Her sorumluluğu üstleniyorsan, her üstüne gidilmesi gereken konuya kendini siper ediyorsan, kendinden istenmese dahi her taşın altına elini koyuyorsan çilekeş olmamak elinde değil demektir.
Bu dünya da her insanın bir sorumluluğu var. Hepimizin birer ikişer belki de daha fazla misyonu var. Anne, eş çalışan, patron, baba, yönetici, öğrenci, oğul ve daha birçoğu. Bu sıfatların her biri veya birçoğuna sahibiz. Ancak fazlasını üstlenmek veya üstlenmek zorunda olduğumuzu hissetmek kolaylık değil, aksine hayatın tüm yükünü sırtlanmaya çalışmak gibidir. Yorucudur, huzursuz edicidir.
Bir ev hanımının, aynı zamanda eşinin, çocuğunun sorumluluklarını da yüklenmesi, ona görev olarak addedilmeyen yükümlülükleri sırtlanması hayatını zorlaştıracaktır. Bir kişilik değil, çok kişilikli hayat çileye dönüşecektir.
Bir ev hanımının eşinin sorumluluklarını da alarak söz gelimi evde akıtan bir çeşmenin tamiratını üstlenmesi ve bunun üzerinden yükümlülüklerinin zorluğundan dert yanması, çilekarlığına bir çentik daha eklenmesine yol açar. Çocuğunu okul servisi ile gönderebileceği halde, her sabah kendisi okula bırakarak çilekarlığına bir çentik daha eklenir. Her hafta bir yardımcı evine geldiği halde uzun çalışma saatleri sonunda evinde temizliğe başlar. Bir çentik daha. İşyerinde kendisine verilmeyip arkadaşına verilen vazifenin de sorumluluğunu alarak bir çentik daha ekler.
Hayatının her alanında vücuduna eklediği çentiklerle artık ayağa kalkamaz bir hale gelmiştir. Sorumluluklarını azaltması, artık üzerine yük olmayan konular üzerinde zihnini yormaması tüm çevresi tarafından öğütlenirken o bunu yapamaz. Çünkü sorumluluk alma bilincinin altında bu duruma hizmet eden bir gerçek vardır. Çilekarlıkla beslenir, güçlenir. Çilekar ve fedakar olan kişi sırtlandığı yük ile tüm güçlü hisseder.
Çilekar annenin çilekar çocuğu olarak yetişmiş, sırtlandığı yük nispetinde varlığı onaylanmış bir çocuktur aslında o. Ve hayatında ki herkes için bir şeyleri sırtlanma çabasını hayat boyu devam ettirecek, çilekar kadın/adam olacaktır.