Yazın oynanan Avrupa şampiyonaları ve Dünya kupaları herkesin içinde heyecan yaratarak, bize futbol karşılaşmasından çok daha fazla şey vadeder. Bir çocuğun sokaktan terle gelerek ekran başına geçtiği, yetişkinlerin yaz akşamlarında buluşmalar yaparak izlediği maçlar, bizde her turnuvaya bir anlam kazandırmıştır.
Tam da o eski yaz akşamları gibi yıllar sonra bizi televizyonlara kilitleyen milli maç heyecanlarıyla kimimiz 2002’ye, kimimiz 2008’e döndük. Acaba dedik, güçlü oyunuyla sivrilememiş rakipler varken bir şansımız olur mu? Şimdilik rafa kalkan hayallerimizle 2026’da bu sefer bizi çok da uzağa değil, yakın geçmişe 2024’e götüreceği akşamlara yelken açmayı dileyeceğiz.
Finale dönecek olursak; yine olmadı. Yine İngilizler futbolun evine döneceğini söyledi, Harry Kane, “bu sefer bir kupa kazanacak” dedi ama başaramadı. Karşılarında turnuva tarihinin en baskın istatistiklerinden biriyle oynayan İspanya’yı buldular. Tüm maçlarını kazanarak, 15 gol atarak turnuva rekoru kırarak kupaya uzandı Boğalar. Modern futbol, futbolu tam bitirdi derken bize bunu tam tersini hatırlattı!
İspanya için rahatlıkla turnuvanın en iyi oyununu oynadılar diyebiliriz. Rakiplerinin uyku getiren oyunlarına karşın İspanyollar futbolu 10 yıl, 15 yıl öncesine götüren bir sistemle karşımıza çıktı.
O klasikleşmiş 4-2-3-1 dizilişini o kadar iyi yansıttılar ki sahaya, çok seri ve çok genç kanatları Lamine Yamal ve Nico Williams’ın ışıltılarıyla aydınlandılar önce. Mevkisinin belki de en iyisi olan 6 numara Rodri ve sürpriz bir verim aldıkları, turnuvaya yedek başlayıp ekstra katkılarıyla sivrilen Dani Olmo ile adeta rakiplerini süpürerek geldiler.
Finalde de iki kanat organizasyonuyla bulunan, özlediğimiz tiki-taka esintileriyle atılan goller izlettiler bize. Palmer’ın golü ve biraz da Bellingham’ın kıpırtıları harici hiç ümitlenmediklerini bile düşündüğüm İngiltere için elde; hüsran bir sonuç ve çok eleştirilen bir hoca kaldı.
İyisiyle kötüsüyle son büyük turnuva olan Dünya Kupası maçlarına nazaran iç açıcı maçlar oynanmayan bir turnuvayı geride bıraksak da bu seviyelerde bizim de olabileceğimizi gösteren ve geleceğe dair umut saçan bir takım hayaliyle hayatımıza devam edeceğiz.
Bize o eski günleri hatırlatan, bir 2002 bir 2008 yaz akşamına götüren milli takımımıza ve futbolun hak edene hakkını vereceğini hatırlatan İspanya’ya teşekkürler!