Benim gibi kırklı yaşlara gelmiş olanlarımızın 1990 yılında başlayan Birinci Körfez Savaşı’nı hatırlayamayanımız yoktur. İlk defa o yıllarda küreselleşmenin, yani dünyanın köy haline geldiğini idrak etmeye başlamıştık.
Evlerimizden o dönemde birkaç kanallı televizyondan canlı olarak savaşı an be an takip etmiştik. Böylelikle savaş evimizin içine kadar girmişti. Diktatör Saddam’ın elinden Kuveyt’i ABD’nin nasıl kurtardığını renkli camdan görmüştük. Geriye dönüp baktığım zaman 14 yaşında bir çocuk olarak da hafızamdan silinmeyen en önemli kareler şu olmuştur:
Savaşta Saddam yenilmiş, Kuveyt’ten çıkarılmış ve Saddam Basra Körfezi’ndeki rafinelerin vanasını açmış yakmış ve böylece çevre felaketi yaşanmaktaydı. İşte bu felaketin en önemli kareleri de Amerikalıların dünyaya yaydıkları görüntüde. Güzelim bir deniz kuşu, bir karabatak baştan aşağı petrole bulanmış, tüyleri kapkara bir zift tabakasıyla kaplanmış, sadece yürek parçalayan gözleri açıkta, hafif çırpıntılı Basra Körfezi’nin sularında çaresiz, umarsız yüzmeye çabalıyordu ve başaramıyordu.
Fakat yıllar sonra öğrendik ki o görüntüler Basra Körfezi’nde çekilmemiş. 1984 yılında Fransa’nın kuzeyinde, Normandiya’da kayalara çarpıp yan yatan Panama bandıralı bir petrol tankerinden denize akan petrolün yarattığı çevre felaketi sırasında çekilen görüntülerden alınmıştı.
Yani benim çocukluğumda Arap kuşu zannettiğim kuş Fransız çıkmıştı. Böylelikle bir kuşa karşı bile vicdansızlık yapan Saddam cezasını bulmalıydı. Saddam’a karşı bütün dünyada olumsuz bir algı oluşmuştu. Böylece oluşturulan bu algı ile dünyanın Irak’ın işgal edilmesine göz yumduğunu ve bu işgale olumsuz gözle bakmamıştır.
Saddam’a karşı bir kara propaganda uygulanmıştır. Kara propagandanın malzemesi yalandır. Yalan, gerçekmiş gibi inandırıcı bir şekilde ortaya atılır. Böylelikle kitleler kandırılır. Bugün ülkemizde de vatan hainleri ve onların işbirlikçileri bu tip algı operasyonları yapmaktadır. Bu anlamda da toplumun çok uyanık olması gerekmektedir. Irak’ın işgalinden sonra karabatak kuşunun petrole bulunmasını vicdanı kabul etmeyen dünya, Irak’ta katledilen bir milyon insan karşısında sesini çıkarmamış ve vicdanları kör olmuştur.
Bugün hala Irak bir kanayan yaradır ve aradan 27 yıl geçmiştir. Bu kanayan yara hala durmamaktadır. Ülkemizle ilgili de üzerimizde bir algı operasyonu yapılmaktadır. Batılı haçlı zihniyetinin yeniden hortladığını görmekteyiz.
Türk Milleti olarak bugünlerde bir olmalıyız. Birlik olmalıyız diri olmalıyız. Tabi ki gelecekten ümidimizi yitirmemeliyiz. Çünkü Hazar Denizi’nin suları 500 yıl önce yükselmişti ve o zaman Türk milletinin de yükselişi gerçekleşmişti. Türkler o zaman dünyaya nizam vermeye başlamıştı. Son yirmi yıldan beri de Hazar Denizi’nin suları tekrar yükselmeye başladı ve Türk milletinin yükselişi de başlamıştır. Türk milletinin yükselişini hiçbir kuvvet durduramayacaktır. Orhun Yazıtları’nda büyük Türk Hakanı Bilge Kağan’ın dediği gibi, ‘Ey Türk titre ve kendine dön. Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe senin ilini ve töreni kim bozabilir.’
Selam ve muhabbetle…
