Te haziranda belliydi.
Perşembenin gelişinin çarşambadan belli olduğu gibi...
Çünkü, “normalleşiyoruz” denilince, ahalimizin bunu “coronavirüs salgını bitti” olarak algıladı.
E bir de havalar da ısındı.
Kıpır kıpır olduk
Yıllık izinler dönemi geldi.
O sahil senin, bu sahil benim başladık turlamaya.
Araya bir de bayram girdi.
Yetmedi düğündü, sünnetti, nikahtı derken ne mesafe kuralı kaldı ne de coronavirüs aklımıza geldi.
Kınıklı’da bir hafta kalkmayan taziye çadırı vardı.
Doktorlar bile katıldıkları yat gezisinde coronaya yakalandıysa...
Bunun faturası çıkacaktı da nasıl?
Kabarık mı olur, hafiften yükselmeyle mi geçiştiririz?
İşte kestirilemeyen buydu.
Ama öyle bir yere geldik ve gördük ki, sağlık emekçilerinin çileli mesaileriyle sağlanan kontrol yitirilmeye meyilli.
İpin ucu kaçtı kaçacak.
“Bu kadar karamsar olma” diyenlere anlatacaklarım var.
Çünkü, dinledim, dinlerken ürperdim.
Deneyimli bir iş insanıyla konuştum.
Anlattıkça şaşkına döndüm.
Niye mi?
Sanayicinin anlattığı tablo ile icra makamındakilerin anlattığı tablo birbirinden farklı mı farklı.
Örneğin, yetkililer diyor ki; vaka sayısı günlük 10’lu rakamlarda.
Buna karşın sanayici örneklemeli anlattı: Üç fabrikam var, üçünde de COVID-19 testi pozitif çıkan işçiler oldu. O işçiler tedaviye alınırken, aynı alanda çalıştığı mesai arkadaşları da önlem olarak evlerinde karantinaya tabi tutuldu.
Örneğin, yetkililer diyor ki; fabrikalarda korkulacak bir durum yok.
Buna karşın sanayici, “Coronavirüse yakalanan işçi sadece benim fabrikamda yok. 50’nin üzerinde işçi çalışan birçok iş yerinde var” diyor.
Örneğin, yetkililer diyor ki; fabrikalarla ilgili durum abartılıyor.
Sanayici diyor ki; COVID-19 vakaları Organize Sanayi Bölgesi ile sınırlı değil. Kaklık’taki, Bozburun’daki fabrikalarda da var. Sabah iş yerine geliyor bir şeyi yok. Ama akşam aile gezmesine, taziye ziyaretine gidiyor ya da hafta sonunda düğünde. Birkaç gün sonra birinin testi pozitif çıkıyor. Fabrika sahibi ne yapsın?
Örneğin, “okulların açılması sıkıntı yaratabilir” denildiğinde,
Yetkililerin yanıtı “önlemler alındı, alınıyor” şeklinde.
Ama daha okullar açılmadan seminerlere katılan öğretmenlerden “coronavirüse yakalandı” haberleri geliyor.
Merkezefendi’den, Baklan’dan, Tavas’tan...
Bunlar duyulanlar. Ya duyulmayanlar?
Hayat Eve Sığar (HES) uygulamasına girildiğinde, kent merkezinin, bazı ilçelerin “kırmızıya boyandığını” görüyorsunuz.
Ama yetkililere göre korkulacak bir şey yok.
İyi de Merkezefendi ve Sarayköy ilçelerindeki ölümler neyin nesi?
Sadece Sarayköy’de “30 pozitif vaka var, 70 kişi karantinada” iddialarına ne demeli?