazlarının incelenmeyeceği öngörülmüştür. Seçim hukukunda disiplin
ön plânda tutulduğundan, itirazlarda resen araştırma prensibi geçerli kabul edilmemiş,
itirazlarda delil ve gerekçe gösterilmesi veya delilin hangi resmi makamlarda
bulunduğunun bildirilmesi istenilmiştir. Bir anlamda yapılacak itiraz ve şikâyetlerde
ciddiyet ve sorumluluk aranmıştır. Öyle ki, anılan Kanun’da itirazlarda sadece gün
belirtilmesi ile yetinilmemiş, saat (298 sayılı Kanun md. 128, 130) olarak da gösterilmesi
yoluna gidilmiştir. Delil ve gerekçe gösterilmeyen itirazların da incelenmesi usulünün
benimsenmiş olması halinde seçimlerin kesinleştirilmesi uzun süreye yayılabileceğinden,
bu sürecin uzaması durumunda seçimi yöneten kurullara karşı güvensizlik oluşması
kaçınılmaz olacaktır. İtiraz ve şikâyetlerde delil ve gerekçe gösterilmesi kanuni bir
zorunluluk olduğundan, hak arama hürriyetine müdahale olarak değerlendirilmesinin
yasal dayanağı bulunmamaktadır.
Bu durumda, Ankara İl Seçim Kurulunun 2014/76 sayılı kararına yapılan itirazın
reddine karar vermek gerekmiştir.gerekçesiyle itiraz reddedilmiştir(09/04/2014 tarih ve
1199 sayılı YSK kararı).
Kararın Hukuki Güvenlik ilkesine aykırılığı sorunu
Anayasanın 2. maddesinde ifade edilen hukuk devletinin temel ilkelerinden birisi
"belirliliktir”. Bu ilkeye göre, her türlü yasal ve idari düzenlemeler ile yargı kararlarının
kişiler ve kurumlar yönünden açık, net, anlaşılır ve ulaşılabilir olması gereklidir. "Belirlilik"
ilkesi, aynı zamanda "hukuki güvenlik" ilkesi ile ilintili olup, kişilerin eylem ve işlemlerinin
hukuki sonuçlarını, önceden öngörebilmesini sağlar.
Hukuki Güvenlik ilkesi yalnızca yasama ve yürütme değil, yargı yerlerince de
gözetilmesi gereken bir ilkedir.
Genel ve soyut nitelikteki Kanun hükümlerinin anlamı, çoğu zaman somut olaylara
uygulandığında ortaya çıkar. Bu sebepledir ki yargı yerlerince benzer olaylarda Kanun
hükmünün aynı şekilde yorumlanması ve uygulanması yargı kararlarını “öngörülebilir” kılar.
Yargı kararlarının öngörülebilir olması maddi ve hukuki yönden benzer olan
ihtilaflarda verilen kararların da benzer olması anlamına gelir.Yüksek Seçim Kurulu yıllar
itibariyle “sürekli” ve “tutarlı” bir şekilde seçimlerden önce tesis edilip kesinleşen sandık
kurullarının kuruluşuna ilişkin işlemlerin, seçimlerden sonra seçim iptal sebebi olarak ileri
sürülemeyeceğine, bu işlemlerin seçim sonucuna müessir sayılabilmesi için sandık kurulunda
görev alması mümkün olmadığı halde görev yapan kişilerin oy verme günü kanun ve
genelgelere aykırı işlemler yaptığının delil ve gerekçeleriyle kanıtlanması gerektiğine ilişkin
kararlar vermiştir.
Erzurum İli Pasinler İlçesi Karavelet Mahallesinde yapılan seçimlerde muhtar adayı
B.Ç. nin kendisinin ve aza listesinde yer alan dört kişinin sandık kurulunda partili üye olarak
görevlendirildiği, sandık kurulu başkanı veya herhangi biri tarafından sandıktan kaldırılması
gerektiği yönünde uyarılmadığı iddiasıyla muhtarlık seçiminin iptal edilmesi istemiyle
yapılan itirazın Pasinler İlçe Seçim Kurulunca reddedildiği, bu karara karşı Erzurum İl Seçim
Kuruluna yapılan itiraz kabul edilerek 06/04/2019 tarihli, 2019/54 sayılı karar ile ihtiyar
heyeti adaylarının sandık kurulunda yer alamayacağı gerekçesiyle seçimlerin yenilenmesine
karar verilmiştir.
