Güney Biyogaz Enerji’den “atık değil gübre üretiyoruz” savunması – D20Haber
24.04.2024, Çarşamba
18 °C / 34 °C Denizli Hava Durumu
  1. ANA SAYFA
  2. /
  3. GÜNDEM
  4. /
  5. Güney Biyogaz Enerji’den “atık değil gübre...

Güney Biyogaz Enerji’den “atık değil gübre üretiyoruz” savunması

A- A+
D20HABER
Yayınlanma: 17 Ağustos 2022 Çarşamba - 09:45Güncelleme: 17 Ağustos 2022 Çarşamba - 09:50
Güney Biyogaz Enerji’den “atık değil gübre üretiyoruz” savunması

Denizli’nin üzüm bağlarıyla ünlü ilçesi Güney’de yaşanan koku ve yoğun sineğin kaynağı olduğu öne Güney Biyogaz Enerji Üretim AŞ gündemdeki yerini korurken, şirketin genel müdürü Deniz Arslan, iddiaları reddederek, 7,5 milyon dolarlık yatırımla kurulan tesisin atık değil gübre ürettiğini, aynı zamanda bölgede istihdam yarattığını söyledi.

• Türkiye’nin üzüm vadisini sinek ve koku sardı

“Türkiye’nin, Bordeaux’sunu, Toskana’sını sinek ve koku sardı” başlıklı haberimiz dikkatleri çekerken, eleştirilerin odağındaki Güney Biyogaz Enerji Üretim AŞ’nin genel müdürü Deniz Arslan ile de görüştük. Arslan, tesisin elektrik enerjisi ve organik gübre üretim amaçlı kurulduğunu belirtti.

TÜRKİYE’DE 95, DENİZLİ’DE 3 TANE BİYOGAZ TESİSİ VAR

Biyogaz tesislerinden Denizli’de 3 tane bulunduğunu, bunların Güney, Kaklık ve Acıpayam’da faaliyet gösterdiğini, Türkiye’de ise 95, Almanya’da 11 bin ve Avrupa’da irili ufaklı 20 bini aşkın tesisin üretim yaptığını kaydeden Arslan, “Bu tesislerde organik her türlü madde atık olsun, ürün olsun işlenerek elektrik enerjisi veya doğal gaza çevrilir. Çürütülmüş olan ürünler de çok kaliteli katı ve sıvı formda organik gübreye çevirebiliyorsunuz. En büyük amacı kırsal alanların kalkınması, sosyoekonomik gelişimin sağlanması ve toprağın korunması. Bu stratejik planda bütün Avrupa tarafından böyle. Bizde de ‘5346 sayılı kanun kapsamında yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesisi’ olarak tanımlanıyor. Bunlar kamu yararı bulunan çok değerli tesisler” dedi.

ENERJİ VE GÜBRE ÜRETİM TEŞVİKİ ALIYOR

Sahibi oldukları tesisi tanımlarken “Biyogaz santralleri aslında bir büyükbaş sindirim sistemine sahip mekanik tesisler. Hayvanlar neyi seviyorsa; mısır, yulaf, buğday, çavdar, arpa, düşünebildiğiniz bütün yem bitkilerini enerjiye ve gübreye çevirebiliyoruz. Aynı zamanda her türlü atığı da işleyebiliyoruz organik olması kaydıyla” şeklinde tanımlayan Arslan, biyogaza dayalı elektrik üretim kapasitelerinin 3.12 megavat olduğunu, bununla yaklaşık 7 bin hanenin enerji ihtiyacının karşılanabileceğini, ayrıca 10 binlerce dekarın topraktaki organik maddesini artırmaya katkı yapacağını ifade etti.

DEVLETTEN TEŞVİK BELGESİ

Tesisin yatırım maliyetini 7,5 milyon dolar olarak açıklayan Arslan, “Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından teşvikten almışsınız” sorumuza “Yatırım teşvik belgesi var bu tesisin. Elektrik üretimi bakımından ikinci bölgeden, gübre üretimi anlamında dördüncü bölgeden teşvik alıyor bu tesisler. Türkiye’de megavat başına en çok istihdam sağlayan tesistir. Şirkette 35 kişi çalışıyor. Dolaylı olarak 100 kişiye ve devamında binlerce kişiye gelir kapısı sağlayan tesislerdir. Hammadde olarak her türlü organik maddeyi işliyoruz. Sütünden, peynirinden, hayvan dışkısından, arıtma çamurundan, meyve kabuklarından, yem bitkilerinden her şeyi işleyebilirsiniz” diye konuştu.

