YAŞAM BOYU STRES İLE BAŞ EDEBİLMEK – D20Haber
13.05.2025, Salı
15 °C / 27 °C Denizli Hava Durumu
  1. ANA SAYFA
  2. /
  3. YAZARLAR
  4. /
  5. Halil SAĞAT
  6. /
  7. YAŞAM BOYU STRES İLE BAŞ EDEBİLMEK

YAŞAM BOYU STRES İLE BAŞ EDEBİLMEK

A- A+

Doğduğumuz andan itibaren hayatın zorluklarına karşı koyma zorunluluğunu hissederiz. Hayatta kalma uğraşı doğum anından itibaren başlar. Hayatımızı idame ettirebilmek için (sempatik) sistemden stresli ve gergin halden uzaklaşıp (parasempatik) sisteme yani bedenin zihinle dengeli bir salınımda seyrettiği, tüm sistemin alarm halinde olmadığı yere doğru yol almamız, hayatta kalma uğraşı içerisindeki en büyük payı oluşturmaktadır. Doğum anından itibaren oluşan bu parasempatik sisteme geçiş zorunluluğu hayat boyu devam edecektir.

Otto Rank’a göre anne karnından ayrılma bebek için ilk büyük travmadır. Bu travmadan kasıt bebeğin güvenli alanı olan anne karnına dönme isteğidir. Bebek anne karnında her ihtiyacı karşılanmakta ve denge halinde rahat bir şekilde yaşamaktadır. Doğum ile bir anda alışılmış olan süreç bozulur. Bu, bebek için ilk gerilimin hissedilmesidir. Bebek güvenli alana tekrar dönmek ister. Ancak bu mümkün değildir. İlk stres hissedilmeye başlar. Bu yüzden zihin ve bedendeki gerginliğin yatışması gerekmektedir. Bu da doğuştan getirilen emme refleksi ile insanoğluna kodlanmıştır. Meme, bebek tarafından bilinçsiz bir şekilde emilir. Bu sayede bebeğin doğduğu anda ihtiyaç duyduğu duygu regülasyonu sağlanır ve bebek yatışır.

Hayat boyu doğuma benzer travmatik süreçler olacaktır. Bebek aç kalacak, gazı olacak, altı pislenecektir. Kendi varlığını hissedebilmek için karşısındakinin varlığına ihtiyaç duyan bebek her daim duygu regülasyonuna ihtiyaç duyacaktır. Yatıştırılmak, bakım almak bedenin rahat ve huzurda olduğu denge haline getirilmek bebek için en önemli hayati ihtiyaçlardan bir tanesi olacaktır. Güvenli bağlanmanın kurulabilmesi, tıpkı doğum gibi ayrışma içeren durumlarla bebeğin başa çıkabilmesi için gereklidir.

Bebek annenin kendisine bakım verirkenki söz içermeyen mimiklerini, hislerini hissedecek ve annesinin problem çözme becerisini içselleştirecektir. Annesi olaylara yaklaşırken kaygılı, korkulu ise kendisi henüz ayrışmamış kendi bedenini annesinin bedeni zanneden bebek, bir problem ile karşılaştığında annesinin bu yapısını içselleştirecektir. Sonraki yıllarda karşılaşılan stres durumlarına tıpkı annesi gibi kaygılı yaklaşmasına neden olacaktır.

Bebek ile kurulan bağlanmanın yerini ayrışmaya bırakmaya başladığı yaş döneminde bu süreci iyi gözlemleyebilmek, bebeğin ayrışma çabalarını iyi görebilmek gerekmektedir.

Bebeğin ayrışma sürecinde yaşayacağı stres durumları ile baş edebilmesi annenin bebeğini her strese girdiğinde yatıştırabilmesine bağlıdır. Bebek her ne kadar emme refleksi ile içgüdüsel olarak doğumun hemen ardından kendini yatıştırabilme becerisi ile doğmuş olsa da bu dönemin sonrasında asıl iş anneye düşmektedir. Ayrışma yalnızca bir yerden fiziken uzaklaşmak olarak düşünülmemelidir. Anne karnındaki güvenli alandan yeni bir yere geçerkenki stres oluşumu gibi her yaptığı yeni iş karşısında stresle başa çıkabilme becerisi kazanacaktır.

Bebek yaş merdivenlerini tırmanmaya başladıkça yatıştırılma metodu da değişiklik gösterecektir. Artık emzirme ve kucakta yatıştırılma çağını geride bırakmış çocuklar için farklı uğraşlar bulunmalıdır. Bu uzun yıllar boyunca oyun vasıtası ile sağlanmalıdır. Oyun bebeğin hem zihinsel gelişimine katkı sağlayacağı gibi hem de stresör durumlar karşısındaki denge sağlama aracı olarak kullanabilmektir. Bebek oyun ile kendi dünyasında geleceğini kuracaktır. Geleceğini oyun ile inşa edecek çocuğun oyun vasıtasıyla ebeveynine vereceği mesajın iyi okunabilmesi gerekmektedir. Bu mesaj çocuğun ilgi alanları ve daha birçok mesaj barındıracaktır.

Yetişkinlikten ölüme kadar, stres ile karşılaşıldığında kişinin nasıl davranacağı çocukluğun bu yıllarında belirlenmektedir. Annenin doğumdan itibaren bebeğini yatıştırma becerisi güçlü bir şekilde sağlanır ise, çocuk karşılaşacağı yeni durumlar karşısında kendini sakinleştirme becerisini o kadar başarılı bir şekilde sağlayacaktır.

Yatışma becerisi kazandırılmış bireylerin öfkelendiği bir durum ile karşı karşıya olduklarında daha kolay sakinleşebileceklerdir. Tam aksi durumlarda ise sakinleşmekte zorlanan bireyler uzun süre alacak karşılıklı çatışma sürecinin içerisine gireceklerdir. Bu durum kişinin eşi ile olan ilişkilerine yansıyacağı gibi iş hayatına çevresi ile olan ilişkilerini de yansıyacaktır.

Öfkemize hakim olamamamızın nedenlerine, dışarıyı suçlayarak onların değişmesi üzerinden bir çözüm aramak yerine içsel süreçlerimize ve geçmiş yaşantımıza odaklanmak çözümü getirecektir.

Yazarın Diğer Yazıları
Yaşam Transferi
14 Ocak 2020 Salı
Hekimoğlu
7 Ocak 2020 Salı
Zamansız Öfke
24 Aralık 2019 Salı
Çocuk sever misiniz ?
3 Aralık 2019 Salı
Bütün Erkekler Aynı Mıdır?
25 Kasım 2019 Pazartesi
Kedi Sevgisi
5 Kasım 2019 Salı
Sevgi Pınarı
14 Ekim 2019 Pazartesi