Anılan karara itiraz edilmesi üzerine Yüksek Seçim Kurulu tarafından “Erzurum İli
Pasinler İlçesi Karavelet Mahallesi 1043 nolu sandık kurulunda üye olarak görev yapan
aza adaylarının seçim sonuçlarına ne şekilde etki ettiklerine dair somut tespit
bulunmadığından Erzurum İl Seçim Kurulunun 06/04/2019 tarihli, 2019/54 sayılı
kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmektedir.” gerekçesiyle tam kanunsuzluk
nedeniyle itirazın kabulüne ve Erzurum İl Seçim Kurulunun 06/04/2019 tarihli, 2019/54
sayılı kararının kaldırılmasına karar verilmiştir (14/04/2019 tarihli, 2760 sayılı YSK
kararı).
Yüksek Seçim Kurulu bu kararda 7 kişilik sandık kurulunun 5’inin seçimi kazanan
muhtar adayı ve azalardan oluşmasını tek başına seçimin sonucuna müessir hal olarak kabul
etmemiş, Kurulda yer alan bu kişilerin “seçim sonuçlarına ne şekilde etki ettiklerine dair
somut tespit” bulunması koşulunu aramıştır.
İyi Parti Bursa İl Başkanlığı tarafından Mustafakemalpaşa İlçesinde yapılan seçimde
1009, 1082, 1086, 1093 ve 1182 numaralı sandıklarda görevli olan sandık kurulu
başkanlarının, aynı zamanda belediyede çalışan müdür ve müdür yardımcısı olmaları
nedeniyle tarafsız olamayacakları öne sürülerek, bu durumun tam kanunsuzluk hali olduğu
iddiası ile yapılan itiraz üzerine; Yüksek Seçim Kurulu tarafından “Sandık kurullarının
teşkiline ilişkin itirazların Yüksek Seçim Kurulunun 13/12/2018 tarih ve 2018/1105 sayılı
kararı ile kabul edilen Seçim Takvimine göre 2 Mart 2019 tarihinde kesin olarak karara
bağlanması nedeniyle tam kanunsuzluk iddiasına ilişkin talebin reddine,” karar verilmiştir
(20/04/2019 tarihli, 3469 sayılı YSK kararı).
Yüksek Seçim Kurulu belediye seçimlerinde sandık kurulu başkanlarının, belediyede
çalışan müdür ve müdür yardımcılarından belirlenmesinin seçimin sonucuna müessir olduğu
iddiasıyla anılan sandıklarda yapılan seçimin tam kanunsuzluk hali nedeniyle iptal edilmesi
yönündeki talebi; işin esasına girerek sandık kurulu başkanlarının tarafsız olup
olamayacakları yönünden bir değerlendirme yaparak karar vermek yerine, kesinleşen
işlemlerin seçimlerden sonra seçim iptal sebebi olarak ileri sürülemeyeceği anlamına gelen ve
yıllar itibariyle verdiği kararlarla tutarlı bir şekilde “sandık kurullarının kuruluşunun 2 Mart
2019 tarihinde kesinleştiği” gerekçesiyle reddetmiştir.
Yargı mercilerinin istikrar kazanmış içtihatlarını değiştirdiği hallerde bu değişikliği
izah eden bir kanun değişikliği yapılmış olması beklenir. Somut olaya bakıldığında 298 sayılı
Kanunda “Kanuna aykırı şekilde teşkil edilen sandıklarda kullanılan oylar her koşulda
geçersizdir” şeklinde bir kanun değişikliği olmadığına göre İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı seçimlerinin iptali talebinin “öngörülebilirlik” ilkesi gereği de reddi
gerekmektedir.
İlçe Seçim Kurullarının ihmal ve kusuru nedeniyle seçmenin oyunun geçersiz
sayılıp sayılamayacağı sorunu:
Esasen Yüksek Seçim Kurulu zaman içinde “sürekli” ve birbiriyle “tutarlı” şekilde
verdiği kararlarla bu hususa açıklık getirmiştir.
