6-7 dakikada verilen bir tur diye nitelendirilebilirken, elit kupalarda, buralarda oynamanın da alışkanlığını kazanmak adına; eğrisiyle doğrusuyla geleceğe umutla bakmamak için hiçbir sebep yok.
*
Çok çok iyi oynanan bir ilk yarının ardından belki de tüm Türk halkı dedi ki: Yarı final neden olmasın.
Avusturya karşısında tıkır tıkır işleyen 3’lü savunma tandemiyle başlanan ilk yarının ilk 30 dakikasın Kaan Ayhan’ın stopere geçişiyle ağırlıklı olarak 5-4-1 dizilişiyle başladık. Hucümlarda Arda’nın top çıkarmak için geriye gelişiyle 3-3-4 gibi bir sistem oturtmuştu Montella.
Golün geldiği ana kadar çok iyi kapatılan bir savunma hattı, Hollanda’ya sahayı dar eden bir savunma dizilişi ve golden sonra gelen ön alan baskısıyla kusursuz bir oyun sergiledik.
*
Yarı finalde yer alan İngiltere, Fransa gibi ekiplerin etkisiz oyunlarını düşündükçe hayal kurdurmayı sağlayan bir ilk yarı, Ferdi’nin inanılmaz dinamizmi, Barış Alper’in rakip savunmaya yarattığı zorluklar bizim için bu üzücü gecenin hasarını hafifleten unsurlardı.
*
İkinci yarıda Weghorst değişikliğiyle sahamıza daha fazla yığılan Hollanda’nın bu oyunu bekleniyordu, ancak maçın kayıp gittiği bir 10 dakika vardı ki…
Ne kadar eleştirilse de uzun yıllar sonra bize hayal kurduran bu milli takımın hocasını eleştirmek kolay olsa da tebriklerimizi sunmaya engel değil.
*
Turu ellerimizden götüren küçücük farklara bakmak gerekirse de geciken değişiklikler, Kenan’ın oyundan düşüşü ve orta sahayı biraz daha kalabalıklaştırmak gereğinin bu aşamalarda çok fark yarattığını hatırlamış olduk.
*
Bu turnuvaya başlarken en genç takımlardan olduğumuzu bilirken bu noktada elenmek, bu denli kötü oyunlara ev sahipliği yapan rakip takım oyunları gibi hususlar acımızı derinleştirse de kendimizi görmeyi istediğimiz yerlerden hayal etmeyi vazgeçmeyeceğimiz bir turnuva tecrübesi olarak kayıtlara geçti…