ÜRETİMDE SAKATAT DA KULLANILIYOR

Üretimde sakatat kullanılıp kullanılmadığı sorumuza Arslan, “Her şeyi işleyebilirsiniz. Hollanda’da insan kadavrası bile kullanılabilir hale getiriliyor. Nedeni nedir? Toprağa giden kontrolü elinden gitmiş metan gazı içeren ve iklim değişikliğine çok ciddi anlamda zararı olan bu ürünler tekrardan enerjiye çevriliyor. Aynı zamanda karbon salınımını engellediği için çok değerli tesisler. Tesiste kullanılan ürünler arasında hiçbir kimyasal ürün yoktur. Yüzde 100 organiktir. İlk kuruluş aşamasından bugün kadar birden fazla söylenti çıkmıştır. Asit yağacağına, toprağın yok olacağına, orada hiçbir ürün ekilemeyeceğine dair” yanıtını verdi.

“ATIK ÜRETMİYORUZ” SAVUNMASI

Düzenlenen toplantılarla halkı bilgilendirdiklerini aktaran Arslan, “Karbonu nasıl engellediğimizi, bölgeye ne gibi fayda sağladığımızı, katı ve sıvı ürünlerimizi nasıl analiz ettirdiğimizi anlattık. Tescilli olarak denetime sürekli tabiyiz. 45 ayrı kurumdan izin alan, Çevre Şehircilik Bakanlığı, Enerji Bakanlığı, Tarım Bakanlığı tarafından sürekli kontrol edilen, ürünlerin analizi hem akredite laboratuvarlarda hem kendi laboratuvarlarımızda sürekli analiz edilen bir yapıdayız biz. Bizim ürettiğimiz ürünler bir kere atık değildir. Atık Yönetmeliği ve Çevre Kanunu şunu söyler: bir üretim prosesi sonrasında çıkan ürün bertaraf edilmek isteniyorsa o ürün atıktır. Bizim çıkan iki ürünümüz var. Bütün Avrupa’da kullanıldığı gibi, Türkiye’de de kullanılıyor. Bir tanesi katı fazda. 23 Şubat 2018’de çıkan Tarım Bakanlığının Tarımda Kullanılabilecek Organik, Organamineral, Mikrobiyel Yönetmeliğin ek-3’ünde madde 8 ve 9’da tanımlanmıştır. Fermantasyon sonrası oluşan katı ve sıvı organik gübredir. Toprağı düzenleyicidir, atık değildir. Aynı zaman ağır metallerden tutun birçok noktaya kadar analizleri de yaptırmakla mükellefiz. Çünkü toprağın kabul edebileceği sınırlar var” açıklamasını yaptı.

“ŞİKAYETLER ÜZERİNE KONTROLLER YAPILIYOR”

“Atıkların döküldüğü yerde ot bile bitmediği” iddiası ile koku ve sinek şikayetlerini de sorduğumuz Arslan, “Ot bitmediğine dair şeyleri çok duyuyoruz. Ancak buğday, biber, mısır ve bağlarda kullandık. Hatta şikayet edenler kendi bağlarında bizim sıvı gübremizi kullandılar. Kapya biber ektiler, rekolte rekoru kırdılar. Tritikale arpada kullandık. Çiftçilere bunu göstermek için kullandık. Başak boyu normalin 2-3 katına çıktı. Bunları fotoğrafladık, levhalarla anlatmaya çalıştık, toplantılarla da anlattık. Maalesef orada bir söylentiyle beraber bu biraz daha yayılıyor ve yanlış bilgilendirme yapılıyor. Neden yanlış bilgilendirme. Farklı farklı şikayet noktaları ile hukuksal boyut da başlamış durumda. Hem savcılık nezdinde hem mahkeme hem jandarma nezdinde hem Çevre Şehircilik ile Tarım bakanlıkları nezdinde. Düzenli kontroller yapılıyor” yanıtını verdi.

“KARPUZUN ÜZERİNE ŞEKER DÖKTÜLER” İDDİASI

Genel müdür Deniz Arslan, sinekle ilgili şikayetleri hatırlattığımızda ise, “Şöyle bir şey de var. Hayvan tersi de kullanılıyor bağlarda. Onlarca kamyon hayvan tersi döktüler. Sineği o da yapıyor. Karpuz üstüne şeker suyu döktüler. Şekere sinek yapıştırmışlar, sonra sosyal platformda paylaşıyorlar ‘biyogaz sinek yapıyor’ diye. Karpuzu kesip 3-4 gün bekletmişler, ölü sinekleri toplamışlar fotoğraf paylaşıyorlar. Organik madde her zaman sinek yapar. Bunun çözümü nedir, ilaçlamadır. Biz orada muhtarlıklarla, hattı ilçe tarımla bu alanları ilaçlamayı istedikleri süreden bile kısa zamanda yapıyoruz. En ufak bir şikayette gece gündüz, 24 saat o bölgedeki halkın yanındayız. Neyden şikayet ediyorlarsa onu ortadan kaldırmak için elimizden geleni yapıyoruz” ifadelerini kullandı.