Yüksek Seçim Kurulunca verilen 01/04/1984 tarihli ve 272 sayılı kararda;
“…Gerçekten 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri
Hakkında Kanunun 103/4. maddesi uyarınca, arkasında sandık kurulu başkanlığının
mühürü bulunmayan birleşik oy pusulaları muteber değildir. Kurulumuzun bu seçimler
dolayısıyla kabul ederek bastırıp gönderdiği 138 numaralı Genelgesinin 47/3.
maddesinde de aynı esas tekrarlanmıştır. Kanun koyucunun bu esası benimsemesindeki
gayesinin, seçimlerde kullanılacak oy pusulasının dışarıdan temin edilip atılmasını ve
böylece seçime hile karıştırılmasını önlemek olduğu kuşkusuzdur…
… Görüldüğü üzere oy pusulalarının dışarıdan temin edildiği yolunda bir iddia
yoktur. Olay tamamen, bu konuda eğitilmediği anlaşılan sandık kurulunun hatasından
kaynaklanmaktadır. Seçmen, kendisine sandık kurulunca verilen oy pusulalarını alarak
oyunu kullanmıştır. 298 sayılı Kanunun 103/4. maddesi gayesine uygun olarak
yorumlandığında, bu sandıkta kullanılan bahse konu seçimlere ait oy pusulalarının
geçersiz sayılması, olayımız bakımından, seçmenin iradesini ve hakkı şekle mahkûm edecek
sonuçlara götürür. Açıklanan hukuki ve maddi olgular nedeniyle itiraz kabul edilmesi ve
35 No.lu bahse konu sandıktaki sonuçların da nazara alınarak seçim sonuçlarının
belirlenmesine karar verilmelidir…” denilmiştir.
Keza Yüksek Seçim Kurulu tarafından gönderildiğinde şüphe bulunmayan hallerde,
sandık kurullarının hata veya ihmali sonucu mühürlenmeyen oy zarfı ve oy pusulası ile
kullandırılan oyların geçerli kabul edilmesi gerektiğine ilişkin Yüksek Seçim Kurulunun
16/04/2017 tarihli ve 2017/560 sayılı kararının, Kanun ve Genelge hükümlerine açıkça aykırı
olduğundan bahisle 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan halkoylamasının olağanüstü itiraz
yoluyla iptal edilmesi istemiyle yapılan başvuru üzerine verdiği 19/04/2017 tarih ve 573 sayılı
kararı ile yıllar itibariyle verdiği kararlarla uyumlu şekilde;
T.C.
YÜKSEK SEÇİM KURULU
Karar No : 4219
“…Münferit de olsa bazı sandık kurullarının 298 sayılı Kanunun 77. maddesinin
dördüncü fıkrasındaki görevini yapmaması, netice itibariyle yukarıda özetlenen usule
uygun olarak sandık kurullarına ulaştırılan oy pusulası ve zarf kullanılmak suretiyle
gerçekleşen oylamada, seçmene yüklenebilecek bir kusur olmamasına rağmen Anayasal
hakkını kendisinden beklenen yükümlülüklere uygun olarak kullanan seçmenin oyunun
geçerli sayılmamasının, yönetime katılma hakkının özünü ortadan kaldıracak bir sonuç
yaratacağı açıktır.
Oy kullanma işleminin; seçim güvenliğini sağlamaya yönelik ve sahte oy
kullanılmasını engellemek amacıyla getirilen kontrol mekanizmalarına uygun olarak,
Yüksek Seçim Kurulunca üretildiğinden kuşku bulunmayan oy pusulası ve zarf
kullanılarak gerçekleşmesi halinde, sandık kurulunca mühürleme işleminin yapılmaması
tek başına seçmenin oyunun geçersiz sayılması için yeterli değildir. Aksine bir uygulama,
bu hakkı korumak için getirilen ve araç niteliğinde olan usul kurallarından sadece birinin
ihlalinin, hakkın özünü ortadan kaldıracak şekilde uygulanması sonucunu doğurur ki; bu
sonuç, beklenilen amaca aykırıdır.
Bu nedenledir ki, Yüksek Seçim Kurulunca geçmiş yıllarda istikrarlı olarak, Yüksek
Kurul tarafından gönderildiğinde şüphe bulunmayan hallerde, sandık kurullarının hata
veya ihmali sonucu mühürlenmeyen oy zarfı ve oy pusulası ile seçmene kullandırılan
oyların geçerli olduğu kabul edilmiştir.

Sandık seçmen listesinde yazılı herkesin oy kullanma hakkı bulunmaktadır.
