Bu yazıyı Hilmi Yağcıoğlu'nun sağlığında tam 8 yıl önce yazmıştım. Sadece başlığını değiştirdim. Yazı "Siz çalıştırın" diyerek, hiçbir ücret talep etmeden fabrikasının anahtarını çalışanlara teslim eden Hilmi Abi'yi anlatıyor. İşte o satırlar...
Zaman zaman hepimiz söyleriz, “vefa kalmadı” diye.
Hatta İstanbul’da “bir semt adı” ironisi yaparız.
Ama unutulduğunu sandığımız bu duyguyla ilgili “helal olsun” dedirten örneklere de rastlarız.
Bunlardan birine tanık olduk.
Bize anlatılanları dinleyince duygulandık.
Öykümüzün kahramanı Hilmi Yağcıoğlu.
Yağcıoğlu, kentin yaşayan en eski inşaat mühendislerindendir.
Denizli’nin deneyimli siyasetçilerindendir.
Ve iş adamıdır.
Siyasetçi yönünden bakalım.
12 Eylül sonrası Kenan Evren’in işaret ettiği MDP için yoğun baskılar yaşanırken, Yağcıoğlu ve bir avuç arkadaşı DYP’yi örgütleme çabasındaydı.
Daha sonra Denizli Belediye Meclisi üyeliği yaptı.
Görev yaptığı dönemlerde belediye başkanları diğer partilerden olmasına karşın, grubuna hakimiyeti, tecrübeleri, yol göstericiliği ve uzlaşmacı yönüyle onları hep rahatlatmıştır.
DYP’den belediye başkan aday adayı oldu.
Ön seçim yarışını Mehmet Kocabay kazandı.
Bu yarış onun jübilesi oldu sanki.
Siyasetten çekildi.
Ama kaybedince küsenlerin safında yer almadı.
Yine partisi için çalıştı.
Bu arada tekstil sektörüne yatırım yaptı.
Organize Sanayi Bölgesi’nde havlu, bornoz ve dokuma üretimi yapan fabrika kurdu.
Ancak yabancısı olduğu sektörden bir süre sonra çekildi.
Bundan sonrası mı?
Onu da Yağcoğlu Tekstil’i çalıştıran Onur Akyol anlattı:
“Helalleştiği personelden bir grup, kapısını çalıp ‘rıza gösterirseniz fabrikayı çalıştırmak, rızkımızı çıkarmak istiyoruz’ dedik. İtiraz bile etmedi. Anahtarları verdi. Tesis bizim gibi çalıştırıp geçimimizi sağlıyoruz. Allah Hilmi Bey’den razı olsun.”
Dinlediklerimiz işveren-işçi bağının güzel bir örneğiydi. Yazmazsak olmazdı.
Fakat Hilmi Bey’i ikna etmek kolay olmadı.
“Bizim anlayışımızda ibadette, kabahatte gizlidir” diyerek geçiştirmek istedi.
Biz de bunun güzel bir şey olduğunu, bilginin de orayı çalıştıranlarca verildiğini, yazmamızın bundan sonrası için örnek olacağını söyledik.
Sonunda yazılmasını kabul etti ve şunları söyledi:
“İşler istediğimiz gibi gitmedi. Kapatma aşamasındayken orada çalışan çocuklar geldi, ‘biz çalıştıralım’ dediler. Kapalı duracağına çalışsın, birileri ekmeğini çıkarsın diye düşündük. ‘Para pul istemiyoruz, zarar etmeyin yeter. Kendi ekmeğinizi çıkarın’ dedik. Onlar da çalıştırıyorlar.”