Bir Vali, bir özür, bir fotoğraf – D20Haber
12.05.2025, Pazartesi
15 °C / 27 °C Denizli Hava Durumu
  1. ANA SAYFA
  2. /
  3. YAZARLAR
  4. /
  5. Engin ÜNAL
  6. /
  7. Bir Vali, bir özür, bir fotoğraf

Bir Vali, bir özür, bir fotoğraf

A- A+

Müdür olmak,
Belediye başkanı olmak,
Vali olmak,
Milletvekili olmak,
Bakan olmak,
Başbakan olmak,
Cumhurbaşkanı olmak,
Vatandaşı azarlama hakkını verir mi?
Vermez de...
Ama bu ülkede neler gördük neler!

Örneğin;
"Terbiyesizlik yapma" diyen belediye başkanı...
"Haddini bil" diyen bakanı...
"Açız" diyen vatandaşa "geber" karşılığını veren müdürü...
"Bu çiftçinin hali ne olacak? Anamız ağladı" diyen vatandaşa "Ananı da al git" diyen başbakanı gördük.

O yüzden devleti yönetenlerden, kamu görevi yapanlardan vatandaşa yönelik gelen baskıcı söz ve tavırlara karşı toplumsal bir refleksimiz var.
Bazen önünde, arkasında ne var diye bakma ihtiyacı duymadan o refleksle tepki gösteriliyor.
Örneğin Vali Ali Fuat Atik’in iki gün önceki coronavirüs denetiminde yaşananlar gibi.

Önce o fotoğrafa bakalım mı?
Neydi o?
Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan ile birlikte kentte coronavirüs denetimine çıkmıştı 16 Ekim’de.
Kurallara uyanlara teşekkür, uymayanlara uyarı yapa yapa devam etti yoluna.
Bir fast food salonuna geldiğinde personelin eldiven takmadan çalıştığını gördü, uyarısını yaptı.
O personel, hatasını gidererek çalışmak yerine "siz de kim oluyorsunuz" modunda döner kesmeyi sürdürdü.
Filmin koptuğu yerde burası oldu.
Vali Atik, bu vurdumduymaz tavra sinirlendi.
Bir diyalog yaşandı.
Bunun sonunda da o iş yerinin faaliyetten men edilmesi ve cezai işlem uygulanması talimatını verdi.

İşte ondan sonra kıyamet koptu.
Sosyal medyada gündem haline geldi.
Kimi "Egodan başka bir şey değil" diye...
Kimi, "Tutanak tutulur, cezası yazılır. Kapatın işletmeyi demek nedir?" diye...
Kimi, "Yakışmadı sayın valim" diye yazmış.
Arada "Vali Beye sonuna kadar hak veriyorum" diyenler de olmuş.
İki günün sonunda;
Vali Atik, kim haklı, kim haksıza bakmadan özlediğimiz...
Hep demokrasisi gelişmiş ülkelerden dem vurup, hayıflandığımız...
"Bizim yöneticilerimiz de bunu yapar mı?" diye sıkça sorduğumuz tavrı sergiledi.
Şuydu, buydu demeden özür diledi.
Kendisine düşeni yaptı.

Peki, Vali Bey "ceberut" birisi mi?
Bunun yanıtı için bir önceki görev yeri Siirt’e bakalım.
Maçta, meydanda, caddede, sokakta, dağda, bayırda...
Gitmediği yer yok.
Terör bölgesi bir ilde, vatandaşın arasına karışmaktan çekinmeyen biri olmuş hep.
Kimiyle karşılıklı oyun oynamış...
Kimisiyle keyifli sohbete dalmış...
Kimisiyle çay içmiş...
Kimisiyle evde hazırlanan kompostoya kaşık sallamış...
Bazen karpuz indirenlere yardım etmiş. Hani kamyondan atılan karpuzu elden ele geçirerek indirme vardır ya, onu yapmış...
Hülasa göründüğü gibi olmayı yaşam tarzı edinen biri Vali Bey.

Ancak bunu yaparken dikkat etmesi gerekenler de var.
Örneğin "maske uyarısı" yapan Vali Bey’in ziyaretlerinde "maskesiz fotoğraflanmamak" gibi...
Ya da fast food’taki diyolog sırasında yaşananlara sinirlenmemek gibi...
Çünkü Siirt ile Denizli farklı...
İlişkiler farklı...
Medyası farklı...
O nedenle Denizli’de olanın Türkiye’de duyulması dakikalara sınırlı.

Bir şey daha...
Yaz aylarındaki sohbetimizde:
"Ben de insanım. Bu toplumun bir parçasıyım. Herkes gibi ben de mesai saati dışında spor kıyafetlerimi çekip yürümek, yolda karşılaştıklarımla sohbet etmek isterim. Bunu istemekle kalmam yaparım da" demişti.
Hala o inançta.
O Denizlilileri, Denizlililer O’nu tanıdıkça bu inanç pekişecektir.
Çünkü 10 Haziran’da atandı, 17 Haziran’da görev başladı.
Henüz dördüncü ayında.
Zaman talihsiz kazayı unutturacak ilaçtır.