Anayasanın 67 ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 No.lu Protokolün 3. maddesi
serbest seçim hakkı bakımından birlikte değerlendirildiğinde, sandık kurullarının hata veya
ihmali sonucu mühürlenmeyen oy zarfı ve oy pusulası ile kullandırılan oyların geçerli
kabul edilmesi anılan Kanun ve Genelge hükümlerinin amacına aykırılık
oluşturmamaktadır” gerekçesiyle itirazın reddine karar vermiştir.
Kaldı ki 298 sayılı Kanunun 101. maddesinde “Arkasında sandık kurulu mührü
bulunmayan oy pusulaları geçerli değildir.” kuralı olmasına karşın, anılan Kanunun hiçbir
maddesinde “Kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanının görev yaptığı sandıklarda
kullanılan oylar geçersizdir” şeklinde bir kural yoktur. Ayrıca sandık kurulu başkanının
belirlenmesi işlemi şikayet ve itiraz yoluyla denetlenebilen bir işlemdir.
Bu itibarla, kamu görevlisi olmayan kişilerin görev yaptıkları sandıklarda, 5 üyesi siyasi
partiler tarafından belirlenen 7 kişiden oluşan sandık kurullarınca, oy verme günü işlemleri
Kanun ve Genelgelere uygun şekilde yapılmış, seçmen özgür iradesi ile oyunu kullanmış,
gizli oy açık sayım ilkesine uyulmuş, sayım döküm ve tasnif işlemleri adaylar, müşahitler ve
vatandaşların huzurunda şeffaf ve dürüst şekilde yapılmış, sandık sonuç tutanağı düzenlenmiş
ve bu tutanaklar ilçe birleştirme tutanaklarına girilmiş, Ak Partili üyenin de görev yaptığı bu
sandıklarda sayılan hususların yerine getirilmediğine ilişkin her hangi bir şikayet ve itirazda
bulunulmamış ise, seçmene yüklenebilecek bir kusur olmamasına rağmen, ilçe seçim kurulu
başkanının kusur ve ihmaliyle sandık kurulu başkanının kanuna aykırı belirlenmiş olması
nedeniyle Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle teminat altına alınan seçme hakkının özünü
ortadan kaldıracak şekilde o sandıklarda kullanılan oyların geçersiz sayılması hukuken
mümkün olmadığından olağanüstü itirazın bu sebeple de reddi gerekmektedir.
Suç duyurusunda bulunulmasına ilişkin kısım yönünden:
Öncelikle 31 Mart 2019 tarihinde yapılan Mahalli idareler seçimlerinde İstanbul
İlindeki 31.186 sandıkta görev yapan sandık kurulu başkanının 754’ünün Kamu görevlisi
olmayan kişilerden belirlenmesi Kanun hükmüne aykırı olmakla birlikte, yukarıda
açıkladığım gerekçelerle bu aykırılık seçim sonucuna müessir değildir.
Kurulumuzca verilen 23/04/2019 tarihli ara kararına gelen cevapların
değerlendirilmesinden; 754 kişiden 532’sinin özel okullarda öğretmenlik yaptığı, Mülki
amirler tarafından yerleşim yeri adresi esasına göre bildirilen sayının yeterli olmaması, ilk
belirlemeden sonra mazeret bildirenler nedeniyle meydana gelen boşalmaların seçim takvimi
gereği hızlıca doldurulması zorunluluğunun bulunması ve personelin 2018 yılında yapılan
Kanun değişikliğini içselleştirmemiş olması gibi nedenlerle İstanbul İlindeki 76 ilçe seçim
kurulundan 65’inde benzer hatanın yapıldığı anlaşılmaktadır.
İdari işlemlere karşı açılan iptal davalarında işlemin kanuna aykırı bulunarak iptal
edildiği her durumda işlemi tesis eden kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda
bulunulmamaktadır.
Kaldı ki; 298 sayılı Kanun hükümlerine göre seçim suçlarına ilişkin soruşturmalar
genel hükümlere göre doğrudan Cumhuriyet savcılarınca yapılmaktadır.
Bu gerekçelerle kararın, suç duyurusunda bulunulmasına ilişkin kısmına katılmıyorum.
