KENDİ BÜYÜK DÜNYASINDA BİR İNSAN – D20Haber
10.05.2025, Cumartesi
17 °C / 29 °C Denizli Hava Durumu
  1. ANA SAYFA
  2. /
  3. YAZARLAR
  4. /
  5. Halil SAĞAT
  6. /
  7. KENDİ BÜYÜK DÜNYASINDA BİR İNSAN

KENDİ BÜYÜK DÜNYASINDA BİR İNSAN

A- A+

Daima haklı olan sadece biri vardır, o da kendisidir. Haklılığını sinir bozucu bir şekilde kanıtlamaya çalıştıkça, gürültünün ağırlığı omuzlara baskı yapar, karşıdaki daha da yok edilir. Özür beklenir yok edilenden. Her konuşma savunulması gereken zorlu bir dava gibidir. Onu kırmış, aşağılamış olmak önemli değildir. Çünkü o asla haksız değildir. Göremez, ama asıl maksatı güçlülüğünü kanıtlamaktır. Eşini de ikna eden bu güçlü duruşlarıdır. Hayata karşı sert, gözü kara karakterlidir.

Tuttuğunu koparmaya çalışan görüntüsünün altında güçlü bir konumda olamamanın korkusu yatar. Hayatı bu görünmeyen kural üzerine kuruludur. Onun başarılarından söz eden arkadaşları vardır. Neler neler başardığını ona hatırlatıp koltuklarını kabartmasını sağlayanlar. Aksine ise hayatında yaşama imkanı tanımaz. O kişileri kötü, sözüne güvenilmez olarak değerlendirir. Yanındakine aydınlık kaynağı olduğunu söyler. Nasıl da iyi bir hayatı ona sunmuştur. Nasıl da eşini zorlu günlerden geçirerek bu ferah günlere ulaştırmıştır. İlişkiye ne de çok şey vermiştir. Romantizmi dahi karşıdakinin üzerinden kendini ön plana çıkarmaktan ibarettir. Ona bakması, sevdiğinin gözünü kör etmek için yetmiştir. Çocuklarını en iyi okullarda okutur. Çünkü onun oğlu/kızı daha düşük okullarda okuyamaz. Çevresi de onun kadar başarılı güçlü olmalıdır. Onların başarısızlığı kendi başarısızlığıymışcasına kendini öfkelendirir. Çevresinin gücüyle büyür. Her an güçlü olmalıdır ki, içindeki yok sayılmış kendini saklayabilsin.

Kırılmaya tahammülü hiçbir zaman olmamıştır. Eşinin her an hissettiklerini anlamasını bekler. Yelpaze tutulan bir kral olmak ister. Bir firavun kadar büyük hayalleri vardır. Aslında o istese neler neler başarır. Kendisine hayran olunmasına bayılır. Belki parası , belki akademik kariyeri, belki güzelliği/yakışıklılığı ile hayranlık uyandırır. Onun gözüne girmek için yaptığı işe hayranlık hissettiğini söylemek gerekir. Hayranlık damarı beslenilmeyen bu yapı oradan ayrılmanın yollarını arar. Bu, çift ilişkilerinde de, iş yerinde de bu şekildedir. Toplumumuzda da çok karşılaştığımız bu kişilik yapısı karşıdakini bunalttığı gibi öfkelendirir. Çevresindekilere yaptıkları ve söyledikleriyle bir süre sonra itici olmaya başlar.

Çocukluk dönemindeki erken dönem çocuk gelişiminden kaynaklı bu kişilik yapısı ile geçinebilmek zordur.
Bebekliğin ilk üç yılı kişilik yapımızın oluşmaya başladığı dönemdir. Bu, ta ki ergenlik döneminin bitimine kadar sürer. Ergenlik dönemi kişilik yapımızın revize edilmesi için son dönemeçtir. Yukarıda ifade edilen bir yapı ile karşılaşmamak için anne ve babalara çok iş düşmektedir. Çocuklarını aynamalı aynı zamanda da optimal kırılmalarla dış gerçekliğe adapte etmelidirler.

Bebek öfkelendiğinde veya neşelendiğinde onun duygularına ayna olabilmek gerekmektedir. Öfkelendiğinde onu sakinleştirebilmeli, kızdığı şeye karşı yanında olunduğunu hissedebilmelidir. Neşelendiğinde ise onun neşesine ortak olunmalıdır. Bebeğe ayna olmak onun sevildiğini, kendi ile ilgilenildiğini hissettirecek ve güvenli bağlanmanın temelleri atılacaktır. Ancak aynalanmanın gerçekleşmediği çocuklar annesi ile kurdukları çatışmalı ilişki yapısını yetişkinlik yıllarında da devam ettireceklerdir. Kimi zaman yersiz öfkelenen, empatik olmayan bir anneye bürünecek ve annesi ile olan ilişkilerinin yetişkin hayatına aynı döngü içerisinde yansıdığı gözlemlenecektir.

Çocuklar her şeyi yapabileceğine dair ilkel savunma mekanizmaları ile doğarlar. Çocuk büyüdükçe dış gerçekliğe uyum süreci başlar. Her istediği yere tuvaletini yapamaz. Her istediği yere resim yapamaz. Her istediğinde oyuncak alınamaz. Çocuğun dış gerçekliğe uyumunu sağlarken otomatikman bir şeyler olur. “Optimal Kırılma”. Çocuk yargılanmadan, aşağılanmadan kırılır. Dünyada yalnızca kendinin olmadığını öğrenir. Onların haklarını gözetmeyi öğrenir. Ancak her istediği anında gerçekleşen çocuğun öğrendiği şey ise şudur; her istediğim her an olmalıdır. Karşısındaki her an kendi isteklerini ve ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır. Hemen ister, hızla ister ve karşısındakinin içinde bulunduğu durum önemli değildir. Bu örüntü yıllar boyunca aynı şekilde devam edecektir.
Kişilerin mesleki geleceklerini, eşiyle olan ilişkilerini, çevresiyle olan ilişkilerini tamamiyle etkisi altına alacaktır.
Her konuşmada kendini haklı görüp bir avukat gibi savunan yapı, ateş misali her iletişim kurduğu kişiyi yaktığını fark edemeyecektir.

Yazarın Diğer Yazıları
Yaşam Transferi
14 Ocak 2020 Salı
Hekimoğlu
7 Ocak 2020 Salı
Zamansız Öfke
24 Aralık 2019 Salı
Çocuk sever misiniz ?
3 Aralık 2019 Salı
Bütün Erkekler Aynı Mıdır?
25 Kasım 2019 Pazartesi
Kedi Sevgisi
5 Kasım 2019 Salı
Sevgi Pınarı
14 Ekim 2019 Pazartesi