DENİZLİ LİSESİ MARŞI
Denizli’nin gülü Denizli Lisesiyiz
Duyulur dört bir yandan gür sesimiz
Biz Denizli’nin kültür simgesiyiz
Müzikte, sporda, bilgide önder
Ata’nın yolunda
Biz ilmin uğrunda
Çok çalışan fikir işçileriyiz
Denizli’nin simgesiyiz biz
Başarıların gölgesiyiz biz
Öğretmeni, öğrencisi
Alır hep bizi sinesi
Bilgi kokar her köşesi
Denizli Lisesiyiz biz
Doğrunun, iyinin temsilcisiyiz biz
Kötünün ve yanlışın karşısındayız biz
Güzeli karşılar gönüllerimiz
Sanki tek bir eliz bir yüreğiz
Denizli Lisesiyiz biz
Aylin MÜFTÜLER-1981
Ortaokuldan kalma müzik defterine devam etmişim boş yaprak israf demek olduğundan.
Bir de anıları birbirine bağlamak ve minik bir yaşanmış ömür katarı oluşturmak için vesile!
Ve bu marşı yazmışım daha bir senede bana nasıl ruhunu aşıladıysa Kocamektep! Gerçi kendisiyle ailecek tanışırdık. Babam, amcalarım, halalarım, kuzenlerim hepsi buradan mezunlardı.
Kolay kolay eşya biriktirmem, kıyafet biriktirmem ama yaşanmış kâğıtlar biriktiririm;
günlükler, mektuplar, müzik defterleri, ders notları, kâğıt kokusunda çocukluğum, gençliğim!
Ben 1983 yılında üniversite sınavına girdiğimde Kocamektep yani Denizli Lisesi Türkiye çapında 5. olmuştu başarı sıralamasında. Bütün Türkiye’de konuşulan bir okulduk. Tekstil mühendisliğinde ilk sene kimya dersinden sevgili lise kimya öğretmenim Kudret Coşkun’un sınıfında tuttuğum notlarla geçmiştim.Herodot, Sıfırcı Talat, Moloztaş, Kontes; öğretmenlerimizin hoşgörüsüne sığınarak taktığımız isimlerdi onlara. Hepsi de bilirler ama hakkımızda hiç dava açmazlardı.
Çokoprensi çok severdim elimde hep bulunurdu. Sevgili edebiyat öğretmenim Şerif Kutludağ “çokoprensiniz güzel mi?” diye takılırdı reklamlardan fırlamış muzip bir müzikal sesle.
Korkmazdık öğretmenlerimizden saygı duyardık. Onlar da korkutmazlardı, severlerdi ve disiplin isterlerdi. Okul disiplini bizi sıkmazdı, olması gerektiği gibi doğal haliyle yaşanırdı. Disiplinsizlik ederseniz ceza alırdınız ve aileler kapıya dayanıp, öğretmeni aşağılayarak şımarık hükümranlık taslamazlardı.
Etimiz okulun ve öğretmenin, kemiğimiz ailenindi. Hakkımız yendiğini düşünüyorsak muhatabımız kimse ona giderdik, ailemiz değil kendimiz, kendi başımıza! Öğretmen ya da müdür fark etmezdi.
Edebiyat öğretmenim, nur içinde olsun sevgili Yurdagül Ediz’le kompozisyon kâğıdıma verdiği notun yanlış olduğunu nedenleriyle tartışabilirdim. Sabırla dinler bir sonraki sınavda gerekirse değerlendirme notunu artırırdı.
Sınava hazırlanıyoruz diye ne müzikten ne resimden ne spordan vazgeçtik. Üstelik sınava hazırlanırken voleybolda il birincisi olup turnuvaya da gittik Isparta’ya ve kaç tane de konser verdik.
Kaybımız değil, bilakis pek çok kazancımız oldu sanat ve sporla iç içe yetiştiğimizden.
Biz öğretmen ve öğrenciler kendi medeniyetimizi kurmuştuk o kutsal ahşap binada. O yüksek yankılı tavanlarda sesimiz hala asılıdır.
24 Mayıs’ta Keşkek Günümüzde yine o güneşin hüzmelerini cömertçe yaydığı sınıfımdaydım. O hüzmeler bana ne cümleler getirdi de kondurdu ak kâğıtlara kompozisyon derslerinde! Gittim o günlere ama sanki hep ordaydım. Kokusu bile aynı. Saçlarım iki örük, siyah önlüğüm, mavi espadrillerim, kucağımda kitaplarım sınıfın kapısından giriyorum aynı duygularla ama belki daha çok minnetle, şükranla, özlemle ve sıcacık sevgiyle.
Ben bu yaşsız binayım, ben Kocamektebim, ben onun mitoz bölünmüş ve çoğalmış ruhuyum bütün genetik kodları bende mevcut.
Ömrüm oldukça o ahşap hatırayı benden alamayacaklar ve o muhteşem varlık sonsuza dek ayakta kalacak!
NOT: Pek çoğu Kocamektep mezunu olan çok yetenekli arkadaşlarım Turan Bahadır Sergi Salonu’nda şahane bir seramik sergisi açtılar. Perşembe akşamına kadar gezilebilir. Kaçırılmayacak kadar üst düzey eserler var. Ruhunuzu beslemek için mutlaka gidin derim.