Kısa kararda yer verilmeyen ancak, gerekçeli kararda seçimin iptal sebebi olarak
gösterilen hususlara gelince:
Usul yönünden:
Yüksek Seçim Kurulunun 6 Mayıs 2019 tarihinde yapılan toplantısında itiraz eden
Adalet ve Kalkınma Partisinin seçimin iptali için ileri sürdüğü sebeplerden sandık kurulu
başkanlarının 298 sayılı Kanunun 22. maddesine aykırı olarak belirlendiği ve bu durumun da
seçim sonuçlarına müessir olduğu iddiası dışındaki sebepler kabul edilmemiştir. Toplantı
dağılmadan hazırlanıp anında açıklanan kısa kararda, İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı seçiminin, sandık kurullarının Kanuna aykırı oluşturulduğu ve bunun da seçim
sonuçlarına müessir olduğu gerekçesiyle iptal edildiği ilan edilmiştir.
Kısa karar hüküm niteliğinde olup, gerekçeli kararın hükümle uyumlu olması gerekir.
Gerekçeli karar, açıklanan hükmün gerekçelerinin gösterilmesinden ibaret olup, gerekçeli
kararda hükmün dayandığı sebepten farklı sebeplere dayanılması, ilan edilen hükmün hem
muhalif kalan üyeler hem de ilgililer tarafından denetlenmesini zorlaştırır.
Hal böyle olmasına karşın, gerekçeli kararda, sayım döküm cetvellerine ilişkin
eksiklikler ile kısıtlı seçmenlerin oy kullanması, ölü, tutuklu ve hükümlü seçmenlerin yerine
oy kullanılması, seçimin sonucuna müessir olmamakla birlikte usulsüzlük olarak
değerlendirilip, seçimin iptal edilmesine ilişkin gerekçeler arasında yer verildiği görülmekle,
gerekçeli kararın yazılmasından sonra muttali olduğum bu hususlara ilişkin de görüş
belirtmek gerekmiştir.
18 sandıkta sayım döküm cetveli bulunmadığı hususu hakkında:
Sayım döküm cetveli bulunmayan 18 sandık ile ilgili kesin olan tek maddi gerçeklik bu
cetvellerin ilçe seçim kuruluna teslim edilmediğidir. 18 sandıkta hiç cetvel düzenlenmediğinin
kesin olarak ileri sürülebilmesi için ya sandık kurulu üyeleri çağrılarak beyanlarının alınmış
olması veya sandık kurulu üyeleri müşahit ve hazır bulunan vatandaşlar tarafından cetvel
düzenlenmediği için yapılmış olan itirazların tutanağa geçirilmesi suretiyle tespit edilmiş
olması, ya da ilçe seçim kuruluna bu sebeple itiraz edilmiş olması gerekir.
Sayım döküm cetveli tutulmadan parti ve adayların aldıkları oyların sağlıklı tespiti
yapılamayacağından İstanbul gibi metropol bir şehirde yapılan bir seçimde bu durumun ihmal
edilmiş olması hayatın olağan akışına uygun değildir. Üstelik bu tür eksiklikler ilk defa
İstanbul seçimlerinde karşılaşılan bir durum değildir. Sayım döküm sırasında tutulan
cetvellerin sandık mahallinde unutulması veya genellikle de yeterli sayıda sandık sonuç
tutanağı düzenlenmediği için müşahitler tarafından tutanak yerine sayım döküm cetvelinin
alınması nedeniyle bu eksikliğin meydana geldiği seçim yönetimi tarafından bilinen bir
gerçektir.
298 sayılı Kanunun “DÖRDÜNCÜ KESİM” “Oyların sayımı ve dökümü” başlığı
altında yer alan ve 95. maddeden başlayıp 106. maddeye kadar devam eden, 11 madde bir
arada değerlendirildiğinde; anılan maddeler uyarınca yapılan tüm işlemlerin 105. maddede
düzenlenen Sandık Sonuç Tutanağının elde edilmesine ilişkin hazırlık işlemleri olduğu
görülmektedir. Bir sandıkta yapılan seçimin sonucunu gösteren nihai belge Sandık Sonuç
Tutanağıdır. Sandığın bulunduğu bina ve yapıda herkesin görebileceği yere asılan, o seçim
bölgesinde seçime katılan siyasi partilerin ve bağımsız adayların müşahitlerine ve talep
etmeleri halinde sandık kurulunun partili üyelerine verilen ve Kanunun 108. maddesi uyarınca
ilçe seçim kurullarınca birleştirme tutanaklarına işlenen tutanak, Sandık Sonuç Tutanağıdır.
