Şirin: Hayal etmeyen zirveye çıkamaz – D20Haber
11.05.2024, Cumartesi
12 °C / 24 °C Denizli Hava Durumu
  1. ANA SAYFA
  2. /
  3. EKONOMİ
  4. /
  5. EKONOMİ
  6. /
  7. Şirin: Hayal etmeyen zirveye çıkamaz

Şirin: Hayal etmeyen zirveye çıkamaz

A- A+
D20HABER
Yayınlanma: 18 Aralık 2019 Çarşamba - 19:31Güncelleme: 18 Aralık 2019 Çarşamba - 19:31
Şirin: Hayal etmeyen zirveye çıkamaz

New York Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selçuk Şirin, başarıya giden yolun itiraz etmekten, hayal kurmaktan ve hayale ulaşabilmek için çok çalışmaktan geçtiğini, hayal etmeyenin zirveye çıkamayacağını söyledi.

New York Üniversitesi’nde davranış bilimi ve istatistik üzerine dersler veren Prof. Dr. Selçuk Şahin, Denizli Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (DESİAD), “Anadolu 500 Yereldeki Yüzümüz Plaket Töreni”nde “Bir Türkiye Hayali” konulu konferans verdi.

Konferansında eğitimin önemini vurgulayan Prof. Dr. Selçuk Şirin, bu kapsamda hayata geçirdiği “1 Milyon Kitap Projesi”nden kesitler sundu. Türkiye’de her yıl 1 milyon 300 bin çocuğun dünyaya geldiğine işaret eden Prof. Dr. Şirin, bunun 300 bininin doğduğunda kitapla tanıştığını, 1 milyonunun ise kitaptan yoksun büyüdüğünü, oysa bilimin ilk 36 ayda çocuğum kelime haznesini geliştirilememesinin kendisini ifade etme gibi bir problemle karşı karşıya bıraktığını belirtti.

“HAYAL ETMEK BAŞARI İÇİN ÖNEMLİ”

Başarıya ulaşmakta hayal etmenin önemli olduğunu dile getiren Prof. Dr. Selçuk Şirin, “İtiraz et, hayal kur, o yolda ilerle. Ama bir yere ulaşacaksanız bulunduğunuz yeri de bilmek zorundasınız. Zirveye çıkmak için hayal kurun, bu hayalinizle ilgili 10 bin saat pratik yapın” dedi.

“YENİ TÜRKİYE HİKAYESİNİ ANADOLU YAZACAK”

Dünyada değişen üretim tarzlarına da değinen Prof. Dr. Selçuk Şahin, “Yeni bir Türkiye hikayesi yazılacaksa bu hikaye İstanbul’da değil, Anadolu’da yazılacak. Denizli’de bu hikayenin yazılacağı yerlerden bir tanesi. Çok önemli bir geçiş noktasındayız. Dünyada pradigma değişikliği var. Üretim tarzları değişiyor. Daha önce coğrafyaya dayalı bir büyüme vardı. Bir coğrafyada geçiş noktasındaysanız varlıklı bir ülke olma şansınız vardı. Sonra sanayiye geldi. Ham madde ve emtia varsa zengin olma şansınız vardı. Şimdi dünya yeni bir dönüşümün arefesinde. Paradigma değişiyor. Nereye geçiyoruz? Kimi ‘endüstri 4.0’ diyor, ben ‘katma değeri yüksek emtia üretimi’ diyorum. Bunun tercümesi şu: Her üretimin bir tarafına akıl ve bilim koyacağız, diğer tarafına da sanat ile tasarımı” diye konuştu.

“GENÇ NÜFUSU TÜRKİYE’NİN AVANTAJI”

Bilim, inovasyon ve tasarımın taşıdığı öneme de değinen ve yeni bir değişimin eşiğindeki dünyada Türkiye’nin genç nüfusuyla avantajı bulunduğunu anlatan Prof. Dr. Şirin, sözlerini şöyle tamamladı:

“Başkan Denizli ekonomisinden tekstil, kablo, metali örnek verdi. Yani hammaddeyi üretip satıyorsunuz. Ben de fındıkla bir örnek vermiştim Türkiye için yıllar önce. Türkiye fındık üretiminde dünyanın tekeli, üretimin yüzde 65’ini gerçekleştiriyor. Ürettiğimiz, tekeli de bizde olduğu halde fındaktan gelirimiz 2 milyar dolar dolayında. Dünyadaki fındığın yüzde 25’ini işleyen İtalya’da bir şirketin fındık cirosu ise 11 milyar dolar. Eksik olan ne? Eksik olan bilim, inovasyon, patent bir tarafta, öbür taraftan da markalama dediğimiz sanat tasarım. Bunların ikisi yok. Kim yapacak? İnsanlar yapacak. Bu nedenle eskisinden aha çok becerikli insanlara ihtiyacımız var.

Eğitim ilk defa kalkınmanın önünde belirleyici bir faktör olmuş durumda. Orada da kimin şansı var. Demografik yapıya göre genç nüfusu olan ülkelerin. Türkiye onlardan bir tanesi. Türkiye’de genç nüfusu, ülke nüfusunun yarısını oluşturuyor. Yani öğrenme çağında 40 milyon insanımız var. Bu 40 milyona sözünü ettiğimiz bilimsel alt yapıyı, tasarımı, sanatı çok iyi aktarabilirsek bu yüzyılda yeni bir hikaye yazma fırsatımız var. Aktaramazsak ne olur? Biz sanayileşmeyi kaçırdık 19’uncu yüzyılın sonunda. 20’nci yüzyılda yakalayabildik mi? Oyun değiştiği zaman varlıklı ülkeler ile varlıksız ülkelerin eşit şansı var. Kodlama mesela... İngiliz çocukları da Türk çocukları da şu anda kodlamayı bilmiyor. Yarış yeni başlıyor. Ama onlar biraz öne geçtiği zaman, 5-10 yıl öne geçtiği zaman arayı bir daha kapatamıyorsunuz. Sanayide olduğu gibi aynı tehlike bizi bekliyor. Ya bu dönüşümü yakalayacağız ya da yakalayamayacağız.”