“HAVUZLARDA YERALTI SUYUNA SIZMA OLMAZ” SAVUNMASI

Havuzlarda toplanan sıvı atıkların yeraltı suyuna sızmayacağını savunan Arslan, “Sızmaz… Neden sızamaz? O sıvının içerisinde yüzde 95 su var. Bu bir su. Suyun kalan yüzde 5’lik kısmında organik maddeler var. Organik maddeyi oluşturan şey partiküller. Sızıyor olsa o havuzlar sürekli olarak kurur. Biz buna rezerve yaptırdık Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kirletip kirletmediğine dair raporlar hazırladı. Tarım Bakanlığına gönderdi. Heyetlere gönderildi. Kirliliğin oluşmadığı tespit ediliyor. Bu belli dönemde depolanıp çiftçiye verilen, içindeki organik madde daha sonra tesisimize alınıp katı gübreye dönüştürülen bir süreç” dedi.

“KOKU VAR AMA MISIR SİLAJINDAN FARKLI DEĞİL”

“Koku konusu ne olacak? O havuzlar durdukça koku yayılacak” dediğimizde Arslan’ın yanıtı “Sadece bir aylık süreçte koku var ama bu koku silajdan farklı değildir. Silaj damları da ekşi bir maya gibi kokar. Veya hayvan tersi, o da kokar. Kendi çiftliklerinde hayvan tersi var, o da kokuyor aynı şekilde. Bu koku aşırı bir koku değil” şeklinde oldu.

ARITMA TESİSİ YOK

Milletvekili Nilgün Ök ve Güney Kaymakamı Osman Acar'ın bir süre önce ziyarette bulunarak tesisi gezdiğini, mahallere gidildiğini söyleyen Arslan, şunları kaydetti:

“Tesis içerisinde sinek bu kadar azken, bütün Güney’de biyogazdan olma ihtimali ne olabilir ki? Problem nedir biliyor musunuz? İşi doğru anlatmamıza rağmen bir savaş var biyogazla. Ürünlerimize ilişkin bir yanlış anlaşılma var. Gelin bunu beraber anlatalım, bu ürünün ne olduğunu tanımlayalım diyoruz ama karşılığı hayır. Bize gelen bir dilekçe var. Ne deniliyor biliyor muzsunuz: Büyük ihtimalle kimyasal olduğundan şüphelenilmektedir. Böyle ithamlarla olmaz.

“Konuştuğum kişiler bağcı, tarım üretimi yapıyor. Biber yetiştiren biri var, ürünün yandığını söylüyor. Sizin havuzlara komşu bir yer” hatırlatmasını yaptığımızda Arslan, şunları söyledi:

“Böyle bir şey mümkün değil. Neden mümkün değil, çünkü biber ekimi yapan bir çiftçi var, elimizde yetişen ürünün fotoğrafı var. Neden yalan söyleyelim? Yalan eninde sonunda ortaya çıkmaz mı? Bize gelsinler. Herhangi bir endişeleri, herhangi bir şikayetleri olduğu zaman o tesisin de buranın da kapısı 24 saat açık. Biz oradayız, 49 sene boyunca faaliyet göstereceğiz. Yarın belki yakıt fiyatları artacak o tesis doğal gaz üretim tesisine dönecek. Belki sıvı gübre ihtiyacı orada fazla olmayacak arıtma tesisiyle beraber tarla sulama suyuna dönecek. Yılda 150 bin ton sulama suyuna dönüştürülebilecek bir tesis var. Entegre bir rafineri gibi.”

“Arıtma tesisiniz var mı?” sorumuzu da yanıtlayan Arslan, “Hayır... Bu gübre değerli bir gübre. Bu gübrenin sudan daha önemli bir değeri var. Analiz sonuçları şunu söylüyor. Su tutmak kapasitesi yüzde 500 diyor. Bu ne demek biliyor musunuz? Yağan bir damla yağmuru 5 damla olarak tutabiliyor. Bunların hepsinin analizleri, tescilleri var. Bunlar Tarım Bakanlığı tarafından tescilli ürünler. Ha bu neden yapılıyor? Onu bilemiyoruz. Buradaki anlaşmazlık iletişim eksikliğidir. Şikayetler ilgili merciiler aracılığıyla gittiler ve gidilen noktada gelen kişiler numuneleri bizim gözetimimizde değil, istedikleri şekilde istedikleri yerden aldılar ve analize gönderdiler. Daha önce Çevre Şehircilik de geldi, sıvı gübremizden çok ufak birinin bağına kaçmıştı. Geldiler, analizlerini yaptılar, ellerinde sonuçları var. Ağır metal içermez, hiçbir kimyasal kullanılmaz. İki tane ayrı ürün kullanılıyor organik dışında biri yağdır köpük oluşumunu engellemek için. Diğeri demir oksittir, bu da hidrojen sülfüriği tutabilmek için. İçerisindeki demir oranı da aslında faydalıdır” diye konuştu.