Sayım döküm cetveli ise, siyasi partiler veya adaylar tarafından, aldıkları oyların sandık
sonuç tutanağına eksik geçirildiği, hiç geçirilmediği veya kaydırma yapıldığı iddiasıyla itiraz
edilmesi halinde başvurulacak belge niteliğindedir. Bu sebeplerle itiraz edilmesi durumunda,
sayım döküm cetvelleri esas alınarak gerekli düzeltmeler yapılmaktadır. Sayım döküm
cetvelleri ile sandık sonuç tutanaklarının uyumlu olması durumunda imza veya mühür
noksanlığı önem arz etmemektedir.
Sayım döküm cetvellerinin mevcut olmadığı durumlarda ise, itiraz edilen seçim
kurullarınca kimi zaman oy torbaları açılarak geçerli geçersiz değerlendirmesi yapılmaksızın
partilerin veya adayların aldıkları geçerli oylar sayılmakta, sandık sonuç tutanağından farklı
bir sonuç çıkması durumunda denetim tutanağı düzenlenmekte ve bu tutanak sandık sonuç
tutanağı yerine geçmektedir. Kimi zaman da sayım döküm cetveli mevcut olmasa bile sandık
sonuç tutanağının oybirliği ile imzalandığı hallerde, sayım döküm cetvelini düzenleyecek olan
kurul ile sandık sonuç tutanağını düzenleyen kurulun aynı olması nedeniyle sandık sonuç
tutanağına itibar edilerek yeniden sayım yapılmaksızın itirazlar reddedilmektedir.
Nitekim, Yüksek Seçim Kurulunca; Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığına ilişkin
4040, 4078, 4280, 4302, 4320, 4332, 4344, 4358 ve 4359 no’lu sandıkların cetvellerinin
torbalarda bulunmaması nedeniyle torbaların açılarak oyların yeniden sayılması istemi
üzerine Seyhan 4. İlçe Seçim Kurulunca “…4078, 4280, 4302, 4320, 4332, 4344, 4358 ve
4369 sayılı sandıklara ait cetveller bulunamamış ise de, itiraz eden parti yetkililerinin de
imzalarının yer aldığı Örnek: 54/1 sayılı tutanaklarda herhangi bir itirazın yer almadığı,
bunun yanında itiraz edenlerce bu tutanak verilerinin yanlış olduğu, kendilerine verilen
sandık tutanakları ile çeliştiği yönünde somut bir iddia ve kanıt getirilmediğinden bu
tutanaklardaki oyların esas alınmasında bir usulsüzlük görülmemiş ve bu yöne ilişkin
itirazların da reddine karar verilmek gerekmiştir.” şeklindeki kararına karşı yapılan itirazın
reddine ilişkin Adana İl Seçim Kurulu kararı yerinde bulunarak muterizlerin tüm taleplerinin
reddine karar vermiştir (20/04/2009 tarih ve 2009/1378 sayılı YSK kararı).
Sayım döküm cetvelinin yokluğu sandık sonuç tutanağına itiraz edilmediği sürece önem
arz etmemekte, itiraz edildiği durumlarda ise gerektiğinde oy torbası açılmak suretiyle bu
eksiklik kısa sürede giderilerek sandık sonuç tutanağı denetlenebilmektedir.
Nitekim, Maltepe 1. İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı tarafından Kurulumuz Başkanlığına
gönderilen 02/04/2019 tarihli, E. 232343 sayılı yazıda; 31 Mart 2019 Pazar günü yapılan
Mahalli İdareler Seçiminde Maltepe İlçesine ait 1. ve 2. İlçe Seçim Kurullarının mahalle
muhtarlığı ve ihtiyar heyeti üyeleri sandık tutanakları incelendiğinde, bir kısım sandık
kurulunda ihtiyar heyeti adayları için sayım, döküm cetveli tutulmadığından sandık kurulu
sonuç tutanağının ihtiyar heyeti üyeleri kısmının tamamen boş olduğu belirtilerek, ilgili
sandıklar için ne tür işlem yapılacağı hususunda görüş istenilmesi üzerine “Kurulumuzca
yapılan değerlendirme neticesinde; ihtiyar heyeti adayları için sayım döküm cetveli
tutmayan sandık kurulu üyelerini çağırıp tamamlatılması gerektiğine karar verilmesi
gerekmiştir.” gerekçesiyle bu eksikliğin sandık kurulu üyeleri çağrılıp tamamlatılması
gerektiğine karar verilmiştir (02/04/2019 tarih ve 1725 sayılı YSK Kararı).

