Türkiye’nin bir dönemidir 24 Ocak 1980!
Demirel Hükümeti’nin ekonomiyle ilgili aldığı milyonların canını yakan "acıtıcı kararlar”ın tarihidir.
Belleklerde "24 Ocak Kararları" diye yer etmiştir.
O kararların 45’inci yılıdır bugün.
O tarihte doğanlar bugün orta yaş grubundandır.
15’in olanlar ise yaşlılığa doğru meyletmiştir.
Yazılan acı reçetedeki ilaçları zorla içen toplum ne şifa bulmuş, ne iki yakası bir araya gelmiştir.
O gün de perişandı, bugün de perişan!
Orhan Veli Kanık’ın dediği gibi:
Cep delik, cepken delik,
kol delik, mintan delik,
yen delik, kaftan delik.
Yani kevgir gibi…
Sonraki süreçte yaşananlar,
faiz çılgınlığıyla oturduğu evi satıp bankerlere koşanların hüsranı,
yüksek enflasyon,
zamlar,
düşük ücret,
gasp edilen haklar,
ve diğerleri.
Özetle değişmeyen Türkiye klasiği
Köylünün, emekçinin, esnafın boğazına ot tıkayan bu kararlar "akaryakıt kuyrukları sona erecek, bulunamayan temel ihtiyaç maddeleri bulunur olacak" diye savunuldu.
Türkiye'de ilk kez bir hükümet böylesine büyük bir ekonomik kararlar almıştı.
Kararlarda kurmay olarak imzası bulunan Başbakanlık Müsteşarı Turgut Özal, çok tartışılan bu dönemin gong sesini "Çabuk ol Hasan (Hasan Celal Güzel) operasyon başlıyor" diyerek duyuruyordu.
Başbakan Süleyman Demirel, Bakanlar Kurulu'na "Türk ekonomisini kurtarmak için çok önemli kararlar alacağız" diye sundu 24 Ocak Kararları’nı.
Masadaki dosyalar birer birer açıldı.
İlkinde dolar kurunun 70 liraya yükseltildiği yazıyordu.
Bakanların sesleri yükseldi.
Nasıl yükselmesin?
Resmiyette 35 lira, katlı kur uygulamasında 47 lira olan dolar kurunun 70 liraya çıkarılacağı deklare ediliyordu.
İtirazlar bir süre devam etse de 24 Ocak Kararları Bakanlar Kurulu’ndan geçti.
Dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, imzalayıp Başbakanlığa geri gönderdiğinde bakanlar; talaş kebabı, etli pilav ve kazandibini midelerine indiriyorlardı.
Hazmı kolay olsun diye maden suyu da vardı menüde.
Sonrasında zamlar geldi masaya.
Mesela gübreye 7 kat zam yapılacaktı.
Demirel, itirazları "Beyler bu ölüyü biz meydana getirdik. Cenazeyi de biz kaldıracağız" diye bağırarak bastırıyordu.
Hülasa akaryakıta, şekere, temel tüketim maddelerine, gübreye, kağıda, kömüre ve devletin sunduğu hizmetlere büyük zamlar yapıldı.
1 Temmuz 1980'da faizler serbest bırakıldı.
Ancak piyasalarda durgunluk, satın alma gücündeki gerileme, terör olaylarında her gün 20'ye yakın insanın ölümü önlenemedi.
Özal ise, 12 Eylül'e yakın günlerde "Ekonomik program ciddi şekilde tatbik edilirse, ayrıca Türkiye çok lüzumlu olan politik istikrar erken seçim veya normal seçimle temin edilirse istenilen hedefe erişilebilir. Eğer bir iktidar değişikliği olur ve ekonomik program değiştirilirse böyle bir durum Türkiye'yi büyük sıkıntılara götürür*" diyordu.
Konya'da 6 Eylül 1980 günü düzenlenen mitingde bir grubun İstiklal Marşı'nın söylenmesini engellemesi, "şeriat istiyoruz" diye slogan atması, ellerinde yeşil bayrakla olay çıkarması 12 Eylül darbesinin ayak sesleri gibiydi.
O darbeyle her gün onlarca gencin ölmesinin önüne geçilmiş, sağ-sol çatışmaları bıçak gibi kesilmiş, grevsiz ve toplumsal tepkinin sıfırlandığı bir tablo ortaya çıkarılarak 24 Ocak Kararları’nın neoliberal politikaları sorunsuz bir şekilde hayata geçirilmişti.
Bu da 24 Ocak Kararları ile 12 Eylül darbesi arasında bağlantı olduğu iddialarını günümüze dek taşıdı.
Ve bugün belki 24 Ocak Karararları konuşulmuyor ama fosilleşen kalıntısının izleri ne ekonomiden ne de Türkiye’nin genel yapısından silinemiyor.
*Emin Çölaşan 24 Ocak Bir Dönemin Perde Arkası kitabı