90 adet sandıkta sayım döküm cetvellerinde sandık kurulu üyelerinin imzasının
bulunmadığı hususuna gelince:
Söz konusu 90 sandığın sandık sonuç tutanakları ile sayım döküm cetvellerinin
karşılaştırılması sonucunda, 86 sandıkta partilerin ve bağımsız adayların aldıkları oy
sayılarının sayım döküm cetvellerindeki oy sayıları ile aynı olduğu, sadece 4 sandığın birinde
yalnızca AkParti’nin oylarının 1 oy fazla (Bağcılar 4002 nolu sandık), iki sandıkta 2 oy fazla
(Fatih 1119 numaralı sandık ve Adalar 1029 numaralı sandık),bir sandıkta da 4 oy fazla
(Bağcılar 1069 numaralı sandık) yazıldığı, diğer partilerin ve bağımsız adayların oy
sayılarının ise sayım döküm cetvellerindeki sayılarla aynı olduğu görülmektedir. Bu tespite
göre, anılan sandıklarda sayım döküm cetvellerinin tutulduğu, oyların tespitinin yapıldığı ve
sandık sonuç tutanaklarına geçirildiği, ancak aynı zaman diliminde bir arada bulunan ve
sandık sonuç tutanağını itiraz şerhi koymaksızın imzalayarak hep birlikte sandık sonucunu
teyit ve doğruluğunu taahhüt eden sandık kurulu üyelerinin, sayım döküm cetvellerini
imzalamayı ihmal ettiği anlaşılmaktadır.
Gerekçeli kararda “…Sayım döküm cetvellerindeki bu eksiklik tek başına seçim
sonucuna müessir olmamakla birlikte, sandık kurulu başkanlarının kanuna aykırı biçimde
belirlenmesi ile birlikte değerlendirilmiştir” denilmektedir.
298 sayılı Kanunun130. maddesinde olağanüstü itirazlar “seçimin neticesine müessir
olaylar ve haller sebebiyle yapılan itirazlar” olarak tanımlanmaktadır. Bu itibarla, sayım
döküm cetvellerindeki bu eksiklik tek başına seçim sonucuna müessir değil ise bu sebebe
dayalı yapılan itirazın olağanüstü itiraz kapsamında incelenemeyeceği gerekçesiyle
reddedilmesi; bu sebebe dayalı itirazın, sandık kurulu başkanlarının kanuna aykırı biçimde
belirlenmesi ile birlikte değerlendirilebilmesi için ise, anılan eksikliklerin tamamının ya da
ekseriyetinin sandık kurulu başkanlarının kanuna aykırı biçimde belirlendiği sandıklarda
meydana geldiğinin ortaya konulması zorunludur.
Oysa, başkanının kanuna aykırı belirlendiği tespit edilen 754 sandığın sadece 2
tanesinde (Beşiktaş 1034, 1241 numaralı sandıklar) sayım döküm cetvellerinde eksiklik
bulunmaktadır. Bu iki sandıkta, sayım döküm cetveli düzenlenmekle birlikte sandık kurulu
üyelerince imzalanmadığı görülmektedir.
Ölen seçmenin yerine 6 kişinin,tutuklu ve hükümlülerin yerine de 99 kişinin oy
kullandığı iddiasına gelince:
Kurulumuzca verilen 23/04/2019 tarihli ara kararı uyarınca yapılan araştırma
sonuçlarının incelenmesinden; sandık seçmen listesinde yer alan; 6 ölen seçmen yerine, 41
ceza infaz ve tutukevinde bulunan tutuklu ve taksirli suçlardan hükümlü seçmen yerine, 58
ceza infaz kurumunda bulunan hükümlü seçmen yerine toplamda 105 seçmen yerine oy
kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bu oyların her biri farklı yerlerdeki 105 ayrı sandıkta kullanıldığı
görülmektedir. Bu durum olağan olmamakla birlikte, sandık başına oy vermek için gelen
seçmenin oyunu kullandıktan sonra seçmen listesinde adının karşısına imzasının alınması
sırasında imzanın bir alt veya bir üst satıra sehven atılmış olmasından kaynaklanması kuvvetle
muhtemeldir. Diğer bir husus, oy kullandığı işaretlenen ölü, hükümlü, tutuklu seçmenler ile
kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanları eşleşmesi yapıldığında 754 sandığın sadece
3 tanesinde tutuklu, hükümlü ve ölü seçmen yerine toplamda her birinde 1 oy olmak üzere 3
oy kullanılmış görüldüğü anlaşılmıştır (Başakşehir 2306, Beşiktaş 1239 ve Fatih 3205
numaralı sandıklar).
İstanbul İlindeki oy kullanan seçmen sayısının 8.865.072 olduğu göz önüne
alındığında seksenbeşbindebir oranına tekabül eden ve seçim sonucuna tesir etmeyen bu
sayıdan hareketle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçimlerinde usulsüzlük
yapıldığını söylemek mümkün değildir.
601 Kısıtlı Seçmenin Oy Kullandığı İddiasına gelince:
298 sayılı Kanunun 8. maddesinde kısıtlı olanların seçmen olamayacakları, anılan
Kanunun 33. maddesinde ise, kısıtlı olan seçmenlerin seçmen kütüğünden çıkartılacağı
düzenlenmiş, yine Yüksek Seçim Kurulunun 28/12/2018 tarihli, 2018/1134 sayılı karar eki
140/I sayılı Güncelleştirme Genelgesi uyarınca da 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 405
ve 406. maddelerindeki sebeplerle haklarında kısıtlama kararı kesinleşenlere ait bilgilerin,
Adalet Bakanlığından alınarak, bu kişilerin kayıtlarının dondurulacağı ve bu şekilde oluşan
muhtarlık bölgesi askı listelerinin güncelleştirilmek amacıyla askıya çıkarılacağı düzenlenmiş,
askı süresi içerisinde de kısıtlı olduğu bilgisi ilgili mahkemelerden ulaşan kısıtlıların seçmen
kayıtları dondurulmuştur.
Askıya çıkan muhtarlık bölgesi askı listeleri itiraz sürelerinin bitmesi ve itiraz üzerine
verilen kararların kütüğe işlenmesinden sonra elde edilen kütükten sandık bölgesi askı listeleri
oluşturulmuştur.
Sandık bölgesi askı listelerinin dökümleri alınmadan önce Güncelleştirme
Genelgesinin 14. maddesi uyarınca da 23 Mart 2019 Cumartesi günü, Adalet Bakanlığından
alınan bilgilere göre kısıtlı olan seçmenler (4721 sayılı Kanunun 405 ve 406. maddelerine
göre), hakkında Seçmen Kütüğü Genel Müdürlüğünce sandık seçmen listelerine “oy
kullanamaz” şerhi düşülmüştür.
Haklarında kısıtlama kararı kesinleşenlere ait bilgilerin, kararı veren mahkemelerce
UYAP sistemine girilmemesi nedeniyle Adalet Bakanlığınca gönderilen listelerde ismi yer
almayanların sandık seçmen listesinde oy kullanabilir durumda görülmeleri nedeniyle seçim
kurullarına yüklenebilecek bir kusur yoktur.
Kaldı ki, kısıtlı olanların oy kullandıklarının seçimden sonra tespit edilmesi ve oy
kullanan kısıtlı seçmen sayısının seçim sonucuna tesir etmesi halinde bu husus Yüksek Seçim
Kurulunca her zaman dikkate alınmaktadır.
İstanbul İlinin toplam seçmen sayısının 10.560.963 olduğu gözönüne alındığında 601
kısıtlı seçmenin oy kullanmış olmasının seçimin iptalini gerektirecek bir usulsüzlük olarak
değerlendirilmesi mümkün değildir.
Gerçekleştiği iddia edilen olaylar ve ileri sürülen hukuki sebepler, itiraz dilekçesi ve
ekleri ile Kurulumuzca verilen ara kararı uyarınca toplanan bilgi ve belgelere göre seçimin
sonucuna müessir olmadığından, itirazın reddi gerektiği görüşüyle aksi yönde verilen karara
katılmıyorum.

Üye
Yunus AYKIN